Atina Bildirgesi neden başarıya ulaşmalı?

Prof. Dr. İsmail Şahin/ Bandırma Onyedi Eylül Üniversitesi
11.12.2023

Erdoğan'ın Atina ziyaretinin, Türk tezlerini değişikliğe uğratmadan Türk-Yunan ilişkilerini iyileştirme yönünde heyecanlı ve olumlu bir atmosfer meydana getirdiği söylenebilir. Hukuki temellere dayanan çözümler neticesinde, taraflar arasında adil ve kalıcı bir anlaşmaya ulaşılabilir.


Atina Bildirgesi neden başarıya ulaşmalı?

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın 7 Aralık günü gerçekleşen Atina ziyaretinin ardından ulusal ve uluslararası düzeyde faaliyet gösteren birçok medya kuruluşu şu soruyu manşetlerine taşıdı: Türkiye ve Yunanistan, ikili ilişkilerde yeni bir sayfa açabilecek mi? Türkiye ve Yunanistan arasındaki ilişkiler tarihsel meseleler, Ege Denizi'ndeki ada ve sınır anlaşmazlıkları, Kıbrıs sorunu ve azınlıklar gibi birçok köklü problemden dolayı sürekli gerilebiliyor. Şüphesiz bu sorunlara müzakereler ve diyalog yoluyla diplomatik çözümler üretilmesi her iki tarafa fayda sağlayacağı gibi bölgesel istikrarın sağlanması açısından da bir hayli önem arz ediyor. Hatırlanacağı üzere iki taraf, Kıbrıs (1974), Kardak Bunalımı (1996) ve Doğu Akdeniz Krizi (2019-2020) dönemlerinde savaşın eşiğine gelmişlerdi.

Barış ve istikrarın muhafazası

Türkiye ve Yunanistan, coğrafi olarak birbirlerine çok yakın iki ülkedir. Ancak bu coğrafi yakınlık, yukarıda bahsedilen sorunlardan dolayı, iki ülke arasında iş birliği yerine gerginliklere yol açmaktadır. Gerginlikleri, iç dinamikler kadar büyük güçlerin baskısı ve etkisi de tetiklemekte. Uzun yıllar Rusya, günümüzde de ABD ve AB, Türkiye'nin bölgesel etkisinin sınırlanması için Yunanistan'ı araçsallaştırmıştır. Bölgedeki stratejik askeri varlıkların kontrolü, ekonomik çıkarların korunması, enerji kaynaklarının ele geçirilmesi gibi çok sayıda jeopolitik faktör, Türk-Yunan ilişkilerini olumsuz yönde etkilemiştir. İşte bu noktada Erdoğan'ın Atina ziyaretiyle oluşan pozitif gündem bir hayli önemlidir. Bu bağlamda iki ülke arasında imzalanan, "Dostane İlişkiler ve İyi Komşuluk Hakkında Atina Bildirgesi" oldukça dikkat çekicidir. Nitekim, "Atina Bildirgesi" ile iki ülke arasındaki iletişim ve diyalog kanallarının açık tutulması, barış ve istikrarın muhafazasını tehlikeye atacak her türlü beyan, girişim veya eylemden kaçınılması, pozitif gündem toplantılarına devam edilmesi, siyasi, ticari, kültürel ve toplumsal bağların güçlendirilmesi kararlaştırılmıştır.

