11 Eylül sonrasında İslamcılık

Murat Güzel / Açık Görüş Kitaplığı
17.07.2021

Türkçeye ‘İslamcılık: İhtilaflı Perspektifler' başlığıyla çevrilen derleme kitap, 11 Eylül 2001'den, yani İkiz Kulelere el Kaide'nin yaptığı saldırıdan itibaren İslami siyasetin dünya sahnesindeki yükselişini ve rolünü tanımlama ve anlama yolunda bir adım.


11 Eylül sonrasında İslamcılık

Yaklaşık 150-200 yıldır gerek Batı'da gerekse İslam dünyasında en önemli tartışma maddelerinden birini teşkil ediyor İslamcılık(lar). Modernleşme ile birlikte dini görünümlerin kamusal alanlardan çekilip bireysel vicdanlara hapsolacağı şeklinde öngörülen kısmen pozitivist sayabileceğimiz yaklaşımların uzun yıllar süren hakimiyetinin ardından 1950'li yıllardan itibaren gerek Türkiye'de gerekse Batı ülkelerinde yükselen yeni dini dalganın nasıl yorumlanacağına dair çok çeşitli perspektifler birikti. Cumhuriyet Türkiyesi'nde bu dalgaya dair üretilen medyatik söylemlerde uzunca bir süre "mürteci", "gerici", "dinci", "şeriatçı" gibi kimi bakımlardan aşağılayıcı nitelendirmelerin kullanılmasına karşın özellikle 1980'lerden itibaren yaygın bir şekilde 'İslamcı' niteleyici bir sıfat olarak kullanılmaya başlandı.

Yeni dünya düzensizliği

İslamcılığın siyasi, sosyal, ekonomik, kültürel bakımlardan geldiği anlamlara dair süregelen tartışmalar özellikle 1989'da Berlin Duvarı'nın yıkılmasının ardından dağılan Sovyetler Birliği ve komünizm ile 1991'de Saddam Hüseyin'in Kuveyt'i işgalini bahane ederek ABD'nin Irak'a düzenlediği operasyonla birlikte Batılı kamuoylarında yoğunlaştı; çünkü bu gelişmeler dünya çapında hem Soğuk Savaş'ın bitişini hem de oluşmaya başlayan "yeni dünya düzensizliği"ni haber veriyordu. Özellikle Amerikan kamuoyunda birçok yorumcuya göre militan İslam Sovyet komünizminin yerine geçerek ABD'nin hayali ulusal tehdidini oluşturacaktı. Bu yorumlar aynı zamanda İran'da 1978'de gerçekleşen "İslam devrimi" ile ABD Tahran Büyükelçiliği'nin 1979'daki işgaliyle dikkatleri çeken "İslami fundemantalizm"ler etrafındaki endişeleri Batı kamuoyunda besleme noktasında da epey elverişli kılınmıştı.

Türkçeye "İslamcılık: İhtilaflı Perspektifler" başlığıyla çevrilen derleme kitap, 11 Eylül 2001'den, yani İkiz Kulelere el Kaide'nin yaptığı saldırıdan itibaren İslami siyasetin dünya sahnesindeki yükselişini ve rolünü tanımlama ve anlama mücadelesini anlatan makaleleri içeriyor. Kitaba katkı veren 16 isim arasında birbiriyle aynı İslamcılık tanımına sahip ya da aynı anlayışı savunan iki akademisyen ya da entelektüel elbette yok. Fakat belli ölçülerde bazı yaklaşım benzerlikleri ve çatışma noktaları mevcut. Richard C. Martin, editör olarak kitaba yazdığı teşekkür yazısında İslamcılık deyişini kimilerinin terör çağrışımı nedeniyle aşağılayıcı bulduğunu, hatta bazılarının İslamcılık ile terörizmin eş anlamlı farz ettiğini belirterek İslamcılığı nitelemedeki güçlüklere değiniyor. Martin, ayrıca, kitabın ilk bölümünde Daniel M. Marisco ile Donald Emmerson arasında İslamcılık üzerine gerçekleşen münazarayı bu görüşlerin dışında kalan daha karmaşık bir perspektifte sürdürmek amacıyla farklı dini ve siyasi noktalardan kadın, erkek; akademisyen, entelektüel; Asya, Ortadoğu ve Kuzey Amerika'dan hem Müslüman hem de gayrımüslim yazarları tartışmaya davet ettiklerini belirtiyor.

İslam dünyasındaki hemen bütün yeni dinî-siyasî aktivizmleri kuşatacak şekilde İslamcı ve İslamcılık deyişinin kullanılması elbette sorunludur; bu kavramlar belki yeterince münasip ve kullanılışlı olmayabilir; lakin Batı kamuoyunda İslamcılık deyişi yerine yürülüğe sokulmaya çalışılan fundemantalizm, cihatçılık ya da İslami aşırılıkçılık vb. kelimelerin daha az sorunlu olmadığını belirtmek mutlaka gerekiyor. Kitaptaki makalelerin bize yaygın İslamcılık deyişinin kullanışlılığı etrafında önemlice bir iç görü kazandırdığını, en azından bu kullanışlılığı düşünmemiz gerektiğini hatırlattığını söyleyebiliriz.

İslamcılık: İhtilaflı Perspektifler Richard C. MartinAbbas Barzegar çev. Nilgün Yelpaze Nazif Koca Açılım, 2021

Feminist açıdan psikanaliz ve Lacan

Lacan ile Freud'un psikanalitik görüşleri etrafında psikanalize ilişkin feminist bir okumanın nasıl yapılması gerektiğini tartışıyor Grosz. Ona göre, psikanaliz feminist özneliğe ufuk açıcı açıklamalar sunmuş olsa da nihai kertede "fallosantrik" bir yaklaşım. Irıgaray ve Kristeva gibi feminizmlerinde psikanalitik etkilerin belirgin olduğu teorisyenlerin Lacan okumalarını ele alan Grosz feminizmi psikanalizmin büyüsünden kurtarmaya uğraşıyor. Lacan'ın "ayna evresi", "egonun oluşumu", "baba-nın-adı", "sembolik düzene giriş" analizlerini feminist bir süzgeçten geçiren Grosz onların feminizm için ürettiği çözümler kadar oluşturduğu problemlere de değiniyor.

Jacques Lacan: Feminist Bir Giriş, Elizabeth Grosz, çev. Özde Çakmak, Otonom

Toplumsal cinsiyet tartışmalarına dair

30 yıla uzanan yayın hayatıyla Türk düşünce hayatının önem verilmesi gerekli dergilerinden biri olmayı başaran Tezkire'nin 74. sayısı toplumsal cinsiyet konusunu ele alıyor. Toplumsal cinsiyet sözkonusu olduğunda sık sık gündeme getirilen İstanbul sözleşmesinden sosyal dışlanmaya, yapısal mistifikasyonlardan, İslamcı kadınların görüşlerine kadar oldukça geniş bir çerçevede hazırlanan dosyayı Alev Erkilet ile "toplumsal cinsiyet" tartışmaları etrafında yapılmış bir söyleşi takviye ediyor. Yasin Aktay'ın İstanbul Sözleşmesi bağlamında yasaları ve onların nasıl yorumlanıp uygulandığını tartışan yazısı da öne çıkıyor. Merve Koç'un 'Bir Başkadır' dizisindeki dindarlık algısına dair yazısı da ilgi çekici.

Tezkire, Toplumsal Cinsiyet, sayı 74

@uzakkoku