2013: Arap Baharı’nın kışı

Doç. Dr. Ahmet Uysal
4.01.2014

2013, Arap Baharı’nın getirdiği demokratikleşme dalgasının gerilediği ve yönetime gelen İslami partilerin Mısır, Tunus ve Fas’ta zayıfladığı bir yıl olmuştur.


2013: Arap Baharı’nın kışı

2013’te Ortadoğu tam bir kaos yaşamış ve özellikle bölgedeki Arap Baharı ülkeleri için oldukça olumsuz bir yıl olmuştur. 2011 başında Tunus’ta başlayan demokratik Arap isyanları ilk iki yılın gelişmeleri daha umut verirken geçen yıl daha çok tartışma, çatışma ve krize dönüşmüştür. Suriye’de eli kanlı Baas rejimi hala ayaktadır, Mısır’da darbe ile seçilmiş Hükümet düşürülmüştür. Diğer Arap Baharı ülkelerinin de çok iyi gittiği söylenemez. Dolayısıyla, Ortadoğu ülkelerinde yaşanan durum analiz edilirken görünen manzara, 2013 yılı Arap Baharı’nın getirdiği demokratikleşme dalgasının gerilediği ve yönetime gelen İslami partilerin Mısır, Tunus ve Fas’ta zayıfladığı bir yıl olmuştur.

Mısır: Ortadoğu’nun en kalabalık ve kritik ülkesi Mısır, Mübarek’in düşmesinden sonra ciddi bir kaos yaşamıştır. Devrim olsa da eski rejim güçlü bir şekilde geri dönmeyi başarmıştır. Daha sonra darbe ile seçilmiş ilk devlet başkanı olan Muhammed Mürsi düşürülmüştür. Tunus’taki sivil geçiş konseyinin aksine Mısır’da statüko güçlerini temsilen ordu demokrasiye geçiş sürecini yönetmiştir. Ordu zamanla devrimi yapan laik ve lidersiz gençlerle devrime destek veren İslamcılar ve Nasırcılar’ın arasını açmayı başarmıştır. 2012 ortasında seçilen Muhammed Mürsi Yönetimi’ni zamanla yalnızlaştırak yönetemez hale getirmiştir. Komutanların yönlendirdiği daha sonra anlaşılan süreçte muhalefet birleşerek Tahrir’de “Mürsi diktatör” sloganlarıyla toplanmışlar ve Mürsi’nin düşmesini sağlamışlardır. 

Mürsi karşıtı gösteriler bahane edilerek 2013 ortasında ordu Mürsi’yi görevden almış, parlamentoyu fesh etmiş ve İhvan’ı da yasaklamıştır. Aradan geçen sürede İhvan ve darbe karşıtları direnmeye devam etmekterdirler. Ancak İhvan yöneticileri dahil binlerce kişi tutuklanmış veya öldürülmüştür. Yeni anayasa ve seçimler yapılması planlanmıştır. İslamcılar ve bazı devrimci gruplar Ocak ayında yapılacak olan anayasa referandumunu boykot edeceklerini açıklamışlardır. Darbeciler ülkeyi yönetemedikleri gibi karşıtları da darbeyi devirememektedir. Sıkışmış durumda olan süreç, referandumdan sonra biraz daha netleşecektir. Ancak hile ile de olsa referandumun onaylanması ve General Sisi’nin kendisini başkan seçtirmesi beklenebilir.

Devrimlerin beşiği

Tunus: Arap devrimlerinin beşiği olan Tunus’ta demokrasi testisi çatlasa da henüz kırılmadan devam etmektedir. Seyyar meyve satan bir gencin kendisini yakmasıyla başlayan süreçte başkan Bin Ali devrilmiştir. Mısır’dan farklı olarak demokrasiye geçiş sürecini sivil yönettiği için görece başarılı olsa da süreç çok hızlı ilerlememektedir. Aradan geçen 3 yıl içinde parlamento seçimleri yapılmış, Elnahda öncülüğünde koalisyon hükümeti kurulmuş ve başkanlık seçimi yapılmıştır. Ama yeni bir anayasa yazılarak, parlamento seçimlerine gidilememiştir. Hükümet ikinci yılına girerken demokrasiye geçişin getirdiği zorluklar, sosyal adelet ve tatsız ekonomik sıkıntılarla karşılaşmıştır. 