Görüldüğü üzere Türkiye ile Yunanistan, Atina Bildirgesi'yle iki ülke arasındaki doğrudan temas noktalarını daha da güçlendirmek ve derinleştirmek amacıyla niyet beyanında bulunmuştur. Bu, mühim bir adımdır. Nihayetinde Ankara ile Atina arasında var olan çeşitli anlaşmazlıklar ve gerginlikler ancak doğrudan görüşmeler yoluyla çözüme kavuşturulabilir. Dahası, yoğunlaştırılmış ve geliştirilmiş iş birliği mekanizmaları bir taraftan Türkiye ile Yunanistan arasındaki askeri tansiyonun azaltılmasına diğer taraftan da bölgesel güvenliğin güçlendirilmesine katkılar sunar. Belki daha önemlisi, bu sayede iki ülkenin yakınlaşmasından endişe duyan üçüncü tarafların Türk-Yunan ilişkilerine etkisi azaltılabilir. Esas ilerleme bu noktada ortaya çıkabilir. Elbette tarihsel anlaşmazlıklar ve karmaşık sorunlardan dolayı iki ülke arasındaki ilişkilerin mesafe kat etmesi, ciddi bir zamana ihtiyaç duyacaktır. Fakat tüm bu güçlükler, iyi bir niyet ve dikkatli bir diplomasi marifetiyle zaman içerisinde aşılabilir.

Karşılıklı güven

Türkiye ve Yunanistan, ekonomik açıdan birbirlerine önemli bir potansiyel sunar. Bu doğrultuda Atina Bildirgesi, ekonomik iş birliği ve ticaretin artırılması için uygun bir zemin sağlayabilir. Yine bildirgede Güven Artırıcı Önlemlere ağırlık verileceğinden bahsedilmesi taraflar arasındaki karşılıklı güveni artırmak adına sevindirici bir gelişmedir. Özellikle Yunanistan'ın Doğu Ege Adaları grubunda yer alan 10 adaya Türk vatandaşları için yeniden kapıda vize uygulaması getirmesi müspet bir adım olarak değerlendirilebilir. Zira bu gelişme, vatandaşlar arasındaki etkileşime ve halk diplomasisine ciddi katkılar sunarak iki halk arasındaki anlayışın iyileşmesine hızlandırıcı bir etki yapacaktır. Bu, toplumlar arasında olumlu bir atmosfer oluşturabilir ve çözüm sürecine destek sağlayabilir. Nitekim bu sayede, Türkiye ve Yunanistan dikkatini bölgesel güvenlik konularından ekonomik ve ticari iş birliği fırsatlarına çevirebilir. Böyle bir atmosfer, Ege Denizi ve çevresinde ulaşımdan enerjiye, turizmden eğitime birçok ortak projenin hayata geçirilmesine imkân tanıyabilir. Devletlerin önceliği her zaman sorunların barışçıl yöntemlerle ve müzakereler yoluyla çözülmesi olmalıdır. Türkiye ile Yunanistan son iki yüzyılın ilk yüzyılında birçok kez savaştı. İkinci yüzyılda ise birçok kez savaşın eşiğine geldi. Yakın zamanda ise her iki devlet birbirini Doğu Akdeniz ve Ege (Adalar) Denizi'nde maksimalist bir politika izlemekle suçladı. Sonuçta iki ülkenin enerjisini, vaktini ve parasını silah tüccarları sömürdü.

Aslında Türkiye ile Yunanistan'ın hem Avrupa Birliği (AB) hem de NATO içerisinde birlikte hareket etmeleri son derece rasyonel bir gerekliliktir. Örneğin Türkiye ve Yunanistan, sığınmacı ve göçmen sorunları gibi bölgesel güvenlik konularında ortak zorluklarla karşı karşıyadır. NATO ve AB çatısı altında iş birliği yapılması, bu tür insani meselelere daha etkili çözümler bulunmasını sağlayabilir. Diğer yandan Yunanistan'ın Türkiye'nin AB üyelik sürecine destek vermesi de rasyonel bir tavır olarak görülmelidir. Nitekim AB, üye ülkeler arasında ekonomik, siyasi ve güvenlik alanlarında iş birliği sağlayan bir platformdur ve bu sayede üye ülkeler arasında ortak standartlara erişme ve değerlere uyum sağlama konusunda katalizör bir rol üstlenir. Bununla birlikte AB içinde hem Türkiye hem de Yunanistan, ortak ekonomik çıkarlara sahiptir. AB içinde serbest ticaretin ve ekonomik entegrasyonun güçlendirilmesi, her iki ülkenin ekonomik yararına olacaktır. Yine Ege Denizi'ndeki doğal kaynakların ve çevrenin sürdürülebilir şekilde kullanılması, her iki ülkenin de çıkarınadır. Bu iş birliği, bölgesel ekosistemleri koruma açısından da hayatidir. Dolayısıyla Türkiye'nin AB üyeliği en çok Yunanistan'ın faydasınadır. Bu çerçevede Türkiye'nin AB üyeliği, ortak pazar avantajları, serbest ticaret olanakları ve ekonomik entegrasyon gibi fırsatlardan dolayı Yunanistan ile ekonomik iş birliği alanlarını güçlendirir; iki ülkenin ticaret hacmini artırır.

