AB'nin enerji güvenliği sorunu derinleşiyor

Dr. Necmettin Acar / Mardin Artuklu Üniversitesi
17.09.2022

Bugün Rus nükleer enerji şirketi Rosatom küresel ölçekte kullanılan nükleer yakıtın üçte birini tek başına üretiyor. Dolayısıyla bugün doğalgaz kıtlığı yaşayan Avrupa ülkeleri nükleer santralleri devreye almaya başladıklarında ihtiyaç duydukları nükleer yakıtı temin etmek için başvuracakları piyasanın en büyük aktörü yine Rusya.


AB'nin enerji güvenliği sorunu derinleşiyor

Rusya-Ukrayna savaşı her ne kadar Doğu Avrupa cephesinde seyretse de savaşın sonuçları başta Avrupa olmak üzere tüm dünyada önemli ölçüde hissediliyor. Savaşın küresel gıda ve enerji güvenliğine yönelik ortaya çıkardığı tehdit, Rusya-Ukrayna savaşını Doğu Avrupa cephesinin çok ötesine taşıyan temel faktör.

Batı'nın Rus ekonomisini çökertmeye dönük yaptırımları sıkılaştırmasına ve cephede Rus ordusuna ağır kayıplar verdiren silah ve savunma sistemlerini cömertçe Ukrayna ordusunun emrine sunmasına Putin enerji silahıyla cevap üretiyor. Netice itibariyle kara kış arifesinde mesele sadece doğalgaz arz sorunu olmaktan çıkıp bütünüyle Avrupa'nın enerji güvenliği sorununa dönüşmeye başldı.

Bağımlılık ilişkilisinin dramatik sonuçları

Bugün genellikle Avrupa enerji güvenliği denildiğinde Avrupa'nın Rus doğalgazına yüzde kırka ulaşan bağımlılığı ön plana çıkıyor. Bu yaklaşım doğru olmakla birlikte bütün resmi yansıtma noktasında oldukça eksiktir. Çünkü bugün Avrupa ülkeleri sadece doğalgaz arzında değil kömür, petrol ve nükleer yakıt temininde de önemli ölçüde Rusya'ya bağımlıdırlar.

Putin Rusya'sı, Batı ülkelerinin "Terörle Mücadele", "Önleyici Savaş" ve Demokrasi İhracı" gibi yüksek maliyetli ve küresel ölçekte menfi sonuçlar doğuran bir politikaya yöneldiği 2000 sonrası dönemde pragmatik bir biçimde Rusya'nın küresel ekonomideki payını artırmaya ve Rusya'yı yeniden ayağa kaldırmaya yönelik politikalar geliştirdi. Bu süreçte Avrupa ülkeleri ile kurulan ve Avrupa aleyhine asimetrik bir bağımlılığa dönüşen enerji ticareti zamanla Rusya'nın küresel siyasetteki ağırlığını hissedilir derecede artırdı. 2008 yılındaki Gürcistan müdahalesiyle Putin Batı'nın nabzını yokladı. Rusya, Batı ülkelerinin Gürcistan krizi sonrası takip ettiği "yatıştırma" politikasından güç alarak 2014 yılında Kırım'ı ilhak etti ve nihayet bugün Ukrayna'nın önemli bir kısmını kontrol ediyor.

Rusya'nın küresel siyasetteki ağrılığının artmasıyla sonuçlanan bu süreçte Putin'in sahip olduğu en etkili silah enerji silahıdır ve bu silah sadece doğalgaz ihracatından ibaret te değildir. Bugün Rus nükleer enerji şirketi Rosatom küresel ölçekte kullanılan nükleer yakıtın 1/3'ünü tek başına üretiyor. Dolayısıyla bugün doğalgaz kıtlığı yaşayan Avrupa ülkeleri nükleer santralleri devreye almaya başladıklarında ihtiyaç duydukları nükleer yakıtı temin etmek için başvuracakları piyasanın en büyük aktörü Rusya'dır.

