İki felsefe arasında uzlaşı arayışı

MURAT GÜZEL / Açık Görüş Kitaplığı
15.10.2016

İslâm felsefesiyle Batı felsefesi arasında uzlaşma yolları arayan ve metot olarak eklektizmi tercih eden Filibeli Ahmed Hilmi’nin bu ‘metot’ savunmasının en güzel örneği ‘Hangi Meslek-i Felsefeyi Kabûl Etmeliyiz?’ adlı kitabıdır.


İki felsefe arasında uzlaşı arayışı

Batılılaşma-modernleşme devri Türk kültür hayatının en gözde konularından biridir Türkiye’de felsefenin bulunup bulunmadığı. Sürekli tartışılır Türkiye’de Türklere özgü bir felsefenin olup olmadığı. Benzeri şekilde başka alanlarda da sürdürülür bu tartışma. Ama temelde 19. Yüzyılın sonunda yeni bir kültürün formasyon kazandığı fark edilen Batı karşısında nasıl bir tavır almak gerektiğine ilişkin gelişen yenileşme hareketlerinin yöntem sorunlarıyla ilgili dile getirilir bu tür sorular. Beşir Fuad’dan Ali Suavi’ye, Kılıçzade Hakkı’dan ilk Descartes mütercimi İbrahim Edhem beye, Baha Tevfik’ten Celal Nuri İleri’ye Ahmet Mithat Paşa’dan Abdullah Cevdet’e farklı felsefi mesleklere meraklı, onları benimsemiş mozaik bir görünüm arz eder Osmanlı devletinin yıkılmaya yüz tuttuğu yıllardaki fikri vasat.

Kafalar karışıktır, kaybedilen savaşlar, devletin siyasi ve ekonomik durumunda yaşadığı zorluklarla birlikte karşılaştığı krizler, kaybedilen topraklar, göçler düşünmeyi de acilleştirmiş görünür. Çoğunu devletin maaşlı memuru sayabileceğimiz münevver taifenin bur durumdan çıkışın yollarını ararken sürekli tarz ve karar değiştirdiğini görürüz. Gâh naturalizme sapılır, gâh pozitivizme. Bazen Büchner’in vülger materyalizminden medet umulur, kimileyin ise sadece akılcılığın yönetiminde fünuna ilgi göstermenin yeterli olduğu düşünülür.

Bir nevi vasiyetname

 II. Meşrutiyet döneminin ünlü fikir adamlarından Şehbenderzade Filibeli Ahmed Hilmi’nin Darülfünun hocalarına sunduğu yazılı bir konferans “Hangi Meslek-i Felsefeyi Kabul Etmeliyiz?” metni. 1913 tarihli. Filibeli’nin bakır zehirlenmesinden dolayı vefat etmeden önce kaleme aldığı son eserlerden. Bir nevi vasiyetnamesi. Belki de bu yüzden başlığa taşınmış sürekli uğraşmak zorunda kaldığımız soru. Başlıkta sorulan soru modernleşme dönemi Türk düşüncesine egemen bakış açılarının bir özeti sanki ve bu düşüncenin oluşumunda ‘kurucu’ bir niteliğe sahip.

Filibeli Ahmed Hilmi Bey konferansında düşünce sahasında yapılması gerekenlere dair önemli bir tefekküre girişiyor. Ona göre aydınlarımız bir ‘metot’a, dolayısıyla bir ‘ideal’e sahip değil. Bu sebeple de ‘yenileşme çabaları’nda sürekli farklı noktalardan yeni baştan, yani sıfırdan başlıyor; ne düşüncede ne de eylemde herhangi bir süreklilik tedarik edemiyoruz.

Yazılarında sürekli biçimde Batı taklitçiliğine karşı çıkan, özellikle Tanzimat’la başlayan modernleşme hareketinin geleneksel Osmanlı-İslâm kültür ve kurumlarıyla nasıl uyuşmasının gerektiği üzerinde duran Filibeli Ahmed Hilmi’nin İslâm felsefesiyle Batı felsefesi arasında uzlaşma yolları aradığını ve metot olarak eklektizmi tercih ettiğini biliyoruz. Bu ‘metod’ savunmasının en güzel örneği belki kitapta dile getirdiği görüşler.

Gerek kitabı yeniden kültür dünyamızda dolaşıma sokan Ali Utku ile Kemal Kahramanoğlu’nun gerekse de Hilmi Yavuz’un konuya dair yazıları da kitabın uğraştığı, çerçevelediği sorunları belirleme ve yeniden sunma bakımından önemsenmesi gereken yazılar. Fikri gelişimimiz açısından 100 yıl önceye dönüp bakmamızı sağlayan bu kitabın Türk felsefesi tasavvuruna ve Türk felsefesinin ‘kayıp kanonu’ndan önemli bir parçaya delalet ettiğine de hip şüphe yok.

[email protected]

Hangi Meslek-i Felsefeyi Kabûl Etmeliyiz? Şehbenderzâde  Filibeli Ahmed  Hilmi Çizgi 2016

Hayatı farklı düşünme yolları

Varoluş hakkında sorular soran, cevaplar arayan, daha önce verilmiş cevapları tekrar tekrar sorgulayan bir kitap Theodore Zeldin’in Ayrıntı Yayınları arasından çıkan Hayatın Gizli Hazları isimli kitabı. Aydın Çavdar’ın dilimize kazandırdığı kitapta Zeldin’in, hayatı farklı düşünme yollarına dair cevap arama süreçleri dikkate değer. Fakat soruları başlı başına üzerinde düşünülmeyi hak ediyor: “Zamanımızın büyük macerası nedir? Heba edilmiş bir yaşam nedir? Yoksul zengine ne söyleyebilir? Zengin yoksula ne söyleyebilir? Bir din nasıl değişebilir? İnanmayan biri inananı nasıl anlayabilir? Neden bu kadar çok sayıda insan değer görmediğini, sevilmediğini ve yalnızca yarı canlı olduğunu düşünüyor? Kadınlar ve erkekler birbirlerine başka nasıl davranabilirler? Bu kadar çok çalışmanın ne anlamı var? Yaşıyor olmak ne anlama gelir?”

Hayatın Gizli Hazları, Theodore Zeldin, çev. Aydın Çavdar, Ayrıntı, 2016

Küçük burjuva radikalizmi

Türkiye’ye sosyalist düşüncenin Bolşevik devrimi sonrası Rusya üzerinden geldiği söylenebilir. 1960 sonrası süreç kitleselleşme bakımından da ayrı bir milat olarak görülebilir. Asli gövdesi ve kitlesiyle Türk sosyalizminin yapısal zaaflarının anlaşılması bakımından önemli olan bu tespit sosyalist düşünce geleneğinin Türkiye’deki çok temel bir karakteristiğini ortaya çıkarır: Türkiye’de sosyalizm bir küçük burjuva radikalizmi olmanın ötesine geçememiştir. Kitabında Şura Gürel Türkiye’de sosyalizmin kitleselleşme eğilimi gösterdiği 1960’lı yıllarda sosyalist hareketleri inceliyor ve bugüne kadar üzerinde çok az durulan Sosyalist Kültür Derneği’ni ele alıyor.

Aydın Radikalizmi, Şura Gürel, tezkire, 2016