15 Temmuz sonrası dış politika: ABD ve NATO ittifakı sarsıldı mı?

Emrah Usta / Yazar
20.08.2016

FETÖ, DAEŞ, ve PKK saldırılarına aynı anda maruz kalan Türkiye’de bu örgütlerin birbirleriyle bağlantısı açık şekilde görülüyor. Türkiye’ye müttefiklerinin vereceği destek istihbarat bilgisidir. DAEŞ’e karşı Rusya’ya açık teklifle giden Türkiye, bu konuda Batı’dan da destek bekliyor. ABD Başkan Yardımcısı Joe Biden’ın Türkiye ziyareti tansiyonu düşürmeye yönelik olacaktır.


15 Temmuz sonrası dış politika: ABD ve NATO ittifakı sarsıldı mı?

Türkiye, 15 Temmuz gecesini milletin feraseti ve güveniyle atlattı. Bu terör saldırısı Türk Silahlı Kuvvetleri içerisindeki Fetullahçı Terör Örgütü (FETÖ) tarafından uygulandı. ABD/NATO ittifakı tarafından geçmişte olduğu gibi Gladyo darbesi denendi. Darbe girişiminde hava ve jandarma kuvvetlerinin önemli rol oynaması; kuvvet komutanlarının gölge genelkurmay başkanlığı gibi kullanılan Akıncı Üssü’ne gönderilmesi emir-komuta zincirinde çeşitli sıkıntılar doğurmuştu. Marmaris’te ailesi ile tatil yapan Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın “Ladin tipi” bir ani baskınla öldürülmek istenmesi, komutanların derdest edilerek Akıncı Üssü’ne götürülmesi, Türkiye Büyük Millet Meclisi ve Milli İstihbarat Teşkilatı’na yapılan saldırılar, İstanbul’da köprü gibi stratejik yerlerin kapatılması, TRT’de korsan bildiri okutulup, olayın ‘oldu-bitti’ şekline getirilmesi darbecilerin içerde izlediği kilit olaylardı. Ancak halkın mobilize olup tanklar önüne çıkması, tüm planları alt üst etti. 

Cumhurbaşkanı’nın Marmaris’teki tatili sırasında darbe girişiminden haberdar olması, sonrasında ise halkı sokaklara çağırması ise bir diğer kilit taşıydı. Darbe o an kırıldı. Tüm bu girişimler içerdeki yansıması bir kenara 15 Temmuz’un dış politika ayağı oldukça ilginç. Sözde atanan komutanların ‘sahte twitter’ hesaplarından 15 Temmuz’a ilişkin daha önceki söylemleri, darbe anındaki tweetleri, olaylara yön verme istekleri Türkiye’nin o gece nasıl içeriden ve dışarıdan kuşatma altında olduğunun birer kanıtı niteliğindeydi.

Almanya’nın İncirlik ısrarı

Alman Büyükelçiliği, Twitter’da takibe alınan -darbe sonrasında ise dış politikadan sorumlu olacak Ömer Kulac’ın kullandığı ‘’kemal_ingiliz’’ adlı kullanıcı ile irtibat halindeydi. Ancak fark edilmesi sonrasında elçilik bu hesabı takibinden çıkardı. Cumhurbaşkanı’nın uçağının yolcu uçağı gibi kalkması, sonrasında iki Türk Hava Yolları uçağının ona eşlik ettiği saatlerde CIA ile irtibatlı Stratfor düşünce kuruluşunun THY’ye ait olan TK yolcu kodunu yayınlaması, İncirlik Amerikan Üssü’den tanker uçağının havadaki jetlere yakıt takviyesi yapması darbe sırasında FETÖ ile müttefiklerin ilişki ağını gösteriyor. Yine İncirlik Üssü’nden uçakların bakımı bahanesiyle para transferi yapıldığı iddiaları da istihbarat tarafından belgelendi. İncirlik’le ilgili bir diğer olay ise Alman vekilleri incirlik üssüne girme ısrarıydı. Son dönemde Suriye-Türkiye sınırını bilindiği üzere AWASC keşif uçakları tarafından korunuyordu. Türkiye’nin angajman kurallarını değiştirmesiyle bu keşif uçuşları gerçekleştirildi. Buna ilaven, Alman vekiller İncirlik üssüne giremeyince AWASC üzerinden Türkiye’yi tehdit etti. Almanya bunlarla kalmayıp bir önceki hükümet üzerinden Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın tasfiyesine kadar gitti. Alman ekolünün AK Parti içerisindeki etkisi elimine edildi.

