15 Aralık Türk Dili Ailesi Günü; hayal edilenler gerçek mi oluyor?

Mustafa İsen / Yazar
27.12.2025

Türk dünyası siyaseten bir birlikteliğe doğru giderken bunun altını dolduracak kültürel çalışmalar da birer birer gündeme geliyor. Son yıllarda ortak alfabe belirlenip örnekleri de verilmeye başlandı. 15 Aralık Dünya Türk Dili Ailesi Günü de bütün bunları fark edip harekete geçen UNESCO Türkiye Milli Komisyonunun önerisi ve gayretleriyle kabul edilmiş oldu. Bunlar bu siyasi birlikteliğin çok önemli yapı taşlarıdır.


15 Aralık Türk Dili Ailesi Günü; hayal edilenler gerçek mi oluyor?

Mustafa İsen / Yazar

1950'li yıllarda doğup 1970'li yıllarda üniversite okuyan bizim nesiller açısından bakıldığında yaşadığımız dünya inanılmaz değişikliklere sahne oluyor. Özellikle 1990'lı yılları izleyen dönemde, bizim gençlik yıllarımızda, hayal bile edilmesi mümkün olmayan gerçeklerle karşılaştık. Bu değişimden en çok yararlanan toplumlar da bizim medeniyetimizin mensupları oldu. 19. yüzyıldan itibaren adeta yok edilme aşamasına gelen İslam Dünyası ve onun çok önemli bir bölümü olan Türklük alemi adeta küllerinden doğuyor. Önce bireysel anlamda ortaya çıkan bu diriliş faaliyetleri, bir süre sonra ortak medeniyetlerinin kodlarını fark edip bir araya gelmeye, çoğu aynı olan meselelerini birlikte çözmeye çalışıyor. Elbette bu tablo olması gerektiği gibi değil, hala alınacak çok, çok mesafe var. Ama gözü olana gün ışımıştır. Bu aşamada bir taraftan İslam İşbirliği Teşkilatı, öte yandan Türk Devletleri Teşkilatı faaliyete geçirildi. Türk Dünyası kurumlarına biraz ayrıntılı bakacak olursak bu şemsiyenin altında TÜRKSOY, Türk Dünyası Parlamenterler Birliği (Türk-Pa), Türk Akademisi, Türk Dünyası Kültür Vakfı kurulup çalışmaya başladı. Bununla yetinilmeyerek artık uluslararası kuruluşlarda da ortak çalışmalar görülüyor. UNESCO Türkiye Milli Komisyonu'nun çalışmaları bu konuda örnek verilebilir. Bu Komisyon uzunca bir süreden beri özellikle milli komisyon tanımına uygun projeler geliştiren bir konum elde etti. Yeniden kurulup şekillenen Türk cumhuriyetleri milli komisyonlarına sahip olduğu bilgi birikimini aktarmakta önemli roller üstlendi. Bu çerçevede Türk cumhuriyetleriyle birlikte hazırlanıp kabul ettirilen ortak projelerle bir anlamda bizim nasıl bir ortak kültürel maziden süzülüp gelen tek millet olduğumuz fikri de zımnen uluslararası örgütler eliyle onaylanmış oldu. Örneğin Bilge Tonyukuk Anıtı'nın Dikilişinin 1300. Yıl Dönümü, Azerbaycan, Kazakistan, Kırgızistan, Moğolistan ve Özbekistan'ın desteğiyle 2020 UNESCO Anma ve Kutlama Yıl Dönümleri arasına alındı. Böylece bu devletlerin ortak bir maziden geldikleri ifade edilmiş oldu. Buna eklenecek özellikle somut olmayan kültürel miras alanında onlarca ortak projeden söz etmek mümkündür.

