AK Parti’nin sosyal devlet devrimi

Ayşe Keşir - ASPB Eski Müşaviri - Aktivist
7.03.2015

Sosyal politikalarda son 12 yılda sessiz bir devrim yapılmış, hükümetler eliyle yoksullukla mücadeleden, engelli haklarına ve kadın haklarına kadar pek çok devrimci düzenlemeye imza atılmıştır.


AK Parti’nin  sosyal devlet devrimi

Son 12 yılda gerçekleştirilen  sosyal politikalar ve uygulamaları, sosyal devletin devrim niteliğindeki düzenlemeleri, ülke gündeminde ve medya sayfalarında maalesef hak ettiği kadar yer bulamamaktadır. 

Bu alandaki STK çalışmalarında 30. yılını yaşayan biri olarak, çocuk, genç, yaşlı, engelli, yoksullukla mücadele, kadın haklarına yönelik düzenlemeler konusunda bazen hafızayı tazelemeye ihtiyacımız olduğunu düşünüyorum.

1989 yılında, yeni mezun bir gazeteci olarak, Türkiye’nin engellilerle ilgili ilk ihtisas yayını olan Yaşama Sevinci Dergisi’nde muhabir olarak işe başladığımda ne kapısını çaldığımız insanlar ne de canım ülkemin gündemi, engelliler konusunda dünya ölçeğinde bilgi ve uygulamaya sahip değildi.

Yurt dışından gelen misafirlerimiz sokakta, yaşamın içinde engelli görmediğinden “Ne güzel ülkenizde engellilik oranı az galiba? Sokakta kimse yok” diye yorumluyorlardı. Oysa engelliler perspektifinden, eğitim, sosyal hizmetler, erişilebilirlik konuları, ülkemizin gündeminde pek bir yer elde edememişti. Engelliler sokağa dahi çıkamıyor, aileleri engelli çocukları utanarak evlerinde saklıyorlardı.

Engelliler için mevzuat...

2005 yılında ilk kez kapsamlı bir engelliler yasası çıktı ve geçen 10 yılda hatırı sayılır bir mevzuata sahip olduk. Engelli çocukların, özel eğitim kurumlarında  eğitim ve rehabilitasyon hizmeti, ulaşım hizmeti dahil olmak üzere devlet tarafından  ücretsiz karşılanmaktadır.  

Ağır engellilerin bakımının aileye yük olmaması ve/veya yükünün hafifletilmesi için bir asgari ücret kadar evde bakım ücreti verilmesi (kurum hizmeti alınmak istenmesi halinde bu rakam iki asgari ücrete kadar çıkabilmektedir) bırakın 1989 yılını, 12 yıl öncesinin Türkiye’si için devrim niteliğinde bir düzenlemedir. 

Anadolu’yu defalarca dolaşmış bir olarak,  babası vefat etmiş ağır engelli bir çocuğa üvey annesinin “evde bakım maaşı” ile baktığını ve çocuğun ailesinin yanında hayatını devam ettirdiğini görmek, düzenlemenin ne kadar da önemli olduğunu göstermektedir.

Elbette onlarca düzenlemeye rağmen, erişilebilirlik ve eğitim başta olmak üzere engellilerin yaşama katılımı ve sorunlarının giderilmesi adına hala yapılacak çok iş var.  Kurumların dönüştürülmesi ve kurum yöneticilerinin zihniyet değişikliği gibi alınması gereken de epey yol.

Yoksullukla mücadele...

Canım ülkem, 12 yıl evvel hala günlük 1 doların altında yaşayan insanların var olduğu bir ülke idi. Artık bugün 2,15 eşiği de aşılmış, günlük 4,3 doların altında yaşayanların oranı yüzde 30,30 dan 2,06’ya kadar düşürülmüştür.  

Diğer yandan, yoksulluğun, eğitim ve sağlık gibi temel haklara erişime engel olmaması için Şartlı Nakit Transferleri uygulaması, kız çocuklarına pozitif ayrımcılık yapılarak uygulanmaktadır. Çünkü eğitimde fırsat eşitliği, sınıflara arası farkın kapanmasındaki en önemli ve en hızlı etkendir. 

Kadınların yoksullukla mücadelesini kolaylaştırmak adına uygulamaya konan “eşi vefat eden kadınlara” yönelik tematik yardım ise kadının güçlendirilmesi noktasında küçümsenmemesi gereken bir öneme sahiptir.

Yoksulların istihdam bağlantısını güçlendirmek amacıyla, meslek ve beceri sahibi yoksulların kendi işlerini kurmaları için uygulanan 0 faizli, ilk iki yıl geri ödemesiz, 15 bin liraya kadar verilen destekler yoksullukla mücadelenin önemli yapı taşlarından biri olmuştur.

Kadın hakları mevzuatı...

