Akrabalık, antropolojinin nesi olur?

MURAT GÜZEL / Açık Görüş Kitaplığı
7.05.2016

Ladislav Holy’nin kitabı, akrabalığın kendisini aşan mahiyette sosyal antropolojik alan araştırmasına yönelik, antropoloji disiplinini içeriden sarıp sarmalayan sorgulamalara derin bir kavrayış sunuyor.


Akrabalık, antropolojinin nesi olur?

Birçok meslekten antropologun dediği gibi akrabalık, nasıl ki mantık, felsefe veya nü sanat için merkezi önemdeyse, sosyal antropoloji için en ayrıcalıklı, en önemli, belki de bu yüzden ona temel karakterini veren bir alt disiplin. Antropologların tartışmasız kendilerine ait saydıkları, kendi disiplinlerine özgü addettikleri konuların en gözdesi olan akrabalık ve evlilikle ilgili 20. yüzyılın ilk yarısında tüm antropolojik literatürün neredeyse yarısına tekabül eden bir literatürün oluşmasına da bu yüzden şaşırmamak gerekir.

20. yüzyılın ilk yarısında akrabalık ve evlilik konularında antropologların geliştirdiği çeşitli teorik yaklaşımlar, diğer konularda ifade ettiklerine nazaran kat be kat fazladır. Hemen hemen akrabalık konusuna değinmeyen hiçbir antropolog yoktur. 20. yüzyılın ikinci yarısında akrabalık konusuna dair antropolojik ilginin kaybolmayıp sadece odağını değiştirdiğini vurgulayan Ladislav Holy, akrabalık konusunun bu odak değişiminde antropolojinin teorik tartışmasında merkezi bir yerde olmaktan çok onun uzmanlaşma alanlarından birine dönüştüğünü belirtiyor.

Kitabındaki amacını akrabalık hakkındaki antropolojik çalışmaların tarihsel bir haritasını çıkarmak ya da akrabalık, soy ve evlilikle ilgili meselelerdeki teknik konulara dair eleştirel irdelemelere bir katkı yapmak olmadığını ifade eden Holy, günümüzde akrabalık hakkında yapılabilecek bir çalışmadaki sorunları anlamanın bir arka planı olarak antropolojinin geçmişindeki anlaşmazlık ve tartışmalara eğiliyor. Holy’nin yoğunlaştığı sorunları seçimini belirleyen ise elbette temel epistemolojik eğilimleri. Açıktan ifade etmese de Holy’nin temel epistemolojik tutumunun yapısal işlevselci bir çerçevede ilerlediğini görmek mümkün.

Yerel tahayyül

Holy’nin kitabında uzun uzadıya ele alınması gerekli bir meziyet daha bulunuyor. Holy, antropolojik araştırmada etkin Batılı değer yargılarının ve bu değer yargılarından süzülerek inşa edilen kavramların peşine düşüyor ve bu kavramsal tahayyülün, alandaki “yerel tahayyülü” kavramadaki başarısını sorguluyor. Bu yanıyla Holy’nin kitabı akrabalığın kendisini aşan mahiyette sosyal antropolojik alan araştırmasına yönelik, antropoloji disiplinini içerden sarıp sarmalayan sorgulamalara derin bir kavrayış sunuyor.

Akrabalık konusunu ele alan eser, alt disiplinden disiplinin kendisine doğru yükselmenin güzel ve sorgulayıcı bir örneğine dönüşüyor. Bu niteliğiyle alışılmış bir antropolojiye giriş kitabından farklı. Hem okurun antropolojinin ele aldığı konulara ilişkin kavrayışını, tek bir konu etrafında yoğunlaştırarak artıran, hem de antropolojik tahayyüle dair sorgulama imkanlarını gözler önüne seren bir kitap Holy’nin kitabı.

[email protected]

Antropolojinin Akrabalık Yaklaşımları Ladislav Holy çev. Çağlar Enneli Heretik, 2016

Milli şeflikten demokrasiye

Türkiye’de, demokrasinin tüm kurum ve kuruluşlarıyla yerleşmesi süreci, yani demokratikleşmenin birçok kez kesintiye uğrasa da halen devam eden bir süreç olduğu söylenebilir. Bu sürecin önemli dönüm noktalarından biri, çok partili siyasi hayata geçiştir. CHP’nin tek parti olarak ülkeyi yönettiği yıllar, 1950 yılında Demokrat Parti’nin başa geçişiyle son bulmuştur. Tek partili dönemin en önemli aktörlerinden İsmet İnönü, “Millî Şef” olarak 12 yıl ülkenin en tepesinde bulunmuş bir profildir. Osman Akandere kitabında, İnönü yönetimindeki Türkiye ile birlikte, çok partili hayata geçişte yaşananları objektif bir tarzda yorumluyor.

Milli Şef Dönemi, Osman Akandere, İz Yayıncılık, 2016

Antropoloji, mit ve anlam

Claude Lévi-Strauss, 20. yüzyıl sosyal bilim düşüncesinde çığır açmış isimlerin başında gelir. Saussure’un Genel Dilbilim Dersleri’nde geliştirdiği bakış açısını antropolojiye uyarlayan yanlarıyla yapısalcılık akımına büyük katkı sağlamış, böylelikle o dönemin egemen sosyal bilimler felsefesine; ardından antropolojideki üç ana akım olan evrimcilik, difüzyonizm ve fonksiyonalizme; varoluşçuluk ve hümanizme; Avrupamerkezci “tarih” ve “insan” kavrayışlarına ve nihayet kendi toplumunun uygarlığına, yani tartışılamayacak denli kesin olduğuna inanılan modern Batının önkabullerine meydan okumuştur.

Mit ve Anlam, Claude Lévi-Strauss, çev. Gökhan Yavuz Demir, İthaki, 2016