ABD'nin yaptırım rejiminin öğrettikleri: Tehditle yaşamak

Dr. Necdet Özçelik/ Kapadokya Üniversitesi Öğretim Üyesi
9.12.2023

ABD bir süredir zaten Türkiye'ye yönelik ortaya koyduğu birincil yaptırım kararları ile ülkenin güvenlik-enerji-pazar bağımlılığı sendromuna karşı geliştirdiği hamleleri akamete uğratmaya çalışmaktaydı. Şimdilerde İsrail-Filistin çatışmasına karşı koyduğu duyarlı tavrın karşılığında Türkiye'nin yeni bir ikincil ABD yaptırım kararına muhatap olabileceği tartışılıyor.


ABD'nin yaptırım rejiminin öğrettikleri: Tehditle yaşamak

ABD Hazine Bakanlığının Terörizm ve Mali İstihbarattan Sorumlu Müsteşarı Brian Nelson 29 Kasım 2023'te Ankara'yı ziyaret ederek Türkiye'den Rusya'ya yapılan bazı teknolojik ihraç ürünleri ile Hamas'ın Türkiye'deki olası finansal faaliyetlerini işaret ederek çeşitli yaptırım tehditlerinde bulundu. Nelson buna bezer bir ziyareti geçtiğimiz Şubat ayında Türkiye ile birlikte Umman ve BAE'ye de yapmış, resmi muhatapları ve özel sektör temsilcileriyle yaptığı görüşmelerinde Rusya'ya yönelik ABD yaptırımlarının delinmemesi için bir takım bilgilendirmeler yapmış ve nihayetinde de yaptırım tehditlerinde bulunmuştu. Nelson'ın 29 Kasım'da yaptığı ziyaretin maksadı ve içeriği ilk ziyaretinden pek de farklı sayılmaz. Nelson'ın ikinci ziyaretinde yeni olan şey ise Hamas dosyası. Bir yılda iki defa Türkiye'yi ziyaret eden Brian'ın Türkiye'yi son yıllarda en çok ziyaret eden ABD'li yetkili olduğunu ifade etmek pek de abartı olmaz. Türkiye çevresinde devam eden ve potansiyel kriz ve çatışmalara yönelik ABD ile Türkiye'nin farklı yaklaşımları ve tehdit algıları nedeniyle ABD'nin negatif dış siyaset gündeminin yaptırım elçisi olan ABD Hazine Bakanlığının Terörizm ve Mali İstihbarattan Sorumlu Müsteşarı ve heyetinin 2024 yılında da sık sık Türkiye'yi ziyaret edeceğini bekleyebiliriz.

Türkiye içinde bulunduğu jeopolitik konumu itibariyle birçok kriz ve çatışmaya komşu olan bir çevre ülke durumundadır. Dolayısıyla, ABD'nin kriz/çatışma yönetimi için sıkça başvurduğu ikincil yaptırım kararlarının da odağında olan bir aktördür. Nükleer programından dolayı yaptırımların merkezinde İran'ın olmasına rağmen, Türkiye de ikincil (çevresel) yaptırım kuşağında yer almak durumunda kalmıştır. Ukrayna'daki savaştan dolayı yaptırımların odağında Rusya olmasına rağmen, jeopolitik marazların getirdiği sebeplerden dolayı ABD'nin çevresel yaptırım kuşağı içinde gösterilmiştir. Şimdilerde ise İsrail-Filistin çatışmasına karşı koyduğu duyarlı tavrın karşılığında Türkiye'nin yeni bir ikincil ABD yaptırım kararına muhatap olabileceği tartışılıyor. ABD bir süredir zaten Türkiye'ye yönelik ortaya koyduğu birincil yaptırım kararları ile ülkenin güvenlik-enerji-pazar bağımlılığı sendromuna karşı geliştirdiği hamleleri akamete uğratmaya çalışmaktaydı. Şimdilerde ise özellikle Rusya ve Hamas dosyaları ile ikincil yaptırım kararları alarak özel sektörleriyle birlikte Türkiye'yi finansal bağımlılık sendromuyla karşı karşıya bırakmaya çalışmaktadır.

Peki ABD ne istiyor?

ABD özellikle Rusya'nın silah üretiminde kullanabileceği kimyasal maddeler, mikroçipler ve diğer çift amaçlı (sivil/askeri) ürünlerin Türkiye üzerinden Rusya'ya aktarılmasını istemiyor. Bu kapsamda ABD, Türk şirketlerini hem sivil hem de askeri amaçlarla kullanılabilecek teknolojik ürünlerin Rusya'ya transferinden kaçınmalarını istiyor. Diğer taraftan, Türk Bankalarının da bu transferlerle ilgili para akışı yapmalarını arzu etmiyor.

ABD, özel şirketlerin ve devlet kurumlarının yaptırım kapsamında Rusya ile çalışmaya devam etmeleri hâlinde G7 pazarına olan erişimlerini kaybedebilecekleri tehdidinde bulunmaktadır. Bu kapsamda Nelson'un Şubat ayındaki Türkiye ziyaretinin ardından ABD Hazine Bakanlığı Rusya ile bağlantılı olarak bazı Türk şirket ya da şahıslarına yaptırım koydu. Yaptırım listesine alınan şirketlerden bazıları şu şekilde sıralandı:

Azint Elektronik Makina Gıda Ürünleri Tekstil Nakliyat İthalat İhracat Sanayi,

Basilev Lojistik Medikal Tarım Ticaret Ve Sanayi,

Bosphorus Gate Dış Ticaret Şirketi,

BSB Grup İnternet Ve Yapay Zeka Teknolojileri Şirketi,

Jacbac Teknoloji Dış Ticaret Şirketi,

Kuzey Lojistik Taşımacılık İthalat İhracat Ve Dış Ticaret Şirketi,

Smart Techno Group Dış Ticaret Ve Lojistik Şirketi.

