Komplo teorilerimiz çoktur zira komplolarımız çoktur

Bekir L. Yıldırım/Yazar
19.04.2014

Ne komplo teorisyeni ne de toptan redci olmak adamı entel veya lümpen yapar. Kişinin görünür rütbe-i aklı ferasetinde. Keşke medyada da kanaat önderlerimiz için böylesi bir çetele tutulsa da kimi okuyacağımıza, dinleyeceğimize karar vermek için liyakat kriteri olarak kullansak.


Komplo teorilerimiz çoktur zira komplolarımız çoktur

Kavgalarımız kızıştıkça kullandığımız lisanın, kavramsallaştırmalarımız, tasvirlerimiz, teşbihlerimizin kalitesi de hızla irtifa kaybediyor.  Fikir ve ifade vasatlaşması paralel cereyan ediyor.  Komplo teorisi (conspiracy theory) ifadesi tek örnek değil ama içinden geçmekte olduğumuz fırtınalı zamanlarda çok kullanılan, bu kullanım ile de bir entelektüel şantaj vasıtası haline getirilen bir adlandırma olduğu için kavramı biraz irdelemek yararlı olur.  Mesele sadece kavramın yanlış manada kullanılması gibi günlük fikir tartışmalarımızda pek çok örneği bulunan dil yaresi sorunu değil, bu yolla bir takım alternatif fikirleri marjinalize edip, elitist-egemen gözlüklerini mecburiyet haline getirmektir bu yazının konusu olan tenkid. Holokost sırasında ölen Yahudi sayısının altı milyondan çok daha az olduğu, İran’ın ilk seçilmiş Başbakanı Musaddık’ın CIA-Şah işbirliği ile devrildiği, ABD’nin aya gidişinin Rusya ile uzay yarışı hırsı ile ürettiği bir Hollywood prodüksiyonu olduğu,  Şili’de Allende’yi deviren darbenin arkasında CIA olduğu, Viet Nam Savaşı sırasında Mai Lai köyünün tüm nüfusunun katledildiği ve üstünün örtüldüğü, Nixon’un Demokrat Parti aleyhine espiyonaj yaptırdığı, 11 Eylül saldırılarının ABD’nin içerden destek ile yapıldığı, İran-Irak savaşı sırasında, İsrail’in ABD ‘derin devleti’nin de desteği ile İran’a silah sevk ettiği,  I. Körfez Savaşı sırasında ABD’nin bilerek sivil hedefleri askeri ilan ederek bombaladığı, Mursi’nin devrilmesinde Mısır Ordusu, ABD ve İsrail’in ortak rol aldığı, Gezi’nin faiz lobisi, Batı’daki Erdoğan fobisi olan ülke liderleri, STK’lar ve muhtelif ünlü bireylerin yerli Erdoğan muhalifleri ile işbirliği ile kotarıldığı, resmi devletten farklı ajandaları, sadakatleri ve organizasyonu olan bir paralel yapının varlığı, Gülen Cemaati ile CHP, İstanbul sermayesi ve muhtelif sol grupların Erdoğan’ı devirmek için iş birliği yaptığı gibi iddiaların hepsi komplo teorisidir veya idiler. 

Komplolar tarih olunca...

