Almanya'nın darbe korkusu

Faruk Önalan / Yazar
16.12.2022

Yeşiller Partisi 15 Temmuz darbe girişiminden sonra işlerine son verilen ve firar eden FETÖ mensuplarına sahip çıkmış, MİT'in bu kişiler hakkında 35 ülkede bilgi toplayıp casusluk faaliyeti yürüttüğünü ilan etmişti. Gelinen noktada, söz konusu kendi ulusal güvenlikleri olunca –ki tehdidin boyutu çok daha zayıftır– hem istihbari hem de işten çıkarma anlamında tüm tedbirlerin alınmasını istemiştir.


Almanya'nın darbe korkusu

7 Aralık Çarşamba sabahı erken saatlerde, Alman Federal Başsavcılığının yürüttüğü soruşturma kapsamında yaklaşık 3 bin polisin katılımıyla dev bir operasyon gerçekleştirildi. Ağırlıklı olarak "Reichsbürger" (İmparatorluk Vatandaşları) ve özyönetim taraftarı "Selbstverwalter" yapılanmalarına yönelik geniş çaplı operasyonda ülkenin 11 eyaletinde 150'den fazla ev, iş yeri ve depoda arama yapıldı ve bunların 50'den fazlasında silah bulundu. 25 kişi, (Rus asıllı bir kadın dahil) "şiddet ve askeri yöntemlerle mevcut devlet idaresini, özgürlükçü demokratik düzeni ortadan kaldırmayı tasarlamak" suçlamasıyla tutuklandı. Bunların arasında, aşırı sağcı parti AfD'nin eski bir milletvekili, elit KSK birliği (özel kuvvetler) eski üyelerinden birkaç asker, bir tane muvazzaf özel kuvvet personeli, eski bir paraşütçü yarbay, bir polis memuru ve bir de silah dükkânı sahibi bulunmaktadır. Bu noktada Alman ordusundan çok sayıda silahın kaybolduğuna dair haberler ayrıca önemli bir durumdur. Alman İç İstihbarat Servisi olarak da bilinen Anayasayı Koruma Dairesi'nin Başkanı Thomas Haldenwang, kayıp silahlar kapsamında yapmış olduğu açıklamada, planların daha somut hale geldiğini vurgulamıştır. Davaya bakan savcılar temin edilen silahlarla, mevcut sistemdeki yetkililerin öldürülmesi konusunda bir onayın verildiğini beyan etmiştir. Ayrıca eğitime tabi tutulan silahlı bir grubun, Federal Meclis'e baskın yapmayı planladığı da güvenlik yetkilileri tarafından dile getirilmiştir. İlginç olan nokta ise medyanın operasyon öncesinde (iki hafta) bilgilendirilmesidir. Bazı gazeteciler söz konusu bilgilendirilmeyi teyit etmişlerdir. Operasyon yapılacağına dair sinyaller günler hatta haftalar öncesinden verilmişti. "İmparatorluk Vatandaşları" yapılanmasının ideoloğu daha net ifade ile "darbe" planlayıcısının lideri olarak konsey yönetiminde adı geçen Reuss Hanedanı'ndan olan 71 yaşındaki "Prens Heinrich" de tutuklanmıştır. Başsavcılığın iddianamesine göre Prens Heinrich'in "İmparator" olarak yer aldığı konseyde göreve verilecek Bakanlar da belirlenmiştir.

Emekliler çetesi

Tutuklanan kişilerden birinin Rus vatandaşı olması gözleri Moskova'ya çevirmiştir. Kremlin'den gelen ilk açıklama "Biz de olayı basından öğrendik, bu konuda söyleyecek bir şeyimiz yok" şeklindeydi. Operasyon, "emekliler çetesinin 71 yaşındaki prensi, devlete tehdit olarak görülüyor" sözleriyle Rusya'da alay konusu olmuştur. Moskova'da kabul gören genel görüş, yaklaşan şiddetli soğuklar ile birlikte artan enerji ve gıda fiyatlarına karşı Berlin'in bir "iç düşman" meydana getirip halkı bu yönde meşgul etmeye çalışmasıdır. Böylece getirilecek nispi kısıtlamalarla, enerji krizi karşısında muhtemel protesto gösterilerinin önüne geçilecektir. Rus tarafı meseleye ağırlıklı olarak bu açıdan bakmaktadır. Der Spiegel, grubun dış politika emellerinde pek başarılı olamadığını zira darbe için Rusya'nın onayını alma girişiminin başarısız olduğunu yazmıştır. Örgütün lideri Prens Henry ve Kaliningradlı kız arkadaşı Vitalia B'nin Leipzig'deki Rusya başkonsolosluğuna başvuruda bulunduğuna dair iddialara ise Başsavcılık, "Rusların talebe olumlu yanıt verdiğine dair bir kanıt yok" cevabını vermiştir.

