2019 düzenine doğru Türkiye

Ercan Yıldırım / Yazar
15.07.2017

200 yıllık elitlerden elimizde kala kala 16 Temmuz sabahı “Avrupa ile Asya”yı birbirine bağlayan köprüdeki teslim olan Türk askeri imgesi kaldı! Köprü, Ortaköy Camii, AB bayrakları ambiyansından çok daha ciddi ve tehlikeli kareler bıraktı 15 Temmuz. 2019 düzeni kurulup çalışırken öyle anlaşılıyor ki nefesimizi kesecek nice yeni resimler de göreceğiz!


2019 düzenine doğru Türkiye

Toprak merkezli, teritoryal egemenlik anlayışından sonra devlet çizgileriyle örülmüş hegemonya sistemi de yavaş yavaş çöküyor. Bu çöküş çok gürültü çıkaracak, çıkarmaya başladı bile. Fakat yeni bir dünya sisteminin oluşturulması, “barış”ı kimin sağlayacağının şimdilik belirsizliğini koruması Türkiye’nin “istikrarsızlığı kanıksamış statüko”ya saplanmasını da beraberinde getirecek. Irak’ta, Suriye’de, Libya’da ne olup bittiğini bilen varsa, bir adım ileri çıksın! DEAŞ’ın bir liderinin olduğunu ve öldürüldüğünü tek kare fotoğrafı eşliğinde öğrendik; tabii Katar krizinde sorunun ABD’ye el koyacak ortam oluşturulmasından öteye gidemeyecek olması İslam âleminin acziyetinin kanıtıydı.

Sykes–Picot, Lozan biterken Türkiye’nin Gezi’den 16 Nisan’a geçirdiği en uzun dört yıl belki çok daha uzun geçireceği 2019 süreci için bir hazırlık mahiyetindeydi.

“2019 düzeni” öyle kolay, rahat, meselesiz inşa edilmeyecek anlaşılan. Sadece devletin organize olmasından, yeni bir düzen ya da statüko oluşturmasından çok 2019 düzeninin dünya sisteminin, zamanın ruhunun neresinde duracağına odaklanmak gerekir. Öyle ya 200 yıllık “kısa” modernleşme tarihimiz aynı zamanda kapitalist dünya sistemine omurgayı kemire kemire eklemlenme kavgasıyla geçti.

2019 düzeni, yeni doktrinler karşısında bir Türk varlığını mı ikame edecek yoksa “gelişmekte olan ülkeler” sıfatında sıradan konservatizmle yön arayışı numarasıyla çıkmaz sokaklar arasında mekik mi dokuyacak, göreceğiz.

Devlet geniş bir koalisyonun ürünüdür elbette fakat bizde çıkmaz sokaklara götüren yollar birer güç olarak görülür. İdeolojiler ve siyasi gruplar mutlaklaştırılsa da sınıflar ve “elit mekanizmaları” üzerinde durulmaz. Halbuki kısa 200 yılımız en başta sınıf kavgası ve elit mekanizmalarının yarışıyla geçti. Ortaya elinde meşaleyle uzay savaşlarına hazırlanalım diyen “ultra modernler” çıktı. 200 yıllık elitlerden elimizde kala kala 16 Temmuz sabahı “Avrupa ile Asya”yı birbirine bağlayan köprüdeki teslim olan Türk askeri imgesi kaldı! Köprü, Ortaköy Camii, AB bayrakları ambiyansından çok daha ciddi ve tehlikeli kareler bıraktı 15 Temmuz. 2019 düzeni kurulup çalışırken öyle anlaşılıyor ki nefesimizi kesecek nice yeni resimler de göreceğiz!

Radikal düşüncesizlik

Yeryüzünde büyük savaşların çıkması için bölüşüm kavgasının, dünya sistemi içindeki dağıtım politikasıyla ilgisi vardır; tabii bir de insan gerçekliğine bakmamız icab ediyor.

İnsanlık denen mefhumun kaygıyı normalleştirmesi, sebepli huzursuzluktan sebepsiz endişelere savrulması yeni arayışları beraberinde getiriyor. Macron gibi sebepsiz, küresel şirketlerin dışında mensubiyeti olmayan “amorf” bünyelere karşın “kurucu lider, kurucu devlet” arayışı uç verdi, yeşilleniyor bile!

