Amerikan siyasetinde hukuk savaşları ve Menendez soruşturması

Dr. Bekir İlhan/ Yazar
12.10.2023

2024'teki seçimlere yaklaşıldıkça Trump'ın dava süreçlerinin de olgunlaşmasıyla beraber Amerikan siyasetindeki yargı ve hukuk savaşlarının daha çok konuşulacağını söyleyebiliriz. Tüm bu meseleler Amerikan iç politikasını ilgilendirse de Amerika'nın küresel konumu göz önünde bulundurulduğunda siyasi sonuçları itibariyle diğer ülkelerle olan ilişkilerini etkileyecek potansiyelde.


Amerikan siyasetinde hukuk savaşları ve Menendez soruşturması

Amerikan iç siyaseti son dönemde hukuk savaşları şeklinde tarif edilebilir. Çünkü hem Demokrat kesimlerden hem de Cumhuriyetçi kesimlerden birçok figür yargı süreçleriyle karşı karşıya. Bu figürlerin başında eski Amerikan başkanı Donald Trump geliyor. Trump zaten başkanlığının ilk günlerinden itibaren çeşitli hukuki soruşturmalar ve yargılamalarla karşı karşıya kalan bir isim. Muller soruşturmasından kongre soruşturmalarına (impeachment) kadar giden süreçteki suçlamalarla başkanlığı döneminde uğraşmıştı. Yine başkanlığından sonra da birçok suçlamayla karşılaşmaya devam ediyor. Şu anda Trump hakkında 4 ayrı iddianamede toplamda 95 adet suçlama yapılmış durumda.

Aynı şekilde Biden'a yönelik olarak da bir kongre soruşturmasının altyapısı kurulmaya çalışılıyor. Cumhuriyetçiler Biden'a oğlu üzerinden eleştirilerde bulunuyor. Buna göre Biden'ın oğlu Hunter Biden'ın ticari ve mali işlerinde çeşitli usulsüzlüklere bulaştığı iddiaları var. Cumhuriyetçi bazı siyasetçiler Başkan Biden'ın da bu olaylarla bağlantılı olduğu iddiası üzerinden bir kongre soruşturması sürecini başlatmanın yollarını arıyor.

Diğer taraftan Demokrat Partili New Jersey senatörü Bob Menendez'e yönelik de bir soruşturma başlatıldı. Federal savcılar tarafından kendisine yönelik ciddi suçlamalar söz konusu. Menendez'in eşi üzerinden yabancı hükümetlere çıkar karşılığı bilgi sağladığı iddiası var. Medyada evinde yapılan aramalarda nakit para ve külçe altınlar ele geçirildiği haberleri çıktı.

İstifa çağrısı demokratlardan

Menendez, hakkındaki iddialardan sonra Amerikan senatosundaki dış ilişkiler komitesindeki başkanlık görevinden istifa etti. Yine kendisinin senatörlük görevinden istifa etmesi gerektiğine yönelik çağrılar da oldu. Burada dikkat çekilmesi gereken noktalardan biri Menendez'e yönelik istifa çağrısının Demokratlar içinden de gelmesi. Amerika'daki parti siyaseti Türkiye'deki kadar merkezi olmadığı için bu durum çok da büyük bir sürpriz değil. Menendez dış ilişkiler komitesi başkanlığı görevini bırakmasına rağmen senatör olarak istifa etmedi. Kendisine yönelik bu sürecin politik sebepleri olduğunu öne sürdü. Kendisinin Latino kökenli olmasından dolayı kolaylıkla bu tarz yargı süreçleriyle karşı karşıya kaldığını iddia etti.

Tüm bu hukuki süreçler Amerikan iç siyasetinde politik hesaplar için hukukun silah olarak kullanılması tartışmalarını beraberinde getiriyor. Taraflar karşılıklı olarak da bu imalarda bulunuyor. Amerika'da önümüzdeki senenin seçim senesi olduğunu düşündüğümüzde bu iddiaların politik sebep ve sonuçları daha önemli hale geliyor. Bu durumun Amerikan iç siyasetindeki yankılarının yanı sıra Menendez'e yönelik soruşturma özellikle Türkiye açısından oldukça dikkat çekici.

Senatör Menendez, senatosunun dış ilişkiler komitesinin başında olduğundan Türkiye'de oldukça bilinen bir isim. Çünkü kendisi Türkiye'nin ABD'den almak istediği F-16'larla ilgili meselenin merkezindeki aktörlerdendi. Başkan Biden, satış konusunda olumlu sinyal verse de kongreyi işaret ediyordu. Menendez de Türkiye'ye yönelik F-16 satışına karşı bir pozisyon takınıyordu.

Menendez'in Türkiye'ye yönelik tavrı ortada olsa da temeldeki sorun Amerikan hükümetinin dış politika ve güvenlik yaklaşımında yatıyor. Bu anlamda Menendez'in sadece bahane olarak sunulan bir isim olduğunu söylemek lazım. Ancak kendisi de bu durumun ona sağladığı hareket alanını doğal olarak kullanmaktan çekinmiyordu.

Amerika'nın silah satış politikası sadece bürokratik ve yasama süreçlerinde belirlenen bir şey değil. Yine Amerikan hükümetinin silah satma politikasının başta liberal değerler olmak üzere ilkelere de dayandığı pek söylenemez. Bunun örnekleri gerek Soğuk Savaş esnasında gerek de sonrası dönemde görülmüştü. Örneğin son dönemde Amerika'nın istediğinde Polonya gibi son dönemde otoriteryanizm ve milliyetçilikle eleştirilen bir ülkeye ne kadar silah verdiği de ortada. Bunun nedeni olarak Rusya tehdidinden kaynaklanan faktörler öne sürülebilir. Ancak mesele Rusya'ysa Türkiye'nin çeşitli sahalarda Rusya'yı dengelemeye çalıştığı zamanlarda adeta yalnız kaldığını da hatırlamak lazım.

