Afrika'yı Afrika'nın elinden çalmadan, onu sömürmeden, onunla birlikte zenginleşmek ve onu büyütmek mümkün. Onlar, Türklerin vicdanına ve merhametine güveniyor. Ne büyük bir hazinedir bu! Türkiye oralara daha kararlılıkla gitmeli. Türkiye gitmezse yeni vahşi kapitalizmin temsilcisi Çin ve onun acımasız zulmü Afrika'nın kara talihi olmaya devam edecek.
Satı Arık / Ak Parti Kadın Kolları MKYK üyesi - Dış ilişkiler Başkan Yrd., Cojep International Uluslararası İlişkiler Genel Koordinatörü
Kongo Demokratik Cumhuriyeti yolculuğu yorucu, pahalı ve zahmetli bir hazırlıktan sonra başladı. Öncelikli olarak yerel hastalıklara karşı aşı olunması ve vize alınması gerekiyordu. Bir de buna pandemiden dolayı yapılması gerekli olan PCR testi ve sair belgeler eklenince yolculuk daha başlamadan yorgunluk baş gösterdi. Afrika'ya gideceğimizi paylaştığımız dostlarımız da pandemi döneminde bu yolculuğun hele Afrika'ya gitmenin çok sıkıntılı olacağı söyledi. Biz bu zorlukları aşarak Cojep International Genel Başkanımız Ali Gedikoğlu ve Genel Sekreterimiz Celil Yılmaz ile birlikte Kongo Demokratik Cumhuriyeti, Kinşasa Havaalanına indiğimizde ilk büyük sürprizimizle karşılaştık. Uçaktan indikten sonra tüm yolcularla birlikte depoyu andıran bir yere doldurulduk ve Covid-19 testine tabi tutulduk. Çünkü geldiğimiz ülkelerden aldığınız PCR testi kabul edilmiyordu. Pasaport işlemlerimiz yapıldıktan sonra bizi karşılayan Cojep Afrika Koordinatörümüz Avukat Georges Kalonji ile birlikte Kinşasa'ya doğru yola çıktık. Kinşasa'nın kalbine doğru uzanan yolun sağında ve solunda gördüklerimize inanamıyorduk... Dehşet verici bir insan sefaleti ile karşı karşıya kalmıştık! Kesintisiz çöp yığınları ve onların üzerinde yaşamlarını sürdüren insanlar! Asla abartmıyorum; insanlar çimenlerin, caddelerin üzerinde yaşıyormuş rahatlığı içerisinde çöp yığınlarının üzerinde inanılmaz bir pis koku ile yaşıyorlar, alışveriş yapıyorlar, tezgah açıyorlar, çocuklarıyla eğleniyorlardı... Hayretler içerisindeydik, dilimiz tutulmuştu, öylece izliyorduk...
Hasarsız araba yok
Şehrin merkezine doğru ilerledikçe kalabalıklar artıyor sefalet daha da ağırlaşıyordu. Ülkede yol yoktu, trafik inanılmaz bir keşmekeşlik içerisindeydi. Kalacağımız tesise yerleştiğimizde diğer süprizlerle karşılaşmaya başladık. Çünkü elektrikler kesikti ve sular akmıyordu... Bu olayın Kinşasa'da hayatın akışı içerisinde normal bir şey olduğunu öğrendik. Yol boyunca gördüklerimizi merak içinde ve onu incitmeden mihmandarımız Georges'a soruyorduk. Ondan, Kongo Demokratik Cumhuriyeti'nde ortalama insan ömrünün 45 yaş olduğunu, ülkenin en büyük sorununun ulaşım olduğunu ve ülkede gelişmiş caddeler, bulvarlar, otobanlar olmadığını öğrendik. Yollar o kadar kötü durumda ki insanlar arabaları ile bir yerlere yetişebilmek için trafikte birbirlerine vurarak ilerliyorlar. Hiç hasarsız araba görmedik desem yalan olmaz. Bunlara ek olarak tabii ki temiz su ve temiz bir şehir yok. Örneğin biz hiç çöp toplama aracı ve çöp bidonları görmedik. Uzun yıllar Belçika'nın sömürgesinde kalmış ülkenin bu içler acısı durumunu görünce Batı emperyalizmine ve Batı sömürgeciliğe karşı nefretimiz bir kat daha arttı. Unutmayalım, Kinşasa, Kongo Demokratik Cumhuriyeti'nin başkenti ve kalbi!
