Anladık, hepiniz Şarli’siniz!

Mücahit Küçükyılmaz /Yazar
24.01.2015

“Mü’minler, mü’minleri bırakıp inkârcıları dost edinmesin. Kim böyle yaparsa Allah ile bağını koparmış olur...” Âli İmran, 28


Anladık, hepiniz Şarli’siniz!

Mücahit Küçükyılmaz /Yazar

Fransız mizah dergisi Charlie Hebdo’ya yapılan saldırı sonrası İslam dünyasının ve Müslümanların mercek altına alındığı bir sorgulama ve suçlama furyası başladı. Türkiye’de ise önceleri sadece bazı sol liberallerin sıkça verdiği gereğinden fazla sahiplenme görüntüsü, yine bir kompleks olarak tezahür etti; herkes birden, aslında ne olduğunu bilmediği “Charlie” oluverdi. Saldırıdan ve bu sahiplenmeden sonra, aynı Charlie’nin, ifade özgürlüğünü hakaret aymazlığı olarak anladığını gösteren pespaye karikatürler yayınlanınca, aşağılık kompleksi kokan “Ben Charlie’yim” ifadesi, yerini biraz daha utangaç ve tereddütlü bir sahiplenmeye bıraktı. İşbu yazının asıl konusu, Hazreti Peygambere hakaret eden karikatürler Charlie’de ve onun içerideki müsteşriki Cumhuriyet gazetesinde yayınlandıktan sonra bile, utanç ve tereddüt göstermeyenlerdir.
 
19. yüzyıl pozitivizmi 
 
Oraya gelmeden evvel, bu sözde mizah dergisinin yakın dönemde sergilediği İslamofobik provokasyonlardaki performansında hiç de komik olmayan mizah anlayışına bir bakalım. 2011 yılında çıkardığı bir sayısına Şeriat Hebdo adını veren ve Peygamber Efendimizin “Gülmekten ölmezseniz 100 kırbaç” dediği bir karikatürünü yayımlayan dergi, bu provokasyon sonrası Müslümanların sokağa dökülmesine rağmen geri adım atmayarak küstah tavrını sürdürmüştü. Tunus’ta Ennahda Partisi’nin seçim zaferi sonrası bir açıklama yapan Charlie Hebdo, “İslamcı Ennahda’nın zaferini en uygun şekilde kutlamak için Muhammed’den gelecek sayımıza editör olmasını istedik. İslam Peygamberine ısrar etmemize gerek kalmadı, hemen kabul etti” ifadelerini kullanmıştı. Ardından Madam Şeriat adlı bir kadın eki ile güya Hazreti Peygamber’in “Helal Aperatif” başlıklı bir köşe yazısı dergide yer almıştı. 
 
Derginin taraftarları veya amansız İslam düşmanları Hazreti Peygamber ile alay eden ifadeleri komik buluyorlarsa eğer, kendi kanaatimi hemen arz edeyim; bu 19. Yüzyıl pozitivizminin sol anarşist sosla mizah diye yutturulmasından başka bir şey değildir. Tıpkı Charlie’nin içerideki müttefiki Cumhuriyet’in bir zamanlar Müslümanlara hakaret etmeyi eğlenceli bulan “Abdülcanbaz” karikatürleri gibi, espriden çok saldırıyı, güldürmekten çok alay etmeyi hedefleyen değersiz karalamalar bunlar... Taşıdığı dünya görüşünü acı bir dille ve ötekine saldırarak savunan, kendi dar çevresinde alkışlanınca da bir şey yaptım havasına giren bu zavallı adamların, kendilerine saldırılmasıyla değerleri değil ama maliyetleri arttı. Hem İslam dünyasına ağır ithamlar yüklendi, hem de normalde 50-60 bin basılan dergileri 3 milyonluk tirajlara ulaştı -ki bu da Müslümanlar için bir maliyettir. Kim veya kimin adamı olduklarını bilmediğimiz birileri onlara saldırdı ve onlar da Müslümanları terörist gösterme ve İslam ile alay etme alışkanlıklarını daha şiddetli bir biçimde sürdürdüler. 
 
