2022 NATO Stratejik Konsepti ve ittifak içi güvenlik ikilemi

Necdet Özçelik / Yazar
16.07.2022

2022 NATO Stratejik Konsepti'nin içeriğinin, ABD'nin 2022 Ulusal Güvenlik Stratejisi'nde yer alan ABD'nin çıkar, amaç ve hedefleriyle oldukça uyumlu olduğu görülmektedir. Bu da NATO'nun stratejik konseptlerinin geliştirildiğini ve ittifakın siyasi karar alma mekanizması olan Kuzey Atlantik Konseyi'ndeki ABD etkisini işaret etmektedir.


2022 NATO Stratejik Konsepti ve ittifak içi güvenlik ikilemi

Geçtiğimiz ayın sonunda Madrid'de düzenlenen NATO Zirvesi'nde bir takım stratejik kararlar alındı. Zirvede alınan en önemli karar 2022 Stratejik Konsepti'nin kabul edilmesiydi. 2022 NATO Stratejik Konsepti kolektif savunma ve kriz yönetimi görevleri için ittifak üyeleri ile ortak ülke ordularının askeri yeteneklerin geliştirilmesini hedeflemektedir. Ancak, yeni 2022 NATO Stratejik Konsepti'nde yer alan tehdit değerlendirmesi, jeopolitik çevre öncellemesi ve silahlanma hedefleri hem ittifak içinde hem de jeopolitik eksenler üzerinde birtakım sorunlara da neden olacak yeni durumlar ortaya koymaktadır. Meydana gelen yeni durumlardan en çok etkilenecek ülkelerden bir tanesinin de Türkiye olacağı beklenmektedir.

Soğuk Savaş ve dört strateji

NATO, Soğuk Savaş'ın sona ermesinden bu yana dört stratejik konsept benimsemiştir. 1991'deki ilk konsept Sovyetler Birliği sonrası dünya düzeninde jeopolitik değişime odaklandı. İkinci konsept Balkan ülkelerindeki (Bosna Hersek ve Kosova) mikro çatışma dinamikleri şeklinde Avrupa'ya yönelik güvenlik tehditlerini ele aldı. 2010'daki üçüncü konsept ise Avrupa-Atlantik bölgesinin ötesindeki geleneksel olmayan tehditlere (ayaklanma, terör ve organize suç grupları) odaklanarak NATO'nun küresel ilgi alanını belirlemeyi hedefledi. 2022'deki yeni konsept, hem konvansiyonel (Rusya, Çin) hem de konvansiyonel olmayan tehditlere (terörizm, ayaklanma ve siber savaş) karşı bir jeopolitik açılımı işaret etmektedir. Madrid Zirvesi'nde 2022 Strateji konseptinin NATO üyesi ülkelerce kabul edilmesiyle birlikte yeni konsepti destekleyici şu kararlar da alındı; doğu cephesinde savunma ve caydırıcılık kapasitesinin güçlendirilmesi, ittifak üyelerince savunma yatırımlarının artırılması (birlik ve askeri teçhizat sayısında artış), NATO ortağı ülkelere destek (Ukrayna, Gürcistan, Moldova ve Bosna-Hersek), NATO'nun yeni gelişen tehdit ortamlarına uyarlanması (Pasifik açılımı), İttifakın genişlemesi (İsveç ve Finlandiya'nın NATO üyelik süreci) ve NATO'nun güney cephesindeki tehditlere karşı önleyici tedbirler geliştirilmesi (terörizm, gıda krizi, Tunus ve Moritanya'ya destek).

