İnsan Hakları Eylem Planı... AK Parti'nin reform iradesi

Dr. Cem Duran Uzun / SETA Hukuk ve İnsan Hakları Araştırmaları Direktörü
6.03.2021

Reform sürecinin bir ayağının düzenlemeler diğerinin ise bu düzenlemelerin uygulamayı dönüştürmesi olduğu söylenebilir. Bazı insan hakları sorunlarında yasal düzenlemelerde eksiklik olmadığı ama hala sorunların devam ettiği de bir gerçektir. Açıklanan planda bu olgunun farkında olarak uygulamayı dönüştürmeyi amaçlayan çok sayıda hedef ve faaliyete yer verilmiştir.


İnsan Hakları Eylem Planı... AK Parti'nin reform iradesi

Cumhurbaşkanı Erdoğan uzun süredir merakla beklenen İnsan Hakları Eylem Planını 2 Mart Salı günü kamuoyuna açıkladı. Geçtiğimiz yılın sonlarında yine Cumhurbaşkanının açıklamalarıyla ekonomi, hukuk ve yargı alanlarında yeniden bir reform dönemine girileceği duyurulmuş ve hukuk alanındaki yol haritasının İnsan Hakları Eylem Planı ile belirleneceği açıklanmıştı. Yakından bakıldığında, aslında hükümetin reform gündeminin hiç sonlanmadığını ve 30 Mayıs 2019 tarihinde açıklanan üçüncü beş yıllık Yargı Reformu Strateji Belgesi ile bir takvim içerisinde çok sayıda düzenlemenin ve uygulamanın hayata geçirildiğini görmek mümkündür.

Hedefin çok ötesinde

Bir buçuk yıllık sürede yargı alanında çok sayıda köklü reformu içeren üç kapsamlı yargı paketi çıkarıldı. Çıkarılan kanunların dışında Adalet Bakanlığı ve HSK tarafından idari düzenleme ve uygulama şeklinde birçok reform yapıldı.

İnsan hakları eylem planının hazırlanması da Strateji Belgesi'nde yer verilen hedeflerden birisiydi. Ancak açıklanan planın Strateji Belgesi'ndeki bir hedef olmanın çok ötesine geçtiğini ve yeni bir reform sürecine kapı açma potansiyeli taşıyacak bir kapsama sahip olduğunu söylemek gerekir. 2019 yılında yargı reformu ile başlayan bu süreç, AK Parti'nin reform iradesini sadece ekonomik gerekçelerle açıklamanın mümkün olmadığını göstermektedir.

14 amaç, 46 hedef

İnsan hakları eylem planı ilk defa "Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi İhlallerinin Önlenmesine Dair Eylem Planı" ismiyle 1 Mart 2014'te kabul edilerek Resmi Gazete'de yayımlanmıştı. 14 ana amaç, 46 hedef ve bunları gerçekleştirmeye yönelik faaliyetleri içeren bu birinci eylem planının uygulanma süresi sona erdikten sonra yaklaşık bir yıldır ikinci bir eylem planının hazırlıklarının yapıldığı kamuoyuna yansımıştı. Bu hazırlıkların, katılımcı bir anlayışla sivil toplum kuruluşları, akademisyenler ve diğer bütün paydaşların yanı sıra, Avrupa Birliği ve Avrupa Konseyi gibi dış muhatapların görüş ve önerilerini alarak yürütüldüğü duyurulmuştu.

Bu hafta başında açıklanan ikinci eylem planı ise birincisinin aksine sadece Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi ihlallerini önleme amacıyla sınırlı tutulmamış ve daha geniş bir perspektifle hazırlanmıştır. Nitekim Cumhurbaşkanı bu yaklaşımı "Ne uluslararası belgelerin kayıtsız kopyalanmasından yanayız, ne de insanlığın evrensel kazanımlarına bigane kalmak gibi bir düşünceye sahibiz." şeklinde ifade etmiştir.

