Aşkın ve sadakatin şifalı sembolü: Nane

Prof. Dr. Aysun Bay Karabulut / Malatya Turgut Özal Üniversitesi Rektörü
20.02.2022

Nane türünün şemsiye ismi olan menthanın Yunan mitolojisinin güzelliği ile meşhur yeraltı perisi Minthe'den gelmesi ya da bitkinin Roma mitolojisinin aşk tanrıçası Venüs ile ilişkilendirilerek aşk, sadakat ve bağlılığın sembolü olarak görülmesi, nane ile ilgili antik algının çerçevesine ilişkin bir veri olarak kabul edilebilir.


Aşkın ve sadakatin şifalı sembolü: Nane

Keskin ve ferahlatıcı kokusuyla günümüzde birçok alanda vazgeçilmez bir yeri olan nane, insanlık tarafından çok eski dönemlerden beri bilinen bir bitkidir. MÖ 2. binlerin sonlarına tarihlenen eski mezar ve piramitlerde kalıntılarına rastlanmasından da anlaşılabileceği gibi, antik Mısır'da bir yanıyla koruyucu ve diğer yanıyla kutsal kabul edilmiş, ruhu canlandırdığına, kötü ruhlardan arındırdığına ve manevi güç kaynağı olduğuna inanılmıştır. Kilikyalı Dioskorides tarafından bahsedilen bitki Yunanlar ve Romalılar tarafından birçok amaçla kullanılmış, örneğin iştahı ve zihni açtığı, sarhoşluğu giderdiği ve afrodizyak olduğu kabul edilmiş ve yorgunluk giderici olarak banyo suyuna serpilmiştir. Ayrıca birçok eski kültürün özellikle misafir ağırlama ritüellerinde (ev sahibinin memnuniyetini ifade etmek için naneden yapılan taç gelen misafirin başına konulurmuş) de önemli rol oynamıştır.

Yeraltı perisi Minthe

Nane türünün şemsiye ismi olan menthanın Yunan mitolojisinin güzelliği ile meşhur yeraltı perisi Minthe'den gelmesi ya da bitkinin Roma mitolojisinin aşk tanrıçası Venüs ile ilişkilendirilerek aşk, sadakat ve bağlılığın sembolü olarak görülmesi, nane ile ilgili antik algının çerçevesine ilişkin bir veri olarak kabul edilebilir. Öte yandan Amerikan yerlileri tarafından kullanıldığı ve yerlilerin bütün değerli şeyleri gibi yağmalanarak Avrupa'ya taşındığı, ayrıca Uzakdoğu kültüründe nanenin yaygın bir çay türü olarak mevcut olduğu ve porselen fincanlarda tüketildiği de malumdur. Yine Binbir Gece Masalları'nda Şehriyar'a öyküler anlatan Şehrazad'ın her gün nane ilave edilen su ile yıkanması, bitkinin Müslüman Doğu kültüründe de dikkat çekici bir yerinin olduğunu göstermektedir.

Ballıbabagiller familyasına mensup tüylü ve tırtıklı yapraklı bir bitki olan nane, geniş bir çeşitlilik arz eden mentha türü bitkilerin genel ismidir. Bitkileri kısır olduğu için genellikle tohum bağlamayan ve ılıman bir iklimin bulunduğu her türlü toprakta yetişen, ayrıca uzun gün bitkisi olan nanenin, uzun süreli kuraklık ve soğukluklara dayanabildiği bilinmektedir. Genellikle Temmuz ve Ağustos aylarında çiçek açmaktadır. Birçok türü vardır. Çeşitli tıbbî bitki listelerinde nane türleri ile ilgili olarak 20 ila 90 arasında çeşitli rakamlar verilmektedir. Bunların özellikle de ülkemizde bilinen bazıları İngiliz nanesi, Japon nanesi, yeşil nane, sivri nane, kıvırcık nane, tarla nanesi, elma nanesi, tüylü nane, su nanesi, küt nane ve yarpuzdur. Anadolu'da birçok yabani türüne de rastlanmaktadır.