Savunma ve caydırıcılık

2022 Stratejik Konsept ile NATO "savunma ve caydırıcılık", "kriz önleme ve yönetimi" ve "işbirlikçi güvenlik" konularında daha etkin olacağını beyan etmektedir. Bu kapsamda bölgesel aktörler (Ukrayna, Gürcistan, Moldova, Bosna) ile koordineli olarak doğu cephesinde Rusya tehdidine karşı, güney cephesinde (Orta Doğu ve Kuzey Afrika) tanımlı terör örgütleri ve ayaklanma hareketlerine karşı daha agresif bir politika izleyeceğini ifade ederken Pasifik bölgesinde de Çin'e karşı bölgesel aktörlerle (Japonya, Güney Kore, Yeni Zelanda, Avustralya) işbirliği halinde yeni bir cephe açacağının sinyallerinin vermektedir. Bu anlamda, NATO'nun Baltık bölgesi, Doğu Avrupa ve Karadeniz'i de içine alacak şekilde doğu cephesine, Akdeniz, Orta Doğu, Kuzey Afrika ve Sahil bölgesini kapatacak şekilde güney cephesine odaklanarak öncelikle bu cepheler üzerinde bulunan ittifak üyesi ülkeler, ittifak adayı ülkeler ve ittifak ortağı ülkelerin savunma ve caydırıcılık kapasitesini arttıracağı öngörülmektedir. Müteakibinde de Pasifik bölgesindeki ittifak ortağı ülkelerin askeri kapasitelerinin geliştirilmesiyle ilgili bir politika izleyeceği değerlendirilmektedir. Bu bakımdan NATO'nun üç farklı jeopolitik eksende bir mücadeleye hazırlandığı ifade edilebilir. Bunlardan birinci eksen doğrudan çatışmadan kaçınmak suretiyle Rusya ile Baltık-Doğu Avrupa-Karadeniz hattında jeopolitik mücadele ekseni, ikincisi doğrudan angajmanlar yoluyla Orta Doğu-Afrika hattında geleneksel olmayan tehditlerle jeopolitik mücadele ekseni, üçüncüsü de Çin ile caydırıcılık yeteneklerine dayalı jeopolitik mücadele eksenidir.

Silahlanma ikilemi

NATO'nun stratejik konseptinde caydırıcılığın artırılması kapsamında doğu cephesinde yer alan NATO üyesi Polonya ile güney cephesinde yer alan Yunanistan'ın ittifak içi dengeleri bozacak kadar silahlanmasının yolu açılırken, her iki cephede yer alan Türkiye'nin silahlanmasını kısıtlayan örtülü/açık yaptırımların kaldırılmasına dair bir politikanın izlenmiyor olması NATO'nun savunma ve caydırıcılık hedefiyle uyuşmayan bir durumdur. Öte yandan, terör örgütleri ve ayaklanma hareketlerine karşı net bir tehdit tanımının yapılmamış olması muğlak ve ikircikli bir durum ortaya koymaktadır. NATO'nun Ortadoğu'daki terör tehditlerini sadece DEAŞ, al-Kaide ve Lübnan Hizbullah ile sınırlı tutup PKK/PYD ile İran destekli Asaib al-Hak, Ketayib Hizbullah gibi unsurları bütüncül bir tehdit olarak değerlendirmemesi Türkiye için büyük bir sorundur. NATO üyesi Fransa, İtalya, Yunanistan gibi ülkelerin Libya'da NATO'nun geleneksel düşman olarak gördüğü Rusya'nın desteklediği Hafter yanlılarına askeri ve siyasi destek verirken BM tarafından tanınan Trablus Hükümeti çevresini istikrarsızlaştırmaya çalışması ayrıca bir sorundur. Öte yandan, NATO'nun Rusya ve İran'ın Suriye'deki varlığını sorunlaştırmak yerine sadece Ukrayna'ya odaklanması ayrıca bir problemdir. Bir başka açıdan bakıldığında, NATO'nun Afganistan, Orta Asya ve Körfez bölgelerindeki gelişmelere duyarsız kalarak bu bölgeleri Rusya ve İran etkisine bırakması ayrıca bir problemdir. Türkiye açısından NATO Zirvesi'nin ardından meydana gelen en önemli gelişmelerden biri ABD Başkanı Biden'ın Türkiye'ye yeni F-16 savaş uçağı satışını destekleyeceğini açıklamasıydı. Hatta bu kapsamda bazı ABD'li senatörler de Biden yönetiminin Türkiye'ye F-16 satışına dair açıklamasını desteklerini ifade ettiler. Senatör Lindsey Graham, "Türkiye'ye yeni F-16 satışını destekleyeceğim. Türkiye ile farklılıklarımız olsa da, onlar bir NATO müttefiki ve sorunlu bir bölgede yeteneklerini güçlendirmek Amerika'nın ulusal güvenlik çıkarınadır. Türkiye'nin Hava Kuvvetleri kapasitesini yükseltmek Türkiye, ABD, NATO ve bölgesel güvenliğe fayda sağlayacaktır." İlk bakışta NATO'nun yeni stratejik konseptiyle uyumlu görünse de iki ülke arasındaki güvensizlik sorununun çözümüne dair ara bir formül olarak geliştirilen F-16 satışına Ermeni, Yunan, PKK/PYD ve FETÖ çevrelerinin lobi faaliyetlerinin de etkisiyle bir grup ABD'li senatörün itiraz ettiği görüldü. Çoğunlukla Türkiye'ye ve Cumhurbaşkanı Erdoğan'a yönelik olumsuz tavırlarıyla bilinen 35 Kongre üyesi, F-16'ların Türkiye'ye satışına karşı olduklarını bildirerek Biden Yönetimi'ne bir mektup gönderdi. Senatörler, satışın bölgesel güvenlik ortamını tehlikeye atacağını ve Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın seçimlerde başarılı olmasına yardımcı olacağını iddia ederek engellenmesini istemektedir.