Tunus’un tam istikrara kavuştuğu söylenemez çünkü laik ve İslamcı gruplar arasında ciddi kamplaşma yaşanmaktadır. Yıl içinde Chokri Belaid ve Mohamed Brahmi gibi laik siyasi figürler Selefi gruplarca öldürüldüğü için ülkede gerginlik artmıştır. Bir tarafta eskiden beri güçlü olan laik eğilimli sendikalar ve diğer tarafta Elnahda Hükümeti arasında ciddi gerilim oluşmuştur. Bu ortamda Mısır darbesinin verdiği motivasyon ile Tunus’ta hareketlenme olmuştur. Siyasi kriz tırmandıkça son olarak Elnahda’yı teknokrat hükümet kurulmasına zorladılar. Sonuç olarak, Tunus’ta demokratik süreç biraz örselense de devam etmektedir. 2014 yılı için planlanan seçim yapılabilirse Tunus daha istikrarlı ve demokratik bir yapıya kavuşacaktır. 

‘Kabile devleti’nden çıkış

Libya: Arap Baharı’nda dış destekle devlet başkanının devrildiği tek ülke Libya olmuştur. Ancak, Muammer Kaddafi yönetimi kurumsallaşmaktan daha çok kendi şahsiyeti etrafında şekillendirdiği için Libya istikrara kavuşamamıştır. Ülkede demokrasiye geçişi siviller yönetmeye çalışsa da hiçbir sivil tecrübe olmadığı ve iç savaşta derin yaralar açıldığı için toplarlanması zaman almaktadır. 2012 yazında parlamento seçimleri yapılmış ve Hükümet kurulmuştur. Ancak, devrim esnasında silahlanan gruplar silahlarını bırakmayı reddedip, çetelere dönüşünce ülkede ciddi güvenlik sorunları yaşanmaktadır. 

Ülkedeki güvenlik eksiliği yüzünden hem adi suçlar hem de terörist eylemler engellenememektedir. Silahlı gruplar yıl içinde birçok saldırı ve süikast yapmışlardır. Hatta bu gruplar Başbakan Ali Zeydan’ı bile kaçırıp sonra bıraktılar. Bu silahlanma ve çeteleşme kabileler ve hatta bazıları dinsel gruplaşmalarla birleştiği için daha karmaşık hale gelmiştir. Bazı kabileler ve çeteler petrol üretimini de sekteye uğrattıkları için, üretim devrim esnasından daha alt düzeylere düşmüştür. Petrol gelirlerinin azalması sorunların ve istikrarsızlığın da daha artacağı alamına gelmektedir. Ülkede çok yatırımı ve büyük miktarda alacağı olduğu için Libya’nın istikrarı, refahı ve gelişmesinde Türkiye’nin ciddi menfaati vardır. Ancak ülkenin yakın zamanda toparlanması zor görünmektedir. 

Demokrasiye yavaş geçiş

Fas: Yumuşak geçiş ile Arap Baharı’nın sorunsuz yaşandığı Kuzey Afrika ülkesi Fas Krallığı’nda, 2013 yılı içinde ciddi gelişmeler yaşanmıştır. Bölgedeki tek krallık olan ülkede 2011 ayaklanmaları yüzünden rejim demokrasiye geçişe izin vermiş ama Kral bütçe ve İç İşleri ve Dış İşleri gibi kritik bakanlıkları atama yetkisini elinde tutmuştur. Aynı yıl yapılan seçimlerde Adalet ve Kalkınma Partisi koalisyonla başa gelmiştir. Hem dünya ekonomisi tam düzelmediği hem de sistem içinde çok falza yetki verilmediği için 2013 yılında sivil yönetimin (Hükümet’in) gücü zayıflamıştır. Siyasi gerginlik dolayısıyla Kral’a yakın İstiklal Partisi koalisyondan çekilince Adalet ve Kalkınma Partisi daha zayıf bir koalisyona razı edilmiştir.

Gezi protestolarının sürdüğü ortamda Başbakan Erdoğan Fas’a resmi ziyaret ve çıkarma yapmıştır. Özellikle Kral ile Hükümet arasındaki çekişmeden ve Fransa baskısından dolayı Hükümet’in aksine Kral etrafında şekillenen yönetimin ziyarete fazla ilgi göstermediği görülmüştür. Başbakan Erdoğan bu durumdan rahatsız olarak ziyareti bir gün erken bitirerek Cezayir’e geçmiştir. Özellikle Türkiye’nin çıkarmasına Krallık ve Fransa lobisinin sabote etmesi yüzünden hak ettiği ilgiyi göstermemesi ülke kamuoyunda ciddi eleştiri konusu olmuştur. Batı Sahra Sorunu, komşusu Cezayir ile ilişkilerini ve ülkenin dış politikasını etkileyen en önemli konudur. Cezayir’in bağımsız gördüğü Batı Sahra Bölgesi’ni Fas kendi toprağı saymaktadır. Cezayir ekonomik gücünü hissettirmek için Fas sınırını trafiğe kaparak ülke ekonomisine zarar vermektedir. 2013 yılı da iki ülke arasında restleşme ve gerginlerle geçmiştir. 

