8372 kez unutmayacağız

Sevilay Ünal / Yazar
4.07.2020

Srebrenica Anma Merkezi, soykırımın 25. yılında Srebrenica Soykırımı İnkâr Raporu'nu yayınladı. Rapora göre 2019 Nobel Edebiyat Ödülü'nün, Avusturyalı yazar Peter Handke'ye verilmiş olması, soykırım inkârının Batı'nın entelektüel sınıfının üst katmanlarında endişe verici yayılımını gösteriyor.


8372 kez unutmayacağız

Srebrenica soykırımını inkâr edenler, Srebrenica kurbanlarının sayı ve kimliklerini tartışmaya açarak adli makamların kabul ettiği kurban sayısını (8 bin 372) reddiyor ve bu rakamın en fazla 2 bin civarında olduğunu ileri sürüyor. Potočari Anıt Mezarlığı’nda gömülü olan kişilerin bir kısmının Boşnaklar tarafından katledilmiş ve Müslüman isimlerle defnedilmiş Sırplar olduğunu dahi söyleyecek kadar ileri gidiyorlar.

“Tarafımız olmalı. Tarafsızlık kurbanın değil, saldırganın işine yarar. Sessizlik işkenceciyi cesaretlendirir, işkence göreni asla.”

ElieWiesel

“Srebrenica (Srebrenitsa) Anma Merkezi’ndeki ofisimin karşısında gösterişli balkonuyla dikkat çeken iki katlı beyaz bir ev var. Temmuz 1995, bu balkonun, ailelerinden koparılmış, tüm eşya ve belgeleri alınmış ve Bosna Sırp Ordusunun Doğu Bosna’da inşa ettiği kitle infaz yerlerinden birine götürülmeyi bekleyen erkeklerle dolu olduğunu hatırlıyorum. İşe giderken, arabadan sık sık bu balkonda kuruması için asılmış çamaşırlar, hatta oyuncaklar görüyorum. Bugün, bu evde konfor içinde yaşayan birileri var.”

Srebrenica soykırımının 25. yıldönümü yaklaşırken, Srebrenica Anma Merkezi tarafından geçtiğimiz ay yayınlanan Srebrenica Soykırımı İnkâr Raporu, Anma Merkezi’nin yöneticisi ve aynı zamanda Srebrenica soykırımından sağ kurtulanlardan biri olan Dr. Emir Suljagić’in bu cümleleriyle başlıyor.

11 Temmuz 1995

Bugün burada, 1995’te soykırım yapılan aynı toprakta, gösterişli balkonu olan iki katlı beyaz evde konfor içinde yaşayan birileri var.

1990’ların başları, dünyada değişim rüzgarları esiyor. Berlin Duvarı artık yok. Orta Avrupa’da komünizm tarihe karışmak üzere. Sovyetler Birliği on beş bağımsız devlete ayrılmış. Birileri bir yerlere, bir şeyleri bahane ederek müdahale ediyor.

Yugoslavya da ölüme sürükleniyor. Ancak, bu kimsenin dikkatini çekmiyor. Çünkü artık stratejik önemi yok. Tito zamanının ünlü değişiyle ‘Altı cumhuriyeti, beş milleti, dört dili, üç dini, iki alfabesi ve bir tek partisi olan’ Yugoslavya ölüyor ama doğal bir ölüm değil bu. Dünya konjonktürü bunu gerektiriyor. Birileri, bazı bilim ve sanat akademilerinde birtakım entelektüellerin köpürttüğü milliyetçi retoriğin ve bu ‘büyük’ retoriği çok beğenen bazı siyasetçilerin kurbanı oluyor ve bu kimsenin dikkatini çekmiyor.

Yugoslavya ölürken ve birileri ‘büyük’ hayallerini gerçek kılmaya niyetlenirken, ‘Köle olmayacağız’ diyen diğerleri bağımsızlığını ilan ediyor. Ve herşey o zaman başlıyor.