Anavatanı Orta Avrupa ve Asya özelinde ağırlıklı şekilde Akdeniz olup buna bağlı olarak çeşitli türleri ile kuzey yarımkürenin ılıman iklim bölgelerine yayılan nane, 18. yüzyıldan itibaren önce Avrupa'da, ardından da Amerika'da önemli bir ticari ürün haline gelmiştir. 19. yüzyılda nane yağının damıtımı için yeni teknolojilerin denendiği ve Avrupa'da yapılan çalışmalar ile eşgüdümlü olarak birçok çalışmanın yürütüldüğü Amerika, en önemli nane üreticisidir. Amerika'dan sonra nane rekoltesinin yüksekliği noktasında Kanada, Avustralya, Yeni Zelanda, İngiltere, Japonya, Çin ve Hindistan gelmektedir. Bununla birlikte özellikle yağı için yetiştirilen tıbbî nane üretiminin en fazla Fas'ta (nitekim buna bağlı olarak nane çayı Fas kültürünün gündelik yaşamdaki önemli bir parçasıdır), ardından da İspanya, Meksika, Japonya, Bulgaristan, Gürcistan, Ürdün ve Çin gibi ülkelerde gerçekleştirildiğini not etmek gerekir. Öte yandan, Türkiye'de özellikle tıbbî nane üretim miktarının oldukça düşük olduğunu, resmî kayıtlara göre bu rakamın 10 bin ton civarlarında olduğunu da belirtelim.

Antioksidan deposu

Hem taze olarak tüketilen hem de kurutularak muhtelif çorba, salata, turşu, pizza, çörek, hamur işleri ve sos türleri ile bazı et ve balık yemeklerine çeşni katmak için baharat şeklinde kullanılan nane, doğal boya maddesi olarak da değerlendirilmektedir. Bitkiden yağ ve çaya ilave olarak ispirto, kolonya, tentür, ekstrakt, macun, sabun, şampuan, dondurma ve likör elde edilebilmekte, yine birçok sanayi ürününde katkı maddesi olarak kullanılmaktadır. Biyokimyasal açıdan nitelikli bir içeriği olan nanenin muhtevasında hatırı sayılır miktarda antioksidan, protein, karbonhidrat, kalsiyum, demir, sodyum, potasyum, rezin, tanen, A, C ve D vitaminleri ile omega-3 yağ asidi mevcuttur. Bunun dışında naneden elde edilen en önemli ürünün, bitkinin damıtılması ile elde edilen renksiz, açık sarı veya yeşilimsi sarı renkli uçucu yağ olduğunu ifade edelim. Özellikle sanayi alanındaki kullanımında nane yağının önemi öne çıkmaktadır. Söz konusu yağın ana bileşeni, Japonya'da iki bin yıldan beri biliniyor olmakla birlikte 1771 yılında Alman hekim Hieronymus David Gaubius tarafından izole edilmiş olup 1861'de soydaşı olan Friedrich Ludwig Alphons Oppenheim tarafından adlandırılan mentoldür. Bugün birçoğumuzun muhtelif çiklet türlerinden bildiği mentol, zaman zaman kontrollü de kullanılması gereken oldukça keskin ve ferahlatıcı bir maddedir.

Aynı zamanda "nane ruhu" da denilen nane yağı, ilaç ve kozmetik sanayiine (nane yağı ve mentol, değişik ağız bakım malzemeleri, sabun ve saç bakım ürünleri ile şekerleme, çikolata, çiklet, içecek ve tütün ürünleri sektöründe kullanılır) ilave olarak halk hekimliği açısından da önemlidir. Asırlardan beri halk arasında çeşitli rahatsızlıklar için şifa olduğuna inanılan bitkilerden biridir. İnsan sağlığına birçok faydası vardır. Kas ve eklem ağrılarında rahatlama meydana getirmekte, hazımsızlık ile şişkinlik ve bulantı gibi mide sorunlarının giderilmesine katkı sağlamakta, baş ağrısını hafifletmekte, başta sinüzit olmak üzere solunum yolu rahatsızlıklarına ve ağız sağlığına iyi gelmekte, saçların büyümesini temin edip kepeği azaltmakta, cildi güzelleştirip güneş yanıklarına karşı koruma sağlamakta, kaşıntıları azaltmakta, mevsim koşullarından kaynaklanan alerjilere şifa olmaktadır.

