Avrupa Birliği ve Türkiye penceresinden Brexit’e bakış

Prof. Dr. Halit Keskin / Yıldız Teknik Üniversitesi
24.02.2019

Brexit Birleşik Krallık’ın yani İngiltere, İskoçya, Kuzey İrlanda ve Galler’in Avrupa Birliği’nden çıkmasını simgeleyen bir terim olarak son dönemlerde sıklıkla karşımıza çıkmaktadır.


Avrupa Birliği ve Türkiye penceresinden Brexit’e bakış

 Bu gelişme uzun süredir gündemimizi meşgul eden ticaret savaşları nedeniyle yeterince ön plana çıkamamış ve gerekli ilgiyi çekememiştir. Bununla birlikte ticaret savaşlarının yanı sıra Brexit bağlamındaki müzakerelerin ülkemize yansımalarının da yakinen takip edilmesi önem taşımaktadır. Hatta Avrupa Birliği’ndeki bu gelişme gümrük birliği antlaşması dolayısıyla ülkemizi daha hızlı ve derinden etkileyecek-tir. Bu durum ülkemize etkisi açısından en az ABD-Çin düzlemindeki ticaret savaşları kadar dikkate alınmalıdır. Avrupa Birliği çerçevesinde gerçekle-şecek çıkış sürecinin negatif etkilerinin bizim de kapımızı çalması kaçınılmazdır ve tüm dünyada olduğu gibi ülkemizde de hissedilecektir.

Birleşik Krallık 2016 yılında yapılan bir referandum ile Avrupa Birliği’nden çıkma kararı almıştır. Bu kararın arkasında çeşitli nedenler yatmak-tadır. Bu nedenlerden en önemlisi olarak İngiltere’de yükselen milliyetçilik gösterilmektedir. İngiltere, Avrupa Birliği üyesi diğer ülkelerden gelen birey-lerin yoğun olarak yaşadığı ve ekonomide oldukça aktif olduğu bir ülkedir. Avrupa Birliği’ndeki ülkeler arası serbest dolaşım ve çalışma fırsatları bu göçlere zemin hazırlamıştır. Özellikle Avrupa Birliği’ne yeni katılan bazı doğu Avrupa ülkelerindeki insanların da İngiltere’ye yerleşmesine neden olmuştur. Bu yüzden İngilizler göçmenlere karşı olumsuz tavırlar takınmışlar ve göçmenleri kendi işlerini ellerinden alan gruplar olarak nitelemeye başlamışlardır. Aynı zamanda, diğer Avrupa Birliği ülkeleriyle karşılaştırıldığında görece yüksek refah seviyesine sahip olan Birleşik Krallık’ın Avrupa Birliği bütçesine çok yüksek düzeyde katkı yapması da İngiliz kamuoyunda tartışma konusu olmuştur. Bu iki neden büyük ölçüde İngiliz halkını Avrupa Birliği’nden çıkma kararı almaya itmiştir. Avrupa Birliği’nden çıkış için 29 Mart 2019 gecesi bir zaman kısıtı olarak masada beklemektedir.

Theresa May’in açmazı

Zaten Birleşik Krallık Avrupa Birliği’ne başından beri mesafelidir ve para birliğini de hiçbir zaman benimsememiştir. Bu aşamada Birleşik Kral-lık’ın Avrupa Birliği’nden çıkış sürecinin tamamlanması için iki seçenek bulunmaktadır. Bunlardan bir tanesi anlaşmasız olarak yapılacak çıkıştır. Anlaşmasız çıkışı temsil eden seçenekte Birleşik Krallık ve Avrupa Birliği arasındaki ticaret tamamen Dünya Ticaret Örgütü’nün baz aldığı kurallara göre işlemeye başlayacaktır. Böyle bir seçenekte Türkiye-Birleşik Krallık (fakat daha da önemlisi Türkiye-İngiltere) ticareti de aynı kurallar üzerinden yapılmaya başlanacaktır. Anlaşmasız ayrılışın, ticaret engellerini ve buna yönelik bürokrasiyi arttırması ve üye ülkeler ile Birleşik Krallık arasındaki serbest iş gücü dolaşımını bitirmesi beklenmektedir. Anlaşmalı çıkış seçeneğinde ise daha yumuşak bir geçiş olacaktır. Bu durumda en azından serbest iş gücü dolaşımı çerçevesinde yerleşme hakkı kazanan Avrupa Birliği vatandaşlarına haklarını koruma imkânı verilecektir. Ayrıca dış ticaret, serbest ticaret antlaşması imzalanarak daha yumuşak kurallar üzerinden yapılmaya devam edecektir.

