Ama robot yargıcın vicdanı yok!

Cüneyd Altıparmak / Hukukçu
3.04.2021

Yapay zekâ “hangi hukuka” göre karar verecek? Bir uluslararası ticari uyuşmazlığı neye göre yargılayacak? Karar verme süreçlerine dönük “siber saldırılardan” nasıl muhafaza olunacak? Ve nihai soru: Dijital yanılmaz mı?


Ama robot yargıcın vicdanı yok!

Cüneyd Altıparmak / Hukukçu

Teknolojinin baş döndürücü hızı, hukuk alanına da sirayet etti. "Her şeyin bir algoritması var" sözü, bu dönemin gerçeği olmanın yanında, gelecekte bir atasözüne dönüşecek cinsten. Dijital çağın ürettiği yeni sorunlar ve hukukun bunlara çözüm bulması meselesine ek olarak artık robot hakimler, yapay zeka analizleri vb konular gündemde. Evet gerçekten "kuralları tanımlı bir yolda en hızlı ve doğru sonuç üretme" yönetimi olarak tanımlayabileceğimiz bilişim ve matematiğin ortak noktası haline gelen bu "algoritma" artık hukuk için de ciddi bir öneri olarak duruyor. Google aramaları, takip edilen hesapların profili, içeriği tıklanan paylaşımlar, etiketlenen kavramlar, Youtube izlemeleri...vb verileri analiz edip aradığımız şeyleri reklam olarak önümüze sunan, "Şunu da izleyebilirsin" diyen ve bu yönüyle "düşünen" yapay zekanın "yarın ne giyeceğinizi isabetle tahmin etmesi" işten bile değil.

Suç işleme tahmini

Benzer olaylar arasındaki ilişkiyi çözen bu zekâ, insanlar arasındaki uyuşmazlıkları da çözebilir mi? Ya da yatkınlıkları belli olan birisinin suç işleme ihtimal ve zamanını tahmin edebilir mi? Veya bir adam öldürme olayında tanıkların beyanları ve olay yeri inceleme bulgularını çakıştırıp "sanal canladırma" ile maddi gerçeği bulabilir mi? İş dosyasında bordroları, tanıkları, çalışma süresini algılayıp tazminat miktarını belirleyip bir karar verebilir mi? Bunlar konuşulan ve tartışılan hususlar... İşte bu yazımızda, hukukun bir "karar verme biçimi" olarak teknolojiyi kullanması durumunu güncel örnekler üzerinden anlatmaya çalışacağız. Dünyadaki örneklerine ve bu konuda tez ileri süren kimselerin düşüncelerine değineceğiz. Kaçınılmaz sonumuz mudur, bilinmez ama teknolojinin gelecek on yıldaki kullanım alanı, hayalimizden de öteye geçeceğe benziyor...

Yüzde 80 isabetli

BBC'de çıkan bir haber adeta AİHM'e meydan okuyordu: 2016 yılında İngiliz bilim adamları yapay zekâ teknolojisi ile "robot yargıç" geliştirmişti. Yapay zekânın son ürünü bu robot, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'nde (AİHM) görülen davalara dair verilerin yüklenmesinden sonra, kararların sonuçlarını yüzde seksene yakın düzeyde doğru tahmin etmişti. Haberde "Londra'daki UCL Üniversitesi ile Sheffield Üniversitesi'ndeki bilgisayar mühendislerinin geliştirdiği algoritma, davaları hem yasal hem ahlâki boyutlarıyla inceleyebiliyor" ifadeleri yer alıyordu. Çin'de ise milyonlarca davanın artık vatandaşların mahkemeye çıkmasını gerektirmeyen "internet mahkemeleri" tarafından karara bağlandığını bildiren "Robot Justice: The Rise of China's 'Internet Courts' (Robot Adalet: Çin'de İnternet Mahkemlerinin Yükselişi)" başlıklı haberde, bu yargılamanın uygulandığı Hangzhou Mahkemesi yetkilisinin, Çin'in devlet kanallarından olan CGTN televizyonunda, internet mahkemelerinin haftanın yedi günü, 24 saat çalıştığını söylediği yer alıyor. Adli iş yükünü hafifletmek ve yargılama hızını ve etkinliğini artırmak için tasarlanmış bu sistemde, yetkilinin belirttiğine göre, dosyalar için sanal yargıçlar kullanılsa da insan yargıçlar süreci denetliyor. Hangzhou'daki bu "internet mahkemesi", yalnızca dijital konulardaki yasal anlaşmazlıkları içeren davalara bakıyor ve e-ticaret sorunları, internetteki telif hakkı davaları ve çevrimiçi ürün satışlarına ilişkin anlaşmazlıklara dair karar veriyor. Estonya'da 7 bin avrodan az tutarlı dosyaların, dava konularına göre programlanmış robot hakimlere devredilmesi gündemde. Burada verilecek kararlarda robot hakimler, iddia ve delilleri değerlendirip analiz yapacak. Verecekleri kararlar ise tıpkı normal mahkeme kararları gibi itiraza tabi olacak. Yani verilen kararlar kesin olmayacak.