Bütün bu olanlardan Müslümanları sorumlu tutan açıklamanın küresel medya patronlarından R. Murdoch’tan gelmesi, küresel medyanın Müslümanlara bakışına dair bir işaret oldu. Oysa Charlie Hebdo’ya yapılan saldırıdan Müslümanlar sorumlu tutulacak olursa, karşılıklı sorumluluk listeleri uzar ve korkarım Şarliciler bu işten daha zararlı çıkar. Haçlı saldırıları, sömürgecilik günahları, dünyayı tarihinde görülmemiş derecede kana bulayan iki cihan harbi, iki körfez harbi derken liste uzar gider. İş, Yeniçeri’nin papazı tokatlamasına benzer; hani demişler ya “Niye vurdun papaza?” diye. Yeniçeri de “Onların Papası da Cem Sultan’ı öldürdü” cevabını vermiş. “Ama o olay yüzyıllar önceydi” denince Yeniçeri omuz silkmiş: “Olsun, ben daha yeni duydum.” Bu mantıkla gidersek, Yeni Dünya’nın eski sahiplerini, Kızılderilileri; Aborijinleri, Kara Afrika’yı da birer Batı’dan intikam gerekçesi haline getirmek zor değil. Muhammed Ali, 11 Eylül sonrası New York’ta kendisine “Bu saldırıları yapanlarla aynı dine mensup olmak nasıl bir duygu?” diye soran gazeteciye şöyle cevap vermişti: “Hitler ile aynı dine mensup olmak nasıl bir duygu?”  
 
Charlie’nin 2006’da Peygamberimize ait olduğunu iddia ettiği karikatürleri yayınlamasıyla başlayan sabıkası sürüp gider. Gelecekte de aynı tahrikçi ve pespaye tavırlarından vazgeçeceklerini hiç sanmıyorum. Peki, bunlara rağmen dergi bu cezayı hak etti mi? Ya da bu onlar için gerçekten bir ceza mı? Charlie’nin, mesebbibi belli olmayan trajediyi de, içimizdeki baştan ayağı kompleks sahibi oryantalistlerin iltifatını da hak etmediğini rahatlıkla söyleyebilirim. 
 
Türkiye düşmanlığı
 
Gülencilere gelince... Erdoğan düşmanlığının onları Türkiye düşmanı bir örgüt olmaya doğru götürdüğü artık görülüyor; ancak acaba son Charlie ve Cumhuriyet hakaretlerine basın özgürlüğü gibi içi çoktan boşaltılmış bir kavramla sahip çıkarak Türkiye düşmanlığını aşıp İslam düşmanlığına mı soyunuyorlar? Takiyye bunu gerektiriyorsa, İslam’ın iyiliği adına İslam’a düşmanlık bile yapmaları mümkün müdür? Daha neler göreceğiz? Hazreti Peygamber’in tırnağına laf söylense gök kubbeyi yıkacağı izlenimi veren Gülen Grubunun anarşist sol ve bazı liberal aymazlıklara rahmet okutturan Şarliliklerini, Hazreti Peygamber ile istihza eden karikatürleri yayınlayan Charlie’ye sessiz kalıp onun içerideki şeriki Cumhuriyet’e destek vermelerini nereye koyacağız? 
Gülen Grubu medyasının ve sosyal medyadaki taifesinin Hazreti Peygamber karikatürlerini komik bulduklarını sanmıyorum. Zira onların eften “püf”ten esprilerine güldükleri yeni mizah dergileri, erken dönem mizah dergiciliğinin sayfa dolsun kabilinden yayınladığı gülünç ama komik olmayan bir seviye ile yetiniyor. Ancak eminim, dergilerini okurken talimat gereği gülmek için çabalıyorlardır.
 
Peki, Hazreti Peygamber karikatürlerini komik bulmamalarına rağmen, saldırıdan sonraki 3 milyon tirajlık yeni hakaretin ardından dahi hâlâ Şarli olmaya devam etmelerinin sebebi ne? Cumhurbaşkanı Erdoğan’a ve hükümete bu denli kin duyuyor ve onun aldığı pozisyonun tam karşısında durmayı bu yüzden seçiyorlarsa eğer, “Bir topluluğa duyduğunuz kin sizi adaletten ayırmasın” ayeti size ne söyleyebilir! Zira burada adaletten ayrılmayı da aşıp İslam düşmanları ile aynı safa geçebilmeyi göze alan bir cüretkâr tavır söz konusudur.  
 
Türkiye’nin teröre destek veren ülke listesine girmesi ve “IŞİD eşittir AK Parti” denklemini kabul ettirmek için ürkütücü bir adanmışlıkla çalışmak...
 
Uydurma Selam Terör Örgütü listesi hazırlayarak İslami kesimin aydın, bürokrat ve siyasetçilerini dünyaya terörist olarak takdim etmek...
 
Mesela Rusya’da Ermeni lobisinin destekçisi bir haber ajansı olarak bilinen Regnum ile iş birliği yapmak ve ona “Erdoğan Suriye’ye bizzat silah gönderiyor” başlıklı haberler servis etmek de neyin nesidir? 
Erdoğan karşıtlığı, Türkiye’nin düşmanları ile dost olacak kadar gözünüzü kararttı ise, İslam düşmanlarıyla da mı aynı kareye girmeniz lazım? 
 
Anladık, hepiniz Şarli’siniz; gazete köşelerinde, twitter sayfalarında, sokaklarda pankartlarla bugün bunu söylediğiniz gibi, ömrünüzde bir kere göğsünüzü gere gere Müslüman olduğunuzu söyleyebildiniz mi?