Açıklayın biz de bilelim

Faruk Önalan / Yazar
5.05.2023

Talep ya da hedefleri net olarak bilinen HDP ile Millet İttifakı hangi ortak paydada buluştu? HDP Eş Genel Başkanı Sancar'ın da ifade ettiği "örtüşen hedefler" nelerdir, hangi başlıkları kapsamaktadır? Bu sorulara hala cevap verilmedi. Takınılan bu tutuma karşı seçmenin sandıkta ne yanıt vereceğinin ortaya çıkmasına ise sayılı günler kaldı...


Açıklayın biz de bilelim

14 Mayıs seçimlerine sayılı günler kala perde gerisinde şekillenen ittifaklar, yeni açıklamalarla netleşmiştir. "Altılı Masa" koalisyonunun cumhurbaşkanı adayı CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu'nun, 20 Mart'ta Türkiye Büyük Millet Meclisi'nde HDP'yi ziyaretinden kısa süre sonra HDP'nin de dahil olduğu Emek ve Özgürlük İttifakı Cumhurbaşkanı adayı çıkarmayacaklarını ilan etmiştir. Bu arada Emek ve Özgürlük İttifakı, Halkların Demokratik Partisi (HDP), Türkiye İşçi Partisi (TİP), Emek Partisi (EMEP), Emekçi Hareket Partisi (EHP), Toplumsal Özgürlük Partisi (TÖP), Yeşiller ve Sol Gelecek Partisi (Yeşil Sol Parti) ve Sosyalist Meclisler Federasyonu'nun (SMF) -ortak bir mutabakat çerçevesinde- bir araya gelmesi ile kurulmuştur.

Saflar belirginleşti

Kılıçdaroğlu'nun HDP ziyaretinden yaklaşık bir ay sonra İttifak, "14 Mayıs 2023'te yapılacak olan cumhurbaşkanlığı seçimlerinde Kemal Kılıçdaroğlu'nu destekleme kararımızı tüm kamuoyu ile paylaşıyoruz" açıklamasıyla safını belirginleştirmiştir. HDP Eş Genel Başkanı Mithat Sancar da "Kemal Kılıçdaroğlu ile hedeflerimiz örtüşüyor" diyerek desteklerini deklare etmiştir.

Anayasa Mahkemesinde henüz karara bağlanmayan "kapatma davası" belirsizliğini korurken HDP her ihtimale karşı, Yeşil Sol Parti listelerinden seçime girme kararı almıştır. Yeşil Sol'un Kılıçdaroğlu'nu destekleme kararının öne çıkan sebeplerinden bir tanesi "yerel yönetimler" başlığıdır. Seçim bildirgesinde söz konusu madde şu şekilde vurgulanmıştır: "Kuvvetler ayrılığının yerele doğru genişlediği, yerel yönetimlere yetki ve kaynak devrinin güvence altına alındığı, yerel yönetimler üzerinde merkezi vesayete son verildiği, yerel katılım mekanizmalarının işlediği güçlü bir yerel demokrasiyi inşa etmek için geliyoruz..." Bu noktada ön plana çıkan iki durum vardır. Birincisi yönetim şekli ikincisi yer altı kaynaklarıdır. CHP Grup Başkanvekili ve Sakarya Milletvekili Engin Özkoç, medya mensuplarına verdiği bir demeçte, HDP'nin ülkeyi 25 eyalete bölmek istediğini söylemişti. Özkoç, Parlamentoda gerçekleştirilen kapalı oturumlarda yapılan konuşmaların açıklanmasının suç olduğunu bildiğini buna rağmen HDP Grup Başkanvekilinin sözlerini kamuoyuna ayan edeceğini belirtmiştir. Bu doğrultuda ifşa ettiği konuşmalar son derece kritiktir. "HDP'nin Grup Başkanvekili çıkmış, orada demiştir ki, 'Biz Türkiye'nin 25 eyalete bölünmesini istiyoruz. Eyalet başkanlarının TBMM'ye gelmesini istiyoruz. Her eyaletin yeraltı zenginliğinin kendisine ait olmasını istiyoruz. Eyaletlerin özerklik hakkının saklı olmasını istiyoruz. Türkiye'de iki tane kurucu unsurun olmasını istiyoruz; birisi Türk kurucu unsuru, diğeri Kürt kurucu unsuru."

