Adam yine kazandı

Dr. Hülya Bulut / Yazar
19.05.2023

Biliyorsunuz; muhalefet temsilcilerinin kötü bir alışkanlığı, olgunlaşmamış bir kültürü, çocuksu bir tarafı, belki de kötü bir hastalığı var: "Doğruya doğru, eğriye eğri" diyememek. Kaybettiği seçimleri "biz kazandık" diyerek zor ve komik duruma düşmek.


Adam yine kazandı

Geçtiğimiz pazar günü birkaç açıdan önemli bir tarih olan 14 Mayıs'a denk geldi. 1923-1950 yıllarındaki tek parti dönemini takiben, Demokrat Parti'nin 1950 yılında açık ara kazandığı ve iktidara geldiği seçimler 14 Mayıs'taydı. Aynı zamanda Mayıs'ın ikinci Pazar günü olması sebebiyle Anneler Günü'ydü. Ve hiç kuşkusuz ki, en güncel olanı da cumhuriyetimizin 100. yılına denk gelen ve büyük önem atfedilen cumhurbaşkanlığı ve parlamento seçimlerinin de aynı tarihe denk gelmesiydi.

Bu yazıda seçim sonuçlarının demokrasimiz, ekonomimiz ve dış politikamız açısından nereye oturduğunu değerlendirmek istedim. Destekçilerini korkutarak ve başarısızlığını hep aynı "elektrik kesildi, oylar çalındı" sıkıcılığı ile yalan ve dolanla örtbas etmeye çalışan bir CHP ve onun kurduğu masa çevresine üşüşen muhalefet her şeyin kötü gideceğini, olaylar çıkacağını ve yer kürenin yarılacağını yaymaya çalışsa da Türkiye demokrasiyi ve seçimleri genel çerçevede fazlaca özümsemiş bir ülke. Eğitimli eğitimsiz, zengin fakir, genç yaşlı hemen herkes sandık demokrasisinin erdemini ve önemini kavramış durumda. O açıdan net olarak söyleyelim ki Türkiye 14 Mayıs seçimlerinde adeta bir bayram yaptı ve demokrasimiz daha da güçlendi.

Seçimlerin kazananı: Türkiye

Seçimleri öncelikle Türkiye kazandı. Bu tespit kesinlikle çok önemlidir. Tabii seçimlere katılan liderler, partiler, ittifaklar açısından baktığımızda ise; cumhurbaşkanlığı seçimlerini Erdoğan, parlamento seçimlerini AK Parti, ittifaklar arasındaki mücadeleyi de yine açık farkla Cumhur İttifakı kazandı. 21 yıllık iktidarın getirdiği doğal yorgunluğa, küresel pandemi ve Rusya-Ukrayna Savaşı'nın yıkıcılığına, küresel tedarik zinciri sorunları ve emtia fiyatlarının tırmanmasına, belki de dünyanın bugüne dek yaşadığı en büyük deprem afetine ve onun yarattığı 100 milyar doları aşan kamu yüküne rağmen evet "Adam Yine Kazandı!".

Biliyorsunuz; muhalefet temsilcilerinin kötü bir alışkanlığı, olgunlaşmamış bir kültürü, çocuksu bir tarafı, belki de kötü bir hastalığı var: "Doğruya doğru, eğriye eğri" diyememek! Fark yiyerek kaybettiği seçimleri "biz kazandık" diyerek zor ve komik duruma düşmek! O açıdan seçim sonuçlarına dair kendi yorumlarımı paylaşmadan önce yabancı medyanın ülkemizdeki seçimleri nasıl yorumladığına gelin hep birlikte göz atalım.

Seçimler ve yabancı basın

Alman Die Welt: "O kadar kahredici ki, Erdoğan ikinci tura favori olarak giriyor."

AFP: "Kılıçdaroğlu'nun oy oranı hayal kırıklığı yarattı."

AP: "Erdoğan ikinci turda avantajlı. Türk halkı 'bölünmüş bir hükümet' istemeyecektir."

WSJ: "Seçim sonuçlarının küresel etkisi olur."

CNBC: "Erdoğan kendisinden emin görünüyordu."

Yunan Protothema: "Erdoğan, kariyerinin en kritik seçim mücadelesi için gerekli sermayeye sahip olduğunu rakiplerinin yanı sıra uluslararası topluma da kanıtladı."

Alman Medyası/FAZ: "İkinci turda birçok seçmen, meclisteki çoğunluğu alamayan adaya oy vermek yerine istikrarı seçebilir."

İsviçre Medyası/NZZ: "Erdoğan, birçok anketin gösterdiğinden daha iyi bir sonuç aldı. Meclisteki sandalye dağılımı da Erdoğan'ın elini güçlendiriyor. Mecliste rahat bir çoğunluğa sahip.

Deneyimli bilgelik

Çok güzel bir söz var, bilirsiniz: "Kendi köyünden peygamber çıkmaz!" Yani sağduyulu birçok yazar çizer, düşünce insanı gibi bendeniz de seçimin olası sonuçlarına dair birçok yazı yazdık, söz söyledik ancak karşılığında sürekli ötekileştirildik. Erdoğan'ın tarihimizin son 100 yılında (Atatürk önemli bir askeri deha ve kurucu devlet adamıydı, bugün anladığımız manada bir siyasetçi değildi) gelmiş geçmiş en başarılı siyasetçi olduğunu ifade ettik ama anlaşılamadık, zaman zaman eleştirildik.