Sadece Putin, yenilerde May, Trump ve Cumhurbaşkanı Erdoğan değil toplumlar içten içe yeni “modern prens” özlemiyle tutuşuyor.

Neoliberallerin züppe toplum okumalarına bağlı olarak “amorf” olanı yüceltmelerine karşın bizi yeni bir dünya paylaşım kavgasına itecek “radikal duygular” depreşiyor, “radikal düşüncesizlik”in kapsamı ve derinliği gelişiyor, sebepsiz huzursuzluk peşinden anlam arayışını kovalıyor. Sebepsiz kaygılar ve radikal düşüncesizlik anlam üretirken kaosun kurucu gücüne, anlam üretme ihtimaline sığınıyor. Asıl korkulması gereken radikal düşüncesizliğin elindeki salahiyetin dünya sisteminde nasıl bir bombaya dönüşeceği!

Gezi ile başlayan “darbe fırtınası” Türkiye’nin iç paylaşım savaşının bir sonucu olarak gelişti, sınıf kavgası ve elit çatışması halinde 15 Temmuz’a kadar geldi; 16 Nisan Cumhuriyet tarihinin en büyük devrimiydi. 2019 düzeni hem 16 Nisan’ın getirdiği yeni modelin uygulanması hem yeni elitlerle devlet varlığının hangi ufuklara açılacağının sınaması olacak.

15 Temmuz ise bu yolun en keskin virajıydı; viraj alınmış değil tam da en kritik yerini dönüyoruz!

2019 seçimleri ve ortaya çıkacak yeni durum 15 Temmuz’un akıbeti hakkında bize daha net fikirler verecek.

15 Temmuz engellendi ama daha durdurulmadı, 2019 düzeni 15 Temmuz’un başarılı olup olmayacağını gösterecek!

Cumhuriyet mitinglerinden, Gezi olaylarından, HDP’den, Kılıçdaroğlu yürüyüşünden büyük anlamlar çıkarmaya yatkın kesimler 2019 düzeninin “yeni Cumhuriyet” için başlangıç olabileceği kanaatinde. Haliyle 16 Nisan’ın “eski Cumhuriyet”i yıktığını, yeni Cumhuriyet’in ise bünyesine “ilerici Kürtçüleri” de alarak kurulacağını umut eden seküler cenahlar 15 Temmuz’u FETÖ’nün yapması nedeniyle karşı dururken buradan yeni bir statükonun devşirilebileceğini öne sürer.

Bu açıdan emekli komutan başarısız siyasetçilerin 15 Temmuz yorumlarında “gerçek askerler olsaydı darbe sonuçlanırdı” böbürlenmeleri, acı eşiğini aşamayan örgütçü-siyasetçilerin FETÖ darbe girişimini “ilerici-vatansever” subayların durdurduğu vurguları 2019 kavgasının çetin geçeceğini gösteriyor.

Elbette savaş simgeler üzerinden hayata geçecek, sınıf kavgaları, paylaşılamayan lümpenlik yüksek Batılı kültür kavgaları ve kutuplaşmalarıyla mümkün olacak. Burada klasik, “bir avuç elitin iktidarı sona erdi” edebiyatını yapmanın ötesinde FETÖ belasını bertaraf eden iradenin “modern Prens” olarak temayüz etmesinin önüne geçme çabasını dikkate almak gerekir.

15 Temmuz girişimi FETÖ’cü darbecilik kadar sınıf ve elit çatışması içinde kurucu anlamlar da taşıyordu; güç ilişkilerinin ve merkezlerinin konumları da burada güçlü olarak çatıştı. Millet varlığının konumunu daha dikkatli ve hakbilir biçimde güncellemekte fayda var.

Türkiye’deki millet bağı sekülarizm ile büyük kırılmasını yaşadı; bu saatten sonra bilhassa etnik ayrımcılıkta İslami olanın sözü yeterli gelmeyecek. İktisadi manada geliştirilen politikaların birlikteliğe büyük faydası oldu; sosyal yardımlara dayalı refah seviyesi neoliberal ağaları rahatsız etti; Gezi’den 15 Temmuz darbe sürecine kadar kârını katlamak için darbe fırtınasını hızlandırdı küresel sermaye. 2019 düzeninde yenmenin ya da yenilmenin bedeli ve sonuçları iktisadi zihnimizle de bağlantılı olacak. FETÖ’nün siyasi ve toplumsal tezleri postmodern/ neoliberal düşünceyle birebir aynıydı.

