21. yüzyılda Türkiye ve Libya ilişkilerinin önemi

Doç. Dr. Hüseyin Şeyhanlıoğlu / Gaziantep Üniversitesi
22.10.2022

Bu coğrafyada asırlarca süren Pax-Ottoman'ın yerine Batı'nın stratejisi çok basitti: Farklılıklarından böl, kavga ettir ve kendini hakem yap! Bu, 2300 yıllık İskender-Aristo taktiğidir. Buna şimdi Libya ile hayır diyoruz. Suriye ile de hayır diyeceğiz.


21. yüzyılda Türkiye ve Libya ilişkilerinin önemi

Soğuk Savaş'ın bitmesinden sonra zaferini ikinci kez ilan eden ABD'nin, 21. yüzyılda da küresel hâkimiyet için Büyük Ortadoğu Projesini (BOP) uyguladığı görülmektedir.

Bu strateji doğrultusunda, 45 yıldan sonra tam huzura kavuştuk derken, savaş davullarına, kalemini "Medeniyetler Çatışması" için neşter yapan Huntington'u ve Bernard Lewis'in BOP için, CIA Ortadoğu şeflerinden G. Fuller'e malzeme hazırladığı, Doğu-Batı petrol merkezi, stratejik geçiş merkezleri ve kadim düşman ruhu için, Ortadoğu'da kanlı cetvellerle yeni sınırlar hazırladığı görülmektedir.

Bu strateji doğrultusunda 2000'lerin hemen başında ABD'nin, Osmanlı'dan sonra çekirdeğine kadar ve illere Bölünmüş Ortadoğu Projesini uygulamaya koyduğu ve 11 Eylül 2001'de de fitilini ateşlediği görülmektedir.

Hedef olarak tarihte de görüldüğü gibi her an bir Tarık, Selahaddin, Fatih ve Yavuz çıkarma potansiyeli olan 22 ülke, 1 milyar nüfus (İslam Dünyası'nın Kalbgahı: Cebeli Tarık ve Malakka Boğazı Hattı) ve 12 milyon kilometrekarelik İslam Dünyası görülüyor. Ayrıca burada Rusya'nın da Hafter ve Esed üzerinden Libya ve Suriye'de fırsattan istifade hayallerin ötesine geçtiği görüldü. Bu anlamda en büyük engel olarak görülen Türkiye; Gezi Olayları, FETO, 6-8 Ekim, Çukur Savaşı ve 15 Temmuz'da darbelenmek istendi ama çok şükür basiretli halkımız ve lideri Erdoğan buna, II. Abdülhamid ve Menderes'ten de ders alarak aynı dille cevap verdi.

Tunus'ta bir dizi film gibi başlatılan, "Arap Baharı" sonrasında Libya, Irak, Afganistan ve Yemen gibi ülkeler, doğrudan saldırılara maruz kalırken; Suriye ve Mısır gibi ülkelerde, rejimlere ya destek verilmiş ya da 40 yıllık diktatörlerden daha kötüsü getirilmiştir.

BOP kapsamında başlatılan Arap Kışı/Baharı, Müslüman Arap coğrafyasının Osmanlı sonrası parçalanmasının ikinci aşamasıdır. Kürtler, burada PKK ve PYD üzerinden Araplara ve Türklere karşı, 1915 yılında kullanılan Hınçak ve Taşnak Ermeni örgütleri gibi kullanılmak istense de o zaman da bu oyuna gelmemiştir ve Türklerle birlikte hareket etmektedir (40 yıllık PKK terörü ve çukur savaşlarında halk devletinin yanında yer almıştır).

Libya İç Savaşı ve Türkiye

Afrika'nın giriş kapısı ve yeniden işgali için en zayıf halkası olarak görülen Libya, 17 Şubat 2011 tarihinde başlatılan iç savaşla istikrarsızlığın adreslerinden biri olmuştur. Süreç içinde 1918-1960 arasında monarşiler, 1960-2000 yılları arasında cuntacılar egemen olmuştur. Bugün izlediğimiz üçüncü aşamadır. Nasıl ki, Rusların Afganistan ve Ukrayna işgali Batı'nın ayı kapanı olarak kurulduysa, Arap Baharı da öyle bir kapandır.

Libya'daki iç savaşa bakıldığında dört ana güç bulunmaktadır:

BAE ve Suudi Arabistan'ın başını çektiği BOP Küre Grubu, ABD ve Rusya'nın desteklediği CIA'nın 1982'de de kullandığı 30 yıllık ajanı Hafter (Hafter, Esed gibi hem Rusya hem de ABD tarafından oldukça sevilmektedir),

Ağır silahlara da sahip, Ömer Muhtar ve Hamidiye stratejini uygulayan Aşiretler, (Devrik lider Muammer Kaddafi'nin aşireti Kazzazi, Varfella, Mağariha, Tarhune, Tuareg, Tebu...Örneğin: Vefa ve Tuaregler El- Fil ve Şerare petrol/gaz sahalarında yaşamaktadırlar),

ABD tarafından Irak ve Suriye'de ihtiyati olarak iki bölgede aktif tutulan DEAŞ,

Cezayir, Tunus tarafından sessizce ancak Türkiye ve Katar tarafından cesurca desteklenen ve Libya'nın, ulusal ve uluslararası temsilcisi Ulusal Mutabakat Hükümeti.

