AK Parti ‘hâkim parti’ mi?

EROL KAYA / Siyasetçi - MEHMET MUŞ / Siyaset Bilimci
10.11.2012

AK Parti’nin, 2002’den bu yana üç seçimden de oylarını arttırarak çıkması nedeniyle bazı kesimlerce Türkiye’nin AK Parti eliyle otokratik bir düzene doğru gittiği savunulurken; bazı kesimlerde ise her alanda iyileşmenin yaşandığı bir siyasi geçmiş refere edilerek, AK Parti’nin hâkim parti pozisyonuna evrildiği söyleniyor.


AK Parti ‘hâkim parti’ mi?

Türkiye’nin içine girdiği büyük kriz sonrasında, ülkenin geleneksel partilerinin halk tarafından saf dışı bırakıldığı bir ortamda siyasi arenaya çıkan AK Parti, girdiği tüm seçimleri kazanmış ve bugüne değin gelişen süreçte ülke gündemini belirleyen ve politikalara yön veren parti konumuna yükselmiştir. Üst üste girdiği tüm seçimlerden desteğini artırarak çıkmış olması ve kendisine alternatif olabilecek başka bir partinin olmaması ülkede bazı tartışmalara sebep olmuştur. Özellikle, muhalefet partileri tarafından AK Parti eli ile otokratik bir düzen kurulduğu ve ülkede ‘sivil bir diktanın’ hâkim olduğu iddiaları dile getirilmiştir. Bunun yanı sıra AK Parti’nin, bir ülkede tek bir partinin uzun dönem iktidarda kalmasının o rejimin antidemokratik olduğu anlamına gelmediği ilkesinden hareketle, Türk siyasi tarihinde daha önce benzerine rastlanmayan ancak dünyanın diğer demokratik rejimlerinde görülen hâkim (dominant) parti olduğu iddiası da kuvvetli olarak önümüzde durmaktadır. Koalisyonların ve siyasi istikrarsızlıkların ülkelere kaybettirdikleri üzerine pek çok çalışma bulunmasına rağmen literatürde uzun dönemli iktidarlar üzerine kayda değer bir çalışma bulunmamaktadır. Bu çalışma, uzun dönemli iktidarların daha detaylı olarak işlendiği makalemizin özeti niteliğindedir.

Siyaset bilimci Brendan O’Leary’a göre bir partinin hâkim parti olarak addedilebilmesi için şu dört temel şartın sağlanması gerekmektedir: 1- Diğer muhalefet partilerinin iktidara gelebilmesine imkân sağlayan demokratik ve şeffaf bir rejimin varlığı, 2- Hâkim partinin; aldığı oy oranı ve parlamentodaki koltuk sayısının, muhalefet partilerine üstünlüğünü apaçık gösterecek şekilde fazla olması, 3- Ülke gündemini belirlemesini sağlayacak kadar uzun bir dönem yönetimde kalmasının önünü açacak üç-dört seçim kazanması veya 10 yıldan fazla iktidarda kalması, 4- Politikalarını şekillendirecek ideolojisini ülkenin politik kültüründe hâkim kılması.

Dünyadaki ‘hâkim partiler’

Dünyada ülkenin politik kültürünü şekillendirecek kadar uzun süre iktidarda kalarak hâkim parti konumuna yükselen bazı siyasi partiler mevcuttur. ‘Hâkim Parti’ olarak adlandırılan bu partilerin iktidarları boyunca, bulundukları ülkeleri uluslararası alanda saygın bir konuma yükseltecek ekonomik, demokratik ve toplumsal alanda büyük atılımlar ve dönüşümler gerçekleştirilmiştir. Bu partiler, uzun dönemli iktidarları boyunca uygulamaya koydukları çok boyutlu reformlarla ülkenin kaydettiği gelişimin mimarı olmuşlardır. Dünya demokrasi tarihinde, iktidara geldiklerinde, ülkelerini devraldıkları pozisyon ve psikolojiden daha saygın bir konuma taşıyan hâkim partiler arasında 6 tanesi ön plana çıkmaktadır; Japonya Liberal Demokratik Parti, İsveç Sosyal Demokrat Parti, Kanada Liberal Parti, Malezya Birleşik Ulusal Malay Birliği, Güney Afrika Ulusal Kongresi, İngiltere Muhafazakâr Parti.