Milli ve yerli vurgulu merkez fikri ise bizim geç neoliberal iktisat karakterimize hitap eden güçlü devlet fikrini okşasa da ekonomik eşitsizlikleri artıracağından millet nezdindeki huzursuzluğu artıracak. Kapitalist yöntemleri sonuna kadar kabul edip modernist ahlakı reddetme fikrinin yücelttiği yeni konservatizm, küresel şirketlerin azami kâr beklentisini Türkiye’ye odaklaması, millet bağını daha da çözecek.

2019 düzeninin rengini, devamlılığını ve Gezi-15 Temmuz çıkışlarının başarısını beklendiği gibi siyasi başarı değil iktisadi tercihler belirleyecek. Bu iktisadi tercihler siyasi ve bürokratik hatta aydın-gazeteci elitlerin yeniden organizesinde söz sahibi olacak; kuşkusuz yeni tip ekonomik trendlere karşı eski ahlak anlayışıyla savunmalar gerçekleştirenlerin bu yeni düzendeki fonksiyonları bir anda bitebilir. Radikal değişiklik, 2019 düzeninde toplumsal zemini kırabilir, yeni bir inşa için şifa da olabilir. Fakat Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın 2019 düzenindeki en etkili figür olacağı muhakkak iken İslami kesimin rolü gelecek açısından da belirleyici olacak.

2019 düzeninin niteliği

İslami kesim ve AK Parti bugünlere hep ittifaklarla geldi. Bu ittifaklar hep yeni söylemlerle millet karşısına çıkmaya vesile oldu. Halbuki İslami kesim kendi söylemini kamusal planda belirleyici yapamadı, yapmaktan imtina etti. Milli ve yerli dil ile neoliberal siyasallığın açığını kapatsa da tekrar “orta”nın bulunması, terör, darbelerle yeni bir ittifakla seküler milliyetçilikle mümkün oldu. Haliyle millilik kavramının Cumhuriyet ortalamasında kilitlenmesi 2019 düzeni için el ovuşturanları tatmin etmeye başladı.

Gezi-15 Temmuz süreci “devlet krizi”nin sonucuydu, 16 Nisan bunun suhulete erişebilmesine vesile kılacak yeni bir siyasi dönemi başlattı. Dünyadaki genel trendlere bağlı olarak millet bağı radikal düşüncesizlik ve huzursuzluk içinde artık tutkulu bir hayatı da bekliyor. Görece refahın sürmesi, konforun süreklileşmesi, huzurun devamlılığı gibi dünyevi beklentiler kadim misyonumuza hiç uymuyor. Bu açıdan güzide kavramına sığınmaya mecbur da hissediyoruz kendimizi.

2019 seçimleri sonundaki düzen kadim omurgamızı ikame edebilecek güzideleri “açığa” çıkarabilir; örtü kalkıp hakikat ışıyabilir.

15 Temmuz bir olaydı, bu olaydan bir inşa süreci başlayabilir mi... 2019 düzeni bunun da göstergesi olacak.

15 Temmuz olayının halâ sürmesi, esasında dünya sisteminin geldiği yerin biçiminin şekillenmesine de yardımcı olacak. Başta bölgemiz olmak üzere toprak ve devlet dışı hiyerarşi arayışlarına cevap verebilmek 2019 düzenine bağlı.

Radikal düşüncesizliği körüklemek ya da bitirip düşünceye geçmek, radikal huzursuzluğu sona erdirmek, kaygılardan çıkan anlamların mayın karakterlerini sonlandırma da 2019 ile ilgili.

2019 düzeni bu açıdan Pax Turcica’dan neşet etmek zorunda... ne klasik Kemalist reflekslere ne neoliberal tezlere ne FETÖ gibi cemaat ve tarikat anlayışlarına tahammül edebiliriz.

2019 düzeni aynı zamanda beka meselesini halledebilecek sıklettedir. İslami kesim, İslamcılar konfor/mizme dayalı idealist numaralarını sahiciliğe yaklaştırıp 2019 düzenini varoluşsal kılmalı...

Elbette burada kritik aktör Cumhurbaşkanı Erdoğan... Erdoğan ya “milli merkez”in başında ilk Başkan olma ayrıcalığına ulaşacak ya da egemenlik sınırlarını kendisinin ve tabanının çizdiği yeni siyasi düzenin başı, Başkanı olacak... 

[email protected]