Kararlar hep tartışılır

Mahkeme kararı sonucu aleyhine olan hemen herkes, kusuru kendi dışında arar. Hakimin hatalı takdirine, savcının abartılı iddianamesine, karşı tarafın avukatının acarlığına, kendi avukatının kabiliyetine bağlar sonucu. Oysa, yargılama insanlar arasındaki sorunların, önceden konulmuş kurallar öncülünde yine bir insan tarafından değerlendirilmesidir. Konusu insan olan yargılamanın bir an için "insansız" olduğunu düşünelim!

Stephanie Condon'un "AI in the court: Are robot judges next?" (Yapay Zeka Mahkemede: Sıradaki Robot Yargıçlar mı?) başlıklı yazısında değindiği konular oldukça ilginç. Condon "Birçok sektörde olduğu gibi, yapay zeka, hukuk alanında da büyük bir vaatte bulunuyor ve bu vaat büyük riskler taşıyor. Mahkeme sisteminde bu riskler yüksek derecede hem de. Çocuğunuzun velayeti koşullarını belirlemek için oluşturulan bir algoritma kullanmak, Netflix'in daha sonra hangi filmi izlemeniz gerektiğini önermesiyle uyuşmuyor" diyerek önemli bir noktaya işaret etmekte. Yazıda Orange County Yüksek Mahkemesi danışmanlarından olan Alan Carlson'un sorduğu "Yapay zekâyı gerçekten kullanmaya ihtiyacınız var mı? Bir karar ağacı kullanabilir misiniz? Analitik yeterli mi?" sorularına da yer veriyor. Bunlar, üzerinde düşünülmesi gereken meseleler ancak kaçınılmaz sonu değiştirmeye yeterli olmayacak gibi. Zira insanın konfor arayışı hemen her alanda çok hızlı biçimde ilerliyor. Condon'un yazısında yer alan, Los Angeles Yüksek Mahkemesi'nden Yargıç Wendy Chang'in yargılamada insanları devre dışında bırakmanın doğuracağı sakıncalar vurgusu önemli: "Hukuki sorunlarda bu döndürülemez sonuçlara sebep olabilir. Teknoloji ve insan arasındaki sınırın nerede olduğunu bulmamız gerekiyor." Teknolojinin sınırını arayan hukuk, hukukun görevini üstlenecek robot hakimler... Bir dilemma!

Geleceğin 'demo'su gibi

Aslında gelecekte olacak pek çok şeyin "demo"su ile muhatabız ve farkında değiliz. Yazılım denilen alan kendi sahasını genişletmeye devam ediyor. Kolaylaştırıp eğlenceli hale getirirken, bize bir "algılama ve değerlendirme" zorunluluğu yüklüyor. Twitter üzerinden izah edersek: Kuralları var ama hangi davranışın bir ihlal oluşturduğuna kendi karar veriyor. Örneğin Türk yargı içtihatlarının ele aldığı ve yıllardır istikrarla hakaret olarak değerlendirdiği bir eyleme Twitter "Benim kurallarımı ihlal etmiyor" diyebiliyor. Yani yukarıda saydığımız kurallar ile yetinmiyor, hangi eylemin "adeta" suç olarak nitelenmesi gerektiğine de karar veriyor. Örneğin terör, nefret suçlarında, mahkeme kararının suçlu bulması yetmiyor, Twitter uzmanlarının da eylemi bir ihlal olarak değerlendirmesi şartı aranıyor. Bunun tam tersi de geçerli. Google, unutulma hakkı çerçevesinde silmesi gereken bir içeriği silmeyip sizi kaynak siteye yönlendirebiliyor. Kaynak site Türkiye adli-idari birimlerinin kararlarını tanımayarak "Silmiyorum" diyebiliyor. Yahut Facebook, kişisel verinizi bir başkası ile paylaşıyor ve yetkili kurullarınızın verdiği yaptırımlara karşı çıkabiliyor ya da uygulamıyor, dikkate almıyor. Bütün karar verme serüvenin altında da bir algoritma yatıyor. Ve bu konudaki "engelleme" veya "şikâyet" taleplerinin birçoğu bu şekilde incelenip karara bağlanıyor. Burada kurallarını kendileri koyan ve bu kurallara göre yargılama yapan mekanizmalar görüyoruz.

Hangi hukuk?

İşte tam bu noktada şu soruları sormak gerekir. Yapay zekâ "hangi hukuka" göre karar verecek? Kapsamı geniş tutunca neler olabilir? Daraltınca karşımıza ne çıkacak? Bir uluslararası ticari uyuşmazlığı neye göre yargılayacak yapay zekâ? Karar verme süreçlerine dönük "siber saldırılardan" nasıl muhafaza olunacak? Dijital yanılmaz mı? Sorular sorular... Ama bir yanda da Erin Brockovich filmininden kalan bir cümle var: Bir gün yapay zekayı kullanmamanın yanlış olacağını göreceğiz. Bu durum, yirminci yüzyılda olup da bilgisayar varken, elle yazan bir avukatın durumuna benzer.