Fakat Birleşik Krallık başbakanı Theresa May meclisten anlaşmalı çıkış için gereken desteği alamamaktadır. Gün geçtikçe anlaşmasız çıkış seçeneğini kullanmak zorunda kalacak bir duruma sürüklenmektedir. Aynı zamanda İngiltere kabul etse bile, herhangi bir anlaşmanın Avrupa Birliği ülkelerinin tamamı tarafından kabul edilebilmesi olasılığı da oldukça düşüktür. Çünkü, kuzey Avrupa ülkeleri özellikle İngiltere ile yüksek derecede ticaret ya-parken, güney Avrupa ülkelerinin ticari ilişkileri düşük seviyelerdedir. Bu yüzden üstün körü yapılacak bir anlaşmanın güneyde yer alan ülkeler açı-sından kabul edilebilmesi zor gözükmektedir. Bu kadar çok sayıda ülkenin serbest ticareti içerecek bir anlaşma üzerinde mutabık kalabilmesi için aylar sürecek bir çalışma gereklidir ve henüz böyle bir çalışma mevcut değildir. Bu aşamada değerlendirmelerimizde anlaşmasız çıkış seçeneği ağır basarken, asıl önemli konuya yani Brexit’in Avrupa Birliği, İngiltere ve Türkiye açısından etkilerine odaklanmak gerekmektedir.

Brexit’ten bazı Avrupa Birliği ülkeleri daha derinden etkilenirken bir kısmı ise göreceli olarak daha hafif bir şekilde etkilenecek gibi görülmektedir. Fakat tüm Avrupa Birliği ülkeleri bu durumdan payına düşeni az veya çok alacaktır. Brexit’ten en fazla etkilenecek Avrupa Birliği ülkeleri İrlanda, Hollanda, Almanya ve Belçika olarak karşımıza çıkmaktadır. Özellikle Birleşik Krallık’ın bir parçası olan Kuzey İrlanda ile sınır komşusu olan İrlanda gümrük kapılarını yeniden kurmak zorunda kalacaktır. Artan bürokrasi, vergi oranları, kota kısıtları, ve kota dışı önlemler her halukarda İrlanda ihracatını direkt olarak vuracaktır. Hollanda ve Belçika ise özellikle İngiltere ile geliştirdikleri ihracat hacimlerinin yüksekliği dolayısıyla etkileneceklerdir. Almanya da Brexit’ten yüksek seviyede etkilenecek gibi gözükse de, Almanya ve Birleşik Krallık arasındaki ticaret daha çok oto-motiv sektörüne dayanmaktadır. Bu durum Almanya açısından büyük bir avantajdır. Almanya’nın otomotiv sektörü bağlamında yeni dış ticaret ortakları bulması ve ihracatının bir kısmını İngiltere dışındaki ülkelere yönlendirmesi oldukça kolaydır. Fakat çeşitli sektörlere yayılmış dış ticaret ilişkileri bulunan ülkeler için böyle bir stratejinin uygulanabilirliği olası değildir. Dış ticaretin Avrupa Birliği ülkeleri genelinde duraksayacak olması tüm Avrupa Birliği üyesi ekonomilerin büyüme oranlarını da aşağılara çekecektir.

Göçmenlerin durumu

Brexit’in dış ticaret bağlamının da ötesinde önemli bir demografik etkisi bulunmaktadır. Doğu Avrupa ülkelerinden İngiltere’ye gitmiş olan ve ça-lışma hayatını burada sürdüren yoğun bir göçmen kitlesi bulunmaktadır. Bu göçmen kitlesini daha çok Polonya, Romanya, Macaristan ve Bulgaris-tan uyruklular oluşturmaktadır. Bu ülkelerin vatandaşları kazandıkları gelirlerinin büyük kısmını ülkelerindeki ailelerine göndererek kendi ülkelerin-deki ekonomiyi canlı tutmaktadır. Brexit bu çalışanların evlerine dönmelerine neden olacak ve özellikle Avrupa Birliği’nin çeperlerinde yer alan ve kısmen fakir bu ülkelerin ekonomik gidişatlarına darbe vuracaktır. Oysa ki İngiltere’de beş yıldan fazla yaşamış ve çalışmış olanlara kalıcı oturma izni kapsamında kolaylıklar sağlanmaktadır. Anlaşmasız bir Brexit durumunda göçmenlerin bu kolaylıklardan faydalanma olasılığı oldukça düşük-tür. Ayrıca, 2020 yılı sonuna kadar sürecek geçiş dönemi sonunda göçmenlerin kendi ülkelerine dönme tehlikesi ile karşılaşmaları kaçınılmazdır.

