Adnan Oktar-İsrail ilişkisi bağlamında Nuhilik

Doç. Dr. Eldar Hasanoğlu İzmir Katip Çelebi Üniversitesi
28.07.2018

Son günlerde yaşanan gelişmeler, dikkatleri Adnan Oktar’ın yurtdışı bağlantılarına çevirdi. Neredeyse dünyanın her ülkesine erişmiş olan bu geniş ağı tüm boyutlarıyla kapsamak çok kolay olmayacaktır.


Adnan Oktar-İsrail ilişkisi bağlamında Nuhilik

Oktar’ın sıcak ilişki içerisinde olduğu ülkelerden biri de İsrail’dir. Oktar’ın İsrailli din adamları ve devlet yöneticileri ile buluşmaları, herkesin kolayca ulaşabileceği bir bilgidir. Türk toplumu tarafından pek bilinmeyen olgu, Oktar’ın yakın geçmişte ortaya çıkan Nuhilik akımının Türkiye’deki partneri olmasıdır. Dünyada Nuhilik akımının tebliğini vazife edinen İsrail’deki Nuhoğulları Divanı kurumundan bir heyetin 30 Haziran 2009’da Oktar’ı ziyaret etmesiyle bu ilişkiler resmi olarak başlamış, belli aralıklarla (aylık) düzenli olarak görüşmeler devam etmiştir.

Nuhilik nedir?

Nuhilik, XX. yüzyılda Yahudilik bağlamında gündeme gelen ve Nuh Kanunları diye bilinen yedi hükme uymayı esas kabul eden bir akımdır. Bu akıma mensup olanlar Nuhi diye adlandırılır. Yahudi temel kaynaklarında Nuhiler “dünyanın dürüst insanları”, “doğrular, hak yolda olanlar” gibi isimlerle nitelenmiştir. Tarih içerisinde bu niteleme Yahudilere arka çıkan, onları koruyup kollayanlar için bir övgü olarak da kullanılmıştır. Yahudiliğe göre uhrevi kurtuluş için insanların Yahudi olmasına gerek yoktur. Bir insan Nuhi olarak cennete gidebilir. Bu inanış, “dünyanın dürüst insanlarının gelecek dünyada nasipleri vardır” kuralıyla ifade edilir. Nuhiler, Yahudi olmadıkları halde ilahi hükümleri kabul etmeleri dolayısıyla ilahi kurtuluşa ererler. Ancak Tanrı katında Nuhilerin derecesinin Yahudilerden daha düşük olduğu ve bunun ahirette de böyle olacağı varsayılır.

Nuhilik tektanrıcılığı esas alır. Bu akımın doktrinleri belli evrensel ahlaki ilkeler olup Yahudi kaynaklarında “Nuhoğulları’nın yedi hükmü” şeklinde geçer. Bu hükümler altı yasak ve bir emirden oluşmaktadır: “Tanrıya şirk koşmamak; Tanrıya karşı gelmemek; kan dökmemek; çalmamak; cinsel ahlaksızlık yapmamak; canlıyken hayvanın etini kesip yememek; adli kurumlar oluşturmak”. Bu yedi hükmün ötesinde Nuhilik mensubuna bir yükümlülük yüklemez. Ancak Yahudi din bilginleri gerekli gördükleri kurallarla Nuhileri sorumlu tutabilirler. Yine Nuhiliğin belli bir ibadet biçimi de bulunmamaktadır.

Nuhilik, etnik odaklı bir din anlayışına sahip olan Yahudiliğin evrenselci ve dışarıya açık yüzüdür. Yahudilik beşeriyeti Yahudiler ve ötekiler olmak üzere ikiye ayırır. Ötekiler de ikiye ayrılır. Nuh Kanunları’nı kabul edenler Nuhi görülüp makbul sayılırken geriye kalanlar reddedilmektedir. Yahudiliğe göre bu yedi hüküm Hz. Âdem’den itibaren herkese hitap etmekteydi. Sina Dağı’nda Tanrı Hz. Musa’ya vahyedip İsrailoğulları’yla ahitleşince Yahudiler diğerlerinden ayrılmış, Nuhilik böylece geri kalan insanları ifade eder olmuştur. Netice itibariyle, Yahudiliğe göre herkesin Nuhi olması gerekir ve bu yüzden Nuhilik Yahudi misyonerliği sayılabilir.

