İsrail'in aleyhinde yürüttüğü tüm kara propaganda faaliyetlerine rağmen Guterres'in Gazze konusunda sergilediği duruş, BM Genel Sekreterliği makamının nadiren gösterdiği bir cesaret örneğidir. BM Güvenlik Konseyi'nin daimi üyelerinden ABD, İsrail karşıtı tutumu nedeniyle Guterres'e karşı açıktan cephe aldığı için Guterres'in önümüzdeki yıl itibarıyla görevinden ayrılacağına kesin gözüyle bakılıyor.
Dr. Hacı Mehmet Boyraz/ Medipol Üniversitesi
Birleşmiş Milletler (BM) Genel Sekreteri Antonio Guterres, İsrail'in 7 Ekim 2023'te Gazze'ye başlattığı saldırılar sonrasında takındığı net ve ilkeli tutum nedeniyle İsrail ve destekçilerinin yoğun saldırısına maruz kalıyor. Özellikle saldırıların başlamasından iki hafta sonra 24 Ekim 2023'te BM Güvenlik Konseyi'nde yaptığı konuşmada Hamas'ın durduk yere saldırmadığını söylemesi İsrail'i oldukça rahatsız etti. Nitekim bu açıklamasından hemen sonra Tel Aviv tarafından "istenmeyen kişi" (persona non grata) ilan edildi ve ülkeye girişi yasaklandı. Buna rağmen Guterres, ilkeli tutumundan vazgeçmedi ve İsrail'in Gazze'deki sivil halkı hedef almasını sürekli eleştirdi. Guterres ayrıca 28 Temmuz 2025'te BM Genel Kurulu'nda yaptığı konuşmada çarpıcı şekilde "Bu artık askeri bir operasyon değil bir halkın varlığını silmeye yönelik kolektif bir cezalandırmadır. Filistinliler için devlet kurma bir ödül değil bir haktır." ifadelerini kullanarak zımnen İsrail'in soykırım yaptığını belirtti. Böylece yeniden İsrail yanlısı çevrelerin hedefi haline geldi.
Cesur ve net bir tutum
Peki, önceki genel sekreterlerin "pasif" tutumunun aksine Guterres'i en azından Filistin özelinde bu kadar cesur ve net bir tutuma sevk eden faktörler nelerdir? Bu soruya verilebilecek cevaplar dört başlık halinde incelenebilir. Bunlardan ilki Guterres'in kişisel ve siyasi kimliğiyle ilgili. Guterres, ülkesi Portekiz'deki siyasi kariyeri dâhil olmak üzere uzun yıllardır insani değerlere duyarlı bir siyasetçi portresi çiziyor. Daha önce sırasıyla 1995-2002 arasında Portekiz başbakanlığı ve 2005-2015 arasında BM Mülteciler Yüksek Komiserliği görevini yürüten Guterres, bu süreçlerde mülteci krizleri ve savaş mağdurlarına yönelik duyarlılığıyla tanınıyor. Guterres'in siyasi kariyeri boyunca insani meselelerde sergilediği bu duruş, Gazze gibi alenen soykırım suçunun işlendiği bir konuda kendisini bir kez daha gösteriyor.
İkinci olarak Guterres'in daha önce ülkesi Portekiz'de Sosyalist Parti bünyesinde siyaset yaptığı unutulmamalıdır. Zira onun Gazze konusundaki siyasi duruşu, Sosyalist ideolojinin merkezinde yer alan ezilenden yana olma ve anti-emperyalizm gibi temel ilkelerle doğrudan örtüşüyor. Aynı şekilde Guterres'in Gazze konusundaki tavrında dini kimliğinin de belirleyici olduğu ileri sürülebilir. Yakın çevresi tarafından "inançlı" bir Katolik olarak tanımlanan Guterres, Gazze'nin yanı sıra uluslararası kamuoyunu ilgilendiren sair konularda da insani değerleri önceleyen ve ezilen halklarla dayanışma gösteren bir tutum ortaya koyuyor. Dolayısıyla Katolik teolojisi çerçevesinde insan onuru, adalet ve evrensel barış gibi unsurların Guterres'in İsrail'e yönelik eleştirilerinde etkili olduğu söylenebilir.