Başsavcılık, yöneltilen suçlamaların "siyasetçilere yönelik saldırı, Federal Meclis'e baskın, hükümeti devirmek, yargıyı lağvetmek ve orduyu ele geçirmek" fiillerini kapsadığını açıklamıştır. Hükümet yetkilileri ve Alman medyası olayı ilk andan itibaren "terör" olarak nitelendirmiştir. İçişleri Bakanı Nancy Faeser yapmış olduğu açıklamada durumu net bir şekilde ifade etmiştir. "Bu hafta, güvenlik yetkililerimiz "Reichsbürger"in bugüne kadarki en büyük şüpheli terör ağını ortaya çıkardı. Reichsbürger ve diğer aşırılık yanlılarına karşı tüm şiddetimizle hareket etmeye devam edeceğiz." Operasyona ilk tepki de Afd Lideri Tino Chrupalla'dan gelmiştir: "Baskından sonra yetkililerin ellerinde çok az şey var gibi görünüyor. Medyanın önceden ayrıntılı olarak bilgilendirilmesi ise şaşırtıcıdır. Gerçek terör mü yoksa Nancy Faeser'in solcu hükümet politikasını haklı çıkarmak için yaptığı muhteşem tiyatro mu?"

Özyönetim talebi

Darbe yapmakla suçlanan, İmparatorluk Vatandaşları örgütünün bugün yaklaşık 21 bin üyesi bulunmaktadır. Günümüz Alman Devletinin varlığını kabul etmezler. Kendi kimlik belgeleri ve pasaportları bulunmaktadır. 1871-1918 arasında var olan Alman İmparatorluğu (Kaiserreich) yasalarına göre hayatlarını sürdürmektedirler. Reichsbürger, içinde aşırı sağcı siyasi parti AfD üyelerinden aşı karşıtı "Querdenker" hareketine kadar değişik kişi ve yapılanmaları barındıran bir örgüt olarak karşımıza çıkmaktadır. Diğer yandan özyönetim talep eden Selbstverwalter oluşumu da ayrıca bir tehdit unsuru olarak büyük bir sorun oluşturmaktadır.

Devletin meşruiyetini ortadan kaldırma çabaları, Alman iç istihbarat topluluğunun görev alanına girmektedir. Bu doğrultuda Anayasayı Koruma Dairesi (BfV) 2021 yılı Nisan ayından itibaren "demokratik düzeni yok etme (darbe)" faaliyetlerine karşı çalışmalarına yeni bir boyut kazandırmıştır. Federal Suç Dairesi raporuna göre, 2021 yılında siyasi güdülerle işlenen suçlarda son yirmi yılın zirvesine ulaşılmıştır. 2022 yılında da artış devam etmektedir. Durumun, söz konusu raporda belirtilen vakalardan çok daha fazla olduğu açık bir gerçektir. Sadece 2021 yılı içinde, aşırı sağcılar tarafından gerçekleştirilen yaklaşık yirmi bin suç kaydının on yedi binden fazlası federal polis departmanı tarafından siyasetle ilişkilendirilmemiştir. Bu suçların önemli bir kısmının İmparatorluk Vatandaşları (Reichsbürger), öz yönetim taraftarları (Selbstverwalter) ve aşı karşıtı (Querdenker) yapılanması tarafından gerçekleştirildiği belirtilmektedir. Alman ordusu içinde de alarm seviyesi uzun zamandır üst seviyededir. 1 Ekim 2019 tarihi itibariyle Milli Savunma Bakanlığı bünyesinde "koordinasyon merkezi" faaliyete geçirilmiştir. Federal Askeri Karşı İstihbarat Dairesi (BAMAD) ordu içerisindeki aşırıcı sağcı olduğundan şüphelenilen yüzlerce subayı soruşturmaya tabi tutmuştur. Bunlara ek olarak 2020 yılında 425 astsubay ve 531 er askeri istihbarat servisi tarafından sorgulanmıştır. Alman ordusunun gözde birimi olan Özel Kuvvetlerin (KSK) de gizli servisin odağında olduğuna dair bilgiler, Parlamentonun ilgili komitesine verilmiştir. Önümüzdeki zaman diliminde kapsam ve sayının çok daha fazla olduğunun ortaya çıkması beklenmektedir. Başta Sol Parti üyeleri olmak üzere bazı parlamenterler ise iç istihbarat servisi BfV'yi hedef almaktadır. Servisin tehdidi küçümsediğini öne süren siyasiler, yayınlanan son raporlarda örgütün 21 bin üyesinden sadece 1150'sinin aşırı sağcı olduğu sonucuna varılmasına tepki göstermektedirler.