ABD ziyareti

DEAŞ saldırılarının yoğunluk kazandığı süreçte, Kuzey Irak bölgesinde bulunan Şengal/Sincar için özerklik, öz yönetim talebinde bulunulmuş hatta bu amaç doğrultusunda ABD'ye bir ziyaret gerçekleştirilmiştir. Washington'da "Demokratik Özerklik ve Öz Yönetim: Kürtlerin Deneyimi" başlıklı bir de konferansa düzenlenmiştir. Daha sonrasında Türkiye'de de "öz yönetim" çağrısı yapılmış ardından çukur/hendek olayları patlak vermiştir. 8 Ağustos 2015- 9 Mart 2016 tarihleri arasında, 793 güvenlik görevlisi şehit olmuş, 314 vatandaş hayatını kaybetmiş, 4 binin üzerinde güvenlik görevlisi ve 2 binden fazla vatandaş yaralanmıştır.

Kılıçdaroğlu, 2012 yılında sosyal medya platformu twitter üzerinden yapmış olduğu bir paylaşımda, "Biz Yerel Yönetim Özerklik Şartını bu ülkenin bütün belediyeleri için istiyoruz" ifadelerini kullanmıştır. Aynı sözleri ilerleyen dönemlerde de belirli aralıklarla tekrarlamıştır. "Avrupa Birliği Yerel Yönetimler Özerklik Şartını mutlaka getireceğiz." Aslında Türkiye Yerel Yönetimler Özerklik Şartı'nı 21 Kasım 1988 tarihinde imzalamıştır. 3 Ekim 1992 tarih ve 21364 sayılı Resmî Gazete 'de yayınlanan metinde yer alan 12. Madde içeriğindeki "seçenek" hakkına istinaden belirli maddeler onaylanmış (2.,3.,5. madde, 7. ve 8. maddelerin 1. ve 2. fıkraları, 4. maddenin 1 ilâ 5. fıkraları, 6. maddenin 2. fıkrası, 9. maddenin 1., 2., 3., 5. ve 8. fıkraları ve 10. maddenin 1. Fıkrası) diğerlerine ise çekince koyulmuştur. Kemal Kılıçdaroğlu ise bu çekincelerin tamamının kaldırılacağını vaat etmektedir. 12 Haziran 2011 seçim bildirgesini okurken de bunu açıkça belirtmiştir: "Avrupa Konseyi'nin yerel yönetimler şartındaki çekinceleri de kaldıracağız. Belediye gelirleri ve yerel yönetimlerle ilgili gelir yasaları çıkaracağız, böylece yerel yönetimleri güçlendirerek güçlü gelir kaynaklarına sahip olmalarını sağlayacağız." CHP İstanbul Milletvekili Yunus Emre de iktidara geldikleri takdirde yerel özerklik şartındaki çekinceleri derhal kaldıracaklarını vurgulamıştır. PKK/KCK elebaşı Cemil Bayık da aynı doğrultuda açıklamalar yapmıştır: "Avrupa'nın yerel yönetimde özerklik şartları var bunların olduğu gibi uygulanmasını istiyoruz."

'Petrolden pay istiyoruz'

Yeraltı kaynaklarından elde edilen gelirler konusunda HDP'den yetkili isimler sık sık çıkışlar, hamleler yapmaktadır. Diyarbakır eski Belediye Başkanı ve eski HDP milletvekili Gülten Kışanak, geçmiş yıllarda yapmış olduğu bir açıklamada petrolden pay istediklerini belirtmiştir. "Diyarbakır'da kaç petrol kuyusu var, ne kadar üretim yapılıyor, nereye gidiyor? Kesinlikle pay istiyoruz, yereldeki tüm enerji kaynaklarından, yeraltı, yerüstü zenginliklerinden, ekonomik varlıklardan, yerelin pay alması lazım." Ayrıca dönemin HDP Batman Milletvekili Ayla Akat Ata, petrol rezervlerinin olduğu bölgelerde petrolden elde edilen gelirlerden yerel yönetimlerin pay alması için TBMM Başkanlığı'na kanun teklifi sunmuştur.

'Kuru kuru helalleşme olmaz'

Bu arada Kılıçdaroğlu'nun 23 Kasım 2021 tarihinde partisinin grup toplantısında yapmış olduğu -geniş kapsamlı- "helalleşme" çağrısına cevap saatler sonra PKK/KCK elebaşlarından Mustafa Karasu'dan gelmiştir. "Gerçekten Kılıçdaroğlu iyi bir konuya değindi" diyen Karasu, "öz yönetim ve özerklik tanınacak. Biz helalleşmeye hazırız ama öyle kuru kuru helalleşme olmaz. Bu yapılmalıdır, böyle olacaksa helalleşmeye biz varız, helalleşebiliriz. Türkiye sınırları içerisinde özgür ve demokratik yaşamak istiyoruz" ifadelerini kullanmıştır.