Amerika tarafı ise, ilk etapta büyükelçilik kanalıyla yaptığı açıklamada ‘’ayaklanma/isyan (uprising)’’ tanımını kullanması sonrasında ise bu yanlıştan dönülmesi darbenin net görüntüsünü oluşturuyor. ABD Dışişleri Bakanı John Kerry’nin demokrasi sözcüğünü ağzına almadan ‘’barış ve stabilitenin korunmasına’’ yönelik cılız açıklaması da ABD’nin darbenin sonucunu beklediğini gösteriyor. Darbe girişiminin akşam saatlerinde istihbarat tarafından öğrenilip Genelkurmay’a iletilmesi, Cumhurbaşkanı ve Başbakan’a iletilmesi hususundaki flu alanlar hali hazırda gizliliğini koruyor iken NATO içerisinde güçlü istihbaratı olan ABD ve Almanya’nın bu darbeden habersiz olması düşünülemez. ABD bu girişimden haberdar ise neden müttefik Türkiye’yi uyarmadığı yada haberdar değilse neden demokrasi vurgusunu alt seviyeden dile getirdiği tartışılmalı.

ABD hasar tespiti yapıyor

Amerikan Merkez Komutanlığı (CENTOM)’dan General Joseph Votel’ın, kendi müttefiklerinin tutuklandığını söylerken Türk hükümetine kızgınlığını da dile getiriyor. Bu agresif tavır esasen, kayda değer nitelikte bir arşiv. Keza, Amerikan Genelkurmay Başkanı’nın geçtiğimiz günlerdeki ziyaretinin amacı, içerideki boyutları belirlemek, hem de hasar tespit çalışmasıydı. 1980 darbesini yaklaşık 20 yıl sonra ABD tarafından yapıldığını öğrenen Türkiye, bu darbenin gerçekleşmesi durumunda belki de FETÖ darbesi olduğunu öğrenemeyecekti. Hiçbir batılı liderin gelmemesi, buna karşı Amerikan Genelkurmay Başkanı’nın TSK’yı muhatap alan açıklaması ısrarı gösteriyor. Böyle durumlarda sivil irade ile ilişki tazelemek gerekirken, TSK içerisindeki kliklere mesaj çakması durumu özetliyor.

Amerikan Büyükelçisi’nin Hürriyet’in kırık cam ziyaretine gelmesi, ancak TBMM gibi millet iradesinin tescil edildiği yere gelmemesi batı’nın iki yüzlülüğünü bir kez daha gösterdi. John Kerry’nin Mısır’da 2013 yılında dediği “Demokrasi yeniden inşa ediliyor” lafı, günümüz Türkiye’sinde de söylenecekti. Ancak milletin feraseti buna müsaade etmedi.

