‘Karmaşık bir tarihiniz varsa karmaşık bir çözüm bulmak zorundasınız’

Gülçin Avşar / Avukat
28.02.2015

Geçmişte yaşananların acısı ve travması, yaşayanlar üzerinde bir ağırlık yaratmasına rağmen mağdurların barıştan uzaklaşmalarına neden olmuyor. İrlanda sürecinde 17 yıl sonra gelinen bu aşama, Türkiye için umut verici olmalı.


‘Karmaşık bir tarihiniz varsa  karmaşık bir çözüm bulmak zorundasınız’
Bu söz, geçtiğimiz hafta Demokratik Gelişim Enstitüsü’nün (DPI) İrlanda’nın başkenti Dublin’de düzenlemiş olduğu yuvarlak masa toplantılarında dinlediğimiz çok sayıda bürokrat, sivil toplum çalışanı ve siyasetçi arasında olan İrlanda Dışişleri Bakanlığı Çatışma Çözümü Birimi Direktörü Emer Deane’ye ait. 
 
İrlanda savaşının 1998 yılında imzalanan Hayırlı Cuma Anlaşmasına dek yaşattığı kayıp, ölüm, yaralanma ve travmaların etkisi bugün hâlâ tedavi edilmeye çalışılıyor. Bir anlamıyla savaşın acıları nekahet döneminde...
Türkiye’nin içinde bulunduğu barış süreci açısından bakıldığında Deane’nin sözü bizler için de oldukça zorlu dönemlerin geleceğini ve bunun çok da şaşırtıcı olmadığını anlatmaya yetiyor. Türkiye tarihinin ve ayrıca PKK hareketinin karmaşıklığı konusunda kimsenin itiraz edeceğini zannetmiyorum. 
 
İrlanda ve Birleşik Krallık, Hayırlı Cuma Anlaşması evvelinde IRA ve diğer silahlı örgütlerle çok sayıda gizli görüşme yürütmüştü. Bu gizli görüşmeler esnasında İngiltere hükümeti, kamuoyu önünde “Asla illegal bir örgütle görüşme yapmayacağını” beyan ediyordu. Görüşmelerin kamuoyuyla paylaşımından evvelki bu sözler bize tanıdık geliyor olsa gerek. Ardından resmi olarak başlayan görüşmeler ise sınırlı bir bilgilendirme ile kamuoyuna yansıtılmıştı. Masa başındaki taraflar, “şeffaflık” tartışmasına girmeksizin bu konuda da uzlaşmıştı. Anlaşma öncesi bu dönem de bize aşina olmalı; her ne kadar kamuoyu önünde bazı kesimlerin “şeffaflık” kavgası yer alsa da... 
 
Riskleri bertaraf etmek
 
DPI toplantılarında dinlediğimiz eski İrlanda Başbakanı Bertie Ahern, uzun yıllar süren görüşmelerin ardından İngiltere Başbakanı Tony Blair ile mümkün olduğu kadar geniş konulara değinerek bir yol haritası çıkarmanın en doğrusu olacağına karar verdiklerini söylüyor. Gelecekte yaşanabilecek muhtemel riskleri de olabildiğince bertaraf etmek gerekiyordu ve Eski Başbakan, “Müzakereden mümkün olduğunca kapsayıcı bir metinle çıkmak lazım, ileride şartlar değişebilir bu nedenle temel, kapsayıcı bir metin olmalı” diyordu.  
 
Bir kıyas yapmak doğru olursa, Türkiye henüz tarafların gelecekte inşa edilecek barış sonrası dönemine dair anlaşma öncesi dönemini yaşarken, İrlanda şu an barış sonrası yaşanan sorunlarla uğraşıyor. İrlanda barışı ile ilgili savaşın sebebi, hak kayıpları, tarafların durumları gibi hemen hemen her konuda Türkiye’deki durumla sayısız farklılık olduğunu söylemek mümkün. Ancak bu örnek de barış sürecinin ilerlemesi ve muhtemel sorunları hakkında yapılan hataları görebilmek açısından her seferinde dikkatlice incelenmeyi hak ediyor. 
 
Ahern, doğrudan sözleşme için günler, geceler boyu uğraşmış bir siyasetçi olarak süreçte sabrın önemine dikkat çekiyor. “Her şey öyle bir gecede olup bitmeyecek. Gemiyi yüzdürmemiz gerekiyor. İnsanlar bazen kısa vadede iyi bir şeyler görmek istiyor ama bunu yapmak her zaman kolay olmuyor. Barış, adalet, yaşam kalitesi üzerindeki müzakereler sürekli devam etmeli. Eğer ki halkın kararlılığı varsa çözümü olmayan sorun yoktur” sözleri, Türkiye’de iki senelik resmi görüşme döneminin önemine dikkat çekmek yerine “Çok uzadı bu iş, taraflar samimi değil” açıklamaları yapanlar için bir cevap olabilir. 
 