Bijeljina saldırısı

Bosna’ya ilk saldırı, 1 Nisan 1991’de kuzeydoğu Bosna kenti Bijeljina saldırısı ile başladı. Eylül 1991’de Kravica-Bratunac yolundaki ağaçlıklardan gelen silah atışıyla, Nedzad Hodziç ve DzemoJusiç öldü. Bu, Podrinje’de Müslümanları nelerin beklediğine dair bir uyarıydı. Ve şiddet kısa zamanda tüm ülkeye yayıldı. 4 Nisan 1992’de ülkenin başkenti Saraybosna abluka altına alındı ve üç buçuk yıl (1280 gün) süren Sırp zulmü... Her şey bittiğinde; 1 milyon kişi ülke içinde göçe zorlanmış, 200 bin Boşnak katledilmiş, 12 bin 500 Boşnak kaybolmuş, evsiz kalan yarım milyondan çok Bosna-Hersek vatandaşı ülkeyi terk etmek zorunda kalmış, 50 bin kadın sistematik tecavüze uğramış ve Osmanlı döneminden kalma 5 bin tarihi eserin yarısı yok edilmişti.

Temmuz 1995, Bosna-Hersek (BH) içerisinde kurulmuş Sırp özerk bölgesinin (BH Sırp Cumhuriyeti) Sırbistan’dan aldığı destekle gerçekleştirmiş olduğu Bosna vahşetinin en korkunç anlarına tanıklık etti ve bir hafta sürdü.

Srebrenica, Bosna içerisinde 1993’te ilan edilen altı adet BM güvenli bölgesinden biriydi ve Hollandalı Barış Gücü Birlikleri tarafından korunması öngörülmüştü. BM ifa etmediği yükümlülükleri almış, güvenli bölgelerini kaderine terk etmişti.

İzole haldeki Srebrenica, civardan gelen mültecilerle iyice şişmiş, açlık, hastalık, kötü beslenme, zatürre, verem kol geziyordu.

Srebrenica bu durumdayken, Sırp Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı Radovan Karadžić’in emriyle Sırp General Mladić, 6 Temmuz sabahı Srebrenica’yı kurşun yağmuruna tuttu. Gerekçe, kentteki Müslüman kuvvetlerin Sırp topraklarına sızmasına misillemeydi. Böyle bir şey elbette yoktu. 7 Temmuz’da Bosnalı Sırplar, Srebrenica’daki Hollanda askeri gözlem noktalarından birine saldırıp Hollanda askerlerinden bazılarını rehin aldı ve uluslararası topluluk, rehineleri bahane ederek hiçbir önleme girişiminde bulunmadı. Srebrenica kurban edilecekti. Müslümandılar nihayetinde.

Deliller yok edildi

11 Temmuz’da Ratko Mladić kente girdi ve kameralara ‘Türklerden intikam almanın vakti geldi!’ diyerek kenti Sırplara hediye ettiğini söyledi. 11-16 Temmuz arasındaki bir hafta içinde sivil katliamları yapıldı ve 75 yaş altı ve 12 yaş üstü 8 bin 372 Müslüman Boşnak erkek öldürüldü, 25 binden fazla kadın, çocuk ve yaşlı zorla bölgeden çıkarıldı.

17 Temmuz’a gelindiğinde tüm toplu mezarlar kapatılmıştı. Kurbanlar gömülmüş, mezardan çıkarılmış ve yeniden gömülmüştü. Deliller yok edilmiş, soykırımın inkârı, soykırımın kendisi ile eşzamanlı olarak başlamıştı.

Bosna’daki tek soykırım Srebrenica’da yapılan soykırım değildi şüphesiz, ama en büyüğüydü. Sırplar, savaş boyunca ülkenin hemen her yerinde soykırımlar gerçekleştirdi. Özellikle Drina Nehri havzası olan Podrinje bölgesinin Müslüman unsurlardan temizlenmesi baştan beri planlanmıştı. Savaş öncesi Müslüman nüfus yoğunluklu Podrinje kentlerinin birçoğunda savaştan sonra tek bir Müslüman kalmamıştı. Goražde, çok büyük kayıplarla son anda kurtarılmış, Bratunac, Foča, Čajniče, Višegrad, Vlasenica, Rogatica, Zvornik, Bijeljina gibi kentler ise neredeyse tamamen Sırplaştırılmıştı. Prijedor, SanskiMost, Ključ arasındaki Batı Bosna, yani Krajina bölgesi, Banja Luka ile en yoğun Boşnak soykırımının yaşandığı bölgelerdi. Saraybosna başta olmak üzere Orta Bosna kentleri, Mostar başta olmak üzere Hersek bölgesi kentleri de soykırımdan nasibini almıştı. Soykırım yaşayan tek kent Srebrenica değildi şüphesiz, ama en yoğunu, en büyüğü ve en vahşisi Srebrenica’ydı.

