Afrika'da mezarsız bir kahraman: Patrice Lumumba

Prof. Dr. İsmail Şahin / Bandırma Onyedi Eylül Üniversitesi
31.03.2023

Kongo direnişinin simgesi Lumumba'ya gelince, aralık başında tutuklanarak 17 Ocak 1961 tarihinde iki arkadaşıyla birlikte Katanga'da kurşuna dizildi. Halkta bir ayaklanmaya yol açar korkusuyla cenaze töreni yapılmadığı gibi Lumumba'nın cansız bedeni önce parçalandı ardından da sülfürik asitle yok edildi.


Afrika'da mezarsız bir kahraman: Patrice Lumumba

Afrika denilince ilk akla gelen kavramlardan birisi de sömürgeciliktir. Dünyanın ikinci büyük kıtası olan Afrika, 16. yüzyılda tanıştığı sömürgecilikten, İkinci Dünya Savaşı'nın sonrasında ancak kurtulabildi. Yaklaşık 4,5 asır süren sömürgecilik Afrika'da; köle ticareti, tecavüz, kötü muamele, hastalık, ırkçılık ve iç savaşlar gibi derin yaralar bıraktı. Tüm bunlar, 20. yüzyılın ortalarından itibaren Afrika'nın birçok ülkesinde sömürge düzenine karşı bağımsızlık ve özgürlük mücadelesine yol açtı. Avrupalı sömürgeci güçlere karşı verilen mücadelede, Afrikalı halkların tepkisi kadar onları örgütleyen ve onlara önderlik eden liderlerin de hayati bir rolü oldu. Patrice Lumumba da bunlardan biriydi. Lumumba, 1925 yılında başlayıp 1961'de sonlanan kısacık hayatına, Belçika sömürgesine karşı Kongo'da verdiği bağımsızlık ve özgürlük mücadelesiyle koskoca bir tarih sığdırmayı başaran nadir insanlardandır.

Kongo kasabı

Belçika Kralı II. Leopold, Kongo'da sömürge politikalarının temelini atan kişidir. Kral II. Leopold tahtta kaldığı 44 yıl boyunca (1865 -1909) Kongo'da terör saltanatı kurdu. Kongo halkına yaptığı insanlık dışı eziyetler ve katliamlarla tarihe "Kongo kasabı" olarak geçti. Leopold'un sömürge düzeni Kongolulara karşı oldukça acımasızdı. Çalışmasından memnun kalınmayan işçi veya kölelerin ellerinin kesilmesi standart bir ceza yöntemiydi. Kongo'da iki ayrı toplum oluşturulmuştu: Beyazlar ve yerliler. Kongo'nun tüm zenginlikleri ile yönetme yetkisi Beyazlara ait iken yerlilerin hakları her şeyden yoksun paryadan öte değildi. Öyle ki sömürge dönemi boyunca milyonlarca Kongolunun salgın hastalıklar, açlık, kötü muamele ve işkenceden öldüğü kayıtlara geçen bir vakıadır. Bazı kaynaklar, çoğu çocuk olmak üzere en az 6 milyon insanın bu şekilde öldüğünü belirtmektedir. Kongo'nun sömürge yıllarını en iyi tanımlayan yazarların başında, Amerikalı gazeteci Adam Hochschild geliyordu. Hochschild, 1998 yılında kaleme aldığı eserinde bu dönemi, "Unutulmuş Holokost" olarak nitelendiriyordu. Haksız da sayılmazdı.

Yüzölçümü bakımından Afrika'daki ikinci büyük toprak parçasıydı Kongo. XIX. yüzyılın sonlarında, kauçuk ve fildişi bakımından Afrika'nın en zengin ülkesi olarak biliniyordu. Sömürge döneminin başlamasıyla ülkenin kauçuk ve fildişi yanında çok değerli maden kaynaklarına da sahip olduğu tespit edildi. Bunlar içerisinde en dikkat çekeni, zengin uranyum yataklarıydı. Soğuk Savaş Dönemi'nde ülkedeki uranyum yatakları Amerika'nın da ilgisini çekmişti. Hatta birçok uzman, Japonya'ya atılan ilk atom bombalarının Kongo'dan elde edilen uranyumla üretildiğini söyler. Kongo'nun bağımsızlık mücadelesinde Amerika'nın, Belçika'nın yanında durmasının bir nedeni de bu kaynaklardı. Patrice Lumumba, kuvvetle muhtemel, İkinci Dünya Savaşı sırasında ABD tarafından nükleer silah üretmek amacıyla başlatılan Manhattan Projesi ile Kongo uranyumu arasındaki ilişkiden habersizdi. Öte yandan değişen dünya koşulları nedeniyle Kongo üzerindeki egemenliklerinin sonsuza dek sürdürülemeyeceğinin anlaşıldığı yeni bir dönem başlamıştı. Artık ok yaydan çıkmıştı; diğer Afrika ülkeleri gibi Kongolular da özgürlük ve bağımsızlık ateşini yakmışlardı.