UNESCO Türkiye Milli Komisyonu'nun gayretleriyle Türk Dünyasının bu anlamdaki kazanımlarına son günlerde bir yenisi daha eklendi. Yine paydaş ülkelerle birlikte 15 Aralık Dünya Türk Dili Ailesi Günü kabul edildi. Özbekistan'ın tarihi Semerkant şehrinde yapılan UNESCO'nun 43. Genel Konferansı'nda Kazakistan, Azerbaycan, Kırgızistan, Türkiye ve Özbekistan'ın önerisi, Türkmenistan ve Rusya Federasyonu'nun da içinde yer aldığı 58 ülkenin onayı ile bu teklif gündeme getirildi ve Türkiye'nin süreç yönetiminde,Genel Kurul'un 194 üyesinin oybirliği ile kabul edildi.

Kültürel miras için dönüm noktası

Bu iş için 15 Aralık tarihinin seçilmesi özellikle önemlidir. Danimarkalı bilim adamı Vilhelm Thomsen, 15 Aralık 1893'te, Türk dilinin en eski yazılı belgelerinden biri olan Orhun Yazıtları'nın alfabesini çözme başarısını göstermişti. Türk Diline büyük hizmeti için 1915 yılında Thomsen'e Mecidi Nişanı verildi. Bu tarih, Türk dili ailesinin köklü tarihini ve ortak kültürel mirasını gösteren bir dönüm noktası olduğu ve Orhun Abideleri bütün Türklerin ortak mirası kabul edildiği için bu tarih üzerinde mutabakat sağlandı. 15 Aralık Dünya Türk Dili Ailesi Günü UNESCO'nun kararı ile bu yıldan itibaren (2025) 15 Aralık 'ta kutlanmaya başlanmış bir anma ve kutlama yıldönümüdür.

Toplumların aidiyet ve kimliklerini bazen umulmadık hadiseler tetikler. Nitekim bu haberin duyulmasının hemen ardından hem Türkiye'de hem Türk Dünyasının muhtelif bölgelerinde çeşitli bilimsel toplantılar düzenlendi. Hem başta üniversiteler olmak üzere akademik birimler hem de farklı farklı sivil toplum kuruluşları kendiliklerinden çok sayıda toplantı yaptı. Sosyal medyanın gündemi epeyce bu konuya tahsis edilmiş oldu. Öyle anlaşılıyor ki gelecek yıllarda toplumun bu hassasiyeti daha belirgin bir biçimde kendini hissettirecek. UNESCO Türkiye Milli Komisyonu ve Türk Dünyası Milli Komisyonları bu alemin derununda var olan bir hassasiyeti yüzeye çıkararak çok hayırlı bir iş yapmış oldu.

Oldukça geniş bir coğrafyada ve asırlar içinde gelişmiş bir dilin adı olan Türkçe, elbette böyle bir değerlendirmeyi fazlasıyla hak etmektedir. Dilimiz, eski zamanlardan günümüze kesintisiz bir geçmişe sahip oluşu, geniş bir coğrafyada konuşulması, konuşur sayısının fazlalığı, işlenmiş bir dil olması, başka dillerin konuşanlarınca öğrenilmeye değer bulunan diller arasında yer alması gibi pek çok kriter açısından buna fazlasıyla layıktır.

Burada sıralanan özelliklerin her biri, dile ilişkin farklı bir ölçütle sağlanan veriler sayesinde uzun uzun anlatılabilir ama Türkçe coğrafi ve jeopolitik konumu ile dünyada çok az dil için söylenebilecek bir etki gücüne sahip olması açısından da bunu hak etmektedir.

Bir çatı terim

Dar manada ilk etapta Türkçe deyince genelde Türkiye'de anadili, resmî dil, standart dil olarak konuşulup yazılan, Türkiye'de ve Türkiye dışında (KKTC ve Balkanlarda) yaklaşık 100 milyon konuşur sayısına sahip olan dili anlıyoruz. Ama dilimizin bunu aşan bir tarafı var; Türkçe,ortak bir kökenden gelmiş olmakla birlikte tarihi dönemler içerisinde bulundukları sosyal, kültürel, coğrafi, ekonomik, askerî, siyasi çevre şartlarında belirli gelişmelere/değişmelere bağlı olarak farklı düzeylerde ayrışan lehçelerin tamamı için bir çatı terim olarak da kullanılmaktadır.