Kültürel soykırım

Halkın ciddi baskısı ve BM'nin gözetimi altında Tunus'ta (Süheyrat Antlaşması-2015) yapılan iç barış sağlama çabalarına karşın, CIA ajanı Hafter 4 Nisan 2019'da 10 000 kişinin ölümüne neden olan Trablus'u ele geçirme savaşını başlattı ve bu süreçte, Petrol Hilali olarak bilinen, Libya'nın Akdeniz doğu sahilindeki Derne ve Bingazi, Suriye ve Irak'taki Rakka, Musul ve Halep gibi yıkıldı. Burada uygulanan strateji de maalesef BOP ruhuna uygun düşmektedir: İslam Dünyası'nın kültürel soykırıma uğratılması.

Böl ve çatıştır

Halka rağmen sırtını ABD ve Putin'e dayanarak devlet başkanı ilan eden Hafter, Vatiye askeri üssü ve Tarhune'den de kaçınca soluğu Kahire'de almış ve kendisi gibi darbeci Sisi'den yardım istemiştir. Rusya gibi ABD'nin de Hafter'in korsan Kahire Bildirisini desteklemesinde görülüyor ki; ABD'nin amacı, Libya'yı üçe bölmek ve Suriye-Irak gibi çatışma cehenneminde bırakmaktır.

ABD'nin Afrika Komutanlığı (AFRICOM) ile Tunus Savunma Bakanlığı arasında, ABD'nin Tunus'ta askeri güç konuşlandırması yönünde görüşmeler yapıldığı ve Ukrayna'da ABD ile düşman olsa da burada ortak çalışan Rusya'nın, Suriye'de olduğu gibi iki ayaklı bir strateji uyguladığı görülüyor:

Bir yanda Putin'in gangster arkadaşının sahibi olduğu sahada 2000 kişiyle savaşan, Wagner paralı güvenlik şirketinin faaliyetleri.

Petrol Hilali/Cufra (Osmanlı zamanında Sukna olarak bilinir ve hurmalarıyla meşhur) deniz ve hava hava üssü kurmak.

Deli Petro dahi hayal edememişti

Görüldüğü kadarıyla, iki asırlık sıcak sulara ulaşma hedefini bile aşan Ruslar, soluğu Fizan çöllerinde almış ve belli ki Putin'in bu zaferini, Deli Petro dahi hayal edememişti. Ancak yaşlı ve hasta Rusya'nın, Suriye gibi uzun vadeli bir savaşa ne gücü ne de ihtiyacı vardır.

27 Kasım 2019 yılında Türkiye ile Libya arasında imzalanan anlaşmayla, 118 yıllık hasret sona erdi ve tekrar komşu olduk. Son imzalanan anlaşma ile de karada ve denizde petrol ve gaz kaynaklarının, kazan-kazan ilkesiyle ve kardeşlik hukukuna göre paylaşılması iki ülke için büyük şanstır. Türkiye, üç sebepten dolayı Libya vazgeçilemez: Doğu Akdeniz ve Kıbrıs, Afrika ve Libya'nın ekonomik ve stratejik önemi.

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ile Libya Ulusal Hükümeti Başkanlık Konseyi Başkanı Fayiz es-Serrac arasında 27 Kasım 2019'da Deniz Yetki Alanlarının Sınırlandırılmasına İlişkin Mutabakat Muhtırasının imzalanması, Doğu Akdeniz'de Türkiye'nin bir asır sonra Akdeniz'de zaferidir. Akdeniz'in karşı kıyılarında yer alan Türkiye, Libya ile Mavi Vatan üzerinden sınır komşusu olmuştur.

3 Ekim 2022'de imzalanan bu anlaşmalarla yeni bir sayfa açıldığını belirten Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu şöyle dedi: "İmzaladığımız anlaşmalar iki egemen devlet arasında Libya ve Türkiye arasında kazan-kazan anlayışıyla imzalanan anlaşmalardır. Dolayısıyla üçüncü ülkelerin, iki egemen ülkenin imzaladığı anlaşmaya müdahale etme hakkı yoktur. Onların ne düşündüğü önemli değil. Hem Türkiye hem de Libya böyle bir anlaşmayı imzaladığını BM'ye bildirmiştir. Biz kıta sahanlığımızın sınırlarını da BM'ye kaydettirdik. Şimdi Libya'nın yapması gereken de kendi kıta sahanlığı ve deniz yetki alanlarını belirleyerek onu da BM'ye kaydettirmesidir" ifadelerini kullanmıştı. Başbakan Abdulhamid Dibeybe de "Bazı ülkelerin Türkiye'yle imzalanan mutabakat muhtırasına karşı çıkması beni ilgilendirmiyor" ifadelerini kullanmıştı.

Darbeci Hafter "bu hükümetin meşru olmadığını ve anlaşma imzalayamayacağını" söyledi, Batı'dan rahatsızlık belirten sesler yükseldi ama artık 'hasta adam' yok, Büyük Türkiye var.

BOP, 20 yıldır zalimce uygulanan kanlı bir projedir. Son üç yıldaki Türkiye-Libya ilişkileri BOP'a karşı zafer adımlarıdır. Umarım, Suriye ve Irak'ta da benzeri başarılar gelir. Bu coğrafyada asırlarca süren Pax-Ottoman'ın yerine Batı'nın stratejisi çok basitti: Farklılıklarından böl, kavga ettir ve kendini hakem yap! Bu, 2300 yıllık İskender-Aristo taktiğidir. Buna Libya ile hayır diyoruz. Suriye ile de hayır diyeceğiz.

[email protected]