Türkiye’nin ve Avrupa’daki Sünni Türk nüfusunun tutumu Avrupa’daki Alevi gençlerinin kendilerini İslam’dan çok Hıristiyanlığa yakın hissetmelerine yol açıyor. Devletin geleneksel inkâr politikasının devamı Alevi diasporasının uzun vadede Hıristiyanlık içinde erimesine yol açacaktır.
ŞENOL KALUÇ/Yazar
Bir Çin atasözü “Camdan evi olan, başkasının damına taş atmasın” der. Bu söz pek çok konuda Türkiye’nin hâl-i pür melâlini anlatmak için de kullanılabilir. Türkiye çoğu kez kendi içine kapalılıktan etrafında nelerin olup bittiğini tam olarak fark edememekte, söz sahibi olmak istediğinde ise iç sorunları etkinliği azalmakta ve ayağına dolaşmaktadır. Avrupa’da özellikle Almanya hinterlandındaki ülkelerde ilginç gelişmeler var. Almanya’nın Türkiye’ye ilgisi çok uzun bir geçmişe sahip. Bu ilgi geçmişte Osmanlının tepe taklak uçuruma sürüklenmesine kadar sebep olmuştu.
Almanya’nın bugün Kürt hareketi ve Alevilikle ilgisi tartışılmaz bir durum. Almanya’nın bu ilgisinde ülkede yaşayan kalabalık bir Kürt ve Alevi diasporasının olmasının etkisi tartışılmaz. Almanya’nın Kürt sorununa bakışı daha çok Ortadoğu denkleminde söz sahibi olma çabası ile açıklanabilir ancak Aleviliğe ilgisi ise biraz daha karışık.
Alevi diasporasının tercihi
Çok kültürlülüğü destekliyor görünmesine rağmen Almanya’nın uzun vadede hedefinin farklı olduğu hissedilmekte ve Türkiye’nin Alevilik konusundaki geleneksel tutumu Almanya’nın işini kolaylaştırıyor. Geleneksel olarak devletin Aleviliği yok sayması, Aleviliği Sünnilik içinde eritme çabası ve Alevilerin politik sıkışmışlık içinde kendilerine muhafazakâr çevrelerin Aleviliği ötekileştirmesi nedeniyle -tek parti döneminde yaşanan tüm olumsuzluklara rağmen- CHP dışında yer bulamamaları ve giderek inançtan ziyade bir etnisiteye dönüşmesi İslam ile de aralarını açıyor. Bu durum, Aleviliği İslam dairesi dışında tanımlamak isteyen çevrelere güç verdiği gibi, Aleviler arasında da giderek daha çok destek bulmasına yol açıyor.
Bugün Alevilik iki büyük eksende hareket ediyor. Birisi Türkiye diğeri ise Avrupa özellikle Almanya ekseni. Bu iki eksen çoğu kez birbirinden farklı sosyo-politik hedeflerle hareket ediyor. Avrupa Aleviliği, Türkiye’deki tüm açılım çabalarına rağmen bir türlü yıkılamayan resmi politikalar nedeniyle giderek Türkiye’den uzaklaşmakta ve giderek araya ciddi bir mesafe koyuyor. Bu mesafenin açılmasında AB ülkelerindeki din ve inanç özgürlüğü konusundaki serbestiyetin büyük rolü var ancak bu serbestiyeti Almanya bazında düşündüğümüzde çok fazla safiyetle değerlendirmemek gerek. Almanya’nın tavrı kısa vadede Alevileri özgürleştirir gibi gözükmesine rağmen -Türkiye’de devam eden sorunlar nedeniyle- uzun vadede Alevilerin İslam ile bağlarını koparmalarına ve Hıristiyanlığın etkisine girmelerine yol açacaktır.
Aleviler arasında açıkça dillendirilmese de büyük umutlar yaratan Alevi açılımının başlamadan bitmesi büyük bir hayal kırıklığı yaratmış durumda. Bu hayal kırıklığı zaten var olan Sünnilik antipatisinin daha da artmasına ve Alevilerin -bunu bilinçli olarak kullananlar dışında- farkında olmadan Sünnilikle İslam’ı aynileştirmelerine ve reddetmelerine yolaçmaktadır. Bu şekilde bir yaklaşım özellikle Aleviliği dinden bağımsız bir kültür ve etnise olarak algılayan çevreler için büyük bir nimet.