Öte yandan Türkçe, dünyanın yazı dili üzerinden takip edilebilen en eski dillerinden biridir. Yenisey Yazıtları ile Türkçe, kesintisiz olarak 7. yüzyıldan itibaren izlenebilen, yaşayan en eski yazı dillerinden biri özelliği taşımaktadır. O nedenle bütün Türk dili ailesi üyelerinin kendi yazı dili tarihlerini 7. yüzyıl ile başlatabilmesi mümkündür. Sevinerek belirtelim ki Türk müelliflerin bu dille yazdıkları eserlerin binli yıllarını kutluyoruz. Yakınlarda gerçekleştirdiğimiz Türk Edebiyatı İsimler Sözlüğünde sadece Türkiye Türkçesi çerçevesi içinde15.000 civarında müelliften söz ediyoruz. Bu rakamla dünyada yarışabilecek dil sayısı sınırlıdır. Buna geniş Türk dünyasını kattığımızda tablonun çok daha büyüyeceğini kolaylıkla ifade edebiliriz.

Konuşur sayıları, dillerin dünya dilleri arasındaki yerini değerlendirmek için dikkate alınan ölçütlerden biridir. Sadece Türkiye Türkçesi bile bu konuda belli bir seviyeye sahiptir. Ayrıca, Türk Dünyasında konuşulan tüm dillerin konuşanları bir arada değerlendirildiğinde toplam sayı 250 milyona ulaşmaktadır.

Ama daha önemli bir hususa dikkat çekmek istiyorum, Türkçe, dünyada öğrenilmeye değer bulunan ve İngilizceden sonra en çok tercih edilen diller arasında yer almaktadır. Türkçe dünyada Büyük öğrenci projesi ile ülkemize gelen 350.000 civarında uluslararası öğrenci yanında, Türkiye'nin kendi sınırlarının dışında Türkçe öğrenme taleplerini karşılamak ve tabii bununla birlikte kültürel faaliyetlerle dünyada Türk imajına olumlu katkılar sunmak üzere görevlendirilen kurumlar bulunmaktadır: 69 ülkede 93 kültür merkezi ile Dünyada Türkçe öğreten Yunus Emre Enstitüsü, 64 ülkede 533 kurumuyla 75.000'den fazla öğrenciye eğitim veren Türkiye Maarif Vakfı, yurt dışında açılmış üniversitelerimiz, çok sayıdaki üniversitede faaliyet gösteren Türkoloji bölümleri ile yine pek çok üniversitede yürütülen seçmeli yabancı dil dersi kapsamında Türkçe öğretilmeye devam ediyor.

Türkçenin gücünü gösteren bir başka husus da Türkçenin günümüzde tarihin hiçbir döneminde olmadığı kadar geniş bir coğrafyada konuşuluyor olmasıdır. Almanya, Fransa, İsveç, Norveç, Belçika, Hollanda gibi Avrupa ülkelerinde Türkçe konuşan göz ardı edemeyeceğimiz bir nüfus vardır. Mesela Almanya'da, Türkçe anadili olarak konuşulan ikinci büyük dil durumundadır. Avusturalya gibi daha uzak ülkeleri de Türkçenin konuşulduğu bölgelere eklemeliyiz. Türkçe buralara Cumhuriyetten sonra gitmiştir, geçen yüzyılda Türkçenin konuşulduğu coğrafyada daralma değil büyük bir genişleme olmuştur.