Akımın dayanakları

Nuhilik, bir insanın Yahudi egemenliğini kabullenmesini temel alır. Kişinin Nuhi sayılması için mutlaka din eğitimli üç Yahudi huzurunda bu doktrinleri kabul ettiğini beyan etmesi şarttır. Bu anlamda, Nuhilik statüsü kişinin Yahudiliğe itaatinin ikrarına dayanır. Dolayısıyla bu hükümleri benimseyen Müslümanlar veya diğer din mensupları Nuhi sayılmazlar. Nuhilik “Yahudi erkine itaat” fikri arka planından hareketle kurgulanan bir akım olduğu için Yahudi kaynaklarında Mesihi çağla ilişkilendirilmiş ve Mesih gelip dünyaya hükmettiği zaman Yahudi inancından olmayanların Nuhi olacakları, Nuhi olmayanların ise yok edilecekleri ifade edilmiştir.Nuhilik akımı, ismini Hz. Nuh’tan (a.s.) almaktadır. Yahudiliğin kutsal kitabı Tevrat’a göre insanlığın ikinci atası olan Hz. Nuh (a.s.) zamanında insanlar ilahi ceza olan Tufan ile yok edilmişler...

İnsan soyunun devamı Hz. Nuh ve üç oğlu ile sağlanmıştır. Tufandan sonra Tanrı Hz. Nuh’a yasalar vermiştir. Nuh Kanunları ismi de buradan gelmektedir. Nuh Kanunları, bir kavram olarak Yahudi kutsal kitabında geçmez. Tevrat’ın Tekvin babında Tanrı’nın Hz. Nuh’a “kan dökme” ve “kanlı et yeme” şeklinde iki yasağından bahsedilir. Tevrat’ta münferiden yer alan bu iki hüküm, Nuh Kanunları adlı hükümler mecmuasında da yer almaktadır. Bir müessese olarak Nuh Kanunları’na ilişkin bilgiler ise Yahudi geleneğine dayanır. Bu kavramdan, en erken M.S. III. yüzyılda derlenen ve ikinci dereceli bilgileri içeren Tosefta adlı kaynakta ve Yahudi kutsal metinlerinin tefsiri Talmud’da bahsedilir.

“Nuhoğulları’nın yedi hükmü” erken dönem Yahudi kaynaklarında sistemli bir şekilde yer almamıştır. Bazı kaynaklar bu hükümleri eksik vermiş, bazıları farklı hükümlerle becayiş yapmış, bazıları ise yedi hüküm yerine otuz hükümden bahsetmiş ama bu hükümleri saymamıştır. İlaveten, bu kavramı anlatırken bazı kaynaklar Nuh Kanunları’nın geçmiş dönemlerde uyulan hükümler olduğunu söyleyerek bunlardan tarihi bir bilgi olarak bahsetmişlerdir. Bazı kaynaklar ise bu kavramın ileride, Mesih geldiği zaman Yahudi olmayanların uymaları gereken kurallar olarak nitelemişlerdir. Bu görüş farklılığı sonraki kaynaklara da yansımıştır. Dolayısıyla Nuh Kanunları’nın içeriği hususunda erken dönem kaynaklarında netlik olduğu söylenemez. Ortaçağın en önemli Yahudi âlimlerinden Musa b. Meymun (Ö. 1204), Mişne Tora adlı Yahudi Hukuku külliyatında Nuh Kanunları’ndan bahsederken yukarıdaki hükümleri saydığı için bu bilgi yaygınlık kazanmış ve klasikleşmiştir.

Nuhilik akımın gelişimi

Nuhilik, XX. yüzyılda ortaya çıkmıştır. Bu akımın ortaya çıkması ve gelişmesi, Yahudiler ve Hıristiyanlar tarafından iki doğrultuda gerçekleşmiştir. Yahudiler açısından Nuhilik, gerçek inancın insanlığa tebliği ve Yahudilerin dünya halkları için ışık olması gibi teolojik argümanlara dayanan bir gerekliliktir. Bundan başka, elbette Antisemitizm’e karşı mücadele, sempati kazanma, Yahudi imajını düzeltme gibi sonuçlar da hedeflenmiştir. Hıristiyanlar açısından ise Nuhilik, gerçek inancın arayışı neticesinde varılan sonuç olarak tezahür etmiştir.

Asırlar boyunca Nuh Kanunları sadece literatürde kalmış, pratiğe yansımamıştır. XVII. yüzyılda Avrupa’da tabii hukuk tartışmaları gündeme geldiğinde Nuh Kanunları, Hollandalı düşünür Hugo Grotius ve İngiliz hukukçu John Selden tarafından başvuru kaynağı olarak gösterilmiştir. Ancak bu akademik ilgi konuyu pratiğe taşımamıştır. XVIII. yüzyılda Nuh Kanunları ile Masonluk arasında ilişki kurulmuştur. Genelde İskoç Riti derecelerine atıfla, bazı yazarlar Masonları Nuhiler olarak nitelemişlerdir. Masonluğun talimatnamesi Anderson Constitution adlı eserin 1736’da yayımlanan ikinci baskısında “Bir Mason, gerçek bir Nuhi olarak, ahlaki kanuna uymalıdır” ifadesiyle Nuh Kanunları Masonluğun doktrinleri olarak gösterilmiştir. Masonluk üzerine çalışmalarıyla ünlü Mason Albert G. Mackey (Ö. 1881) Masonluğun Tarihi adlı çalışmasında Nuh Kanunları’nı “Kadim Kardeşliğimizin yasaları” diye nitelemiştir.

