Aşıların ilk versiyonlarına nasıl güveneceğiz?

Prof. Dr. Tayfun Uzbay / Üsküdar Üniversitesi, Tıp fakültesi, Dahili Tıp Bilimleri Bölüm Başkanı
22.08.2020

Bugün emniyetle kullandığımız birçok aşının ilk versiyonlarının bazı kişilerde önemli yan etkiler oluşturduğunu, buna rağmen birçok kişinin de hayatını kurtardığını ve zamanla geliştirilerek daha emniyetli formlarının kullanıma sunulduğunu unutmamak gerek. Aşının güvenliği ve koruyuculuğu ile ilişkili durum zaman içinde netleşecek.


Aşıların ilk versiyonlarına  nasıl güveneceğiz?

Dünya bir yıla yakın bir süredir Covid-19 salgını ile başa çıkmaya çalışıyor. Pandemilerde uygulanması gereken kısıtlayıcı önlemler kontrolü sağlamada etkili olsa da bunların devreye sokulması küresel ekonomiyi ciddi şekilde zorluyor. Seyahati ve yakın teması kısıtlayıcı önlemlerin tavizsiz uygulanması virüsün yayılımını etkili bir şekilde azaltsa da ciddi ekonomik sorunlara yol açıyor. Ekonominin çarklarını döndürdüğünüzde de kaçınılmaz bir şekilde vaka ve ölüm sayılarındaki artış ile yüzleşmek zorunda kalıyorsunuz. Ocak ile haziran ayları arasındaki altı aylık kısıtlama küresel ekonomiye ciddi hasar verirken, haziran başından itibaren geçilen ve “yeni normal” olarak adlandırılan süreçte, yaz dönemine rağmen salgının hız kesmeden, hatta bazı ülkelerde artarak yayılmaya devam ettiğini gördük.

Kırk katır, kırk satır

Tam anlamıyla bir “kırk katır, kırk satır” durumu. Ne ekonomiden ne de sağlıktan vaz geçemiyoruz. Buna karşın Covid-19 öldürmeye devam ediyor. Bazıları sıkı izolasyon önlemlerinin gevşetilmesi sonrası ortaya çıkan artışı “pandeminin ikinci dalgası” olarak algılasa da bunu birinci dalganın üzerindeki kontrolün zayıflamasına bağlı olarak ortaya çıkan “birinci dalganın ikinci pik süreci” olarak yorumlamak daha doğru olacaktır. Henüz birinci dalgayı tam anlamıyla kontrol edemediğimiz için bu yeni artışları ikinci dalga olarak yorumlamak çok doğru olmaz. Öte yandan bu virüsü yeni tanıyoruz. Bundan sonra bir veya birden fazla yeni dalgaya neden olabileceği gibi etkisini tamamen kaybetmesi de mümkündür.

İçinde bulunulan durum salgının aşı veya ilaç yoluyla yok edilmesinin önemini hiçbir zaman olmadığı kadar artırdı. Covid-19 için henüz etkili bir aşıya sahip olmasak da aşı konusunda kısa süre içinde bazı umut verici gelişmeler oldu. Dünya genelinde laboratuvarlar arası bilgi paylaşımı ve ortak çalışma yapma arzusu oldukça yüksek. Bu da aşıya giden yolda sürenin kısaltılması için iyi bir itici güç oldu. Halen, resmi kaynaklara göre, tüm dünyada 200 civarında aşı adayı üzerinde çalışmalar sürdürülüyor. Aşı çalışmalarında İngiltere, Amerika Birleşik Devletleri, Çin, Kanada, Avustralya, Almanya ve Güney Kore gibi ülkeler ön plana çıkarken, bu ülkelerin tek başına veya birlikte yürüttüğü aşı projeleri insan üzerinde denenecek noktaya kadar geldi ve bunların birkaç tanesi halen insanlarda deneniyor. Aşıların insanlara verilebilecek duruma gelmesi için verilen en erken tarih ise 2020’nin sonlarıydı.

Dünya etkili bir aşıyı İngiltere, Çin, ABD, Almanya ve Güney Kore gibi ülkelerden beklerken, geçtiğimiz hafta Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin ve ardından da Hindistan Başbakanı Narendra Modi Covid-19 aşılarının kullanıma hazır olduğunu bildirdi.

Putin’in açıklamaları iddialı

Özellikle Putin’in açıklamaları son derece iddialıydı. Putin, “Sputnik V” adı verilen aşının kızına da uygulandığını ifade etti. Bu açıklamalar, dünyada altın fiyatlarında yüzde 20’lik bir gerilemeye neden olacak ölçüde büyük bir umut yarattı. Bu iyimserlik dalgası bilim insanlarının temkinli mesajları ile şimdilik yerini kafa karışıklığı yaratan bir bekleyişe terk etmiş gibi görünüyor. Peki, Rusya ve Hindistan’ın bu açıklamalarını nasıl yorumlamak gerekiyor? Bu açıklamalara itibar etmeli miyiz? Edersek, aşıların güvenilirlik veya etkinliğinden nasıl emin olacağız? Şimdi bu sorulara tatminkâr yanıtlar bulmaya çalışalım.

