Avrupa Ayasofya’yı düşünüyorsa çaldıklarını iade etsin

Mehmet Hakan Kekeç/ Yazar
17.03.2019

Avrupa Ayasofya’yı bizden daha çok düşünüyor. Öyleyse 1204 istilasında mabetten ve çevresinden alıp götürdüklerini iade edebilirler. Mesela Venedik’teki Aziz Marko Kilisesi’nde sergilenen dört bronz at heykeli. Ayasofya’nın önünden; Hipodrom’dan götürüldü. Tarihçi Geoffroi de Villehardouin “Dünya kurulduğundan beri hiçbir şehirden böyle ganimet elde edilmemiştir” dediğine göre, iade süreci için götürülenlerin hesabı ve müzelerin incelenmesi zor değildir.


Avrupa Ayasofya’yı düşünüyorsa çaldıklarını iade etsin

Gerçeği eğip bükmenin, neresinden tutsak da teselli verecek bir dal bulsak diye düşünmenin anlamı yok: Türkiye karşıtlığı Avrupa Birliği’nin (AB) temel stratejilerinden biridir. Neden? Bunun kendileri açısından tarihsel, pragmatik ya da keyfi birçok nedeni olabilir. Canı isteyen düşünsün… Ben bu yazıda daha çok, çıplak gerçeğin üzerinde durmak ve nihayetinde Ayasofya konusuna gelmek niyetindeyim.

Zaten bitmiş ya da aslında hiçbir zaman başlamamış Brüksel–Ankara ilişkileri, resmen sonlanmak için bir bomba gibi şu an patlayacak bir el arıyor. Türkiye’nin bu noktada –her şeye rağmen- AB’ye karşı attığı müspet adımlar en çok Avrupa Parlamentosu koltuklarını işgal edenleri zorluyor. Çünkü onlar yasaları/kriterleri bahane ederek bombayı Ankara’nın elinde bırakma niyetindeler. Sorsan, “Türkiye gönülsüz, Türkiye yüzünden bitti” demek istiyorlar.

Brüksel’de PKK çadırı

AB’nin belli yasalar/prensipler/kriterler üzerinde durduğunu ve her kararını buna göre aldığını düşünenler var mı hala, bilmiyorum… Vize serbesti-si tartışmalarını hatırlayın: Hesapta Türkiye “demokratik değerler” noktasında şartlara uymadı. Fakat bu serbesti ne hikmetse Birleşik Arap Emirlikle-ri’ne (BAE) tanınıyor! Demokratik monarşi mi var bu ülkede acaba? Öyleyse biz de hanedanı geri getirelim? Hem daha asildir... Demek Brüksel yeri geldiğinde bu ‘demokrasi putu’nu afiyetle yiyebiliyor. Bunu anlamak için siyaset bilgini olmaya lüzum yok.

Sadece demokrasi de değil… Mesela terör konusu: Belçika’da bir DEAŞ zanlısını köşe bucak ararlarken o sırada kurulmuş PKK çadırının önünde koşturduklarını, Türkiye’nin 2016’da bir darbe kalkışması ile boğuştuğu sırada da Parlamentolarında ziyaretçilerini PYD sergisinde gezdirdiklerini unutmayın. Mısır’da cuntacı Sisi’yi tebrik için ellerini çabuk tuttular da, 15 Temmuz sonrası Türkiye’ye yalandan da olsa bir nezaket ziyaretinde bulunmadılar. Prensip?

Kati Piri gerçeği

En son, AP, 2018 Türkiye Raporu’nda “AB’nin Türkiye ile katılım müzakerelerini resmen askıya alması” çağrısında bulundu. Raporu hazırla-yan Hollandalı AP üyesi Kati Piri… Kendisi Can Dündar ile Selahattin Demirtaş’ın en yakın arkadaşlarından. Hanfendi Kıbrıs meselesini Atina’nın bakışından yazdığına göre, basın ve düşünce özgürlüğü konularını da Dündar ve Demirtaş’a sormuş olsa gerek. ‘DEAŞ’a silah’ yalanı ile ‘Apo’nun heykeline’ izin vermediğimiz için üzgünüz. Acaba Snowden belgelerini ele geçiren İngiliz gazeteciler neden bunları matkapla delmek zorunda kalmış-tı? AP üyeleri hiç bu soru üzerinde durdu mu? Prensip?

Fakat benim raporda en çok dikkatimi çeken Ayasofya kısmı oldu: Ayasofya’nın camiye dönüştürülmemesi çağrısı yapılıyor. Herhalde böyle çalışma var, haberimiz yok (ki bana sorsanız olmalı).

Avrupa tarihi biraz da ‘Haçlı Seferleri’ tarihidir. Haçlı Seferleri’nin hep Müslümanlara karşı yapıldığını biliriz ama Ortodoks Roma da (Bizans) Haçlıların barbarlığından nasibini birçok defa almıştır. IV. Haçlı seferi (1204) direkt Bizans İstanbul’una karşı yapıldı mesela. Ayasofya’ya giderseniz bu işgali organize eden Venedik doçunun mezar taşını üst katta görebilirsiniz: Enri-co Dandolo.

1204’te İstanbul üç gün boyunca çok büyük bir yağma gördü. Komnenos Hanedanlığı ile toparlayan ve yeniden zenginleşen şehir çekirge sürüsü gibi sağa sola dağılan Haçlılar tarafından kemirildi. Hipodrom Meydanı ve bugün Divan Yolu dediğimiz Roma Yolu’nda yer alan heykeller sökülüp götürüldü. Ayasofya da bu işgalden nasibini aldı: Mabede katır sokup değerli ne gördülerse yüklendiler. Bizans yönetimi 1261’de şehre geri döndü-ğünde akbabalar tarafından iliğine kadar kurutulmuş ceset gibi bir şehir buldular.

Venedik’teki bronz atlar

Fatih Sultan Mehmet’in İstanbul’u aldığı zaman dahi IV. Haçlı Seferi’nin izleri vardı. Sefaleti gözler önüne seren; söylediği beyit meşhurdur: Per-dedâri mîküned ber kasr-ı kayser ankebût, bûm nevbet mîzined der târumu efrasyâb... Yani: “afrasyab’ın balkonunda baykuş nevbet çalıyor, kayze-rin kasrında örümcek perdedarlık yapıyor...” Fatih’in İstanbul’u alması Avrupa’nın yeni olası işgalini de önledi. Cami olması da Ayasofya’yı korudu. Fatih’in en büyük destekçileri Avrupa düşmanı Ortodoks din adamlarıydı. Bunların arasından Ghennadios’u Patrik olarak atamıştı.

Şimdi AP raporuna bakacak olursanız Avrupa Ayasofya’yı bizden daha çok düşünüyor. Öyleyse 1204 istilasında mabetten ve çevresinden alıp götürdüklerini iade edebilirler. Mesela Venedik’teki meşhur Aziz Marko Kilisesi’nde sergilenen bronzdan yapılmış dört adet at heykeli. Ayasofya’nın önünden; Hipodrom’dan götürüldü. Tarihçi Geoffroi de Villehardouin “Dünya kurulduğundan beri hiçbir şehirden böyle ganimet elde edilmemiştir” dediğine göre, iade süreci için götürülenlerin hesabı ve müzelerin incelenmesi zor değildir.

@mhkekec