Bir NATO üyesi olarak NATO'nun geleneksel düşmanı olan Rusya'ya, bölgesel istikrarsızlık kaynağı olan İran ve Suriye Rejimi ile Orta Doğu ve Kuzey Afrika'daki terör örgütleri, illegal devletleşme hareketleri, organize suç örgütlerine ve yasadışı göçe karşı farklı cephelerde ve milli kapasite ile mücadele eden tek devlet Türkiye Cumhuriyeti'dir. Öte yandan enerji ve gıda güvenliği ile çatışma çözümleri konusunda da önemli bir aktör. Böylesine bir aktörün askeri kapasitesinin geliştirilmemesi için ABD başta olmak üzere diğer başat NATO ülkelerince gösterilen tavır NATO'nun Yeni Stratejik Konsepti ile uyuşmamaktadır. Diğer taraftan yukarıda ifade edilen bu mücadele alanlarının hiçbirinde müspet bir katkısı olmayan Yunanistan'ın silahlandırılmasının, PYD terör örgütünün desteklenmesinin, İran'ın Irak ve Suriye'deki yayılmacılığına göz yumulması, Hafter militanlarının Libya'da etkinleştirilmesi, al-Şebab örgütünün Afrika'daki Türklere dönük saldırılara göz yumulmaması NATO'nun Stratejik Konseptinin haklı olarak sorgulanmasına neden olmaktadır.

2022 NATO Stratejik Konsepti'nin içeriğinin, ABD'nin 2022 Ulusal Güvenlik Stratejisi'nde yer alan ABD'nin çıkar, amaç ve hedefleriyle ne kadar uyumlu olduğu görülmektedir. Bu da NATO'nun stratejik konseptlerinin geliştirildiğini ve ittifakın siyasi karar alma mekanizması olan Kuzey Atlantik Konseyi'ndeki ABD etkisini işaret etmektedir. Bu bağlamda, 2022 NATO stratejik belgesinin temel olarak ABD'nin güvenlik kaygılarını gidermek ve ABD'nin jeopolitik açılımlarını dizayn etmek için 2030 yılına kadar ittifak politikalarında ve uygulamalarında bir etki yaratacağı beklenebilir. 2010 NATO Stratejik Konsepti'nde Afganistan'ın önem ve önceliğini koruduğu ifade edilerek bu ülkeyle uzun vadeli bir ortaklık anlaşması imzalandı. Ne var ki bu anlaşmadan tam 11 yıl sonra 2021 yılında önce ABD yönetimi ardından da NATO Afganistan'dan çekileceğini açıkladı. Afganistan ile uzun vadeli ortaklık anlaşmasının imzalandığı 2010 yılında ABD Başkan Yardımcısı olan Joe Biden'ın 2021 yılında ABD Başkanı olarak bu ülkeyi Taliban yönetimine bırakması da ilginç bir tesadüf olmasa gerek. 2010 yılındaki NATO Stratejik Konsepti'nin ABD'nin ülkeden çekilmesini hazırlayan planlı bir rolü oynadığı ifade edilebilir. 2022 NATO Strateji Konsepti'nin "işbirlikçi güvenlik", "aktif katılım", "entegre-caydırıcılık" ve "modern savunma" gibi kavramlar üzerinden ABD'nin Pasifik açılımının maliyetini NATO üyesi ülkeler ile bölge ülkelerine paylaştırıcı bir rol oynayacağı beklenmelidir. Önümüzdeki yılın başında yayınlanacak ABD'nin 2023 Ulusal Güvenlik Stratejisi ile 2023 Savunma Strateji belgelerinde bu durumun daha da belirginleştiği dikkatlerden kaçmayacaktır.

@necdet4059