Brexit İngiltere ekonomisini de etkileyecektir. Brexit dolayısıyla daha kapalı bir ekonomi olma yolunda adımlar atan Birleşik Krallık yönetimi hem Sterlin’in değer kaybı hem de yüksek enflasyonla baş etmek zorunda kalacaktır. Aynı zamanda Birleşik Krallık’ ın gayri safi yurt içi hasıla büyümesinde diğer Avrupa Birliği ülkeleriyle karşılaştırıldığında daha büyük düşüşlerle karşılaşması olasıdır. Fakat İngiltere özelinde Brexit’in etkisi daha çok hizmet sektörü tarafından hissedilecektir. İngiltere Avrupa Birliği’nin finans merkezi olma özelliğini taşımakta ve bu yüzden de ülkeye yüksek düzeyde sermaye girişi olmaktadır. Fakat Brexit bu sermaye girişlerinin önünü kesecek ve hatta sermaye çıkışlarını tetikleyecek bir adım ola-rak görülmektedir. Açıkçası, sermaye kendine Avrupa Birliği içinde uygun bir yer bulma arayışına çoktan girmiştir ve Almanya’nın Frankfurt şehri küresel sermaye tarafından yeni bir üs olmak üzere konumlandırılmaya şimdiden başlanmıştır. Son günlerde hizmet sektörü açısından Birleşik Kral-lık’ın ve İngiltere özelinde ise küresel bir finans merkezi olan Londra şehrinin geleceği karanlık bir bilinmezden öteye geçememektedir.

Türkiye açısından bakıldığında Birleşik Krallık’ın Almanya ile birlikte Avrupa’da en fazla ticaret yaptığımız ülkelerin başında gelmesi ülkemiz açısından oldukça olumsuz bir durumdur. Özellikle Birleşik Krallık’a olan tekstil, işlenmiş gıda ve motorlu taşıtlar sektörlerindeki ihracatımız bizim açımızdan büyük önem arz etmektedir. Birleşik Krallık’ın Avrupa Birliği’nden çıkması ve ihracat kurallarının Dünya Ticaret Örgütü’ne göre uyarlan-ması bu sektörlerde çalışan iş gücümüzü olumsuz olarak etkileyecek düzeydedir. Kaldı ki bu sektörlerde çalışanlarımızın sayısı göz ardı edilemeyecek bir seviyededir. Bu durum bize Brexit’in ülkemizi kuzey Avrupa ülkeleri kadar olmasa bile en az güney Avrupa ülkeleri kadar direkt bir şekilde etkile-yeceğini göstermektedir. Ayrıca Avrupa Birliği ekonomisinin küçülmesi ve özellikle sınırımıza yakın komşularımız olan doğu Avrupa ülkelerinin alım gücünün düşmesi de dolaylı olumsuz etkiler olarak karşımıza çıkmaktadır.  

Türkiye’ye etkileri

Bu duruma daha da fazla düşme sinyali veren Euro/Dolar paritesinin gidişatı da eklendiğinde ülkemizin Avrupa Birliği’ne karşı dış ticarette bir-çok avantajını kaybetmek üzere olduğu gözlenmektedir. Brexit’in yankıları aslında çok uzaklarda kopan bir fırtınanın esintileri şeklinde kapımıza dayanmıştır ve önlem almak için kaybedecek fazla bir zamanımız yoktur. Olası anlaşmasız bir Brexit’te ülkemizin Birleşik Krallık ile ikili ticaret antlaşmasına yönelik çalışmaları başlatması menfaatimize olacaktır. Böylece dış ticarette yoğun ilişkimizi devam ettirmemiz için gerekli fırsatlar oluşturularak en az düzeyde zarar ile bu geçiş dönemini atlatma olanağımız sağlanacaktır. Aksi takdirde, zaten ticaret savaşları ile yıpranan küresel ekonomide kendi ürün ve hizmetlerimize pazar bulma arayışımızın sekteye uğraması kaçınılmazdır.

Özetle, küresel ticaret savaşlarının gündeminde kaybolmuş bölgesel bir sorun olsa bile, Brexit hem Avrupa Birliği hem de ülkemiz açısından bü-yük bir önem arz etmektedir. Brexit’in anlaşmalı mı anlaşmasız mı olacağı Avrupa’da tartışılmakta, Birleşik Krallık’ın ve Avrupa Birliği’nin ne kadar ve ne şekilde zarar göreceği değerlendirilmektedir. Şüphesiz ki bu durum ülkemizin de dış ticaret performansını ve daha da önemlisi ekonomisini nega-tif etkileyecek bir unsurdur. Biz şu an etkilerini tam anlamıyla hissetmesek de bir fırtına kopmuş ve fırtınanın gürültüsü kapımıza kadar dayanmıştır. Bu yüzden, proaktif bir bakış açısıyla bu problemi analiz etmemiz ve harekete geçmemiz gerekmektedir. Unutulmamalıdır ki, Brexit bağlamındaki muhtemel gelişmelerin getirebileceği tehditleri bertaraf etmek ve fırsata çevirme yoluna gitmek için yoğun çaba sarf etmemiz ülkemizin menfaati gere-ğidir.

[email protected]