Kekemeliği gideren bitki

Nanenin sağlık ile ilgili kullanım alanı çok daha geniştir. Halk hekimliği tarafından başta mide rahatsızlıkları olmak üzere birçok sağlık sorununun tedavi edilmesi amacıyla kullanılmış ve kullanılmaktadır. Halk arasında yatıştırıcı ve nefes açıcı etkileri dolayısıyla baş ağrılarını dindirerek migreni rahatlattığına, ishali kestiğine, soğuk algınlığına ve safra kesesi ile ilgili rahatsızlıklara iyi geldiğine, romatizmal sıkıntıları giderdiğine, boyun ağrılarını hafifletip sinir ve solunum sistemi sorunlarını çözerek ağız kokusunu yok ettiğine inanılmaktadır. Yine çay olarak kaynatılıp içildiğinde hıçkırığı sona erdirdiği, sirke ile içilen nane suyunun kan tükürülmesini giderdiği, taze yapraklarının kurt düşürdüğü, nane merheminin karın tümörünü yok ettiği, yaprağından elde edilen lapanın hemoroide iyi geldiği, akan kanı durdurduğu, sarılığı iyileştirdiği ve yaprağının ezilerek dile masaj şeklinde uygulanması ile kekemeliği bitirdiği de nane ile alakalı halk inançları arasındadır. Bütün bunlara ilave olarak kuduz köpek ısırığı ile akrep ve arı sokmasını tedavi ettiği, ayrıca fare ve güve gibi zararlıların def edilmesinde etkili olduğu bilinmektedir.

Bir şifa kaynağı olarak nanenin etkileri bu kadarla sınırlı değildir. El ve ayak titremesi, dil tutukluğu, uykusuzluk ve felç gibi sorunların çözümü için deva olmasının yanı sıra kalbi kuvvetlendirmektedir. Kalp ve damar rahatsızlıkları üzerindeki olumlu etkileri bilimsel araştırmalar tarafından ortaya konulmuştur. Çayının buharını solumak sinüsleri açarak burun tıkanıklığını gidermekte, boğaz kuruluğuna, mide ekşimesine, mide bulantısına, kusmaya, sindirime ve kas ağrılarına iyi gelmektedir. Ayrıca safra taşı çözücü ve gaz giderici de olan bitki, alerjik öksürük ve astıma iyi gelen doğal kaynaklar arasındadır. Bütün bunlara ilaveten stresi azaltarak insana sükûnet verdiği, psikolojik olarak bireyi rahatlattığı ve fiziksel olduğu kadar ruhsal olarak da türlü şifalar barındırdığı belirtilmelidir.

Riski de var!

Dört yaşının altındaki çocuklar ile ülser ve reflü türü rahatsızlıkları olanlarca kontrollü bir şekilde tüketilmesi tavsiye edilen nanenin birtakım zararlarının olduğunu da son olarak ifade etmekte yarar vardır. Öncelikle yüksek dozda nane yağı almak baş dönmesinden kas zayıflıklarına, mide bulantısından çift görmeye, bilinç kaybından apneye, ritim ve sinir bozukluklarına kadar birçok soruna neden olabilmektedir. Öte yandan sıklıkla çay olarak tüketen hamilelerde bebeğin gelişimine olumsuz etkide bulunan nane, Hepatit-B ve Hepatit-C hastalarının uzak durması gereken bir bitkidir. Yine karaciğer rahatsızlığı bulunanlar ve meme kanseri ile mücadele edenler için de zararlı etkileri bulunmakta, bazı insanlarda örneğin solunum güçlüğü, kaşıntı, boğaz kapanması, dudak kuruması, dil veya yüz şişmesi gibi alerjik tepkimelere neden olabilmektedir. Ayrıca açık yaralara temas ettirilmemesi ve özellikle de gözden uzak tutulması tavsiye edilmektedir.

[email protected]