Eski Yugoslavya Uluslararası Ceza Mahkemesi (ICTY) bir hafta süren Srebrenica katliamını Ağustos 2009’da bir 'soykırım' olarak tanıdı. Ve BH Sırp Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı Radovan Karadžić’i ve Sırp ordusunun generali Ratko Mladić’i Srebrenica'daki soykırımdan suçlu buldu. Her ikisi de yıllarca BH Sırp Cumhuriyeti ve Sırbistan’da saklandıktan sonra yakalandı ve ömür boyu hapse mahkûm edildiler.

Soykırımı İnkâr Raporu

Bunlar, hepimizin bildiği gerçekler. Srebrenica soykırımı ile ilgili bilmediğimiz şey ise, Lahey Uluslararası Adalet Divanı ve Eski Yugoslavya Uluslararası Ceza Mahkemesi’nin, 1995 yılında Srebrenica’da gerçekleşen olayların bir soykırım olduğunu kabul etmesi vebaşta dönemin Sırbistan Cumhurbaşkanı Slobodan Milošević (Uluslararası mahkemeler onu suçlu bulmasına rağmen, Sırbistan’ı soykırımdan sorumlu tutmadı.), BH Sırp Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı Radovan Karadžić ve Sırp ordusunun generali Ratko Mladić’i yargılayıp mahkûm etmesine rağmen, 1995 soykırım faillerinin devasa fonlar, büyük emekler ve uluslararası destekler kullanarak sinsice yürütmekte olduğu inkâr faaliyetleri. İşte bu inkâr faaliyetlerini, inkâr faaliyetlerinde kullanılan söylem ve argümanları, yeniden yazılmaya çalışılan savaş ve soykırım tarihini Srebrenica Anma Merkezinin Srebrenica Soykırımı İnkâr Raporu’ndan öğreniyoruz.

Srebrenica soykırımı ile ilgili gerçekleri ortaya çıkarmak, soykırımı gerçekleştiren güçlerle yüzleşmek ve soykırım tarihini revizyonistçilerden ve inkârcılardan korumak amacıyla 2000 yılında Srebrenica-Potočari’de kurulan Srebrenica Anma Merkezi, geçtiğimiz Mayıs ayında Srebrenica Soykırımı İnkâr Raporu’nu yayınladı.

Konunun uzmanı on kişinin titiz çalışmaları sonucu hazırlanan Srebrenica Soykırımı İnkâr Raporu, soykırım inkârcılarının kullandıkları argümanları ifşa etmekte ve hem Bosna-Hersek aktörlerine hem de uluslararası aktörlere soykırımın inkârı ile mücadelenin yollarına ilişkin önerilerde bulunmakta.

Srebrenica Soykırımı İnkâr Raporu’nda belirtildiği gibi, Temmuz 1995’te Srebrenica’da son derece bilinçli, planlı, niyetli ve sistematik bir soykırım gerçekleştirildiğine dair inkâr edilemez onca delile ve uluslararası mahkemelerin kararlarına rağmen, Sırbistan’da, BH Sırp Cumhuriyeti’nde ve bazı uluslararası çevrelerde Srebrenica’da bir soykırım olduğu gerçeğinin inkârına yönelik yoğun çalışmalar yürütülmekte.