Kömürdeki durum daha da dramatiktir. AB ülkeleri toplam kömür ithalatının yüzde 45'ini, elektrik üretiminde kullanılan termal kömürün ise yüzde 70'ini Rusya'dan sağlıyorlar. Doğalgaz santrallerini kapatıp kömürle çalışan santralleri faaliyete geçirmek Avrupa'nın enerjide Rusya'ya olan bağımlılığını sonlandırmayacaktır. Her ne kadar Avrupa ülkeleri Ağustos 2022 tarihinde Rusya'dan kömür ithalatını tamamen yasaklasalar da Rus kömüründen boşalan arz açığını karşılayabilecekleri başka bir kaynak bulabilmek çok kolay olmayacaktır.

Rusya-Ukrayna savaşı öncesi Avrupa'nın petrol ihtiyacının yüzde 25'i Rusya'dan gelmekteydi. Bugün uygulanan yaptırımlar sayesinde Avrupa'ya Rus petrolünün girişi önemli ölçüde kısıtlanmış olsa da oluşan arz açığını karşılayabilmek kısa vadede sorunlara yol açacaktır. Nitekim Rus petrolüne uygulanan yaptırmalar sebebiyle oluşan arz açığı, petrol fiyatlarının küresel ölçekte önemli ölçüde yükselmesine yol açmıştır.

Genel olarak Avrupa'nın kömürde yüzde 45, doğalgazda yüzde 40, petrolde yüzde 25, nükleer yakıtta ise önemli ölçüde Rusya'ya bağımlı olduğunu görmekteyiz. Sayılan enerji kaynaklarından petrol hariç diğerlerinde Rusya'ya uygulanan yaptırımlar sebebiyle oluşan arz açığının kısa vadede kapanması kolay olmayacaktır.

Avrupa için alternatifler

Genel olarak Avrupa ülkelerinin oluşan bu enerji güvenliği sorununu yönetmek için sınırlı sayıda alternatifleri bulunmaktadır. Oluşan arz açığının alternatif kaynaklardan karşılanması bu çözüm yollarından ilkidir. Örneğin Katar ve ABD'den LNG ithalatının artırılması, Çin ve Kanada gibi ülkelerden kömür ithalatının artırılması ve Orta Doğu ülkelerinden petrol ithalatının artırılması. Enerji piyasalarının, piyasada oluşan yapısal sorunlar sebebiyle küresel ölçekte en büyük enerji tüketim merkezi olan Avrupa'da oluşan bu devasa enerji arz açığını kısa vadede ve uygun maliyetle karşılayabilmesi ise olanaksızdır. Dolayısıyla Avrupa için en ezandan bu kış zorlu geçecektir.

Avrupa'nın ikinci alternatifi enerjide fosil yakıt tüketiminden yenilenebilir enerjiye geçiştir. Uzun yıllardır planlanan bu geçiş sürecinin de kısa vadede gerçekleşmesi olanaksızdır. Her ne kadar bu alanda başta Avrupa olmak üzere küresel ölçekte baş döndürücü gelişmeler yaşansa da fosil yakıtları tamamen devre dışı bırakabilecek uygun maliyetli bir enerji kaynağı henüz elde edilmedi.

Rusya ile anlaşmak...

Üçüncü alternatif ise bir yolunu bulup Rusya ile anlaşmaktır. Yaklaşmakta olan kış ve ortaya çıkan ekonomik fatura Avrupa kamuoyunun karar vericiler üzerindeki baskısını artıracaktır. Geçmişte başta Avrupa olmak üzere batı ülkeleri Rusya'nın Gürcistan ve Kırım'a yönelik müdahaleleri karşısında başlangıçta çok sert tepki vermekle birlikte zamanla kabullenmişlerdi. Benzer bir yaklaşımın Ukrayna krizinde de sergilenmesi olasıdır.

Netice itibariyle Putin Rusya'sının bu savaşı uzun süre sürdürebilecek stratejik kaynaklara sahip olduğunu söyleyebiliriz. Dolayısıyla çatışmanın gidişatını ve sonucunu Avrupa ülkelerinin dayanıklılığı belirleyecektir.

[email protected]