Heidegger’in sekiz yeni çevirisi

MURAT GÜZEL - AÇIKGÖRÜŞKİTAPLIĞI
17.09.2016

Kutadgubilig dergisinin son sayısı 20. yüzyılın en etkili filozofları arasında gösterilen Martin Heidegger’e ayrıldı. Dergideki özel dosyada Heidegger’den Türkçe’ye ilk kez çevrilen sekiz önemli metin de yer alıyor.


Heidegger’in sekiz yeni çevirisi

Kutadgubilig, 2002’den 2016’ya dek felsefe ve bilim alanlarında yılda iki kez yayınlanan akademik bir dergi formatından, konu, üslup ve içeriğini koruyarak 2016’dan sonra frekansını yılda dört kez yayınlanan yine akademik bir dergi formatına geçti. Derginin Haziran 2016 tarihli 30. sayısı ise 20. yüzyılın en etkili filozofları arasında gösterilen Martin Heidegger’e ayrıldı.

Editörlüğünü Doç. Dr. Erdal Yıldız ile Engin Yurt’un yaptığı Heidegger özel dosyasında Heidegger’in düşünmesinin temel kavramları, Batı düşünce tarihindeki yeri, Heidegger’den etkilenen filozof ve düşünürler, Heidegger’in düşünmesinin Türkiye’deki alımlanış şekilleri başta olmak üzere geniş yelpazeli birçok önemli makale bir araya geliyor. Dosyada ayrıca Heidegger’den Türkçe’ye ilk kez çevrilen sekiz önemli metin de yer alıyor. Türkçe’de ilk kez görülen bu metinlerle şimdiye kadar Türkçe’ye çevrilmiş metinlerinde gizli kalmış bir Heidegger portresine de ulaşmak mümkün hale geliyor.

Dosyaya katkıda bulunanlar arasında bizim dikkatimizi Heidegger’in Türk düşüncesindeki alımlanma sürecine dair farklı tarihsel doku örnekleri sunan Recep Alpyağıl ile Ahmet Demirhan’ın yazıları çekti. Recep Alpyağıl makalesinde Heidegger’in Nazi iktidarı altında 1933’te Freiburg Üniversitesi’ne rektör olmasıyla Türkiye’de yine aynı yıl CHP iktidarı tarafından ülkedeki tek üniversite olan Darülfünun’u kapatıp İstanbul Üniversitesi adı altında açılmasını öngören üniversite reformu esnasında Felsefe bölümünden edebiyat, metafizik, ahlak gibi önemli unsurların neo-pozitivist bir anlayışla elimine edilmesini konu ediniyor. Almanya’daki Nazi rejiminden kaçan Yahudi neo-pozitivist filozof Hans Reichenbach’ın İÜ Felsefe Bölümü’nde hayata geçirdiği icraatı felsefeyi bilime zorlayan, bilimle sınırlayan bir “şiddet” olarak gören Alpyağıl, reform esnasında Babanzade Ahmed Naim’in emekliye sevk edilmesini de felsefenin ana eklemi olan metafiziğin, dolayısıyla ilahiyatın tasfiyesi olarak niteliyor.

Aynı yıl Peyani Safa’nın “Felsefe ve Diyalektik” başlığıyla yayınlanmış bir tebliğinde Heidegger’e yaptığı atıftan yola çıkan Alpyağıl ünlü romancının Yalnızız ve Matmazel Noraliyanın Koltuğu romanlarındaki Heidegger ve diğer filozofların görüşlerinin etkilerini de serilmeyerek Türk düşüncesinde felsefe ile edebiyat ve diğer alanlar arasındaki kopan bağların, yıkılan köprülerin nasıl tekrar kurulabileceğini tartışıyor.

Nazilik meselesi

Ahmet Demirhan’ın makalesi ise 1980 ve 90’larda bazı solcu entelektüellerin Heidegger’in “Naziliği” meselesi üzerinden yürüttükleri iki tartışmaya (ki ikincisi bir nevi ilk tartışma bağlamının yeniden gündeme taşınmasıdır) odaklanarak, solcu aydınların bu bağlamları, kendilerini içinde buldukları “aydın krizi”ne bir çözüm arayışı olarak kullanma girişimlerindeki aksaklık, eksiklik, yetersizlik ve çelişkileri sorguluyor.

Hem Alpyağıl’ın yüzyılın ilk yarısına tekabül eden doku analizi hem de Demirhan’ın yüzyılın sonuna denk gelen analizi Türk felsefesi ve düşüncesindeki söylemsel savrulma ve yırtılmaları, doku zedelenmelerini göstermesi bakımından okunması elzem metinler.

 

Dergide ayrıca Heidegger’in düşünme bağlamlarına ilişkin yer verilen diğer metinler de düşünürün çabasını Türkçe’de değerlendirmeye imkan tanıyan metinler.

[email protected]

Alman toplumsal düşüncesi

Frédéric Vandenberghe, sosyolojinin Alman kurucu babalarından (Marx, Simmel, Weber) başlayarak Lukács aracılığıyla Frankfurt Okulu’na (Horkheimer, Adorno, Habermas) dek uzanan eleştirel teorinin sistematik bir yeniden-inşasını sunuyor. Yabancılaşma, rasyonelleşme ve şeyleşme teorilerini derinlemesine analiz eden Vandenberghe, sadece tahakkümün gerçekliğine ışık tutmakla kalmayıp özgürleşimin olası yollarını da aydınlatacak olan, bugüne dair eleştirel bir teorinin teorik dayanaklarını soruşturuyor. Kitabın Habermas üzerine olan bölümünün onun düşüncesinin gelişimine değgin özgün bir yorumu olduğunu belirtmeli.

Alman Sosyolojisinin Felsefi Tarihi, Frédéric Vandenberghe, Ayrıntı, 2016

Demokrasi nasıl demokratikleşir?

Althusser’in halefi olarak değerlendirilen Etienne Balibar demokrasi felsefesinin temel sorunlarını ele alırken Derrida, Rancière, Poulantzas, Arendt ve Laclau gibi isimlerle tartışıyor. Kitapta bir yanda modern dönemde özgürleşme için verilen mücadelelerin ayrılmaz bir boyutu olan temel hakların dile getirilmesi ve kurumlaşması sürecini konu edinen felsefi yazılar, öbür yanda siyasi gündeme, özellikle de açığa çıkardıkları siyasal sorunlar dolayısıyla küresel yankıları olan olaylara yönelik müdahaleler bulunuyor. Her iki grup yazının ortak hedefi ise ulusal sosyal devletin başlattığı ve neoliberal küreselleşmenin hızlandırdığı “demokrasiden taviz verme” eğilimi karşısında demokrasinin demokratikleştirilmesi...

Eşitliközgürlük, Etienne Balibar, çev. Oylum Bülbül, Metis, 2016