6'lı Masa'nın stratejik avantajları ve açmazları

Dr. Murat Yılmaz / Siyaset Bilimci
25.09.2022

CHP ve İyi Parti, 6+1 Masası veya Millet İttifakı'na güvenerek kendi değişim ve dönüşüm ihtiyaçlarını ihmal etmeselerdi, bugün belki daha avantajlı bir siyasi potansiyele sahip olabilirlerdi.


6'lı Masa'nın stratejik avantajları ve açmazları

Türkiye pek çok açıdan çok ehemmiyetli 2023 Cumhurbaşkanlığı ve TBMM seçimlerine doğru ilerliyor. Seçimlerde iki ana ittifak yarışacak: Cumhur İttifakı ve 6'lı Masa ismiyle kamuoyuna mal olmuş Millet İttifakı... Cumhur İttifakı aday ve siyasi programı itibarıyla kesinleşmiş ve netleşmiş bir şekilde seçimlere hazırlanırken, Millet İttifakı ne adayını ne de siyasi programını, hatta müttefiklerini kesinleştirebilmiş durumda. Cumhur İttifakı'nın partileri, bu rahatlıkla seçim kampanyalarına başlamış durumdalar. MHP bölge mitinglerine başladı ve kamuoyunu şaşırtacak kalabalıklar topladı. 28 Ekim'de AK Parti Genel Başbakanı Recep Tayyip Erdoğan'ın AK Parti'nin seçim kampanyasını başlatacağı açıklandı. TBMM tatile çıkarken Millet İttifakı lehine Cumhur İttifakı aleyhine görünen siyasi tablo, yaz boyunca yaşanan gelişmeler ve siyasi hareketler sonucunda, Cumhur İttifakı'nın lehine Millet İttifakı'nın aleyhine döndü. Buna rağmen Millet İttifakı aday ve siyasi program konusunda bir netleşme sağlayamadı. Millet İttifakı etrafındaki bu muğlaklık, Millet İttifakı'na bir dezavantaja mı yol açıyor yoksa muğlaklık Millet İttifakı'nın seçim stratejisi mi?

Kayıt dışı siyaset

Millet İttifakı ile Cumhur İttifakı'nı karşılaştırırken iki ittifakının kompozisyonuna bakmadan ortak aday ve siyasi program üzerinden bir mukayese yapmak isabetli olmayacaktır. Çünkü bu kompozisyona baktığımızda iki ittifakın benzer siyasi strateji, siyasi kampanya ve zamanlamayı yürütemeyeceği çok açıktır. Cumhur İttifakı Millet İttifakı'na göre daha homojen, müşterek siyasi ve kültürel değer yüzdesi daha fazla, siyasi geçişkenliği olan ve uyumlu siyasi liderlerin yönettiği iki ana partiden oluşuyor.

Buna mukabil 6'lı masa ve dışarıdan destekçileri HDP için aynı şeyi söyleyemeyiz. Burada birbiriyle mücadele etmiş, siyasi ve kültürel değerleri birbiriyle telif edilemez ve kendi içlerinde pek de uyumlu denemeyecek siyasi liderler dikkat çekiyor. O yüzden bu geniş ittifakın devam edebilmesi ve dağılmaması için stratejik olarak çok az siyasi konuda anlaşmayı sağlayarak sınırlı bir siyasi alanda kalmak gerekiyor. Millet İttifakı'nın bu birkaç konu haricinde ortak bir siyasi program geliştiremeyeceğini esas alarak bir muğlaklığı esas alması icap ediyor. Buradaki ortak konular Erdoğan karşıtlığı ve muğlak bir güçlendirilmiş parlamenter sistem vurgusundan ibarettir. Millet İttifakı bu muğlaklık peleriniyle seçim takviminin açıklandığı tarihe kadar ortak aday konusunu ertelemek ve sadece bu konuyu tartışma konusu yaparak, ittifakın ortak bir siyasi programı olmadığını gündeme getirmeyecek bir siyasi strateji izlemektedir. Bu zamana kadar bunu başardığını da söyleyebiliriz. Çünkü Millet İttifakı gerçek bir siyasi program tartışmasıyla ya dağılır yahut da siyasi partilerin tabanları ittifaktan kopar. Bu yüzden 6'lı Masa ve dışarıdan destekçisi HDP'nin aday dışında bir siyasi program tartışmasına girmemesi İttifak için iyi ancak Türkiye için "kayıt dışı siyaset"in kapısını açacağı için tehlikelidir.