XIX. yüzyılın sonlarına doğru, Fransız Hıristiyan Aime Palliere (Ö. 1949) Yahudiliğe meylederek bu hususta İtalyalı din bilgini R. Eliyahu Benamozegh (Ö. 1900) ile mektuplaşmıştır. (Bu sıralarda, Dreyfus Olayı nedeniyle Antisemitizm ve Siyonizm Fransa’da zirve noktalarını yaşamaktaydı.) Benamozegh’in Nuhi olma telkiniyle Palliere Yahudiliğe girmekten vazgeçmiş, onun ölümünden kısa süre sonra Nuhiliği benimsemiştir. Hayatının sonraki yıllarında Palliere ateşli bir Siyonist olmuş, 1926-1935 arasında Fransa’da Yahudi gençleri örgütleyen Yahudi Gençleri Evrensel Birliği (UUJJ) kurumuna başkanlık yapmıştır. Bu sırada onun ve Benamozegh’in Nuhilik üzerine yazdığı kitaplar tekrar basılmakta ve diğer dillere tercüme edilmekteydi. 1937’de Alman R. Philip Biberfeld’in Frankfurt’ta Nuh Kanunları üzerine çalışması ve makaleleri yayımlanmıştır. (Bu sıralarda, İsrailoğulları düzenli göç dalgalarıyla Filistin topraklarında toplanmaktaydı.) Ne var ki II. Dünya Savaşı öncesinde Nuhilik yayın bazında gündemde olsa da sosyal bir akıma dönüşmemiştir.

Hıristiyan dünyadaki heyecan

1948’de İsrail devletinin kurulmasıyla Nuhilik pratik bir çözüm vasıtası olarak gündeme gelmiştir. İsrail’in Yahudi olmayan vatandaşlarının statüsünün belirlenmesinde takip edilecek yöntem, nitekim yeni kurulan devlet için olumlu imaj oluşturma ihtiyacı, Yahudi geleneğinde var olan ama unutulan bu doktrini gündeme taşımıştır. Din adamları vaazlarında artık düzenli olarak Nuhilik’ten bahsetmeye başlamışlardır. İlaveten, İsrail’in kurulması ve ardından bölge devletleriyle girdiği savaşlarda üstünlüğü, 1967’de Kudüs’teki kazanımları gibi gelişmeler Hıristiyan dünyasında Mesih döneminin yetiştiği heyecanını doğurmuştur. Bu heyecan, bazılarının Yahudiliğe meyletmesine sebep olmuş, fakat Yahudi din bilginleri onları Nuhi inanca yönlendirmiş ve bu da neticede Nuhiliğin bir akıma dönüşmesine sebep olmuştur.

XX. yüzyılın son çeyreğinden itibaren Yahudi ilim adamlarının Nuh Kanunları ve Nuhilik üzerine ilmi çalışmaları artmış ve konu hakkında sempozyumlar düzenlenmiş, mesele popülerleşmiştir. İlk Nuhi Kongresi 1990’da Fort Worth/Texas’da düzenlendiğinde, ABD’de 22 eyaletten Nuhî olan veya olmak isteyen 357 kişi burada hazır bulunmuştur. Kudüs’te ilk Nuhi Kongresi ise 1993’ün sonbaharında toplanmıştır.

Nuh Kanunları dünyanın büyük devletleri tarafından desteklenmektedir. 1980’lerin başlarından itibaren Habad lideri Schneerson’un bu konuda R. Reigan ile mektuplaştığı bilinmektedir. R. Reigan (1982’de) ve G. Bush (1989’da), Nuh Kanunları’nı moral değerlerin temeli diye nitelemiş ve bu düşüncenin tüm yeryüzünde yayılması gerektiğini vurgulamışlardır. Nuh Kanunları 1987’de ABD ordusu vaaz programı müfredatında yer almıştır. 2014 yılında Avrupa Birliği başkanı H.V. Rompuy da Nuh Kanunları’nın yaygınlaştırılması gerektiği açıklamasında bulunmuştur.

2005’te İsrail’de Nuhoğlullları Divanı tesis edilmiştir. Bu kurum Nuhîler’in muamelatla ilgili sorularına cevap vermek için kurulmuştur; kurum aynı zamanda Nuhiliği tebliğ ve koordine etmekte, Nuhiler için ilmihal ve dua kitapları hazırlatmakta ve yayımlamaktadır. Nuhîlik akımının ana merkezi konumunda olan Nuhoğulları Divanı, dünya ölçeğinde yıllık toplantılar düzenlemekte, dünyanın çeşitli ülkelerinde farklı din mensuplarıyla da diyalog faaliyetleri yürütmektedir. Nuhîlik akımı günümüzde organize bir durumdadır. İnternet üzerinden iletişim bu akımın topluma yönelik en yaygın bilgilendirme vasıtasıdır.

[email protected]