Türk-Amerikan ilişkilerini bundan sonraki dönemde ciddi krizler beklemektedir. Gülen’in iadesi konusunda hukuki normlara takılan Beyaz Saray, bu konuda geri adım atmayacağa benziyor. Türkiye’nin taleplerinin siyasi olduğunu öne çıkaran Obama yönetimi, Gülen’in korunması noktasında her türlü çabayı göstermektedir. Habertürk gazetesinden Özcan Tikit’in geçtiğimiz günlerde Ebu Geyt’e ilişkin yazısında iyi tespitler vardı. Tikit, Ladin’in damadı olan Ebu Geyt’in Milli İstihbarat tarafından Ürdün’e götürülerek CIA verilmesi hususunda iddiaları dile getirmişti. Bu teslimatın ABD’nin isteği doğrultusunda ve kanıt beklemeksizin yapıldığını söylüyor. Bu ve buna benzer iddialar doğru ise Ebu Geyt konusunda Türkiye tereddütsüz teslimat yapmışken ABD’nin Gülen hususundaki tavrı tam bir iki yüzlülüktür. Türkiye 240 insanını bu darbe girişimi sırasında şehit verdi. Devlet uçurumun kenarından dönerken batının bu isteksiz tavrı ise NATO’nun en güçlü üyesi Türkiye’nin işini zorlaştırmaktadır. Türk-Amerikan ilişkilerini 15 Temmuz sonrasında derin krizler bekliyor. Gülen mevzusunda Türkiye’nin kendisini dışarıya iyi anlatması gerektiği gibi, bu konuda büyük bir lobiye de ihtiyaç var. Kriptolu-masonik ifadeler ve mesajları fedailerine video yoluyla ulaştıran bu örgütün çözümlemesi iyi yapılmalı, üst-alt içerisindeki komuta kademesi çökertilmelidir.

Gülen iade edilmezse

Gülen’in iadesi söz konusu olmazsa süreç ciddi bir Amerikan karşıtlığına dönebilir. Gülen mevzusu hukuki konu olmaktan çıkıp artık Ankara-Washington hattında siyasi konu olmuştur. Darbe girişimi öncesi ve sonrasında ciddi ABD kliklerinin bulunması, Beyaz Saray’dan bu konuda ciddi desteğin gelmemesi Türk-Amerikan ilişkilerinde Suriye konusundaki çatlağı da derinleştirebilir.

Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Rusya’ya yaptığı ziyaret ise ciddi önem taşıyor. Keza NATO müttefiklerinin dışında bu darbe girişiminden Rusya’nın haberdar olması kaçınılmaz. Moskova yönetimi, bu konuda Türk hükümetine de ciddi istihbaratı bilgi paylaşımı yapabilir. Genel olarak toplanan istihbaratı bilgilerle kimlerin bu darbe girişimi içerisinde ve dışarıda olduğu net görülecektir.

Türkiye bu girişiminden iki önemli sonuç elde etti. Bunlardan bir tanesi artık milletin olası bir darbe girişiminde sokaklara çıkacağı bir diğeri ise, Türk-Amerikan ilişkilerinin Gülen eşiğinin artık aşılmış olmasıdır. Keza Türk milleti, 15 Temmuz sonrasında ABD’nin FETÖ liderini koruduğuna net olarak kanaat getirmiştir. 10 Ağustos gecesi Külliye’de milleti ağırlayan Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın “ABD de kararını verecektir: Ya FETÖ ya Türkiye” sözleriyle iki ülke arasındaki olası krizi de aktarmış oldu. Bu tarihten itibaren FETÖ liderinin iadesi olursa Türk-Amerikan ilişkilerinde yumuşama olabilir. Aksi halde Amerika ile ciddi krizler yaşanacaktır.

ABD’nin karar alıcıları yada Türkiye temsilcileri Türkiye’de yaşanan bu darbe girişimini ciddi tahlil etmesi gerekiyor. Çıplak elle darbe önleyen Türkiye halkının özgüven ve iradesi hiç olmadığı kadar güçlü ve diri. Bu sebeple olası girişimler yada tehlikeler karşısında halk, hiç şüphe etmeden sokaklara, caddelere, kışlalara yönelecektir. FETÖ, DAEŞ, ve PKK saldırılarına da maruz kalan Türkiye’de her örgütün birbirleriyle bağlantısı açık şekilde görülüyor. Türkiye’ye yapılacak olan destek, müttefiklerinden gelecek olan istihbarat bilgisidir. DAEŞ’e karşı Rusya’ya açık teklifle giden Türkiye, bu konuda Batı’dan da destek bekliyor. ABD Başkan Yardımcısı Joe Biden’ın Türkiye’ye ziyareti bu tansiyonu düşürmeye yönelik olacaktır.

[email protected]