Kadın konusunda, her defasında, iktidarı “muhafakazlık” üzerinden yıpratmaya çalışanlar, Anayasada yer alan “pozitif ayrımcılık” ilkesinin yine bu muhafazakar partinin tek başına çabasıyla gerçekleştiğini niye görmezden gelirler? Geçtiğimiz yıllarda, kadın hakları konusunda, Anayasadan Ceza Kanununa, Gelir Vergisi Kanunundan şiddetle mücadele yasasına devrim niteliğinde düzenlemeler yapıldı.

Ceza Kanununda yapılan düzenlemeler ile töre saikıyla işlenen suçların cezaları artırılmıştır. Kadın istihdamını artırmak için işverene verilen teşvikler ve kadın istihdamını izleme üst kurulunun kurulması henüz tatmin edici seviyede olmasa bile kadın istihdamını artırmaktadır. 

Cumhuriyet tarihinde AK Parti iktidara gelen kadar hiçbir dönemde parlamentoda kadın katılımı, ilk meclis oranı olan yüzde 4’ün üzerine çıkamamış ve hatta bazen yüzde 1’e kadar düşmüştür. Parlamentoda ilk kez 2007 seçimlerinde yüzde 9, 2011 seçimleriyle de yüzde 19 oranı yakalanabilmiştir.

Şiddetle mücadele...

Türkiye, AK Parti zamanında, İstanbul Sözleşmesine çekincesiz imza koyan ilk ülkedir. Bu uluslararası anlaşmanın uyum yasası kapsamında (daha evvel sadece 4 maddelik bir yasa ile yapılamaya çalışılan kadına yönelik şiddetle mücadele) 2012 yılında çıkan 6284 sayılı yasa tam 23 maddeden oluşmaktadır. İlgili yasa hem şiddet sonrası yapılacak düzenlemeleri hem de koruyucu ve önleyici tedbirleri ele almıştır. 6284 sayılı yasanın yapım süreci de devrim niteliğindedir. 200’ü aşkın STK, Ceza Hukuku hocaları ve ilgili bakanlıkların (Adalet, İçişleri ve Aile Bakanlığı) bürokratlarının bulunduğu 20’ye yakın toplantı yapılmış hatta bazı toplantılar günlerce sürmüştür. Yasa yapım sürecinin de bu kadar katılımcı bir yaklaşımla gerçekleşmesi de tek başına önemli bir uygulamadır. 

Konunun tarafı olan STK’ların temsilcilerinin ve akademisyenlerin de ifade ettiği gibi yasa metni Avrupa’daki metinlerin de üzerindedir. Fakat “kadına yönelik şiddetle mücadele” sadece yasa metinleri ile önlenebilecek bir sorun değildir. Yasanın her kademedeki uygulayıcılarının, yasanın ruhunu tam olarak kavramaları gerekmektedir. Yasanın getirdiği tedbirlerin mahiyeti tek tek anlaşılmadan, vakalara özel tedbirler almadan,  her vakaya toptancı bir yaklaşım sergileyerek, istenilen sonuca ulaşmak mümkün olamayacaktır.

Ev içi şiddet, okulda, sporda, trafikte var olan şiddetten ayrı bir konu değildir. Toplumdaki şiddet ile mücadele, topyekûn bir seferberliği de beraberinde getirmektedir. Öncelikle, erkek çocuğunu küfrettiğinde alkışlayanları, ıslah etmek gerekmektedir. 

İlle de eğitim...

Zorunlu eğitim yaşının yükseltilmesi, açılan üniversiteler, başörtüsü sorunun çözülmesi, kız çocuklarının yüksek öğretime erişim oranını yüzde 45’in üzerine çıkarmıştır. Gerek yoksulluğun azaltılması, gerek istihdamın artırılması ve gerekse kadının güçlendirilmesi, eğitim ekseninde kesişmektedir. Kadın eğitim seviyesi arttıkça istihdama katılabilmekte dolayısıyla da yoksullukla mücadele gücü artmaktadır. Ne yazık ki şiddete karşı mücadelede aynı başarıdan bahsetmek mümkün değildir. Dünyadaki örneklerinde gördüğümüz gibi şiddete maruz kalan eğitimli kadın oranı hiç de azımsanacak düzeyde değildir. 

Gene de; hemen her toplumsal sorunu “eğitim şart” meselesine bağlayanlar aslında pek haksız sayılmazlar. Bugün en önemli sosyal öğrenme aracı olan TV’ler mutlaka yayın içeriklerindeki sosyal sorumluluğun farkına varmalıdırlar. Şiddet vakalarındaki haber dilinin ve olayın detayları ile verilmesinin ağır sonuçlar doğurabildiği unutulmamalıdır. 

Hasılı...

Sosyal politikalarda son 12 yılda sessiz bir devrim yapılmış, yoksullukla mücadeleden, engelli haklarına ve kadın haklarına kadar pek çok devrimci düzenlemeye imza atılmıştır. Gazeteler, dış politika, iç güvenlik yasası vs başlıklarını manşetten vermeye devam ede dursun, “sosyal devlet” anlayışı ile AK Parti halkın gönlüne girmeyi çoktan başarmıştır.

[email protected]