Devletlerin varoluşlarını tehdit eden unsurlara karşı refleks geliştirmesi normal bir durumdur. Kamu düzeni veya demokratik yapıya yönelik herhangi bir saldırı girişimine karşı devletin yetkili organları gereken adımları atmaktan imtina etmezler. Almanya Federal Cumhuriyeti'nin son yaşanan olaylar karşısında direnç göstermesi de bu kapsamda değerlendirebilir. Bu noktada, başka ülkelerde meydana gelen ya da gelebilecek anti-demokratik kalkışmalar karşısında verilen karşılığa Almanya'nın da saygı duyması beklenir. Alman Adalet Bakanı, kendi ülkesinde darbe planı yapanlara yönelik operasyonu "demokrasi kendini savunuyor" ifadesiyle tanımlamıştır. Ancak 15 Temmuz 2016 tarihinde gerçekleşen ve 251 kişinin şehit, binlerce insanın da gazi olduğu hain darbe teşebbüsü sonrası, gerek Alman Hükümeti gerekse Alman gazeteleri beklenen duruşu göstermemiştir. 15 Temmuz gecesi devletiyle, milletiyle demokrasiyi savunmak için mücadele edilmiş, günlerce sokaklarda "demokrasi nöbeti" tutulmuştur. Terör eylemini gerçekleştirenler birer birer adalete teslim edilmiştir. Bir bütün halinde gösterilen bu milli aynı zamanda onurlu duruş Berlin'de kara propaganda, dezenformasyon ile çarpıtılmıştır. Darbeye bizzat katılan ya da destekleyen isimler Alman hükümetinin koruması altına alınmıştır. Yakın zamanda dahi iki darbeci generalin Almanya'ya sığınma talebinde bulunduklarına dair haber, Bild gazetesinde yer almıştır. Bununla da yetinilmemiş, Köln kentinde düzenlenen "Darbeye Karşı Demokrasi Mitingi 'ne", Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın telekonferans yöntemiyle bağlanıp halka hitap etmesi, Almanya Anayasa Mahkemesi kararıyla engellenmiştir.

Aynı medya, farklı yorum

Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu, Alman medyasının tek bir kontrol mekanizmasından idare edildiğini söylemiştir. Ki bu noktada Bakan Çavuşoğlu sonuna kadar haklıdır. Ankara'nın ulusal güvenliğini tesis etme doğrultusunda göstermiş olduğu yerinde refleksin, Alman medyasınca vicdansız bir şekilde çarpıtılmasına dönemin Dışişleri Bakanı Steinmeier bile tepki göstermiştir. "Darbecilerin şiddeti gözden kaçırılmaktadır bu yüzdendir ki Türkiye'ye karşı daha ölçülü eleştiri yapılmalıdır." Aynı medya düzeni, Almanya'da darbe planı yapanlar için "terörist" tanımını kullanmaktadır. 15 Temmuz darbe teşebbüsüne katılan askerlere her fırsatta destek çıkan Deutsche Welle gazetesi "Reichsbürger" operasyonun hedefindeki askeri kanatın "çok tehlikeli" olduğunu vurgulayabilmektedir.

Son olarak Alman siyasetinin bir diğer çifte standardı da şu şekildedir; Yeşiller Partisi 15 Temmuz darbe girişiminden sonra işlerine son verilen ve firar eden FETÖ mensuplarına sahip çıkmış, MİT'in bu kişiler hakkında 35 ülkede bilgi toplayıp casusluk faaliyeti yürüttüğünü ilan etmişti. Gelinen noktada, söz konusu kendi ulusal güvenlikleri olunca –ki tehdidin boyutu çok daha zayıftır– hem istihbari hem de işten çıkarma anlamında tüm tedbirlerin alınmasını istemiştir. Federal Meclis'te yer alan Yeşiller Partisi'nin Grup Başkanı Irene Mihalic geçtiğimiz günlerde, aşırı sağ yapılanma ilgili bağlantısı olan herkesin kamu hizmetinden ihraç edilmesini talep etmiştir.

[email protected]