Bosna’da 1992-95 yılları arasında yaşananların yeni nesillerce bilinmemesi amacıyla uluslararası toplumun Barış İnşa Süreci adı altında yürütmekte olduğu çalışmalar ve gene uluslararası toplumun müdahalesiyle Bosna Savaşı hiç olmamış gibi okul müfredatlarında yer almaması Bosna’da yaşanan vahşeti inkâr etmenin başka bir veçhesi. Müstakil bir makaleyi hak eden bu sessiz inkâr çabalarına burada bu kadar değinmekle yetinelim.

‘Boşnaklar öldürdü’

Srebrenica soykırımını inkâr edenler, Srebrenica kurbanlarının sayı ve kimliklerini tartışmaya açarak saygın adli makamların kabul etmiş olduğu kurban sayısını (8372) reddetmekte ve bu rakamın en fazla 2 bin civarında olduğunu ileri sürmekteler. Kurbanların sayı ve kimlikleri ile ilgili inkâr çabasına girişenler, Potočari Anıt Mezarlığı’nda gömülü olan kişilerin bir kısmının Boşnaklar tarafından katledilmiş ve Müslüman isimlerle defnedilmiş Sırplar olduğunu ileri sürecek kadar ileri gitmekteler. Hatta, mezarlıkta isimleri yazan kurbanların çoğunun Bosna’dan göç ederek herhangi bir Avrupa ülkesinde rahat bir hayat sürdüklerini bile dillendirmekten geri durmamaktalar.

Resmi rakamı kabul etmekten kaçınamadıkları durumdaysa, Srebrenica’da katledilen kişilerin masum siviller olmayıp, terörist faaliyetlerde bulunan Boşnaklar olduğunu iddia etmekteler. Bir kısmının ise, Srebrenica anklavındaki kötü koşullara uyum sağlayamayarak gıdasızlık, bakımsızlık ve yorgunluktan öldüğünü ileri sürmekteler.

Sırpların girdikleri tüm savaşlardan zaferle çıktığı teması etrafında biçimlenen ‘zafercilik’ yaklaşımı Sırp tarih yazımının bir veçhesiyse, bunun karşısında duran ve aynı zamanda çelişen diğer bir veçhesi ise Sırpların tarihin mazlum ve kurban halkları olarak resmedilmesidir. Bu ikinci yaklaşıma göre, tüm dünyada Sırp karşıtı bir kampanya yürütülmekte, Sırpları kötülemek, şeytanlaştırmak ve onları katil olarak göstermek için sürekli olarak komplolar üretilmekte. Srebrenica’da olanlar da aynı şekilde hikâyeleştirilmekte ve Temmuz 1995’te yaşananlar Sırp karşıtı Batılı güçlerin bir komplosu olarak anlatılmakta. Bu hikâyeye göre, ‘Srebrenica’nın Müslüman Boşnakları, NATO’nun Sırplara müdahalesine meşru bir zemin oluşturmak amacıyla kendi kendilerine katliamlar gerçekleştirmiş, toplu mezarlar kazarak delilleri yok etmeye çalışmıştır. Hatta, Şubat 1994’te 68 kişi, Ağustos 1995’te ise 38 kişinin katledildiği Saraybosna Markale Pazarı katliamını bile Müslüman Boşnaklar, uluslararası güçlerin iş birliği ile kendileri gerçekleştirmiştir.’

Dahası, ‘Boşnakların gerçekte Osmanlıların bölgeye gelmesi sonrasında Ortodoks Kilisesi’ne ihanet ederek İslam’ı tercih eden Sırplar olduğu, bundan dolayı Boşnakların otantik bir halk olmadığı ve dolayısıyla ortada soykırıma tabi tutulacak bir öznenin bulunmadığı’ şeklinde kadim bir anlatı Sırplar arasında eski zamanlardan beri yaygındır.

Bu gibi gülünç, irrasyonel, kurgu, gerçek dışı, insafsız anlatılarla Sırp tarih yazımında tüm gerçekler ters yüz edilir ve kurbanlar katil, katiller kurban ilan edilir: ‘Srebrenica soykırımında katledilen sivil Müslüman halk ‘terörist’; soykırımı gerçekleştirenler ise kurbanlardır. Srebrenica bu teröristlerden ‘özgürleştirilmiştir’ ve soykırımı yapanlar kahraman ve hatta aziz Sırplardır.’