Belgenin yediden yetmişe tüm bireyleri ilgilendiren ve hayatın her alanına dokunan kapsamlı bir eylem planı olduğu görülmektedir. Bu niteliği itibariyle hak ve özgürlüklerin geliştirilmesi ve korunması alanında tüm devlet kurumlarına yol gösterecek bir referans belge ve rehber mahiyetinde olacaktır. Nitekim belge Adalet Bakanlığı tarafından hazırlanmış olsa da Cumhurbaşkanı Erdoğan tarafından açıklanarak belgenin arkasında tüm hükümetin, devletin ve bizzat Cumhurbaşkanının bulunduğu gösterilmiştir.

Kağıt üzerinde mi?

Eylem planının açıklanmasından sonra dile getirilen eleştirilerden birisi de belgedeki amaç ve hedeflerin kağıt üzerinde kalacağı ve hayata geçirilemeyeceği şeklinde. Belgedeki faaliyetlerin bazıları ilkesel düzeyde olsa da, hedeflerin çoğunluğu somut faaliyetler şeklinde ifade edilmiştir. Ayrıca, bu belgenin kağıt üzerinde bir temenniden ibaret kalmamasını temin etmek amacıyla bir takım mekanizmalar öngörülmüştür. Öncelikle planda belirlenen her bir faaliyet için sorumlu ve ilgili kuruluş iki hafta içerisinde yerine getireceği faaliyetler konusunda bir takvim açıklayacak. Yani faaliyetler keyfi ve rastgele bir şekilde değil bir takvim ve planlama içerisinde hayata geçirilecek.

Ayrıca, eylem planının uygulanmasında yaşanacak tereddütlerin giderilmesi ve kamuoyu denetiminin şeffaf bir şekilde gerçekleştirilmesi amacıyla bir "İzleme ve Değerlendirme Kurulu" tesis edilmesi öngörülmüştür. Cumhurbaşkanlığının koordinesinde ilgili bakanlık ve kurumların temsilcilerinden oluşacak bu Kurul'un sekretaryasını Adalet Bakanlığı İnsan Hakları Daire Başkanlığı yürütecektir. İlgili kurumların dört aylık sürelerle hazırladıkları uygulama raporları üzerine İnsan Hakları Daire Başkanlığı "Yıllık Uygulama Raporu" hazırlayarak "İzleme ve Değerlendirme Kurulu"na sunacaktır. Yıllık Uygulama Raporu, Türkiye İnsan Hakları ve Eşitlik Kurumu ile Kamu Denetçiliği Kurumu tarafından değerlendirilecek ve sonuçlar TBMM ile Cumhurbaşkanlığına sunulacaktır. Son olarak bu rapor Cumhurbaşkanı tarafından kamuoyuna açıklanacaktır. Böylece eylem planının hayata geçirilmesinde etkili ve şeffaf bir izleme mekanizmasının kurulduğu görülüyor.

"Özgür Birey, Güçlü Toplum; Daha demokratik Bir TÜRKİYE" vizyonuyla açıklanan Eylem Planı 11 temel ilkeye dayanmakta, 9 amaç, 50 hedef ve 393 faaliyetten oluşmaktadır. İnsan hakları eylem planının tamamını ele almak bu yazının kapsamını fazlasıyla aşar. Ancak öne çıkan ve dikkat çeken hedeflere ve faaliyetlere değinilebilir.

İlk üç amaç

Belgede yer verilen ilk üç amaç, "Daha Güçlü Bir İnsan Hakları Koruma Sistemi", "Yargı Bağımsızlığı ve Adil Yargılanma Hakkının Güçlendirilmesi" ve "Hukuki Öngörülebilirlik ve Şeffaflık" olarak sıralanmış. Bu üç amaç ile bu amaçların altında yer alan hedef ve faaliyetler, başlı başına bir hak ve özgürlüğe ilişkin olmanın yanı sıra diğer bütün özgürlükleri de koruyan ve güvence altına alan haklardır. Nitekim AİHS'nin en kapsamlı biçimde düzenlediği temel haklardan olan adil yargılanma hakkı AİHM'in ve Anayasa Mahkemesi'nin en çok ihlal kararı verdiği haktır.