2019 modeli

Millet İttifakı'nın aday tartışması ise kaçınılmazdır. Ortak siyasi program eksikliğini ve Türkiye'nin temel meselelerinde ittifak partilerinin ne düşündüğünün tartışılmasını engellediği ölçüde adaylık tartışması ittifakın faydasınadır. Millet İttifakı'nın aklındaki siyasi strateji ve seçim kampanyası, 2019 yerel seçimleri modeline dayanıyor. Adayı son ana kadar ertelemek, siyasi tartışmalara girmemek, Erdoğan karşıtlığı, rakibin hata yapmasını beklemek ve seçim takvimi belli olduğunda aday üzerinden çok yoğun bir kampanya yürütmek... Ancak 2023 Cumhurbaşkanlığı ve TBMM genel seçimleri 2019 genel yerel seçimlerinden ister istemez farklılıklar arz edecek. Bu farklılıkların başında yerel seçimlerdeki aday kombini imkanından mahrum kalarak ister istemez tek bir aday seçmek mecburiyeti yer alıyor. Bu mecburiyet masadaki gerginliği arttıracak ve adayın kişiliği yüzünden muğlaklık pelerinini ittifakın üzerinden düşmesi ciddi bir ihtimal. Üstelik geçekten ortak bir aday bulamazsanız, bu sizin vaktiyle halının altına süpürdüğünüz birçok meseleyle üstelik tam da seçim dönemine girdiğinizde günlerde hesaplaşmanıza yol açabilir. Millet İttifakı'nın seçim stratejisi ve seçim kampanyası tercihi, ittifak imkanıyla siyasi partilerin ve bilhassa CHP'nin gerçek değişim ve dönüşüm ihtiyacını ötelemeyi mümkün kıldı. Ancak ortak aday konusundaki bir başarısızlık, bu ihtiyacı seçim döneminde yıkıcı bir enerjiyle ortaya koyabilir. Nitekim bunun işaretleri de ortaya çıkmaya başladı.

Tasfiye çabası

2019'da siyaset mühendisliğiyle önleri açılan İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu ve Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Mansur Yavaş bugün parti disipliniyle kontrol altına alınmaya ve Cumhurbaşkanlığı seçimlerinden tasfiye edilmeye çalışılıyor. Ancak bu neredeyse mümkün değil, çünkü onları seçtiren dinamikler ve sosyoloji artık CHP ve İyi Parti'yi aşıyor...

Kemal Kılıçdaroğlu sadece seçilmeme ihtimali yüzünden değil, seçilirse Kılıçdaroğlu'nun hemşehri hizbiyle öngörülemeyen siyasi risklere kapı aralaması ihtimaliyle de dar alana hapsolmuş durumda. Kalan alanı İyi Parti veya başka bir parti de dolduramadı. O yüzden Ekrem İmamoğlu ve Mansur Yavaş etrafında adeta birer "parti" var. Ekrem İmamoğlu ve Mansur Yavaş etrafında siyasi kadro, kurmayları, gazetecileri, anket firmaları, seçim kampanyası uzmanlar, siyasi danışmanları var ve temsil ettikleri sosyolojiler var. Bu sosyolojiyi ne CHP ne İyi Parti ihata edebiliyor. Bu siyasi boşluk, her iki isim için de Macronvari bir seçim kampanyası için cesaret veriyor. Bir siyasi boşluk ve fırsat varsa, bu parti disipliniyle engellenemez.

Kılıçdaroğlu'nun işi zor

CHP/İyi Parti genel merkezlerindeki dar hizipçilik yüzünden Ekrem İmamoğlu ve Mansur Yavaş'ın etrafında toplanan siyasi kadrolar bu partiler tarafından devşirilmek bir yana, CHP ve İyi Parti'nin kötü yönetimi yüzünden giderek büyüdü... Partilerin doldur(a)madığı her siyasi boşluk, bu isimleri ve etrafındaki kadroları belediyelerin de imkanlarıyla büyüttü. CHP/İyi Parti ve iktidar partileri buradaki siyasi boşluğu dolduramadı, siyasi kadroları devşiremedi. Ekrem İmamoğlu ve Mansur Yavaş'ın önünde ciddi bir potansiyel alan açıldı. Hala durumun ciddiyetini anlamayanlara diyecek bir şey yok. Siyaset, gerçekten boşluk kaldırmıyor... Bu iki ismin de bu siyasi boşluk ve potansiyeli ne ölçüde doldurabileceği tartışmalıdır. Ancak siyasi boşluk ve entegre edilmeyen siyasi kadrolar, lider adaylarıyla birlikte şanslarını denemek ve kendilerine alan açmak isteyeceklerdir. Seçimlerin sonucunu bu sahadaki gelişmeler tayin edecek. Ekrem İmamoğlu ve Mansur Yavaş'ın 6'lı masa üzerine düşen gölgeleri Meral Akşener, Abdullah Gül ve Ali babacan gibi adaylarında cesaretini arttıracak ve Kemal Kılıçdaroğlu'nun işini zorlaştıracaktır.

CHP ve İyi Parti, 6+1 Masası veya Millet İttifakı'na güvenerek kendi değişim ve dönüşüm ihtiyaçlarını ihmal etmeselerdi, bugün belki daha avantajlı bir siyasi potansiyele sahip olabilirlerdi. Sosyal bilimlerdeki daralma ve bölünmeyi aşmak için Sosyal Bilimleri Açın diye bir komisyon raporu hazırlanmıştı. Türkiye'deki muhalefet için de böyle bir rapor lazım. Partileri açın, partileri parti dışındaki muhalefete, topluma, yeni ve farklı kesimlere açın... Genel başkanların nutukları ve helalleşme mottosuyla yüzde 50+1'e ulaşamazsınız.

Partileri, topluma ve farklı olanlara açmadan olmaz. 2023 seçimleri bunu bir kere daha gösterebilirse, Cumhurbaşkanlığı sistemi sadece vesayet sistemini yıktıktan sonra 27 Mayıs darbesinin siyasi yelpazesine ve siyasi hareketlerine son vermeyi başarabilecektir.

[email protected]