Bir zamanlar birçok insanın komplo teorisi dediği bu iddiaların birçoğuna bu gün tarih diyoruz. Ve teorilerini ortaya koyduklarında marjinalize edilen, dalga geçilen Bob Woodward-Carl Bernstein, Seymour Hersh, Peter Arnett, Robert Fisk gibi komplo teorisyeni gazetecilere sonradan aynı teorilerden dolayı Pulitzer dahil en yüksek gazetecilik ödülleri verildi, adlarına gazetecilik fakülteleri kuruldu. Ama yukarıdaki listede,  birçoklarının bu gün de gerçekçiğine ikna olmadığı veya olmadığını ifade ettiği iddialar var. Buradan tek bir mantıki sonuç çıkar: Komplo teorileri sadece delil ve rasyonelden yoksun, cahil ve paranoyak zihinlerin mahsulleri değil. Diğer bir ifade ile, rasyonel ve irrasyonel komplo teorileri vardır. Hal böyle olunca, düşünen insanların yapabileceği şey her bir komplo teorisini destekleyen ve çürüten deliller, geçmişin tecrübeleri, faillerin motifleri, kısacası herhangi bir teori için kullanılan metod disiplini içerisinde ölçüp biçerek teorinin rasyonalitesi üzerinde fikir oluşturmaktır. Bu yolla da yanılmak mümkündür ama bir iddiayı sadece komplo teorisi olarak damgalayıp, tartışmaya değmez ilan etmekten daha yararlı ve entelektüel ahlak bakımından daha saygıya değer bir yaklaşımdır. Bu mülahaza ifadenin sözlük tanımlarınca da desteklenmektedir. Örneğin Wikipedia’da kavram şöyle tanımlanıyor: 

Bir komplo teorisi bir grup insan veya organizasyonu, gizli planlar ve kasti eylemlerle bir illegal veya zararlı olayı veya durumu yaratmak, üstünü örtmek ile itham etmektir. Yakın geçmişte terim bazılarınca küçümseyici bir mana kazandı. Terimin alaycı kullanımı ile gerçek, ispatlanmış komplo teorileri arasında ayırım yapılmalıdır. Görüldüğü gibi ifade içerisinde, herhangi bir teoride olduğu gibi, ne menfi ne de müsbet mana barındırmaz, yani nötraldir. Bu demektir ki ancak sunulan deliller ve mülahazalar ışığında doğrulanma veya yanlışlanmaya muhtaçtır. Hal böyle iken, neden komplo teorileri ifadesi gittikçe artan sıklıkla bir negatiflik, hafife alma, dalga geçme gayesi ile kullanılmaktadır? Bunun teorilerin müellifleri ve redcilerden kaynaklanan sebepleri vardır. Teorilerin müelliflerinden kaynaklanan sebepleri şöyle ifade edebiliriz:

1-Olaylar ve olgular hakkında bilgi yetersizliği veya verileri araştırıp analiz etme gibi zahmetli işlere girmeden fikir beyan etme, klişe ifade ile “bilgi sahibi olmadan fikir sahibi olma”, veya tarafını ilan etme ihtiyacından kaynaklanan teori üretimlerinin özellikle fırtınalı zamanlarda fazlalaşması,

2-İnanılmadığı halde bir çok insanın zihinlerinde kabul göreceği veya şüpheler oluşturacağı düşüncesi ile bir dezenformasyon aracı olarak kullanılmak üzere ortaya atılan komplo teorilerinin çokluğu.  

Bu iki bağlantılı nedenin sonucu olarak fikirler piyasasalındaki “kötü komplo teorilerinin”, “iyi komplo teorilerini” domine etmesi ve sonuç olarak da aslında nötral olan bir kavramın sadece olumsuz manada kullanılır hale gelmesi; örneğin “Çin malı”, “örgüt” gibi kelimelerde olduğu gibi. 

Redcilerden kaynaklanan sebepleri de iki kategoride mütalaa etmek mümkündür:

1-Naif açıklama: Redciler samimi olarak komplo teorilerinin hemen hepsinin bilgisizlik, kolaycılık, dezenformasyon amaçlı olduğunu düşünürler veya bu teorilerin öne sürülmesinin karar vericiler, aydınlar ve toplumun,  problemlerin pratik, objektif nedenlerini araştırmaktan alıkoyucu etkisinden dolayı bunları toptan reddetmekle olumlu bir işlevselliği olduğunu düşünürler (“Gezi’de komplolar yerine sosyolojiye odaklanmalı” diyenler gibi).