Kurulduğu 1955 yılından 2009 yılına kadar neredeyse kesintisiz 53 yıl iktidarda kalan Japonya Liberal Demokratik Partisi her alanda yıkıma uğramış bir devleti kısıtlı kaynaklarla tüm dünyanın gıpta edeceği ekonomik büyüme ve kalkınma sürecine sokmuştur. İsveç siyasal tarihinin son 80 senesinin 65 senesinde iktidarda kalmış ve hakim parti konumuna gelmiş olan Sosyal Demokrat Partisi hayata geçirdiği bütüncül ve sürekli programlarla İsveç’i ileri demokrasiye sahip, müreffeh ve sosyal devlet anlayışının kalesi haline getirmiştir. 110 yıl içerisinde 78 yıl iktidarda kalan Kanada Liberal Partisi iktidarda kaldığı dönemlerde Kanada’da refah devletini oturtmuş, iki uluslu devlette birlikte yaşamayı kolaylaştıran yüksek demokrasi düzeyine taşımış ve Kanada dünyanın sayılı ekonomik aktörlerinden biri haline gelmiştir. Malezya’nın kurulduğu 1957 yılından beri iktidarda bulunan Birleşik Ulusal Malay Birliği, etnik heterojenliğin olduğu bir ülkede kurduğu ittifak ile sosyal istikrarı sağlamayı başarabilmiş ve özellikle 1980 sonrası 22 yıl başbakanlık yapan Dr. Mahathir Muhammed döneminde başarılı bir ekonomik kalkınma ve modernleşme süreci yaşamıştır. 1994 yılından bu yana Güney Afrika Cumhuriyetinin, Afrika Ulusal Kongresi iktidarı boyunca özellikle demokratik anlamda yaşadığı değişim süreci modern tarihin en önemli ve en başarılı değişim süreçlerinden biri olarak görülmektedir. 2. Dünya Savaşı sonrası süreçte izlenen politikalar yüzünden en gelişmiş sanayi ülkesi konumundan gelişmişlerin en az gelişmişi konumuna gerilemiş bir İngiltere’yi devralan Muhafazakar Parti, 18 yıllık iktidarı boyunca yaptığı reformlarla sağlıklı işleyen bir ekonomi tesis etmiş ve İngiltere’yi tekrar uluslararası alanda etkinliği fazla olan ülke konumuna getirmiştir.

Değişimin lokomotifi

Yukarıda belirtilen ve farklı coğrafyalardan farklı siyasal kültüre, farklı ideolojilere sahip hâkim parti örneklerinde görüldüğü üzere bir siyasi partinin uzun dönem iktidarda kalması, o rejimin demokratik niteliğine zarar vermediği gibi bahsi geçen partiler o ülkenin ekonomik ve sosyal kalkınmasında kilit rol oynamışlardır.

Yeni Türkiye’nin değişim lokomotifi haline gelen AK Parti, siyaset arenasına çıktığı 2001 yılında Türkiye, siyasi ve iktisadi olarak derin bir kriz içerisindeydi. Koalisyonların oluşturduğu siyasi bunalım ortamından bıkmış olan halk yeni bir çözüm ortaya koyacak yaklaşıma sahip bir hareket talep etmekteydi. Halk, bu siyasi ve iktisadi krizin sorumlusu olarak gördüğü partileri siyasi sahadan tasfiye ederek, Recep Tayyip Erdoğan liderliğinde kurulmuş AK Parti hareketini tek başına iktidara getirdi. Güçlü, güvenilir ve karizmatik siyasi bir aktörün liderliğinde her biri kendi alanında uzman bir kadro, halkın güçlü desteği ile yönetime gelmiştir. Devlet mekanizmasının her kademesinde çok boyutlu, eş güdümlü ve sağlıklı reformları hayata geçirerek ülkede bu güne kadar benzeri görülmemiş ekonomik, demokratik ve toplumsal bir dönüşümün süreci başlamıştır. Kendinden önceki siyasal partilerin çöküşlerini iyi tahlil eden AK Parti, bu sorunlarla karşılaşmamak için sürdürülebilir bir yönetim anlayışı çerçevesinde dinamik ve kendini yenileyen bir yapı oluşturmuştur.