Siyasetçiler ön planda

Öncelikle bir tespit yapalım: Şu anda tüm dünyada Covid-19 ile mücadele stratejilerini belirlemede sağlık profesyonellerinden daha çok siyasetçiler ön planda. Birçok ülkede pandemi ile ilişkili önemli bilimsel açıklamalar konusunda yetkin akademisyen veya bilim insanları yerine doğrudan siyasi otorite tarafından yapılıyor. Uzun vadeli zararlar göz önüne alınarak, yarar/zarar hesabı çerçevesinde ekonominin işlerliği toplum sağlığını koruma kaygısının önüne geçiyor. Dünya Sağlık Örgütü ve benzeri kuruluşların insan sağlığı konusunda yaptığı bazı açıklamalar, siyasetçilerin verdiği demeçler ile değersizleştirilebiliyor ve toplumun kafasında çeşitli soru işaretleri ortaya çıkıyor. Bu durum ön cephede mücadele eden sağlık profesyonelleri ve bilim insanları arasında ciddi bir tedirginlik yaratıyor. Pandemi konusunda yetkin bilimciler, politikacılardan gelen açıklamalara sıcak bakmıyor ve fazla desteklemiyorlar. Bu konuda pek de haksız sayılmazlar. Amerika Birleşik Devletleri Başkanı Trump’ın tedaviye yönelik altı boş çıkan bazı açıklamaları, İngiltere’deki siyasi otoritenin ekonomik kaygılarla izolasyon önlemlerinde geç kalarak virüs yayılımı ve ölümlerinin artışına neden olması, İsveç’in sürü bağışıklığı tercihinin ekonomik kaygılarla alınması ve buna benzer pek çok örnek söz konusu. Siyasi otoritenin ekonomi öncelikli yaklaşımı ile sağlık bilimcilerinin insan ve toplum sağlığını önceleyen yaklaşımına bağlı çatışma, Covid-19 konusunda genel bir belirsizlik ve tedirginlik yaratıyor. Bundan ekonomi de fazlasıyla nasibini alıyor. Çarklar ne kadar döndürülmeye uğraşılırsa uğraşılsın belirsizlik küresel ekonomiyi hasta etmeye devam ediyor.

Kesin konuşmak için erken

Hindistan’ın açıklaması aşının geliştirildiği ve Sağlık Bakanlığı onaylarsa üretime başlanacağı şeklinde. Buna karşın Rusya Sağlık Bakanlığı Sputnik V’e kullanım onayı vermiş. Bu, aşının genel kullanıma sürülmeden önce gereken tüm etik, yasal ve tıbbi süreçleri usulüne uygun olarak geçtiği anlamına geliyor. Aksi durumda bakanlığın aşıyı onaylaması beklenmezdi. Bununla beraber, bu onayın üzerinde siyasi otoritenin baskısı olup olmadığını bilemeyiz. Rusya’dan yapılan açıklama, “aşının topluma uygulanmaya hazır olduğu” şeklinde. Aşının emniyeti konusunda sahip olduğumuz en net bilgi ise Putin’in kızına da uygulanmış olması. Bir baba, doğal olarak, zararlı bir şeyin kendi çocuğuna verilmesini asla istemez. Bununla beraber, bu açıklama ve bir kişiye yapılan uygulama bizim kesin konuşabilmemiz için yeterli değil. Daha aydınlatıcı konuşabilmek için Rusya’da üretilen aşının öncelikle kaç insan üzerinde denendiği, denen kişilerde önemsiz de olsa ne tür yan etkiler gösterdiği (veya kaç kişide hiçbir yan etki göstermediği) ve aşının denendiği kişilerin yaş aralığı, cinsiyeti ve buna benzer başka özelliklerini bilmemiz gerekiyor. Ayrıca koruyuculuğunun ne kadar süre devam ettiği de önemli. Bu bilgilere sahip olmaksızın, Rusya Sağlık Bakanlığı’nın aşı için gereken tüm aşamaları bilimsel ve etik zemininde inceleyerek aşıya onay verdiğini kabul etsek bile aşının güvenliği ve etkinliği konusunda kesin konuşabilmek için henüz erken.