Belçika sömürgesi Kongo, Kongo Demokratik Cumhuriyeti (KDC) adıyla "Afrika Yılı" olarak bilinen 1960 yılında bağımsızlığını kazandı. 1960'a "Afrika Yılı" denilmesinin nedeni, bu yıl boyunca Afrika'nın 18 ülkesinin, Avrupalı sömürgeci devletlerden bağımsızlığını kazanmasıydı. Günümüzde Afrika'da 54 devlet olduğu dikkate alınırsa bunların üçte birinin 1960 yılında bağımsızlığına kavuştuğu görülür. Patrice Lumumba, Kongo'nun bağımsızlık kazanmasında kritik rol oynayan isimlerin başında geliyordu. 33 yaşında iken Kongo Ulusal Hareketi'ni kurarak bağımsızlık mücadelesinin toplumsallaşmasına büyük bir katkı sağladı.

Beyazlar için özgürlük

Lumumba da Cezayirli Fanon, Ganalı Nkrumah, Kamerunlu Moumie, Tanzanyalı Nyerere ve Güney Afrikalı Mandela gibi Afrika halklarının şiddete başvurmadan özgürleşmesini savunuyordu. Onun için bağımsızlık Kongo'da barışın olmazsa olmaz koşuluydu. 1960 yılında yaptığı bir konuşmada şöyle diyordu: "Tek bir amacımız var: Ülkemizi kurtarmak, özgür ve bağımsız bir ulus olmak." Lumumba, ülkesinin bağımsızlık mücadelesini, Soğuk Savaş Dönemi'nin en hararetli yıllarında veriyordu. Bu yüzden de Belçika yönetimi tarafından, zaman zaman komünist olmakla bazen de Sovyet yanlısı olmakla itham ediliyordu. O, kendisine yöneltilen suçlamaları şu şekilde açıklıyordu: "Afrika'da, ilerlemeci olan, ilerleme eğiliminde olan herkes komünist olmakla, yıkıcı olmakla itham ediliyor. Sizi övmeleri için sömürgecilerin önünde eğilmeniz ve size sunduğu her şeyi kabul etmeniz gerek." Lumumba, Batılı güçlerin Kongo'ya dayattığı ırk ayrımına, aşağılamaya ve kölelik utancına son vermek adına soylu ve haklı bir mücadele yürütüyordu. Batı'nın insan onurunu ayaklar altına alan ırk ayrımcılığından sadece Afrika'da yaşayanlar etkilenmiyordu. Ayrımcılığın ve aşağılanmanın muhatabı, aslında dünya sathına yayılmış tüm Afrikalılardı. 1960'ların başında Amerikalı meşhur aktivist Malcolm X yaptığı konuşmada, "Amerika'nın devlet sistemi halen sadece beyazlar için özgürlük, adalet ve eşitlik üzerine kuruludur. Bu ülkede siyahiler için özgürlükten söz edemeyiz" diyordu.

Pan-Afrikacılık

Lumumba, "Beyaz Avrupalıların" Kongo'da kurduğu baskı ve sömürü düzenine karşı başlattığı mücadeleyi 30 Haziran 1960 tarihinde kazandı. Kongo artık bağımsızdı. Seçimlerde halkın büyük desteğini alan Kongo'nun en tanınmış önderi Lumumba'nın başbakanlığında, Kongo'nun bağımsız ilk hükümeti kuruldu. Kongo'nun siyasi bağımsızlığını kazanan Lumumba için sıra ekonomik bağımsızlığa gelmişti. Genç başbakan yaptığı konuşmalarda, ekonomik bağımsızlığı hedefleyen başarılı bir ulusal programa geçmekten bahsediyordu. Açıkçası bu hedef, siyasi bağımsızlıktan çok daha tehlikeliydi. Bu, tüm yönleriyle sömürü düzeninin yıkılması anlamına geliyordu. O, ekonomik bağımsızlık olmadan politik bağımsızlığın Kongoluların yaralarına çare olmayacağını çok iyi biliyordu. Diğer taraftan onun statüko yanlılarını ciddi manada rahatsız eden bazı "tehlikeli" düşünleri de vardı: Pan-Afrikacılık ve kabileciliğe karşı mücadele. Lumumba'nın Afrika'nın coğrafi kavşağında bulunan, yeraltı ve yerüstü zenginliklere sahip bir ülkede Pan-Afrikacılık, antiemperyalizm, kabileciliğe karşı mücadele ve ekonomik bağımsızlık gibi ortaya attığı fikirler, tüm Afrika'da "beyaz statükoyu" tehdit eden cinstendi. Bundan dolayı, kısa zaman içerisinde Lumumba, ortadan kaldırılması gereken bir tehlike olarak görülmeye başlandı. Emperyalist güçlere göre Lumumba, Kongo'da oynadığı oyunla tüm kıtadaki düzeni tehlikeye atıyordu. O, açıkça Pan-Afrikacılık çıkışıyla Afrika Birleşik Devletleri'nin kurulmasını öneriyordu. Batılı güçlerin geçmişte Afrika'yı klanlara ve kabilelere ayırdığını, şimdi ise devletlere bölerek nüfuzunu korumaya çalıştığını söylüyordu.