Türkiye'nin AB üyeliği, Türkiye ile Yunanistan arasında daha güvenli ve istikrarlı bir ortam oluşturulmasına da katkı sunar. Üyelikle birlikte Türkiye, AB sınırlarının önemli bir paydaşı haline gelir. Bu durum, Yunanistan'ın güney ve doğu sınırlarının güvenliğini de olumlu yönde etkiler. Türkiye'nin üyeliği, AB'nin savunma ve güvenlik politikalarına katılımını da beraberinde getirecektir. Ortak güvenlik ve savunma iş birliği sayesinde iki ülkenin güvenlik çıkarları birbirine daha da yakınlaşacaktır. Sonuçta AB üyeliği, Türkiye'nin Yunanistan ile daha üst düzeyde siyasi, ekonomik, kültürel ve diplomatik ilişkiler kurmasının yolunu açacaktır.

Türk-Yunan ilişkilerine şimdiye kadar tehditler ve anlaşmazlıklar yön vermiştir. Bu süreçten mutlak manada kârlı çıkan sadece ikili ilişkileri baltalayan üçüncü taraflar söz konusu olmuştur. Dolayısıyla Erdoğan'ın "yeni bir sayfa açalım" yaklaşımı kapsamında gerçekleştirdiği Atina ziyareti, Türk-Yunan ilişkilerinde Yunan Başbakanı Miçotakis'in de ifade ettiği gibi yeni bir başlangıç ya da milat olabilir. Türkiye ile AB arasındaki diyaloğun da normalleşme yolunda ilerlemesi, Ankara ile Atina arasındaki havayı daha da yumuşatabilir. Elbette iki ülkenin dış politikasını yönlendiren görüş ayrılıkları varlığını korumaya devam edecektir. Burada önemli olan var olan sorunların başka sorunları doğurmaması ve de barışçıl ve diplomasiye dayalı çözüm arayışlarına mâni olmamasıdır.

Erdoğan-Miçotakis görüşmesi, genel olarak değerlendirildiğinde, iki liderin inşa edici ve iş birliğine dayalı bir yaklaşım benimsediği görülür. Haliyle bu yaklaşım, iki ülkeyi ortak projelere ve çıkarlara yönlendirecektir. Yine her iki liderin sorunların çözümünde hukuki yolları ve diplomasiyi işaret etmesi son derece değerlidir. Nihayetinde uluslararası ilişkilerde sorunların çözümü için diplomasi, hukuki çerçeve ve uluslararası normlara uyum önemlidir. Nitekim gerginliklerin yumuşatılması için diplomatik kanalların güçlendirilmesi ve sürekli bir diyalog ortamının oluşturulması mühim bir aşamadır. Kaldı ki diplomasinin işleyebilmesi için karşılıklı anlayış ve iletişim gerekli bir koşuldur. Bununla birlikte hukuki temellere dayanan çözümler neticesinde, taraflar arasında adil ve kalıcı bir anlaşmaya ulaşılabilir. Ayrıca böyle bir yaklaşım, tarafların uluslararası toplumdan daha fazla saygı ve destek görmelerini sağlar. Tüm bunlar dikkate alındığında, Erdoğan'ın Atina ziyaretinin, Türk tezlerini değişikliğe uğratmadan Türk-Yunan ilişkilerini iyileştirme yönünde heyecanlı ve olumlu bir atmosfer meydana getirdiği söylenebilir.

[email protected]