Halkın kendisine göstermiş olduğu desteği iktidarı boyunca uygulamış olduğu başarılı ekonomik ve sosyal istikrar programları ile iyice tahkim etmiş bulunan AK Parti, Türk siyasi tarihinde üç dönem üst üste oylarını artırarak tek başına iktidara gelen yegâne partidir. AK Parti’nin kaydettiği bu başarının temelinde dört önemli faktör yatmaktadır: Türkiye’yi dünyanın en büyük 17. ekonomisi haline getiren ekonomik başarılar, Türkiye’yi vesayetçi anlayıştan çıkararak, tam ve ileri demokrasiye ulaştıracak demokratik reformlar, yerel yönetimlerde yetişmiş ve toplumsal beklentileri iyi analiz eden kadroların sayesinde eğitim, sağlık, ulaşım, konut ve yoksullara yardım konusunda uygulanan başarılı sosyal politikalar, tüm bu süreçlere ve kadrolara liderlik eden bir karizmatik lider.

Dünyadaki demokratik rejimler incelendiğinde, Türkiye’de var olan önyargıların aksine, demokrasinin ruhuna uygun bir şekilde ülkenin politik kültürünü derinden etkileyecek ve siyasal sistemi iyice tahkim edecek kadar uzun süre iktidarda kalma imkanı bulduğu görülmüştür. Meşruiyetini halktan alan ve halkı memnun ettikleri sürece iktidarda kalmayı başaran hâkim partiler iddia edilenin aksine otoriteryan eğilimlerin değil, demokratik iyileşmelerin yaşandığı dönemler olmuştur. Bir rejimin demokratik olması hükümet değişikliğinin sıklığı ile değil, başarılı siyasi partilerin iktidara gelmesini mümkün kılan adil ve özgür seçimlerin yapılmasını sağlayacak mekanizmanın işlerliği ile doğru orantılıdır.

Gerek güçlü bir desteğe sahip olması, gerek 10 yıl boyunca iktidarı elinde bulundurarak ülkenin siyasi gündemini belirleyen parti olması ve gerekse uyguladığı istikrarlı politikalarla ülkeyi hızlı bir modernizasyon sürecine sokması; AK Parti’nin Türkiye’nin ilk hâkim partisi olmaya doğru yol aldığını göstermektedir. Türkiye’yi gelişmiş ülkeler statüsüne yükseltecek ve dünya siyasetinde ağırlığı olan güçlü aktörlerden biri olmasını sağlayacak değişim sürecinin tamamlanabilmesi için, diğer ülke örneklerinde de gördüğümüz gibi, uzun soluklu siyasi bir istikrar dönemi elzemdir. Mevcut siyasi konjonktür ve partinin geriye dönük politik performansı incelendiğinde AK Parti, Türkiye’nin sürdürülebilir siyasi istikrarını ve her alanda gelişimi başarma ihtimali en yüksek siyasi partidir.

Hâkim partilerin uzun dönem iktidarda kalmasını sağlayan ekonomik başarılar, demokratik iyileşme ve başarılı sosyal politikaların her biri AK Parti döneminde yaşanmıştır. AK Parti, diğer hâkim partiler gibi bulunduğu ülkeyi büyük bir krizin oluşturduğu kaos ortamından çıkarmış, başarılı politikaların uygulanmasında süreklilik meydana getirerek seçmen nezdinde kredisini arttırmış ve iktidarını sağlamlaştırmıştır. Bir hâkim partinin ülke siyasetindeki konumunu sürdürebilmesindeki en önemli etken yeni bir nesli tatmin edebilecek başarılı politikaları üretebilme kabiliyetidir. Çünkü, kronik ve o oranda derin bir kriz ortamını yaşayan ilk nesil bu siyasi harekete sırf kendilerini krizden çıkardıkları için minnettarlık duygusu içinde olmalarına karşın, bu bilinçten uzak olan bir sonraki nesil sadece içinde bulundukları şartları değerlendireceklerdir. Dolayısıyla, AK Parti’nin hâkim parti pozisyonunu sürdürme noktasında önündeki en ciddi sınav, iktidara geldiği 2002 yılını milat alırsak, yeni bir neslin ortaya çıkacağı 2025-2030 yıllarına tekabül eden dönemde yaşanacaktır. Bu ciddi eşiği atladığı takdirde AK Parti’nin daha uzun yıllar hâkim parti pozisyonunda kalması kuvvetlenecektir.