Devletin geleneksel tavrı Aleviliği yok saymak olsa da “derin devlet” son dönemde AKP karşıtlığı üzerinden Aleviliği kullanma çabası içinde. Kılıçdaroğlu’nun CHP’nin başına geçirilmesini bu açıdan değerlendirmekte fayda var. Ve bu proje umulanında ötesinde başarılı oldu ve tüm açılım çabalarına rağmen AK Parti’nin dönüp dolaşıp “Temel Hak ve Özgürlükler” konusunda atacağı basit adımlarla çözebileceği meselede statükoya teslim olmasına yol açtı. Ve Türkiye siyasetinde Alevilerin haklarının verilmesinin yakın bir gelecekte oy getirisinin olmadığının görülmesi de işi çıkmaza soktu. Tam tersi geleneksel siyasette Alevilerin dışlanmasının oy getirisinin yüksekliği AKP’nin de bu cazibeye kapılmasına neden oldu. Aleviler CHP’ye demirlenmeye zorlanırken bu tavrın son tahlilde AKP ve MHP’nin oylarının artmasına katkı sağladığı görülüyor. Özellikle son seçimlerde CHP’nin -Kılıçdaroğlu’nun ısrarla Aleviliğini deklare etmemesine rağmen- bir Alevi partisi olduğu imajı CHP’nin kalesi sayılan yerlerde bile sarsılmasına yol açtı. Örneğin Akdeniz, Ege ve Marmara bölgelerinde CHP’nin oy kaybı yaşamasına ve oylarını MHP’ye kaptırmasına yol açtı. Bu da aslında CHP ile MHP’nin söylemde farklıymış gibi gözükmelerine rağmen ciddi anlamda özsel benzerlikler taşıdığını göstermektedir. Referandum ve seçim süreçlerinde benimsenen yanlış söylem dili maalesef Suriye sorunu sırasında da kullanıldı. Esed’in Nusayriliği üzerine yapılan aşırı vurgular ve bu durumun iç politikada da siyasi rakiplere karşı bir araç olarak kullanılması Alevilerin yalnızlaştırılması projesine su taşıdı. Aleviler psikolojik olarak kendilerini açıkça tehdit altında hissediyor. Bu tehdit algısının arka planı gerçekte dolu olmayabilir ancak bu böyledir denilerek geçiştirilebilecek kadar basit bir durum olmadığı takdire şayandır.
İslam’dan uzaklaşıyorlar
Türkiye -geçmişteki tarihsel rolünü hatırlayarak- küresel bir aktör olmaya çalıştığı bugünlerde kısır iç çekişmeler nedeniyle Avrupa’dan üst üste gelen haberleri yeterince kavrama ve tahlil becerisi gösterememekte. Son yıllarda Almanya merkezli olarak başlayan Aleviliğinin Avrupa’da görünür hale gelmesinde önemli kilometre taşları atılmakta. Son olarak önce İsviçre’nin Basel eyaletinde Aleviliğin bir inanç grubu olarak tanınması ve Avusturya’da kimliklerinde “Alevi” yazanlar için “Kurban Bayramı, Aşure Günü, Hızır Orucu ve Nevruz” günlerinin resmi tatil olarak kabul edilmesi çok önemlidir. AB ülkelerindeki bu sevindirici gelişmelerin Türkiye bağlamında düşünüldüğünde uzun vadede sarsıcı sonuçlar doğuracağının farkına varılması gerekiyor. Türkiye’nin ve Avrupa’daki Sünni Türk nüfusunun tutumu Avrupa’daki Alevi gençlerinin kendilerini İslam’dan çok Hıristiyanlığa yakın hissetmelerine yol açıyor. Devletin geleneksel inkâr politikasının devamının Alevi diasporasının uzun vadede Hıristiyanlık içinde erimesine yol açacağı ve bu erimenin kaçınılmaz olarak Türkiye’yi de etkileyeceği artık fark edilmelidir.
Almanya’nın Alevilere ilgisini biraz da bu açıdan değerlendirmekte fayda var. Türkiye farkında olmadan Alevilerin giderek İslam’dan uzaklaşmalarına ve Hıristiyanlığa yaklaşmalarına yol açıyor. İktidarın ve devletin bu noktayı bir an önce fark etmesi gerekir. Klasik devlet tavrı ile yola devam edilemeyeceği açık. Biran önce ezberleri bozucu adımlar atılmalı ve Alevileri siyasi sıkışmışlıktan çıkararak kendi iç sorunlarına yönelmelerinin ve inanç tartışmalarını başlatmalarının önü açılmalıdır aksi takdirde Alevilerdeki -Sünnileşme korkusu nedeniyle- İslam’dan uzaklaşma süreci artarak devam eder. Bu yapılamazsa Türkiye’de olmasa bile AB ülkelerinde yaşayan Alevilerin uzun vadede din değiştirmelerinin önüne geçilemez.