ABD Hazine Bakanlığı heyetinin son Türkiye ziyaretinde Hamas'ın Türkiye'de çıkar sağlayacağı bağışlar, emlak komisyonları ve ekonomik/ticari faaliyetler gibi potansiyel fon kaynaklarının engellenmesi için bir çağrı yaptığı da koşulmaktadır. Benzer çağrıların ABD tarafından BAE'ye de yapıldığı bilinmektedir.

Türkiye'yi ilgilendiren taraf ise, bir taraftan Ukrayna için askeri destek ve arabuluculuk için yaptıklarının karşılığında Rusya ile sürdürülen ve içeriğinin askeri olup olmadığı dahi belli olmayan dış ticaret ilişkisinden dolayı ABD'nin yaptırımlarıyla karşı karşıya kalma riskidir. Diğer taraftan İsrail'in Gazze'deki işgal, soykırım ve yayılmacılık projesine karşı ortaya koyduğu insani yardım inisiyatifinden dolayı ayrı bir ABD yaptırımlarıyla karşı karşıya kalma riskidir. Rusya ile ticaret kapsamında yapılan her türlü ihracaat faaliyeti tıpkı diğer ülkelerle olduğu gibi 5201 Sayılı Kanun Gereğince "Kontrole Tâbi Tutulacak Harp Araç ve Gereçleri İle Silah, Mühimmat Ve Bunlara Ait Yedek Parçalar, Askerî Patlayıcı Maddeler, Bunlara Ait Teknolojilere İlişkin Liste" şeklinde Milli Savunma Bakanlığınca her yıl yayınlanmakta ve gerekli kurumlarca bu malzemelerin yurt dışına izinsiz çıkışı denetlenmektedir. MASAK, BDDK ve SPK zaten yasal olmayan her türlü para akışı ve fon varlığı üzerinde kontrol ve denetleme mekanizmasına sahiptir. Hamas'ın da Türkiye'de illegal bir fon yönetim mekanizması varsa, bu kurumlar tarafından zaten ortaya çıkartılır. ABD Hazine Bakanlığı heyeti Amerikan çıkarları perspektifinden teknik bir hazırlıkla Türkiye gelmiş olabilirler, ancak ortaya koydukları tutum bütünüyle siyasidir ve Türkiye'nin zaten işleyen kontrol ve denetim mekanizmalarının egemenlik alanına müdahaledir. Zira Türkiye'nin Rusya'ya hassas malzeme ihracatını ve Hamas'ın faaliyetlerini engellemeye yönelik, Türk bankalarının ABD doları finans piyasalarına erişimlerini sürdürmesi için koşul olarak öne sürmek siyasi bir dayatmadan başka bir şeyle ifade edilemez.

ABD'nin yaptırım ikilemi

ABD Hazine Bakanlığı heyetinin ziyareti son altı aylık süre içinde Türkiye-ABD ilişkilerinin ısınabileceğine dair ümitlerin yeşerdiği bir dönemi de geride bırakacağa benziyor. Bu ziyaretin TBMM'nin İsveç'in NATO üyeliği görüşmelerini ertelediği, ABD'nin F-16 savaş uçaklarının Türkiye'ye satışıyla ilgili tutumunu belirginleştirmediği, Türkiye'nin Batı kampı içeresinden alternatif savaş uçağı tedarikine girdiği bir süreçte gerçekleşmesi olması br rastlantı olmasa gerek. Öte yandan, Türkiye'nin Ekim ayından itibaren PKK/PYD'ye karşı ABD'ye rağmen Suriye ve Irak'ta geliştirdiği operasyonel özerkliğin de bu ziyarette bir rolü olduğunu ifade edebiliriz. Bütün bunlarla birlikte, Türkiye'nin İsrail-Filistin çatışmasının sona erdirilmesi için kalıcı ve kapsayıcı bir çözüm projesi ile uluslararası kamuoyunda oluşturmaya çalıştığı sinerji de ABD'nin Türkiye'ye karşı yeniden ikincil yaptırım tehdit dilini kullanmasına sebep olmuşa benziyor.

ABD'nin dış politikasında sıklıkla başvurduğu yatırım rejimi henüz etkinliğini yitirmese de rasyonalitesini çoktan terk etmiş realist okul uygulamaları arasında gösterilebilir. Hedef olarak seçtiği aktörlere bağımlılık sendromlarını hatırlatan bu uygulamalar devletlerin egemenlik alanları ile egemenlik alanları dışındaki etki ve ilgi alanlarındaki her türlü faaliyeti hedef alabildiği için etkisi bireyden topluma, özel sektörden devlete kadar kişi ve kuruluşları kolektif olarak hedef almaktadır. Mevcut dünya sistemi içindeki başat aktörler dışındakilere muarız oluşturmaktan başka bir işe yaramayan toptancı yaptırımlar hem uluslararası hukuk hem de uluslararası barış ve güvenlik için risk oluşturmakta hem de mağdur aktörleri alternatif dünya düzeni kurmaya zorlamaktadır.

@necdet4059