Artık gerçekçi olma zamanı çünkü hemen her seviyede siyasi deneyim toplamış, mahalleden ilçeye, il teşkilatından belediyeye, başbakanlıktan halkın seçtiği cumhurbaşkanlığına kadar neredeyse her önemli görevi genç yaşlarda deneyimlemiş bir siyasi dehamız var. Aslında bir siyaset bilgesi ve uluslararası arenada yüksek karşılığı olan bir lidere sahibiz.

Son 21 yıl boyunca kesintisiz liderlik ve girdiği her seçimi fark atarak kazanması çok önemli bir külliyat aslında. Koşup terlemeyi, ekip kurmayı ve ekipteki herkesi daha çok terletmeyi bilen, sahanın dilini konuşabilen, hemen her kesimle ve her seviyeden insanla, projeyle, yetenekle diyaloğunu koruyabilen, içeride ve dışarıda her daim gündem belirleyebilen ve herkesin önünde koşabilen bir rekortmen ile karşı karşıyayız.

Kimse Türkiye'yi dur-du-ra-ma-ya-cak!

Samimi olalım; Kılıçdaroğlu'nun dışlayamadığı terör örgütleri, Batılı emperyalistler, kendi toplumunun çıkarını önceleyen Avrupa ve ABD'nin medya kuruluşları, Washington ve Londra gibi darbeci siyaset odakları, NATO'nun Gladyosu, George Soros ve benzeri ne menem finans olduğu belli olmayan fonlar veya sermaye grupları Türkiye'yi dur-du-ra-ma-ya-cak!

Erdoğan 14 Mayıs seçimlerinde sadece muhalefetle bir güreşe durmadı; gerçek anlamda şer odaklarıyla, FETÖ ve PKK ile, küreselci baronlarla, Türkiye düşmanı ülkelerle, bölücülerle, Türkiye'nin bağımsızlığına ve yükselişine karşı çıkan ve mayın döşeyen bütün kesimlerle hesaplaştı ve kapıştı. Hem de az sayıdaki milli ve yerli unsurla.

Söylediğinin arkasında duran, vefayı erdem olarak gören, saklı gizli gündemi olmayan, vatandaşına hizmeti birinci önceliği olarak yeniden konumlanan devlet mekanizmasını oluşturan, aileyi ve değerlerimizi savunan, sözünün eri, gerçek anlamda halkçı, hatta bence solcu bir lider Erdoğan. Yoksa gerçekten hiçbir siyasi aktör 21 yıl boyunca girdiği her seçimde adeta "kazanma makinesi" gibi üst üste kazanabilir, siyasi rakiplerine fark atabilir mi? Yaklaşık 15-16 milyonun etkilendiği deprem bölgesinde yüksek oyunu koruyup artırabilir mi?

15 Temmuz gecesi muhalif kesimler "yurtdışına kaçar" diye biraz da kendi zihniyetinden okuma yaparken, Erdoğan'ın darbenin en sıcak ve yoğun saatlerinde İstanbul'a inmesi onun her koşulda milliliğini tespit etmeye yetmez mi? Hatta şu geçtiğimiz seçimlerde açık ara önde giderken, muhalefetin "kazandık" çığlıklarından bile rahatsız olmaksızın seçimin sonunu bekleyerek Balkon Konuşması'nda halka teşekkür etmesi onun demokrasi inancını göstermeye yetmez mi?

Erdoğan'ın tek rakibi var

Erdoğan düşmanı cepheler kusura bakmasın sakın! 28 Mayıs seçimlerinde Erdoğan rahat seçilir... Çünkü toplum Erdoğan'da kendisini görüyor... Çocuğunun geleceğini görüyor... Onu ne Adnan Menderes gibi idam sehpasına teslim eder, ne de Özal gibi öldürülmesine göz yumar... Kılıçdaroğlu'nun CHP listelerinin önemli sıralarında FETÖ'cülere ve toplamı yüzde 1 bile yapmayan dört partiye nasıl kendi partilisinin hakkını gasp ettirdiğini, 40'a yakın milletvekilliği verdiğini, "300 milyar dolar buldum" safsatasıyla toplumla dalga geçtiğini, HDP ve PKK'ya teslim olduğunu not eden Anadolu feraseti ve irfanı Erdoğan'ı yine kucaklayacaktır. Çünkü esas olan Türk milletinin ve vatanının güvenliği, refahı ve milli çıkarıdır.

Cumhur İttifakı milletvekili sayısı 322. Millet ittifakınınki ise 213. Erdoğan öyle bir lider ki, yedi düvel bir araya geldi yenemedi. Cumhurbaşkanlığı seçiminde ise Erdoğan, kendisiyle, kendi koyduğu yüzde 50 barajıyla yarışıyor. Erdoğan öyle bir lider ki... Artık Erdoğan'ın sadece tek bir rakibi var. O da bir dünya lideri olan Recep Tayyip Erdoğan'dan başkası değil.

[email protected]