Açmazlarıyla Aristotales etiği

MURAT GÜZEL / Açık Görüş Kitaplığı
22.10.2016

Aristoteles’in etiğe ilişkin üç temel eserinden biri olan ‘Magna Moralia’ onun etiğini, derli toplu, çeşitli açmazlarla da didişerek ortaya koyması bakımından oldukça önemli.


Açmazlarıyla Aristotales etiği

Eski Yunan felsefesinin iki simge isminden biridir Aristoteles. Diğeri elbette Aristoteles’nun da hocası olan Platon’dur. Aristoteles, çoğu konuda hocasından farklı düşünse de ahlak konusunda temel yaklaşımı Platon’la aynıdır. Onun için de, bütün Yunan filozoflarında olduğu gibi, mutluluk bütün insanların nihai hedefidir ve insanı mutlu kılacak şey de iyiliktir.  Aristoteles, bu konudaki görüşlerini etik hakkında yazdığı 2 önemli kitaptan ilki olan Nikomakhos’a Etik’te şöyle dile getirir: “Her sanat ve araştırmanın, aynı şekilde her eylem ve tercihin bir iyiyi arzuladığı düşünülür; bu nedenle iyiyi ‘her şeyin arzuladığı şey’ diye yerinde dile getirdiler.” Böylelikle Aristoteles de hocası platon gibi nihai amacı mutluluk, yani iyilik olarak belirler; ancak iyinin ya da mutluluğun ne olduğu ve ne ile sağlanabileceği sorusu bu aşamada halen cevapsız kalır.

Aristoteles için seçilen amaçlara uygun dört farklı hayat tarzı vardır. Haz elde etme amacına yönelmiş olan hayat biçimi ancak kölelerin ve hayvanların yeğleyeceği bir şeydir. Bunun üstünde, nispeten daha iyi bir hayat tarzı olan onur hayatı vardır. Ama onur, bir onurlandıranın varlığını gerektirdiği için kendine yeterli değildir. Bazı insanlar servet peşinde koşarlar ama servet Aristoteles’e göre asla bir amaç değildir, sadece araçtır. Aristoteles’e göre dördüncü ve en doğru hayat tarzı, insanın doğal amacına ve yapısına uygun olan teorik hayattır. Teorik hayat, bilgi esasına dayanan, insanı kendi özüne uygun bir duruma getiren bir akıl hayatıdır. Bu doğru yaşamın ancak bir yönüne hitap eder. Diğer yönü ise eylemlerimizi, yani etik değerleri ilgilendirir.

Daima doğasına uygun

Nihayetinde Aristoteles’e göre iyi olma ya da mutluluk denen şey erdeme uygun etkinliklerle elde edilebilecek bir amaçtır. Erdem, en genel anlamıyla ele alındığında insanın kendi amacına uygun bir durumda olmasıdır. Yani insan, daima doğasına uygun biçimde eylemelidir. Aristoteles ahlaki eylemi, ruhun akıl, duygu ve arzu gibi yetileri arasındaki ilişkinin uyumlu bir insanın gönüllü ve bilinçli olarak amaçladığı ve özgürce seçtiği eylem olarak niteler.

Magna Moralia, Aristoteles’in etiğe ilişkin üç temel eserinden biridir: Nikomakhos’a Etik ve Eudemos’a Etik’le beraber Aristoteles’in etiğe ilişkin üçlemesini tamamlar. Söz konusu üçlemenin hangi kitabının asıl kaynak olduğu, hangisinin bir diğerinin türevi olduğu da önemli bir tartışma konusudur. Eser, Aristoteles’in ölümünden yüzyıllar sonra, Nikomakhos’a Etik ve Eudemos’a Etik kitaplarından yapılmış bir derleme olarak görünür. Yine de Magna Moralia, Aristoteles’in etiğini derli toplu, çeşitli açmazlarla da didişerek ortaya koyması bakımından, oldukça önemli bir eserdir.

Magna Moralia Aristoteles çev. Gurur Sev Pinhan, 2016

Melankoli ve uygarlık

Modern Avrupa uygarlığının en önemli metinlerinden Melankolinin Anatomisi, yayımlandığı 1621 yılından bu yana birçok yazara ilham kaynağı oldu. Bir rahip ve bilim adamı olan Robert Burton’ın tıbba, tarihe, edebiyata, bilime olan derin ilgisi, onu, tüm insanlığın duygu ve düşüncelerini kavramaya yönelttiğinde, aynı zamanda insanlık durumunun alegorisini ortaya koyacağı bu metni yazmaya karar verdi. Bir anlatı ustası olan Burton, kitapta ruhbilimsel sorunları modern denebilecek bir yaklaşımla ele alırken, okuruna günlük dile ait canlı bir üslup sunar. Melankoli tıbbi bir çerçevenin konusu gibi görünmekle birlikte Burton’ın keskin zekâsı onu, tarihin, edebiyatın, psikolojinin, astronominin ve teolojinin ilgi alanına sokar.

Melankolinin Anatomisi, Robert Burton, çev. Merve Tokmakçıoğlu, Aylak Adam, 2016

Foucault ve Marx’ın mirası

Marx ile Foucault’nun düşüncelerinin birbirine zıt olduğu, bağdaşamayacağı kabul edilir. Foucault’nun bir dönem Marksizm’e yakın dursa da sonrasında onu sert biçimde eleştirdiği, düşüncesinin temel kavramlarını Marksizm’e alternatif olmak üzere geliştirdiği bilinir. Yine de bu iki düşüncenin iletişime sokulması büsbütün imkânsız mıdır? Değilse bu iletişimin koşulları nelerdir? Dahası, böyle bir ilişkiden eleştirel düşünce adına elimize ne geçecek? Jacques Bidet içinde yaşadığımız dünyayı daha iyi anlayabilmemiz için işte bu gibi soruların cevabını arıyor. Bidet, bu sebeple kitabında Marx ve Foucault’un miraslarını melezleyerek onların tüm potansiyellerini açığa çıkartmayı ve her birine ait hakikati serilmemeyi hedefliyor.

Foucault’yu Marx’la Okumak, Jacques Bidet, çev. Zehra Cunillera, Metis, 2016