Bir damla su için...
Kongo Demokratik Cumhuriyeti'ne gelmemizin başlıca üç temel nedeni vardı. Yeni kurulan Cojep Afrika yönetimizle tanışmak ve açılışını yapmak, Cojep Humanitaire (insani yardım) adına iki adet su kuyusu açmak ve Dünya Sivil Dayanışma Forumu Afrika/Kongo Programı için resmi görüşmelerde bulunmak. Öncelikli olarak su kuyularını açmak için Kinşasa'nın iki farklı banliyösüne gittik ve su kuyularının açılışını gerçekleştirdik. İnanılmaz bir sefaletin dalga dalga, sokak sokak, ev ev nasıl yayıldığına şahit olduk. Hayatlarında ilk kez musluk gören Afrikalı çocuklar, akan coşkulu suya heyecanla koştular. İnsanın ruhuna, vicdanına dokunan bu anlar, bana sadece "İnsanlık nerede?" sorusunu sordurdu. Bir damla su için bu çocukların sevinci ne kadar adildi? Bu çocukların gelecekten ne beklentisi olabilirdi ki? Nasıl bir karanlık bir kuyu içinde yaşıyorlar diye düşündüm.
Forumun resmi görüşmelerine ilk önce Turizm Bakanı ile başladık. Sayın Bakan bizi çok sıcak karşıladı. Özellikle Sayın Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan'ın Afrika'ya sahip çıkan politikalarından övgüyle bahsetti. Ancak kendisinin bütün Afrika ülkelerini ziyaret etmesine rağmen Kongo Demokratik Cumhuriyeti'ne gelmediğini dile getirerek onu Kongo'ya davet etti. Dünya Sivil Dayanışma Forumu Afrika projemizi sahiplendi ve Türk girişimcileri Afrika'ya davet etti.
İkinci durağımız Gençlik Bakanlığıydı. Sayın Bakan ve ekibi bizi çok sıcak karşıladı, projemizi dinlediler. Bakan, Dünya Sivil Dayanışma Forumu Afrika projesinin Kinşasa'da gerçekleştirilmesi için elinden geleni yapacağının sözünü verdi. Türkiye ile ilişkilerin geliştirilmesi için bu tür projelerin çok kıymetli olduğuna değindi.
Üçüncü randevumuz Devlet Bakanı ile gerçekleşti. Sayın Bakan bizim açtığımız su kuyuları ve sürdürülebilir kalkınma modelimiz üzerine durdu. Kalıcı ve sürdürülebilir ilişkileri önemsediklerini söyledi. Bu açılardan Cojep projelerini ve önerilerini çok önemsediklerini ve destekleyeceklerini belirtti.
Kapımız Fransa'ya kapalı
Ekibimizle Kongo'nun önemli sivil toplum örgütlerinden birisi ve 250 üye derneği olan bir kadın federasyonu ve onların idarecileri ile bir toplantı gerçekleştirdik. Çok verimli bir toplantı oldu. Toplantının soru-cevap bölümünde orta yaşın üzerinde bir hanımefendi ayağa kalkarak, "Fransa'dan geldiğinizi söylüyorsunuz, bir Fransız derneği iseniz kapımız size kapalı ama Türkiye adına, Türkler adına geldiyseniz başımızın üstünde yeriniz var ve sizinle çalışmaya her türlü hazırız" diyerek tepki verdi. Bu düşündürücü bir tepkiydi...
Güvenlik gündemi
Bu arada Büyükelçiliğimizi ziyaret ederek Büyükelçilik müsteşarımızla da görüştük. Ayrıca Maarif Vakfı Müdürümüz ile de temasta bulunduk. Her iki görüşmemizin ortak gündemi güvenlikti. Bizi cesaretlendiren teşvik eden bir yaklaşımdan uzak geçti görüşmeler. Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan'ın, Türkiye'nin, Afrika'nın en büyük ekonomilerinden biri olması için mücadele ettiği bir dönemde, temsilciliklerimizin sadece güvenlikçi yaklaşımları bizlerde hayal kırıklığı yarattı.