Karizmatik lider, ehliyetli kadro

Uzun dönemli iktidarların başarıları noktasında amaca yönelik olarak seçilen altı örnek, metnin sınırlayıcılığı içerisinde daha detaylı olarak ele alınamamıştır. Ancak, yaptığımız incelemelerden anlaşılmaktadır ki, sadece ekonomik kalkınma, refahın toplumsal kesimlere yayılması, demokratik ortamın geliştirilmesi ve halk memnuniyetinin sağlanması yeterli değildir. Karizmatik lider ve ehliyetli bir kadronun varlığının yanı sıra, toplumsal iletişimin güçlü olması, parti içi dinamiklerin varlığını sürdürebilmeleri, dolayısıyla da parti içi denetim mekanizmalarının etkin olarak iş görmesi de önemlidir. Parti içi dinamikler bir yandan dış muhalefetin elinden birçok argümanları alırken; diğer yandan da parti içerisindeki rekabet sayesinde, yetersiz, başarısız olan kişilerin farklı sebeplerle görevde kalarak partinin ve dolayısıyla da iktidarın performansını düşürmesine imkân tanınmamaktadır.

Temel politikalar çerçevesinde kalmak kaydıyla, farklı politikaların parti içerisinde sesini duyurabilmesi, bu farklı politikaları savunan grupların parti içerisinde iktidar olabilmesinin mümkün olması sebebi ile farklı mecralarda çözüm arayışlarına gerek kalınmadığı gibi, parti kadrolarının sürekli kendini ve politikalarını da yenilemesine imkan sağlamaktadır. Bu da özellikle kamuoyunda çok dillendirilen ‘iktidar yorgunluğu’, ‘iktidar yıpranması’ yerine, sürekli yenilenen bir dinamik güç oluşumunu sağlamaktadır. Aynı zamanda, güçlü ve uzun süreli bir iktidarın sivil diktaya dönüşmesi gibi bir olumsuz ihtimalin de önüne geçmektedir.

Toplumsal destek nasıl devam eder?

Bahse konu olan hâkim partiler ve AK Parti iktidarında gerçekleştirilenler bir arada ele alındığında, AK Parti’nin ülkemiz siyasi tarihinde görülmeyen uzun süreli iktidarda kalma becerisini gösterebilmesinin mümkün olduğunu ve bunun başarılması durumunda ülkede gerekli yapısal değişim ve dönüşümlerin istikrarlı biçimde devam edebileceği anlaşılmaktadır. Ancak uygulanan sosyo-ekonomik politikaların gerçekçi ve toplumsal yarar endeksli olmaya devam etmesi, üretilen ekonomik refahın adil paylaşımını sağlayıcı politikalardan taviz verilmemesi, parti içi demokrasinin güçlü biçimde var olabilmesi, uzman kadro ve karizmatik lider yapısının muhafaza edilmesi gerekmektedir. Bunlarla birlikte, toplumsal desteğin devamlılığı için ekonomik politikaların yanı sıra toplumsal barışa gölge düşüren, kimi kesimlerin hak ve özgürlüklerini kısıtlayan düzenlemelere karşı demokratik açılım politikalarının da kararlı olarak sürdürülmesi gerekmektedir. Bu hususların gerçekleşmesi durumunda AK Parti uzun süre iktidarda kalmayı başaracaktır.

Siyasi istikrarın ekonomik büyümeye ve demokratik yaşamın gelişimine katkısı genel kabul gören bir anlayıştır. Ancak, siyasi istikrarın demokrasinin doğal mecrasında gerçekleşmesi gerekmektedir. Dayatma ve/veya farklı argümanlarla uzun süreli iktidarların tesis edilmeye çalışılması durumunda, toplumsal dinamiklerin huzursuzluğu orta ve uzun vadede ciddi sorunların yaşanmasını kaçınılmaz kılmaktadır. Demokrasinin doğal ortamında uzun süreli bir iktidar ise, ancak yukarıda bahsedilen şartlar içerisinde oluşabilmektedir.

Kısacası AK Parti, doğal siyasal yapıya ciddi dayatmaların yaşandığı bir dönemde siyaset sahnesinde yerini almış; iktidar uğruna belirli kesimlere yaslanma kolaycılığına kaçmamış; tüm kesimlerin ekonomik, sosyal, kültürel ve siyasal sorunlarına çözüm üretebilme ve bu çözümü de toplumsal mutabakat ile gerçekleştirme politikalarından taviz vermemiştir. İzlediği siyaset çizgisi ile ülke sınırlarını aşan bir parti haline gelmiş ve birçok ülkede model alınmaya başlanmıştır. Karizmatik lider ve rüştünü iktidar sürecindeki performansıyla ispatlayan kadroların eli ile doğal ortamda uzun süreli iktidarın kapısını araladığı gözükmektedir.

[email protected] - [email protected]