Cezayir: Türkiye’nin hak ettiği düzeyde ilgi göstermediği Cezayir ekonomik potansiyeli, Türkiye’ye olumlu bakışı ve bölgedeki ağırlığı bakımından çok önemli ülkelerden birisidir. Arap Baharı süreci Cezayir’i fazla etkilememiştir. Aslında, Cezayir bugün Suriye ve Mısır’da yaşanan süreci 1990’larda yaşayarak büyük bedel ödemişti. Islami Selamet Cephesi (FİS)’in seçimleri kazanma ihtimaline karşı yapılan askeri darbe 1990’lar boyunca iç savaşa yol açmış ve 200 bin kişi hayatını kaybetmiştir. 1999’da Abdülaziz Bouteflika başkan seçildikten sonra genel af ve sivilleşmeyle iç savaşı kazanmıştır. Bugün terör bitmese bile güvenlik sağlanmış ve ülke ekonomik ve siyasi olarak dünyaya açılmaya başlamıştır. Ciddi petrol ve doğal gaz gelirlerine sahip olan Cezayir, Fransız lobisinin etkisine rağmen daha bağımsız dış politikasıyla Afrika siyasi denkleminde önemli yeri olan bir ülkedir. 

2012 yılında yapılan seçimlerde Islami partiler fazla varlık gösterememişlerse de Cezayir genel olarak muhafazakar bir toplum olarak bilinir. 2012 Sonbaharı’nda başbakanlığa getirilen Abdelmalek Sellal da muhafazakar bir liderdir ve sivilleşme yönünde politikalar izlemektedir. 2013 yılında Cezayir’in başını ağrıtan konu Mali Krizi olmuştur. Burada yaşanan çatışma ve güvenlik eksikliği Cezayir’i de tehdit etmiştir. Fransa’nın Mali’ye operasyonu içerde hem Fransa’nın niyetleri hem de Cezayir’in Ein Amenas pertol tesislerine yapılan terör saldırısı ciddi endişe ve tartışmalara yol açmıştır. Fransa’nın operasyonu Cezayir’in özellikle Güneyde çöl bölgesinde yer alan doğal kaynaklarını sömürmeye yönelik olduğu konusunda yaygın bir inanç vardır. 2013 yılında hastalanan Bouteflika Fransa’da uzun süre tedavi gördükten sonra ülkeye geri döerek, rejimin sivilleşmesi yönünde önemli adımlar atmıştır. Örneğin, Başkan Bouteflika dokunulmaz denen İstihbarat Şefi Bou Medién’i değiştirmiştir. Yine 2014 yılında yapılacak başkanlık seçimlerine aday gösterilmiştir ve ileri yaşına rağmen tekrar seçilmesi beklenmektedir. 

Körfez neden rahatsız?

Özetle Arap Baharı’nın en çok etkili olduğu Kuzey Afrika’da 2013 yılı oldukça çalkantılı geçmiş ve demokratikleşme konusunda genel olarak geriye gidilmiştir. Körfez sermayesinin Mısır’da askeri darbeyi finansa etmesiyle İhvan-ı Müslimin yönetimi sona erdirilmiştir. Darbeye direniş sürse de geri döndürülmesi de çok zor görünmektedir. Tunus’ta Elnahda baskılar sonucu yerini teknokrat hükümete bırakmak zorunda kalmıştir. Fas’ta ise Adalet ve Kalkınma Partisi’nin kurduğu koalisyon zayıflamış ve sistem karşısında yetkisi azaltılmıştır. Libya ise ciddi bir istikrarsızlık ve güvenlik sıkıntısı yaşamakta, silahlı gruplar kontrol altına alınamadığı için yatırım ve hatta petrol üretimi azaldığı için yeni sorunlara yol açmaktadır. Cezayir’in etrafında ciddi güvenlik sıkıntıları olmakla birlikte kısmi sivilleşme ve dışa açılım yapması daha olumlu bir yönde değişime işaret etmektedir. 2014 yılında ülkede yapılacak başkanlık seçimleri demokratikleşme yönünde ciddi bir ivme kazandırabilir. Bu yılda Kuzey Afrika ilginç olmaya devam edecektir.  

[email protected]