Temsilciliklerimiz buralara gelen yatırımcıları, insani yardım STK'larını cesaretlendirmeli, teşvik etmeli diye düşünüyoruz. Bu konuyu özellikle not etmek istedim.
Sahnede İsrail bayrağı
Gözlemlerimi ve izlenimlerimi yavaş yavaş tamamlarken birkaç konuya daha dikkatinizi çekmek isterim.
Kinşasa şehir merkezinde ve hatta banliyölerinde büyük kapalı stadyumlar ya da büyük salonlar gördük. Biraz araştırınca buraların Evanjelik tarikatına ait olduğunu öğrendik. Rock konserlerini andıran bir sahne ve ışıklar!.. Sahnelerde bulunan Kongo bayrağı, İsrail bayrağı ve çılgınca eğlenen, bağırıp çağıran insanlar! Açlığın, sefaletin ve çaresizliğin girdabında bir halk buralarda tekrar uyuşturuluyor izlenimini aldık. İsrail bayrağının sahnede durma sebebi ise, bu devasa ortamların finansmanını İsrail'in sağlamasıymış...
Sefalet diz boyu demiştik. Tam Kongo'dan ayırlıcağımız gün kaldığımız binanın hizmetlerini gören 30-35 yaşlarında, gözlerinin içinde yorgunluğun, çaresizliğin ve fakirliğin tüm tonlarını barındıran gence "Nerelisin? Kaç çocuğun var?" diye sorduk. Başkente 350 kilometre uzaklıktan geldiğini, üç çocuk sahibi olduğunu ve burada aylık 25 dolara çalıştığını söyledi. Gözyaşlarımıza hakim olamadık artık. Nasıl bir haksızlıktır bu! Vahşi kapitalizm Afrikalıları acımasızca sömürmeye devam ediyor. Görevde olan Cumhurbaşkanı sayesinde daha henüz ilkokul eğitimi ülkede ücretsiz olmuş. Ortalama eğitim oranı yüzde 15'lerde kalan bu ülkede istihdam sıfır! Kendi kendime "Gençler bu ülke de ne hayal kurabilir ki?" diye sorarak hüzünlendim.
Afrika kendine uzanacak adalet ve merhamet elini, medeniyetini bekliyor. O medeniyete aç. O medeniyetin temsilci Türkiye. Bu sebeple Türkiye oralara daha kararlılıkla gitmeli. Türkiye gitmezse yeni vahşi kapitalizmin temsilcisi Çin ve onun acımasız zulmü Afrika'nın kara talihi olmaya devam edecek. Çinliler şimdiden yerleşmeye başlamış oralara.
Afrika her şeye aç ve bakir. Yatırıma aç, işbirliğine aç, ortaklıklara aç... Güvenlik riskleri olmakla birlikte, aynı zamanda çok büyük fırsatların da olduğu bir coğrafya burası. 10 ay yağmuru olan, çok bereketli, yeşil toprakları olan bir ülke Kongo. Mutlaka gidilmeli. Afrika'yı Afrika'nın elinden çalmadan, onu sömürmeden, onunla birlikte ve onu da işin içine katarak zenginleşmek ve onu büyütmek mümkün...Çünkü Kongolu Afrikalılar, Türklerin vicdanına ve merhametine güveniyor, inanıyor. Ne büyük bir hazinedir bu!
Eminim ki güzel ülkemiz büyük Türkiyemizin ve elimizde olan tüm nimetlerin ve imkanların farkında olarak mazlum milletlerin yanında olmaya devam edeceğiz. Son sözüm; "Ey merhametin ve adaletin çocukları Afrika sizi çağırıyor" demek olacaktır....
Not: Dünya Sivil Dayanışma Forumu dünyadaki adaletsizliklere dikkat çekmek, bu adaletsizliklere karşı sivil toplumun sesini daha çok duyurmak ve karar mekanizmalarına yansıtmak için farklı bölgelerde Cojep International tarafından düzenlenen bir forumdur. (Daha fazla bilgi için: http://globalcivilforum.org/fr/forum-mondial-de-la-solidarite-civile/)