Amerikan hükümeti sattığı silahların alıcı ülkenin bulunduğu bölgede güç dengesini etkilemeyecek düzeyde olmasına önem gösterir. Satış ilanında da bu durumun altı özellikle çizilerek satılan silahların Amerikan çıkarlarını olumsuz etkilemeyeceği belirtilir. Bu sadece bürokratik prosedür ve süreçlere hapsedilemeyecek kadar önemli bir konudur.

Türkiye söz konusu olduğunda Menendez faktörünün gündeme getirilmesinin oyalama taktiklerinden ibaret olduğunu söyleyebiliriz. Türkiye'nin de bunun bilincinde olduğunu söylemek yanlış olmayacaktır. Yine meselenin ABD tarafından İsveç'in NATO üyeliği kapsamında değerlendirilmesi de politik olduğunun başka bir göstergesi. Türkiye İsveç'in üyeliği söz konusu olduğunda meşru güvenlik endişelerini öne sürerken Amerikan tarafı konuyu silah satışına eşitleyen bir yaklaşım sergiliyor. Bu anlamda Menendez'e yönelik soruşturma Amerika'nın F-16'lar ve modernizasyon kitleri konusundaki pozisyonunda çok büyük bir değişim getirmeyecektir. Nitekim yeni gelen dış ilişkiler başkanı da konuyla ilgili olarak ortada ve nötr bir yaklaşım sergiledi. Ancak Menendez faktörü olmasa da ABD'nin elinde konunun İsveç'in üyeliğine bağlanması kozu hala duruyor.

Sonuç olarak Amerikan dış politika ve güvenlik müesses nizamının Türkiye'ye yaklaşımı ve fikirleri değişmedikçe F-16'larla ilgili ciddi bir değişim olacağını söylemek zor. Burada başta Amerikan başkanı olmak üzere politik liderliğin de yaklaşımı önemli. Amerikan başkanının dış politikada gücü görece büyüktür. Bu nedenle dış politika yapımında başkanın tercihleri politik sonuç yaratır. Başkan silah satışı konusunda başta senato olmak üzere bürokratik organlarındaki tıkanıklığı açmak isterse devreye girebilir. Diğer bir ifadeyle bununla ilgili inisiyatif alarak politika ve tercihlerini hayata geçirebilir. Bu anlamda Biden hükümetinin silah satışı konusunda bu tarz aktörleri ikna etmeye çalışmaması bile Türkiye'ye yönelik tavrının bir göstergesi olarak okunabilir.

Trump'a yönelik iddialar ve Amerikan başkanlık seçimleri

Trump'ın merkezinde olduğu iddialara da bakmak gerekirse bu mesele daha çok Amerikan başkanlık seçimlerini ilgilendiriyor. Demokratlar bu soruşturmalar üzerinden Trump'ın imajına yönelik bir kampanya yürütüyor. 2024 başkanlık seçimleri öncesinde Trump'ı olabildiğince yıpratmak hatta mümkünse Cumhuriyetçi Parti'nin aday adaylığını da kazanamamasını sağlamanın asıl hedefleri olduğu söylenebilir. Diğer taraftan Trump da bu durumdan politik fayda elde etme yoluna çoktan gitmiş durumda. Kendisine yönelik suçlamalardan daha güçlü çıkmanın hesaplarını yaptığı söylenebilir.

Yine Trump'a karşıt olan Cumhuriyetçiler de bu durumu kullanma peşinde. Gerek Trump'ın başkanlığı sırasında gerek sonraki süreçte Trump'ın parti içindeki etkisinden rahatsız bir kesimin olduğu biliniyor. Zaten bu durum yıllardır Cumhuriyetçi Parti içinde süregelen bir iç savaş olarak da değerlendirilebilir.

Ancak Trump'ın hala partide çok güçlü olduğunun ve popülaritesinin devam ettiğinin altını çizmek lazım. Bazı anketlerde Trump'ın Cumhuriyetçilerin adayı olması durumunda Biden'a karşı halkoyuyla önde görülüyor. Tabii anketlerin son dönemde çokça tartışılan güvenirliklerini de akılda tutmak lazım. Ayrıca Amerika'daki iki dereceli seçim sisteminden ötürü başkanlık seçim sonuçları genel halkoyuyla değil eyaletlerdeki delege sayılarına göre belirleniyor. Yine de Trump, Cumhuriyetçi Parti'nin diğer aday adaylarına oranla oldukça güçlü. Ayrıca Trump, henüz diğer adayların yer aldığı bir televizyon tartışmasına da katılmadı. Bu tarz tartışmalarda Trump oldukça iyi performans gösteren bir isim. Seçim kampanyası da tam anlamıyla başladığı zaman yine bir rüzgâr estirmek isteyecektir.

Özetlemek gerekirse 2024'teki seçimlere yaklaşıldıkça Trump'ın dava süreçlerinin de olgunlaşmasıyla beraber Amerikan siyasetindeki yargı ve hukuk savaşlarının daha çok konuşulacağını söyleyebiliriz. Tüm bu meseleler Amerikan iç politikasını ilgilendirse de Amerika'nın küresel konumu göz önünde bulundurulduğunda siyasi sonuçları itibariyle diğer ülkelerle olan ilişkilerini etkileyecek potansiyelde.