2-Şeytani açıklama: Muhtemelen bu faktörün kendisi “komplo teorisi” yaftası yemeye namzettir fakat bu yazının temel argümanı da budur:  Redcilerin bazılarının aslında iddia edilen komploların şu veya bu rolde içinde oldukları veya varlığına inandıkları halde başkalarının ve toplumun buna inanmasından kendi fikirsel pozisyonları veya menfaatleri zarar göreceği düşüncesi ile komplo teorisi yaftasını yapıştırıp marjinalize etme gayretine girmeleri. Buna kasıtlı-işlevsel yaftalama diyebiliriz. Bu gün resmi tarihin parçası haline gelmiş birçok hakikate kimlerin ilk dillendirildiğinde komplo teorisi damgası yapıştırdıklarına bakılırsa bu işlevsellik gayet berrak görülür. Asıl tehlike arz eden de kurulu düzenin bekçileri tarafından üretilen ve dünyaya o gözlükle bakan intelligentsia tarafından zayıf zihinlere yerleştirilen “komplo teorileri aptal-paranoyak yapar adamı;  oysa sen aydınsın” şeklinde ifade edilebilecek entelektüel rüşvettir.   

‘Tecrübeli vatandaş’

Komplo teorilerinin toptan redcisi olduklarını beyan edenlerin bir diğer problemi de entelektüel tutarsızlık. Zira onlar da söylemlerinde pek çok olay için resmi veya görünür açıklamaya alternatif narrativler, yorumlar üretip, ilan edilenin dışında veya arkasında bir takım entiteler veya “mihrakları” asıl sorumlu olarak sunmaktadırlar. Kendilerine bu iddialar sorulduğunda “ama onlar komplo teorisi değil ki; verilerin analizinden çıkan yorumlardır” diyeceklerdir şüphesiz. Bunun “benim komplo teorim komplo teorisi değildir” den başka mantıki tercümesi yoktur. Siyasi tartışmalardan alışık olduğumuz  “o bana hakaret etmek için eşek dedi, ben ise eşeklerin çalışkan olmasını kast ettim” türü bir savunma.

Nihai tahlilde, ne komplo teorisyeni ne de toptan redci olmak adamı entel veya lümpen yapar. Kişinin görünür rütbe-i aklı ferasetinde. Kaçını doğru bildiniz, kaçında yanıldınız sorusunun cevabıdır ölçü. Keşke medyada da kanaat önderlerimiz için böylesi bir çetele tutulsa da kimi okuyacağımıza, dinleyeceğimize karar vermek için liyakat kriteri olarak kullansak! Öte yandan,  “tecrübeli vatandaşlar” veya bu komplo teorilerinin tüketicilerinin zihinleri akli, vicdani melekeleri kullanarak onlara itibar edecek veya etmeyecek. Maşeri vicdanın hükümleri mahkeme kararı hükmünde ve etkisinde değildir. Dolayısı ile Gülay Göktürk’ün ifade ettiği gibi “bağımsızlığı” son zamanlarda bir kesim tarafından kutsallaştırılan Yargı’nın hükmünü de beklemez, onunla da kendini sınırlamaz akıl ve vicdanımız. Tartıştığımız konular  “roket bilimi” de olmadığına göre aydınlarımızın derin uzmanlıklarına dayanan yönlendirmeleri de sandıkları kadar belirleyici değildir. 

Bu toptan redcilere bir retorik soru: Sahiden komplosuz bir yerde mi yaşıyorsunuz sizler? O zaman sizler ne Bizans topraklarında, ne on yılda bir darbe yapılan bir ülkede, hatta ne de ülkelerin her yıl trilyonlarca dolar “istihbarat” harcaması yaptığı dünyada yaşıyorsunuz. Cennette havalar nasıl? Henüz cennete gitmemiş olanlarımız için kritik şüphe, düşünen zihnin değerli bir işlevidir; ayakta kalma güdüsü ürünüdür. Ortaya konan delilleri, muhakemesi sunulmuş bir komplo teorisini çürütmenin tek yolu aynı yoldan yanlışlanmasıdır. Komplo teorisi damgasını yapıştırıp mantıki, delillendirilmiş bir önermeyi çöpe atmak, olmadık yerde komplo görmekten daha tehlikelidir. İtfaiyenin yanlış alarma cevap verdiğinde yaşanan kayıp “sahtedir” diye gerçek yangını ıskalamasından azdır zira.

[email protected]