Portekiz'in duruşu
Guterres'in Gazze konusundaki müspet duruşunda ülkesinin siyasi pozisyonunun da belirleyici olduğunu vurgulamak gerekiyor. Bilindiği üzere Portekiz, Avrupa Birliği içinde Filistin'in yanında saf tutan sayılı ülkeler arasında yer alıyor. Bununla birlikte Portekiz devleti, İsrail'in saldırganlığına karşı çıkıyor ve iki devletli çözümü savunuyor. Bu bağlamda Guterres'in özellikle sivillere yönelik saldırılar karşısında uluslararası toplumu sorumluluk almaya çağıran açıklamaları; ülkesi Portekiz'in küresel adalet, çok taraflılık ve barış diplomasisine dayalı dış politika çizgisinin bir uzantısı olarak değerlendirilebilir.
Kurumsal sorumluluk bilinci
Guterres'in Gazze konusundaki ilkeli ve net tutumunda rol oynayan bir diğer etmen kurumsal sorumluluk bilinciyle ilgili. Zira BM, yıllar içerisinde temel misyonu olan küresel barışı koruma hedefinden uzaklaşarak etkisiz bir örgüt haline gelmesinden ötürü eleştiriliyor. Benzer eleştiri BM Genel Sekreterleri için de yapılıyor. Bu sebeple Guterres, Gazze gibi soykırım suçunun işlendiği ve bunun Uluslararası Ceza Mahkemesi tarafından soruşturulduğu bir ortamda suskun kalmanın BM'nin varlık gerekçesini daha da tartışmalı hale getireceği düşüncesiyle örgütün kurumsal itibarının korunması adına tepkisini çekinmeden ortaya koyuyor.
Kurumsal sorumluluk bağlamında dikkat çekilmesi gereken bir diğer önemli husus, İsrail ve hamisi ABD'nin Filistinlilere yardımda bulunan bazı BM kuruluşlarına doğrudan baskı uygulamasıdır. Bu iki ülke, özellikle BM Yakın Doğu'daki Filistinli Mültecilere Yardım ve Bayındırlık Ajansı (UNRWA) gibi kurumların faaliyetlerini sekteye uğratmak ve kurumsal itibarlarını zedelemek amacıyla finansal desteklerini sona erdirmiştir. İki ülke ayrıca İsrail karşıtı önyargıları gerekçe göstererek Ekim 2017'de BM Eğitim, Bilim ve Kültür Örgütü'nden (UNESCO) çekilme kararı almıştır. BM'yi temel misyonundan uzaklaştıran bu menfi eylemler nedeniyle Guterres, İsrail zulmüne sessiz kalmayarak aslında temsil ettiği kurumun meşruiyetini korumaya çalışıyor.
ABD açıktan cephe aldı
Son olarak Guterres'in görev süresinin sonuna yaklaştığını unutmamak lazım. Haziran 2021'de ikinci kez seçilen ve beş yıllık döneminin sonuna yaklaşan Guterres'in yeniden seçilme ihtimali bulunsa da bunun gerçekleşmesi pek mümkün değil. Zira BM Güvenlik Konseyi'nin daimi üyelerinden ABD, İsrail karşıtı tutumu nedeniyle Guterres'e karşı açıktan cephe aldığı için Guterres'in önümüzdeki yıl itibarıyla görevinden ayrılacağına kesin gözüyle bakılıyor. Dolayısıyla Guterres'in bu süreçte ilkesel bir tutum sergilemesi, kendi siyasi geleceği açısından büyük bir risk barındırmıyor. Hatta bu durum, siyasi kariyerinin sonuna yaklaşmış 76 yaşındaki bir lider olarak daha cesur çıkışlar yapabilmesinin önünü açıyor. Başka bir ifadeyle Guterres'in yeniden BM Genel Sekreteri seçilme yönünde bir beklentisinin bulunmaması, onun ilkesel tutumlar konusunda daha bağımsız ve cesur adımlar atabilmesini mümkün kılıyor.
Her halükarda İsrail'in aleyhinde yürüttüğü tüm kara propaganda faaliyetlerine rağmen Guterres'in Gazze konusunda sergilediği duruş, BM Genel Sekreterliği makamının nadiren gösterdiği bir cesaret örneğidir.