Eski başbakan da dâhil olmak üzere görüştüğümüz sivil toplum aktivistleri ve bürokratların da ortak bir şekilde dile getirdiği bir diğer nokta “Geçmişte yaşananların telafisi.” Hayırlı Cuma Anlaşması ve sonrasında, Güney Afrika sürecinde olduğu gibi “Hakikat ve Uzlaşma Komisyonu”, kurulmamıştı. O dönem, taraflar, bu komisyonun diğer tarafın tarihi olaylar konusunda seçici davranmasına ve yanlı olmasına olanak sağlayacağına yönelik korku taşıyordu. Bugün gelinen noktada ise 23 Aralık 2014 günü taraflar arasında tarihi bir metin olan Stormont House Sözleşmesi imzalandı. Sözleşme, özellikle geçmiş dönem acılarına odaklanan ve bu maksatla yapılacakları detaylandıran bir metin olma özelliği taşıyor. 
 
On dört sayfadan oluşan anlaşma tarihi bir önem taşıyor. Kısaca sözleşmede öngörülen düzenlemeler şöyle: 2016 yılı itibariyle “Sözlü Tarih Arşivi” oluşturmak amacıyla Birleşik Krallık ve İrlanda vatandaşlarının yaşadıkları problemlerle ilgili gönüllülük esasıyla deneyim ve bilgilerini paylaşması sağlanacak. 12 aylık periyotta rapor vermek üzere akademisyenlerden oluşacak bir kurul oluşturulacak. Yaşayan mağdurlar travma merkezine yönlendirilecek. Kuzey İrlanda’da savaştan zarar gören mağdurlar, dilerlerse avukatlık-danışmanlık hizmetinden yararlanabileceği gibi aynı zamanda kendilerine maaş bağlanacak.
 
İhtimamlı şeffaflık
 
Bunun yanında tamamı sadece bu işle görevlendirilmiş ve savaş döneminde çalışmamış olan polislerin de içinde yer alacağı ve beş yıl içinde çalışmalarını tamamlayacak olan Tarih Araştırma Kurulu kurulacak. Mağdur odaklı yürütülecek yargılama süreçlerinde hükümet araştırmaların en iyi şekilde yapılabilmesi için önlem alacak. Bu kurullara başvuran şahıslar da dâhil olmak üzere hükümet, şahısların can güvenliğini tehlikeye atmayarak zarardan korumak için gerekli önlemleri alacak.
 
Sözleşmede yer alan bir diğer önemli kurul ise Bağımsız Bilgi Erişim Komisyonu. Beş yıl süreyle görev yapacağı öngörülen komisyon, adalet sisteminden tamamen ayrı çalışacağı gibi yargı organlarından bilgi almakta serbest olacak. Edindikleri bilgileri polis, istihbarat veya yargı organlarıyla paylaşmayacak. Kuruldan hem Birleşik Krallık hem de İrlanda vatandaşları yararlanabilecek. Kurul, uluslararası bir kuruluşun dokunulmazlık ve ayrıcalıklarına sahip olacak ve yargı denetimi, bilgi alma özgürlüğü, veri koruma, ulusal arşiv mevzuatı ve diğer adli yargılara tabi olmayacak. Komisyona bilgi sağlayan kişilerin kimliği açıklanmayacağı gibi, bilgi sağlayanlar yargılamadan muaf olacak. Komisyonun sınırları bağımsızlık, ihtimam, adillik ve denge, şeffaflık ve orantılılık prensipleriyle belirlenecek.
 
Yine ayrıca uzlaştırma da sözleşmenin bir diğer konusunu oluşturuyor. İki ay evvel imzalanan sözleşmenin taraflarca nasıl uygulanacağı, geçmişin yarattığı travmalardan toplumu nasıl uzaklaştıracağı henüz bilinmiyor. Ancak Gleencree Barış ve Uzlaşma merkezi Direktörü Will Devas’ın söylemiyle “Barışı birbirini sevmeyen, karşı tarafın eylemleriyle canı yanmış insanlarla yaparsınız.” Yaşanan çatışmaların tüm mağdurlarını tam olarak tatmin etmenin mümkün olduğu bir ideal düzenleme olamayacağını biliyoruz. Karşı tarafı hiç sevmeyecek dahi olabilirler ama eski Başbakan Ahern’in gözlemi “İnsanların yüzde 95’i barışa bir şans vermek istiyor, karşı tarafı bağışlamayacak olmasına rağmen.” Bu nedenle geçmiş dönemin acılarını iyileştirmek, sürecin nekahet evresini sağlıklı bir şekilde yürütmek ve yaşanan saygı eksikliğini telafi etmek için yapılacakları unutmamak gerekiyor. 
 
Geçmişte yaşananların acısı ve travması, yaşayanlar üzerinde bir ağırlık yaratmasına rağmen mağdurların barıştan uzaklaşmalarına neden olmuyor. İrlanda sürecinde 17 yıl sonra gelinen bu aşama, Türkiye için yine umut verici olmalı. Yaklaşık 8 yılı kamuoyundan gizli yürütülen, 15 yıldan fazla süren görüşmelere rağmen barışı garantileyen Hayırlı Cuma Anlaşması 1998 yılında imzalanmıştı. 2014 yılında ise taraflar, şiddetten uzak kalmayı başararak hâlâ üstesinden gelemedikleri sorunları konuşarak çözme konusunda iradelerini koruyor. Ve, hiçbir sorun masadan kalkmaya ya da barışı sona erdirmeye neden olmuyor.