100 yıllık kaçış rotası

Murat Güzel
24.06.2023

“Osmanlı Filistin'ine Veda” başlıklı eserde Ramallah'ta yaşayan Filistinli Avukat Raja Shehadeh'in büyük büyük amcasının 100 yıl önceki kaçış rotası takip ediliyor. Uluslararası Hukukçular Kurulu'nun bir üyesi, insan hakları örgütü El-Hak'ın kurucusu olan Shehadeh, Londra'da eğitim almış Hıristiyan bir Arap.


100 yıllık kaçış rotası

Yirminci yüzyılın dünya savaşları haricinde en trajik olaylarındandır Filistin'de yaşanan dram ve Filistin topraklarında 1948'den beri süregelen İsrail işgali. Birinci Dünya Savaşı öncesinde Osmanlı Yönetimi altında Filistin adıyla bir bölgenin olmadığına dikkat etmeli. Hayfa, Akka, Safed, Tiberya şehirlerinin Beyrut Sancağı vardı ve başta Yafa, Gazze, Kudüs gibi şehirler ile birlikte Beyrut Sancağı'nın güneyinde bağımsız bir Kudüs Sancağı bulunuyordu. Filistin'in güneydoğu kısımlarının ise Maan Sancağı'na bağlıydı ve bu yerler hep birlikte Suriye Vilayeti'nin bir parçası konumundaydı.

Bugün Filistin tarihinin büyük bir kısmının insanlarıyla birlikte toprağa gömüldüğünü yazıyor bu kitap. Osmanlı Filistin'ine Veda başlıklı eser Ramallah'ta yaşayan Filistinli Avukat Raja Shehadeh'in büyük büyük amcasının 100 yıl önceki kaçış rotasını takip ediyor. Uluslararası Hukukçular Kurulu'nun bir üyesi, insan hakları örgütü El-Hak'ın kurucusu olan Shehadeh, Londra'da eğitim almış Hıristiyan bir Arap.

Müvekkilliğini yaptığı kişinin Eriha'da bir kumarhane kurulması için İsrailli bir şirketle ortaklığa girerek düşmana arazi sattığı ve ona yardımcı olduğu asılsız iddiası sebebiyle 1996'da Oslo görüşmeleri sonrası kurulan geçiş dönemi Filistin hükümeti kontrolündeki Filistin güvenlik polisi tarafından tutuklanma ve Eriha'ya, yani eski İsrail askeri hükümet karargahı ve yeni Filistin güvenlik hapishanesine konma tehlikesini savuşturmak için Shehadeh 13 yılını büyük büyük amcasının kaçış rotasını çıkartmakla geçirdiğini ifade ediyor.

Büyük büyük amcasının serüvenini yeniden inşa etmek için gitmesi gerekli Hayfa'ya gidemeyen Shehadeh, eskiden Yahudi ve Arapların karışık bir biçimde yaşadıkları bu şehrin, Filistinli sakinlerinin dünyanın dört bir yanına dağıldığı bir İsrail şehrine dönüştüğünü işaret ediyor. 30 Mart 1948'de İsrail'in kurulup Filistinli Arapların kitlesel bir şekilde yurtlarından çıkarıldığı Nekbe felaketinden iki ay önce vefat eden büyük büyük amcasını, belki de vatanının en trajik dönemini görmeden öldüğü için şanslı sayan Shehadeh, Nekbe felaketinde yaşananları şöyle aktarıyor: "Oğlu, karısı, torunları ve ortak bütün akrabalarımız bütün mal ve mülklerini kaybederek Hayfa'dan çıkartılmışlardı. Giderlerken evlerine bir daha dönemeyeceklerinin ve kişisel eşyalarını yanlarında götüremeyeceklerinin farkında değillerdi. Mobilyalar, kitaplar, el yazmaları, hatıralar, fotoğraf albümleri, kişisel eşyalar, hepsi geride kalmış ve hiçbir zaman geri alınamamıştı. Kendilerine ait her şey, kişisel hikayelerini anlatan her şey ya çalınmıştı ya da sömürgeleştirdikleri Arapların tarihini ve karakterini kavramak isteyen İsrailli araştırmacılar tarafından kullanılmak üzere el konulup İsrail arşivlerine gönderilmişti."