Kılıçdaroğlu'nun adaylığı ortak paydasında birleşen Millet İttifakı-Emek ve Özgürlük İttifakı koalisyonuna terör örgütü PKK'nın sözde üst düzey yöneticilerinden, ardı ardına destek açıklamaları gelmektedir. Cemal kod adlı Murat Karayılan, Cuma kod adlı Cemil Bayık, Hüseyin Ali/Avareş kod adlı Mustafa Karasu, Abbas kod adlı Duran Kalkan, örgütün en karanlık isimlerinden Sabri Ok, Bese Hozat kod adlı Hülya Oran, kırmızı bülten ile aranan PKK'nın Avrupa yapılanmasının önde gelen ismi, eski DEP Milletvekili Remzi Kartal Cumhur İttifakı'nın yıkılması, Millet – Emek ve Özgürlük İttifakının kazanması için yoğun bir kampanya yürütmektedirler.

Eylemsizlik kararı

Ayrıca terör örgütü seçim gününe kadar "eylemsizlik" kararı almıştır. Belçika'da yaşayan Remzi Kartal'ın açıklamaları, terör örgütün stratejisini tam olarak gözler önüne sermektedir: "Emek ve Özgürlük İttifakı'nı temsil eden güçlerin Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde Kılıçdaroğlu'na oy vermeleri, tarihsel fırsatta istediğimiz gelişmeyi, yeni bir miladi yaratmak için önemli fırsattır. AK Parti ve MHP'nin çökertilmesi açısından Kılıçdaroğlu doğru bir tercihtir."

Üzerinde durulması gereken bir diğer konu, PKK sözde üst kadrosunun da sistem değişikliğine odaklanmasıdır. Bu doğrultuda Cemal kod adlı Karayılan'ın "14 Mayıs'ta yalnızca Cumhurbaşkanı değil, sistem seçilecektir" sözü dikkat çekicidir. HDP'nin önemli isimlerinden Sırrı Sakık'ın "biz bu sistemi değiştireceğiz. Bizim küçük hesaplarımız yok. Biz masada oturup bir bakanlık, vekillik veyahut da bir cumhurbaşkanı yardımcılığı değil, biz 100 yıllık cumhuriyeti değiştireceğiz" çıkışı da basite indirgenecek bir görüş değildir.

Tüm bu destek açıklamaların bir nevi sağlaması daha doğrusu izahatı HDP'li Filiz Koçali'den gelmiştir. PKK yayın organlarından "Medya Haber" kanalına konuşan Koçali dikkat çekici açıklamalarda bulunmuştur. "Muhalefetin de biraz rahat olması gerekiyor bu konuda. Bu suçmuş ya da kenardan destekmiş gibi algılanmaması lazım. Açık ve net durum var ortada. PKK/KCK'nın, Kılıçdaroğlu'na ve Yeşil Sol Parti'ye verdiği destek çok önemli."

HDP'nin duruşu, amacı ise Eş Genel Başkan Pervin Buldan'ın sözlerindedir: "Suriye'de elde edilen statü çok yakın zamanda Türkiye'de de Kürt halkının mücadelesiyle elde edilecektir. Kandil'deki dostlarımız, arkadaşlarımız, kardeşlerimiz, yoldaşlarımız Türkiye'ye gelmelidir. Türkiye'de siyaset yapmalıdır. Sayın Karayılan, Sayın Bayık, Sayın Ok, Sayın Ronahi Serhat, Sayın Sülbüs Peri. Bu insanlar dağlarda. Hakkarili gençler dağlarda. Hakkâri'nin çocukları dağlarda. Bu gençler, bu insanlar üçüncü aşamada gelip burada siyaset yapmalıdır."

Bugün geldiğimiz noktada sorulması gereken soru açıktır: Talep ya da hedefleri net olarak bilinen bir parti ile hangi ortak paydada buluşuldu? HDP Eş Genel Başkanı Sancar'ın da ifade ettiği "örtüşen hedefler" nelerdir, hangi başlıkları kapsamaktadır? Hülasa; onca net açıklama ve talep karşısında, Millet İttifakı kanadından kayda değer nitelikte bir cevap verilememiş, verilenler de cılız kalmıştır. Takınılan bu tutuma karşı seçmenin sandıkta ne yanıt vereceğinin ortaya çıkmasına ise sayılı günler kaldı...

[email protected]