Yeni olduğu için büyük bir ihtimalle çoğunuzun farkında olmadığı bir duruma, Türkçenin gücünü göstermesi bakımından dikkat çekmek istiyorum. Avrupa ülkelerine gidenler, Türkçe konuşarak işlerinin büyük bir bölümünü yerine getirebildiklerini görmüşlerdir. Ama daha dikkat çekici bir bilgi, Almanya'nın Hamburg şehrinde Türk gençleriyle büyüyen farklı uyruklara mensup gençlerin kendi aralarında konuştukları Türkçe artık araştırma konusu olmaktadır. Bu gençlerin içinde Türkçeleri gibi Almancaları da Türklerinkine benzeyenler bulunmaktadır

Geçmişe ve hâle yönelik değerlendirmeler böyle, peki Türkçeyi nasıl bir gelecek bekliyor? Fütürist projeksiyonları ilgili disiplinlerle birlikte değerlendirmek gerekir. Örneğin, ekonomik veriler toplumların kültürel gelişmelerini yorumlamada fikir verebilmektedir. Dünyanın en büyük mali denetleme şirketlerinden Pricewaterhouse'un 2016-2050 raporuna göre 2050'de küresel ekonomik tabloda günümüzdeki gelişmiş olan ülkelerinin sıraları ile gelişmekte olan ülkeler arasında önemli sıra değişiklikleri olacaktır.

Gelişmekte olan yeni büyük ekonomilerin performanslarına, onları eğitim ülkesi olarak görme, o ülkenin dilini öğrenme talebi de aynı şekilde, artan oranda paralellik göstererek eşlik ediyor mu, gelecekte de edecek mi sorusuna verilebilecek cevap ilginçtir. Bu ülkeler içinde Çin ve Rusya Federasyonu ile birlikte Türkiye'nin, ekonomik büyümelerinin yanı sıra öğrencilerin kariyer planlarında cazibe merkezi hâline gelerek uluslararası öğrenciler tarafından dillerinin öğrenilmeye değer bulunacağı öngörülmektedir. Bu sonuçtan Hindistan, Meksika, Brezilya, Endonezya için ekonomik büyümeleri ile dünyadaki kültürel imajları arasında aynı oranda dengeli bir tablonun olmadığı değerlendirilebilir. Ama Türkçe bu tabloda da gelecekte en çok tercih edilecek diller arasında yer almakta, hatta bu anlamda her yıl cazibesini artırmaktadır.

Resmî dil, konuşma dili, yazı dili, edebiyat dili, eğitim dili, medya dili vd. olarak Türkçe, Türk toplumunun tüm dil ihtiyaçlarını karşılayabilen zengin bir dildir. Tarihte toplumların bu ihtiyaçlarının tümünü birlikte karşılayan dillerin sayısı bir elin parmaklarını geçmemektedir. Özellikle belirtilmelidir ki Türkçe, tarihin hiçbir döneminde bu kadar geniş konuşur kitlesine sahip olmamış, bu kadar çok dil işlevini birlikte yerine getirmemiş, bu kadar geniş bir coğrafyada konuşulmamış, bu kadar kayıt altına alınmamıştır.

Bir taraftan Türk Devletleri Teşkilatı, TÜRKSOY, Türk Dünyası Parlamenterler Birliği, Türk Dünyası Miras Vakfı ve Türk Akademisi, devlet başkanlarının aldığı kararlarla yoluna devam ediyor. Türk dünyası siyaseten bir birlikteliğe doğru giderken bunun altını dolduracak kültürel çalışmalar da birer birer gündeme geliyor. Son yıllarda ortak alfabe belirlenip örnekleri de verilmeye başlandı. İşte 15 Aralık Dünya Türk Dili Ailesi Günü de bütün bunları fark edip harekete geçen UNESCO Türkiye Milli Komisyonunun önerisi ve gayretleriyle kabul edilmiş oldu. Bunlar bu siyasi birlikteliğin çok önemli yapı taşlarıdır. Başta Komisyon Başkanı Öcal Oğuz Bey'in şahsında Türkiye Milli Komisyonu'na ve emeği geçen ülke komisyonlarına teşekkür ediyorum.