İki komisyon

2018 ve 2019 yılları, inkâr faaliyetlerinin yoğun bir biçimde yürütüldüğü ve meyvelerini vermeye başladığı yıllar oldu. Son iki yıldaki gelişmeleri üç ayrı vaka incelemesi çerçevesinde analiz eden Srebrenica İnkâr Raporu, ilk olarak BH Sırp Cumhuriyeti’nde 2019 yılında resmi düzeyde kurulan iki komisyona değinmekte.

BH Üçlü Cumhurbaşkanlığı Konseyi’nin Sırp üyesi Milorad Dodik, kendi partisi SNSD’nin inisiyatifinde 1992-1995 Döneminde Srebrenica Bölgesi'ndeki Tüm Halkların Acılarının Araştırılması İçin Bağımsız Uluslararası Komisyon ve Saraybosna'daki Sırpların Savaş Zamanındaki Acılarını Soruşturma Komisyonukurulduğunu duyurdu. Bunun anlamı şuydu:‘Bölgedeki tarihi gerçeklere dair uluslararası kuruluşların, mahkemelerin ve araştırmacıların bulgu ve kararlarını tanımıyoruz, tüm dünya Sırpların düşmanıdır ve gerçekler çarpıtılmıştır. Biz, kendi gerçeğimizi kendimiz bulacağız, yani kurgulayacağız. Yani, hakikati tahrif ederek, tarihiyeniden yazacağız.’ Nitekim, her iki komisyonda da görevlendirilen ve tarafsız olmakla övünülen araştırmacıların Srebrenica soykırımı ile ilgili önceden yapmış oldukları beyanatlara bakılırsa, komisyonların ne tür yalanlar üretecekleri kolayca anlaşılabilecektir. “Tek kanıtlanmış soykırım Holokost’tur.” diye beyanatlarda bulunan, Lahey’de Slobodan Milošević lehine tanıklık yapan uzmanlar bunlar.

Rapor’un ikinci olarak incelediği vaka, son iki yılda Srebrenica Belediyesi içerisinde meydana gelen gelişmelerle alakalı. 2016 yılından beri Srebrenica’yı yöneten ilk Sırp belediye başkanı Mladen Grujičić’in soykırımın inkârına ilişkin milliyetçi Sırp unsurları harekete geçirerek Srebrenica soykırımını nasıl inkâr ettiğinden bahsedilmekte. Grujičić, müebbet hapse mahkûm olan savaş suçlusu Radovan Karadžić’i kahraman ilan ederek her fırsatta faşist Çetnik hareketi yücelten söylemleri kullanmakta. Soykırımın sorumluları Ratko Mladić’in ve Radovan Karadžić’in posterleri “Soykırım olmamıştır.” yazısı ile şehrin çeşitli yerlerinde sergilenmekte, Sırp konvoyları, Ortodoks Noeli Arifesinde, Srebrenica Anma Merkezi etrafında Çetnik marşlar söyleyip havaya ateş açarak Anma Merkezi’ne domuz organları fırlatmaktalar. Raporda belirtildiği gibi, bunlar sadece sıradan tacizler değil, İslamofobik niyetler taşıyan semboller. "Bıçak, Kablo, Srebrenica" (Nož, žica, Srebrenica) tekerlemesi (kablolarla elleri bağlanıp boğazları kesilen Boşnak kurbanlara atfen bir tehdit söylemi) ise Sırbistan, BH Sırp Cumhuriyeti ve hatta Sırp diasporası stadyumlarının sıradan pankart sloganı haline gelmiş durumda.

Srebrenica Soykırımı İnkâr Raporu’nun üçüncü olarak incelediği vaka, 2019 Nobel Edebiyat Ödülü’nün, Avusturyalı yazar Peter Handke’ye verilmiş olması. Srebrenica inkârına uluslararası toplumdan gelen bu en büyük destek, BH Sırp Cumhuriyetiinkâr komisyonlarının çalışmalarının bir ürünü olarak değerlendirilmeli.