Bunun bilincinde olarak Eylem Planı'nda adil yargılanma hakkı ve onun alt unsurları diyebileceğimiz haklara öncelikle ve kapsamlı bir şekilde yer verildiği görülüyor.

Bu faaliyetlerin hayata geçirilmesi bütün insan hakları için güvenceli bir sistemin tesisini sağlayacaktır.

Uygulama esas

Plana yönelik eleştirilerden birisi de, öngörülen faaliyetlere ve düzenlemelere rağmen uygulamanın daha önemli olduğu ve bu sebeple hiçbir şeyin değişmeyeceğidir. Bu eleştiri sahipleri yasal ve idari düzenlemelerin yeterli olmadığını ve uygulamada hak ihlallerinin değişmediğini vurguluyor. Gerçekten de bir reform sürecinin bir ayağının düzenlemeler diğerinin ise bu düzenlemelerin uygulamayı dönüştürmesi olduğu söylenebilir. Bazı insan hakları sorunlarında yasal düzenlemelerde eksiklik olmadığı ama hala sorunların devam ettiği de bir gerçektir.

Belgede bu olgunun farkında olarak uygulamayı dönüştürmeyi amaçlayan çok sayıda hedefe ve faaliyete yer verilmiştir. İnsan hakları kurumlarının etkinliğinin artırılması; kolluk güçleri, avukat, hakim ve savcılara dönük eğitimlere çok sayıda başlıkta yer verilmesi; bu eğitimlerde Anayasa Mahkemesi ve AİHM içtihatlarına yapılan vurgu; hakim, savcı ve avukatlara Anayasa Mahkemesi ve AİHM nezdinde staj imkanı oluşturulması ve hakim ve savcıların terfi, disiplin gibi özlük işlemlerinde plandaki çok sayıda hedefin bir kriter haline getirilecek olması gibi birçok faaliyet uygulamadaki sorunları düzeltmeyi amaçlamaktadır. Bu açıdan bakıldığında plan normatif düzenlemelerin yanı sıra uygulamayı da önceleyen bir yaklaşımla ele alınmış görünüyor.

Yeni anayasa vurgusu

Planda ve Cumhurbaşkanının konuşmasında öne çıkan bir diğer husus, bütün bu hedef ve faaliyetlerin yeni anayasa ile taçlanacak olmasıdır. Cumhurbaşkanı, "Şüphesiz bu planda öngördüğümüz faaliyetlerin tam anlamıyla hayata geçmesi, öncelikle ve esas itibarıyla anayasa konusudur. Bunun için Eylem Planımızın nihai amacı, yeni ve sivil bir anayasadır. Çünkü anayasa, hak ve özgürlükleri koruyup geliştirecek toplumsal iradenin en güçlü, korunaklı zeminidir." sözleriyle yeni anayasanın insan hakları eylem planı açısından önemini vurgulamıştır. Gerçekten de yeni anayasa gündeminin geçici siyasi bir manevra olduğu iddialarına karşılık Cumhurbaşkanı bu konudaki ısrarını ve iradesini her fırsatta dile getirmiş ve tüm partileri sürece katılmaya davet etmiştir.

1982 Anayasasının üzerindeki 12 Eylül darbesinin gölgesi, Anayasanın sistematiğinin ve bütünlüğünün bozulmuş olması, hala değişmesi gereken çok sayıda maddesinin bulunması yanında; hem içeriği hem de hazırlanış yöntemi açsısından sivil ve demokratik bir anayasaya duyulan ihtiyaç tüm toplumun ortak görüşü. Ancak geçmişteki tüm girişimler başta vesayetçi odakların engellemeleri olmak üzere birçok sebeple başarıya ulaşamadı. Cumhurbaşkanı bu konuda yeni bir kapı açmak ve katılımcı bir yöntemle bir anayasa hazırlamak için çağrıda bulunmaya devam ediyor. Eğer başarılı olabilirse yeni anayasa eylem planının en önemli sonucu olacaktır.

[email protected]