Yargılamanın önyargı olmadan yapılmasını yapay zekâ ile sağlamak mümkün ama bu sefer de "duyguları" işin dışında çıkarmış oluyoruz. Mahkeme kararları kuru, mekanik ve sadece metinden ibaret olmamalıdır. Tıpkı sosyal medyanın yaptığı gibi bazı verilere dayanarak talebi reddedecek veya haksız bir talebi kabul edecek bir yapı oluşacaksa kimseye faydası olmayacaktır. İşte bu noktada ikinci unsur ortaya çıkmaktadır: Karara insan eli ne zaman ve ne kadar değmelidir?

Robotlar da yanılır

Herkes hata yapabilir. Herkes kavramında robot hakimler de dahildir. Yargılamadaki denetim sistemi bunun için vardır. Bir alt mahkemenin üst mahkemeyi denetlemesi, gözden kaçan veya sonradan farkına varılan bir durumu karara işlemek ve buna değinmek için. En doğru karar bile itiraza açıktır. Bu noktada üçüncü soru ortaya çıkar: Yapay zekanın kararını kim denetlemelidir? Bir başka yapay zeka mı? İnsan mı? Sadece robot hakim üzerinden de bakmamak gerekir. Robot avukat, savcı, hukuk müşaviri gibi türevleri de vardır bu meselenin.

Yeni hukukun "internet ve yazılım" eksenli dünyasının ürettiği adaletin uygulayıcıları robot hakimler olacak. Serüven oraya ilerliyor. O zaman yapılması gereken teknolojinin çerçevesini çizen ve dünyada kabul gören bir dayanak ortaya koymak ve herkesi buna bağlı kılmaktır.

Türkiye'de durum

2019 yılında ülkemizce İstanbul, Ankara ve İzmir Barolarının "Yapay Zekâ Çağında Hukuk" temalı çalıştayında tartışılanlara kısaca değinmekte fayda görüyorum. Ancak bu raporun tamamını okumanızı da öneriyorum. Dijital delil elde etme, bazı hesaplamaların yapılması, delillerin değerlendirilmesi, failin tanınması, sistemlerin entegrasyonu, yargılamada kullanılması gibi konuların tartışıldığını görüyoruz. Ancak tek cümle ile özetlemem gerekirse bu çalıştaydan çıkan sonuç, teknolojinin oluşturacağı hukukun, doğru ve adil olabilmesi için, dijital alanın, doğru, düzgün ve icra edilebilir biçimde düzenlenmesi gerektiğidir. O zaman masanın üstünde "Nasıl bir dijital hukuk?" sorusundan önce "Hukuk dijital dünyaya nasıl etki etmeli?" sorusu konulmalıdır. Kuralların şirketlerce konulduğu dünyanın izdüşümünü ve adeta yeni versiyonunu yaşıyoruz. Yeni sürüm hukuk kim tarafından üretilecek? Sorunun cevabı eski durumdan geliyor: "Dijital dünyada kim varsa kuralı o koyacak ve bizler uymak zorunda kalacağız". Yapılması gereken, geleceğin hukuk dünyasında yer almak ve hukuk ihraç etmek için "dijital dünyaya" dört koldan giriş yapıp varlığımızı belirtmektir. Aksi halde, hukuk kuralı üreten değil; uygulayan, mevzuatı tatbik eden yani hukuk ithal eden konumda olacağız. Bu dönem, önemli bir evre, kaybettiklerimizi toplamak için büyük bir fırsat olabilir!

Bu noktada bir hataya da düşmemek gerekir. Yapay zeka, kendisine verili olan kurallar ve yollar üzerinden sonuca ulaşmaktadır. AİHM'in kararlarında yüksek isabet oranı, AİHM'in verdiği kararların isabetli olduğu varsayımından hareketle ortaya çıkan bir sonuçtur. Kabul şudur: AİHM'in tüm kararları isabetlidir. Ve şimdilik yapay zeka sadece buna yaklaşık bir oran bularak bir varlık göstermiş ve "kullanılabilir" olduğunu düşündürmüştür. Bir diğer nokta ise yapay zekanın hata yapmayacağı fikridir. Bu da doğru değildir. Zira bir yargıcın yanılma oranından pek de farklı olmayan biçimde karar vermiştir. Adalet, içinde yanılmanın da olabileceği bir biçimde tezahür eder. Burada sorun yapay zekanın incelediği dosyada, tarafların psikolojisi, ruh durumu, yargılama sırasındaki tutumları gibi sözel veya yazılı olmayan ama "vicdan" olgusuna işaret eden durumlara nasıl yaklaşacağı ya da bu kavramlara dair bir değerlendirme yapıp yapamayacağıdır. Delil elde etme için kullanılan yapay zekanın ilk inceleme ve analiz için de kullanılması mümkün görünmektedir. Ancak karar verse bile denetime açık tutulması zorunlu bir durumdur. Yazımı şu sorularla noktalamak isterim: Davanıza robot bir hakimin bakmasını ister misiniz? Avukatınızın bir bilgisayar olmasına ne dersiniz? Hakkınızdaki iddianameyi e-savcı hazırlasın ister misiniz?

[email protected]