Kongolu Başbakan'ın trajik sonunu hazırlayan gelişme, bağımsızlıktan yaklaşık iki hafta sonra ortaya çıktı. Belçika ve ABD'nin desteğiyle Moise Tshombe, doğal madenler özellikle uranyum bakımından çok zengin olan Katanga bölgesinde 11 Temmuz 1960'da bağımsızlığını ilan etti. Lumumba, Birleşmiş Milletlerin Kongo'nun toprak bütünlüğünü koruyacağına ve bölünmesine müsaade etmeyeceğine güveniyordu. Ancak beklenilen olmadı. Güvenlik Konseyi, Katanga olayında Kongo lehine duruş sergilemedi. Bunun üzerine BM'den cesaret bulan, Kongo'nun maden zengini bir diğer bölgesi Kassai de bağımsızlığını ilan etti. Bir anda uluslararası düzen, Kongo'lu ayrılıkçılardan yana tavır almaya başlamıştı. Lumumba hem içeriden hem de dışarıdan artık iyice köşeye sıkışmıştı. Anlaşıldığı kadarıyla Lumumba'nın sonu gelmişti. Zira CIA Başkanı Allan Dulles, ağustos ayında Kongo'daki ajanlarına gönderdiği telgrafında Lumumba'nın bertaraf edilmesini emrediyordu. Afrika'nın özgürleşmesi ve bütünleşmesi için yola çıkan Kongo Başbakanı, artık emperyalist güçlerle tek başına mücadele etmek zorundaydı. Hiçbir bağımsız Afrika devleti ona yardım etmediği gibi Kongo'da da büyük bir ihanete uğramıştı. Lumumba, maalesef, ilan ettiği kararlı mücadelede yalnız kalmıştı. Önce Kongo Cumhurbaşkanı Joseph Kasavubu, onu Kongo'yu iç savaşa sürüklemekle suçlayarak başbakanlıktan azletti. Ancak Bakanlar Kurulu ve Senato, Kasavubu'nun kararını anayasaya aykırı bulunca, bu defa Genelkurmay Başkanı Joseph-Desire Mobutu, "ülkeyi açmazdan kurtarmak amacıyla" yönetime el koyduğunu duyurdu. Askeri darbe hükümeti kısa zaman içerisinde yasallaştı ve uluslararası tanınırlığa sahip oldu.

Cenazeyi asitte yok ettiler

Kongo direnişinin simgesi Lumumba'ya gelince, aralık başında tutuklanarak 17 Ocak 1961 tarihinde iki arkadaşıyla birlikte Katanga'da kurşuna dizildi. Halkta bir ayaklanmaya yol açar korkusuyla cenaze töreni yapılmadığı gibi Lumumba'nın cansız bedeni önce parçalandı ardından da sülfürik asitte yok edildi. Dünya kamuoyu emperyalizmin Lumumba'ya yaptığı bu vahşeti, infaza katılan Belçikalı eski asker Gerard Soete'nin 2000 yılında Belçika Televizyonu'nda konuk olduğu bir programda itiraf etmesiyle öğrendi. Soete, Lumumba'dan geriye onu öldüren kurşunla iki dişin kaldığını söylüyordu. İki yıl sonra da ABD hükümeti, Lumumba'nın CIA tarafından sağlanan destekle öldürüldüğünü açıkladı. Artık şüpheye mahal kalmamıştı. Demokratik Kongo Cumhuriyeti'nin bağımsızlık mücadelesinin lideri ve ilk başbakanı Lumumba, Belçika ve ABD'nin desteklediği General Joseph Mobutu tarafından düzenlenen darbe ile düşürülmüş ve ardından da vahşi bir şekilde katledilmişti. Lumumba'nın ailesinin talebi üzerine, 2012 yılında Belçika'da cinayet soruşturması başlatıldı. Ailesinin arzusu, Lumumba'dan geriye kalan emanetlerin iade edilmesiydi. Resmi prosedürlerin tamamlanmasıyla birlikte başbakandan geriye kalan emanetler Belçika'nın başkenti Brüksel'deki Egmont Sarayı'nda düzenlenen törenle Lumumba'nın kızı Juliana Lumumba'ya teslim edildi. Lumumba'nın dişi, 61 yıl sonra ailesine teslim edilmişti. Törende hazır bulunan Belçika Başbakanı Alexander De Croo, büyük bir cesaretle, Belçika'nın Lumumba cinayetinde oynadığı rolden dolayı özür dilemişti. Ancak bu özür hiçbir şeyi değiştirmiyordu. Patrice Lumumba, siyasi inançları ve idealleri için vahşice katledilmişti. Aslında yalnızca Lumumba değil tüm Afrika, hatta tüm insanlık katledilmişti.

[email protected]