Handke, sıradan bir edebiyatçı değil. Doksanlarda Büyük Sırbistan ideali ile Balkanları ateşe veren bir savaş suçlusunun, Sırbistan Cumhurbaşkanı Slobodan Milošević'in yakın dostu. Lahey’de Milošević lehine tanıklık eden, kalp krizinden öldüğünde ise ona ağıtlar yakan bir soykırım inkârcısı. Handke, metinlerinde ‘Markale Pazar yerinin Sırplar tarafından değil, Müslümanlar tarafından bombalandığını, Müslüman kurbanlara ait fotoğrafların sahte olduğunu, Srebrenica’da 8 bin yetişkin erkeği ve çocuğu, nasıl başardılarsa, Bosnalı Müslümanların kendi kendilerine katlettiğini, Sırpların çatışmanın ‘saldırganları’ olduğu varsayımının haksızlık olduğunu ve Bosnalı Müslümanların aslında gerçek bir halk olmadığını’ iddia eden bir yazar. Handke’ye bu ödülün verilmiş olması, Raporun da haklı bir şekilde belirttiği gibi, ‘soykırım inkârının Batının entelektüel sınıfının üst katmanlarında endişe verici yayılımını göstermektedir.’

Uluslararası arenada soykırım inkârının daha çok aşırı sol eğilimli akademik çevrelerde ve medyada yürütüldüğü tespitinde bulunan Srebrenica Soykırımı İnkâr Raporu, Batılı revizyonistlerin en tanınmışı olarak Noam Chomsky’den bahsetmekte. Chomsky, Bosna Savaşı’nı sona erdiren NATO müdahalesini sert bir şekilde eleştirmiş, işkence, açlık ve tecavüzlerin kol gezdiği savaş zamanı Sırp toplama kamplarını sıradan ‘mülteci kampları’ olarak tanımlamıştı. Chomsky ayrıca, Srebrenica’da katledilen Boşnakların sadece askerlik çağındaki gençler olduğunu iddia ederek Srebrenica soykırımını inkâr eden revizyonist bir kitaba da önsöz yazmıştı.

Son yayınlar

Son yıllarda gerek Sırbistan’da gerek BH Sırp Cumhuriyeti’nde Srebrenica soykırımını inkâr amaçlı yazılmış çok sayıda yayın dikkat çekmekte. Öyle ki, soykırımın faili savaş suçluları bile konuyla ilgili kitaplar veya makaleler yazmakta. Sırp siyasetçi ve hüküm giymiş savaş suçlusu Vojislav Šešelj tarafından yazılmış Srebrenica’da Soykırım Olmadı kitabı, Sırp iktisatçı Dušan Pavlović’in Srebrenica Savaşı: Medeniyet Savaşı kitabı ve 2009 yılında gerçekleştirilen Srebrenica: Gerçeklik ve Manipülasyon isimli uluslararası konferansın tebliğleri bunlardan bazıları.

Yerel ve bölgesel yayınların yanı sıra uluslararası yayınlar da Srebrenica’da gerçekleştirilen soykırımı yeniden yazma kervanına katılmış durumda. Bu tür yayınların en dikkat çekeni, ABD’li akademisyen ve gazeteci Jessica Stern tarafından yazılmış olan Benim Savaş Suçlum (2020) kitabı. Kitap, savaş suçlusu ve soykırımın baş sorumlularından biri olan ve şu an Lahey’de müebbet hapis cezasını çekmekte olan Radovan Karadžić ile yapılmış olan röportajlardan oluşmakta. Srebrenica soykırımının en acımasız faillerinden birini ‘sevimli’ gösterme çabasından başka bir şey olmayan kitap, öznesini bir ‘beyefendi’, ‘bilge’, ‘şiirsel deha’ ‘mitolojik kahraman’, ‘samimi bir dost’ ve ‘şifa dağıtıcısı’ olarak sunmakta.