Rusya’nın aşı ile ilişkili çalışmalara hemen başladığını ve binli rakamlarla ifade edilen çok sayıda insan üzerinde aşının denendiğini kabul etsek bile açıklamanın yapıldığı tarih itibarı ile koruyuculuğunun ne kadar süreli olacağını, tek bir doz mu yoksa aralıklarla aşı uygulamasına gerek olup olmadığını bilmemiz mümkün görünmüyor. Bunları ancak aşı geniş kitlelere uygulandığında zaman içinde görebileceğiz. Aşının daha geniş bir popülasyonda ortaya çıkabilecek yan etkilerini de ancak bu uygulama sonrasında görebileceğiz. Putin’in açıklamalarından edindiğimiz izlenim aşının hiçbir önemli yan etkisi olmadığı, yani güvenli olduğu ve iyi bir koruma sağladığı şeklinde. Bunun gerçekleşmesini temenni etmekle beraber, temkinli olmakta yarar var. Uygulamalar sırasında karşılaşılacak sıra dışı bir reaksiyon ya da önemli bir yan etki aşıyı kullanımdan kaldırabilir veya kullanımını kısıtlayabilir.

İlk versiyonlar ve yan etkiler

Bugün emniyetle kullandığımız birçok aşının ilk versiyonlarının bazı kişilerde önemli yan etkiler oluşturduğunu, buna rağmen birçok kişinin de hayatını kurtardığını ve zamanla geliştirilerek daha emniyetli formlarının kullanıma sunulduğunu unutmamak gerek. Aşının güvenliği ve koruyuculuğu ile ilişkili durum zaman içinde netleşecek. Zaten oldukça sert bir düşüş sergileyen altın fiyatları da toparlanarak bekleme ve izleme pozisyonuna geçti.

Herhangi bir aşı kullanıma girerken iki riski göze almak zorunda kalabiliriz. Birincisi pandeminin ciddiyetine bağlı olarak aşı geliştirmenin bazı kademeleri hızlı geçilebilir. Örneğin, daha az sayıda deneme ve izleme sonrası aşı onaylanabilir. Bu nedenle, geniş topluluklarda uygulama esnasında ortaya çıkabilecek bazı yan etkiler can sıkıcı olabilir veya aşıyı kullanmamayı gerektirebilir. İkincisi de aşı yeterli sürede yüksek oranda bir koruma sağlamayabilir. Aşılar piyasaya sunulmadan önce yetkili birimler bu iki risk çerçevesinde ciddi değerlendirmeler yapacaktır. Pandemi hızını kesmez ise bu iki risk göze alınarak aşı uygulamaya daha hızlı geçilebilir. Kontrol altında tutulabilirse aşı uygulamaya geçmeden önce etkinliği ve riskleri konusunda daha detaylı çalışmalara vakit bulunabilir.

DSÖ direktörü Tedros Adhanom Ghebreyesus verdiği bir demeçte aşının bulunmasından çok dünyaya nasıl dağıtılacağının önemli olduğunu söylemişti. Küresel bir salgında aşının kullanımında ticari kaygıların ön plana çıkması etik olmamakla birlikte beklenen bir durumdur. Etkili aşıyı bulan bir ülkenin bunu ticari malzeme yaparak kar etmeyi düşünmesi mümkündür. Öte yandan, küresel anlamda salgının dünya çapında kökünün kazınması için büyük kitlelere yetecek kadar aşının üretimi maliyetli bir iştir ve zaman alacaktır. Birçok ülkenin ekonomik anlamda yeteri kadar aşıya çabucak ulaşması zor olabilir. Bu nedenle ülkelerin kendi aşılarını üretmesi, en azından buna çaba sarf etmesi önemlidir. Bu bağlamda, Türkiye’de de çeşitli devlet ve vakıf üniversitelerinde 13 aşı adayı üzerinde çalışmalar sürdürülmektedir. Bunlardan ikisi hayvan çalışmalarını tamamlayarak insan denemeleri için onay almış durumda.

Virüs sıfırlanacak mı?

Virüs aşı ile sıfırlanacak mı? Yoksa hep hayatımızda mı olacak? Bu günlerde cevabı en çok merak edilen sorular arasında. Bilim insanları ve laboratuvarlar etkili bir aşı geliştirmek için virüsün kimlik detaylarına ve iyi bir teknolojiye sahipler. Buna bağlı olarak kısa sürede birçok aşı geliştirildi. Buraya kadar bir sorun yok. Bundan sonrasını sahadaki uygulamalarda göreceğiz. Aşıların Covid-19’a karşı ne kadar süre koruyuculuk sağlayacağını zaman gösterecek. Dileğimiz bir yıldan fazla, mümkünse ömür boyu bağışıklık sağlaması. Toplumda uzun süreli bağışıklık sağlayan bir aşı, aynı çiçek hastalığında olduğu gibi Covid-19’un kökünü kazıyabilir. Kabul edilebilir ölçüde kısa süreli bağışıklık sağlaması da iyidir, ancak virüs fikir değiştirip kendiliğinden hayatımızdan çıkmadığı sürece belli aralıklarla aşı olmayı gerektirir. Rus ve Hindistan aşısı dışında başka aşılar da geliyor. Aşıların Covid-19 ile yazdığı hikâyenin nasıl sonuçlanacağını çok da uzun olmayan bir sürenin sonunda hep birlikte göreceğiz.

@tayfunuzbay