Kaçış güzergahı

Büyük büyük amcasının kaçış güzergahını belirlemek için 1948 öncesi Filistin'ini araştırmak isteyen Shehadeh İsrail Harita Genel Müdürlüğü tarafından hazırlanan haritaların işine yaramadığını fark eder, çünkü Filistin'deki her tepe, vadi ve dere İsrail tarafından verilen yeni isimlerle yer alır bu haritalarda. 1948 öncesi Filistin'in bütün köylerini gösteren sadece bir tane resmi İsrail haritası bulabildiğini söylüyor Shehadeh, bu haritada da çoğu köyün yanına İbranice haraus, yani "yok edildi" notunun düşüldüğünü belirtiyor.

Büyük büyük amcasının kendini her zaman sadık bir Osmanlı vatandaşı olarak gördüğünü belirten Shehadeh, onun Filistin Arapları üzerindeki Siyonizm tehlikesini ilk fark eden ve Osmanlı yönetiminin erdemlerini takdir eden biri olduğunu vurguluyor. Osmanlı'nın Birinci Dünya Savaşı'na girmesine karşı çıkan büyük büyük amcasının olacakları derin bir içgörüyle sezmesi ve Filistin içinde köyler, bedevi çadırları ve dağları seçmesi ile benzer bir kaderi yaşayan Shehadeh, hem kendinin hem amcasının mücadele hikayesini kitabında ifadelendiriyor.

Osmanlı Filistin'ine Veda

Raja Shehadeh, çev. Gülçin Tunalı, TİMAŞ, 2023

Otoritenin modern hali: Yazarlık

1960 sonrası Fransız düşüncesi içinde gelişen postyapısalcı akımın ünlü isimlerinden biridir Michel Foucault. Gilles Deleuze, Jacques Derrida gibi isimlerle birlikte anılan Foucault'un bilgi/iktidar topağının modern disiplin toplumlarının gelişiminde tuttuğu yeri hedeflediği, bu noktada author/yazar ile authority (otorite) arasındaki ilişkileri ele alan, yazarlığın modern anlamını sorgulayan makalesi Yazar Nedir'e ilişkin çözümlemesiyle Tim Smith-Laing ilgi çekiyor. Smith-Laing kitabında Foucault'nun, geleneksel düşüncenin aksine, yazarın metni yazan gerçek bir birey olup olmadığını sorguladığını söyleyerek modern yazarlık kurumunun işlevlerini de tartışmaya açtığını üstü kapalı olarak vurguluyor.

Michel Foucault'un Yazar Nedir'i-Bir Tahlil-

Tim Smith-Laing, çev. Onur Yiğit,

Ketebe, 2023

Davud Kayseri'nin klasik eseri

1205'te Konya'ya gelen, Sultan I. İzzeddin Keykavus'a danışmanlık yapan, uzunca bir süre de Malatya'da ikamet eden Muhyiddin İbn Arabi'nin görüşleri, üvey oğlu Sadreddin Konevi'nin ve Konevi'ye Kutbuddin Şirazi çizgisiyle bağlanan Davut Kayseri'nin Füsus'a yaptıkları şerhlerle Selçuklu ve Osmanlı döneminde en etkin entelektüel anlayışa dönüşmüştür. Davut Kayseri'nin ilk Osmanlı Medresesi sayılan İznik Medresesi'nin de başmüderrisi olduğunu vurgulayalım. 13 yaşında ünlü fakih ve mantıkçı Siraceddin el- Urmevi'ye talebe olan Davud Kayseri'nin ele aldığı şekliyle İbn Arabi'nin vahdet-i vücud felsefesinin değil, anlayışının derinliklerini vukuf etmek mümkün.

Vahdet-i Vücûd Felsefesi

Davud Kayseri, çev. Mehmet Bayrakdar, Doğu-Batı, 2023