Pakistanlı yazar ve hukukçu Rafia Zakaria Şeytan ile Empati Yapmak isimli makalesinde Stern’in bahse konu kitabını eleştirirken, onu, Eichmann in Jerusalem adlı kitabında ‘şeytanın banallığını’ tartışan Hannah Arendt’e özenmekle suçlar. Zakaria’ya göre Stern’in kitabının kendisi banaldir, çünkü ‘zayıf bağlantılarıyla her şeyi bulandıran ve yanıltan, kariyerinin sonlarında bir akademisyen çabası’dır. Stern, kişisel kariyerini parlatma şehvetiyle soykırım yaşamış bir halkın acıları üzerinde tepinmektedir. Stern’inki gibi kişisel ikbal çabalarının bedelinin binlerce masum insanın hayatını kaybetmesi olabileceğini Bosna Savaşı yıllarından hatırlayabiliriz. Sırp vahşetine dur diyebilecek ana karar vericileri mütereddit kılan ve onları,olan bitenin bir dış saldırı değil, etnik nefretlerin gün yüzüne çıkmasıyla yaşanan etnik bir iç savaş olduğuna ikna eden benzer Sırp yanlısı yayınlardı. Balkanları Tahayyül Etmek kitabının yazarı Todorova’yı haklı olarak çok rahatsız eden Balkan Hayaletleri isimli Sırp yanlısı kitabın yarattığı algı, binlerce Müslümanın katledilişine göz yumulmasına neden oldu. Bu ve benzeri yayınlar nedeniyle Balkanlar, çözmesi ve algılanması zor bir tarih ve coğrafyaya indirgenerek kaderine terk edildi.

Küresel eğilimler

İnkâr Raporu, uluslararası toplumda yer bulmaya başlayan Srebrenica soykırımı inkârının, antisemitizm, İslamofobi ve yabancı düşmanlığını tetikleyen beyaz üstüncülüğü ideolojik söylemi ve aşırı sağ eğilimlerle at başı giden seyrini takip ederek bu eğilimlerin son yıllarda dünya genelinde yaygınlık kazanan uygulamalarından örnekler sunmakta. Yeni Zelanda Christchurch’de ibadet eden 51 Müslüman, beyaz ırkın üstünlüğüne inanan 25 yaşında bir saldırgan tarafından katledilmişti. Saldırganın kullandığı silahın üzerinde Sırp milliyetçilerinin isimleri yazılıydı ve saldırıdan hemen önce Radovan Karadžić’i yücelten bir Çetnik şarkısı dinlemişti.

Savaşın bitiminin üzerinden 25, başlamasının üzerinden 28 yıl geçti ve hala masum sivil Boşnaklara ait toplu mezarlar bulunuyor Bosna’da. İçinde bulunduğumuz ayda, 7 Haziran 2020’de Orta Bosna’daki Vlašić Dağı’nda, 1992’den beri kendilerinden haber alınamayan Kotor Varoš’lu (BH Sırp Cumhuriyeti içinde) sivil Boşnaklara ait bir toplu mezar bulundu. Şimdi bulunan kalıntılar DNA testine tabi tutulacak, ailelerine-eğer hala hayattalarsa- teslim edilecek ve sevdiklerinin ufacık bir kalıntısına bile olsa ulaşmanın tesellisiyle kurbanların anne, baba, evlat, eş ve akrabalarının yüreği bir parça olsun soğuyacak. Tıpkı her yıl Bosna’nın heryerinde olduğu gibi. Özellikle Srebrenica’da olduğu gibi.

BM’nin güvenli bölgesi Srebrenica’da bir hafta içerisinde işlenen, uluslararası mahkemelerce bir soykırım olduğu teyit ve ilan edilen soykırımın yerel ve uluslararası düzeyde inkârı ile mücadele konusunda, Rapor’da da belirtildiği gibi, kim olduğumuzdan bağımsız olarak hepimiz sorumluyuz. Bu görev ve sorumluluğumuzu yerine getirirken neler yapabileceğimizi Srebrenica Soykırımı İnkâr Raporu bize söylemekte. İnkâr Raporu’nun soykırım inkârı ile mücadele konusunda Bosna-Hersek’teki siyaset ve sivil toplum aktörlerine yaptığı önerileri ülke aktörlerine bırakarak, ülkemizdeki sıradan vatandaşlara, sivil yapılara ve medyaya ve politika yapıcılarına neler önerildiğine Rapordan bakalım:

Sıradan vatandaşlar düzeyinde: Sıradan vatandaşlar olarak bizler, Srebrenica soykırımı inkârcılarının kullandıkları söylem ve iddiaların farkında olarak ve yakın çevremizden başlayarak ulaşabildiğimiz bütün platformlarda net, kararlı, cesur ve açıkbir duruşla gerçekleri dile getirebiliriz. Burada bilhassa dikkat etmemiz gereken şey, soykırım inkârcılarının bilinçli bir biçimde kullandıkları ‘katliam’ ve ‘etnik temizlik’ kavramlarını değil ‘soykırım’ kavramını kullanmamız. Çünkü, her bir kavramın uluslararası hukuktaki karşılığı, yoğunluğu ve gerektirdiği cezai müeyyide düzeyleri bambaşka.

Hükümetler düzeyinde: Hükümetler, inkâr karşıtı yasalar yaparakilgili resmi kurum ve kuruluşlar üzerinden kamuoyunu bilgilendirici yayınlar yapabilir, etkinlikler düzenleyebilir. Soykırım, insan hakları, nefret suçları, yabancı düşmanlığı, İslamofobi gibi konularla ilgili ulusal ve uluslararası platformlarda Srebrenica soykırımı ve inkârı ile ilgili hakikatler gündeme getirilebilir. İlköğretim düzeyinden başlayarak eğitim sisteminin tüm düzeylerindeki ders içeriklerine Bosna Savaşı ve Srebrenica soykırımı başta olmak üzere benzer konular dahil edilerek bu konularla ilgili anma ve bilgilendirme etkinlikleri düzenlenebilir. Srebrenica soykırımı özelinde yerel, ulusal ve uluslararası eğitim kurumlarıyla ortak etkinlikler düzenlenebilir. 11 Temmuz tarihiSrebrenica soykırımını anma günü ilan edilerekkamuoyunu bilgilendirici etkinlikler düzenlenebilir. Bilhassa üniversite öğrencileriSrebrenica Yaz Üniversitesi’ne katılmaya, 11 Temmuz tarihinde Srebrenica Anıtı ve Mezarlığı’nı ziyaret etmeye teşvik edilebilir.Her türlü uluslararası platformda ilkeli ve adaletten yana bir duruş sergilenerek, soykırım inkârında suç ortaklığı yapmaktan kaçınmaya dikkat edilebilir.

Sivil toplum düzeyinde: Sivil toplum kuruluşları, medya ve belediyeler gibi yapılar, resmi düzeyde yürütülen faaliyetlere destek olmak amacıylakamuoyunu bilgilendirici etkinlikler düzenleyebilir. Bosna Savaşı ve Srebrenica soykırımı ile ilgili yapılmış olan film, belgesel, dizi vb. yapımlara ve haberlere medyada daha çok yer verilerek, soykırımdan sağ kurtulanların ve soykırım uzmanlarının Srebrenica ile ilgili tecrübelerini dinleyicilere aktarmalarını temin amacıyla programlar düzenlenebilir, Srebrenica Anma Merkezi ile ortak faaliyetler organize edilebilir. Uluslar arası yapılarla iş birliğinin ön şartı olarak soykırımın tanınması öncelenerek, savaş suçlularının yargılanması ile ilgilenen yerel mahkemeler ve uluslararası kuruluşlara sözlü destekler sunulabilir.

Hepsinden önemlisi hakikatler titizlikle korunabilir. Hepimiz hakikati korumak, hatırlamak ve savunmakla mesulüz ve bağımsız Bosna-Hersek Devleti’nin mimarı ve ilk cumhurbaşkanı rahmetli Alija Izetbegović’in Müslüman Boşnak halka dediği gibi: “Savaşta büyük zulme uğradınız. Zalimleri affedip affetmemekte serbestsiniz. Ne yaparsanız yapın, ama soykırımı unutmayın. Çünkü unutulan soykırım tekrarlanır.”