Avrupa enerji güvenliği düğümünü Katar diplomasisi çözer mi?

Dr. Necmettin Acar / Mardin Artuklu Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi
14.05.2022

Katar'ın son dönemde hem bölgede hem de küresel ölçekte artan diplomatik gücü, Avrupa enerji güvenliğinde oluşan bu düğümün çözülmesine büyük bir katkı sunabilir. Burada Katar'ın Biden yönetimi tarafından geçtiğimiz günlerde "NATO üyesi olmayan önemli müttefik" statüsüne yükseltildiğinin de hatırlatılması gerekmektedir.


Avrupa enerji güvenliği düğümünü Katar diplomasisi çözer mi?

Rusya-Ukrayna savaşının ve İran nükleer müzakerelerinin ortasında Katar Emiri Temim bin Hamad Al Sani'nin takip ettiği baş döndürücü diplomasi trafiği bir değerlendirmeyi hak ediyor. Emir'in önce İran'a sürpriz bir ziyaret gerçekleştirmesi daha sonra da Türkiye'ye ve içlerinde İngiltere ve Almanya'nın da olduğu bazı Avrupa ülkelerine düzenleyeceği ziyaretler bölgesel ve küresel açıdan önemli sonuçlar doğurması muhtemel görünüyor.

'Gaz sıkıştırması'

Bugün Avrupa'nın, Rusya-Ukrayna savaşının ortasında ciddi bir "gaz sıkışması" yaşadığı bilinen bir gerçektir. Özellikle hafta başında Ukrayna üzerinden Avrupa'ya gaz taşıyan hattın kapanacağının ilan edilmesi bu sıkışıklığı tırmandırmıştır. Küresel doğalgaz rezervleri açısından İran ve Katar'ın sahip olduğu avantajlar, Emir'in bu ziyaretlerinin küresel ölçekte büyük bir ilgi ile takip edilmesine yol açacaktır.

Körfez gaz rezervleri

Bugün küresel doğalgaz rezervi sıralamasında yüzde 17 ve yüzde 11 ile ikinci ve üçüncü sırada olan Katar ve İran, günümüzde dünyanın en geniş bağlı olmayan gaz (non associated gas) yatakları olarak tanımlanan Basra Körfezi'nde bulunan Kuzey Sahası'ndaki ortak rezervi kullanmaktadır. Rezerv büyüklüğü bakımından her iki ülkenin rezervi, Rusya'nın sahip olduğu rezervden daha büyüktür. Tüm bunlara ilaveten Irak'ın da önemli doğalgaz rezervlerine sahip olduğu tahminleri göz önüne alındığında Körfez bölgesi küresel ölçekte doğalgaz rezervleri bakımından son derce önemli bir bölge olarak ön plana çıkmaktadır.

Önemli rezervlere sahip olmasına rağmen jeopolitik koşullar, siyasi istikrarsızlık ve uluslararası yaptırmalar sebebiyle Körfez'in sahip oluğu zengin doğalgaz rezervlerinin tüketim merkezlerine ulaştırılmasında önemli güçlükler yaşanmaktadır. Örneğin Katar, BAE'ye "Dolfin" boru hattı üzerinden sattığı küçük miktarda gazı saymazsak, doğalgazının nerdeyse tamamını sıvılaştırarak satmak zorundadır. 1990'lı yıllardan itibaren Hindistan, Pakistan ve Körfez ülkelerine yönelik çok sayıda boru hattı projesi planlayan Katar bu girişimlerinde başarılı olamamıştır. Gazın sıvılaştırılarak satılması hem ihraç hem de ithal eden ülkeler açısından maliyet ve güvenlik gibi önemli sorunlara yol açmaktadır. Sıvılaştırılan gazın boru hattı ile taşınan gaza oranla yüzde 30 oranında yüksek olan maliyeti, Katar'ın doğalgaz piyasalarındaki rekabet gücünü zayıflatmaktadır. İthal eden ülkeler açısından da yeni sıvılaştırma terminallerinin inşa edilmesi gerekmektedir ki bu da fazladan yatırım demektir.

İran ve yaptırımlar

Küresel doğalgaz rezervi sıralamasında yüzde 17 ile Rusya'dan sonra ikinci konumda olan İran ise 2000 sonrası maruz kaldığı yaptırımlar sebebiyle kendi ihtiyacı için bile doğalgaz üretmekte zorlanmaktadır. 2000'li yılların başlarında inşa edilen Türkiye-İran doğalgaz boru hattından Türkiye'ye sağlamayı taahhüt ettiği yıllık 10-15 milyar metreküp doğalgazı bile sağlamakta zorlanan İran, yaşadığı bu üretim güçlükleri sebebiyle, her kış Türkiye'ye sattığı doğalgazda kesintilere gitmektedir.

Irak'ta ise henüz doğalgaz keşfi için ciddi bir yatırım yapılamamıştır. Bugün ülkede çok yoğun bir doğalgaz rezervinin bulunduğu ve rezervlerin önemli bir kısmının Türkiye sınırına yakın kuzey bölgesinde yer aldığı bilinmekte. Ancak son yirmi yıldan beri ülkede devam eden siyasi istikrarsızlık sebebiyle ülke hem petrol hem de doğalgaz piyasalarından önemli ölçüde izole edilmiş durumda. Bugün zengin rezervlere sahip olan Irak kendi ihtiyaç duyduğu doğalgazı bile İran'dan karşılamak zorunda kalmaktadır.

Katar-Irak-Türkiye hattı

2000'li yılların başlarından itibaren Rusya'nın enerjiyi politik amaçları için bir silah olarak kullanma eğilimleri sergilemeye başlaması Avrupa ülkelerinde enerji kaynak ve güzergâh çeşitliliği arayışlarına yol açtı. Bu süreçte Katar ve İran doğalgazının Irak ve Türkiye üzerinden geçerek Avrupa'ya taşınmasına yönelik projeler yapıldı. Ancak Irak ve Suriye'de yaşanan siyasi istikrarsızlıklar, İran'a yönelik yaptırımlar ve Körfez ülkelerinin Katar'a uyguladığı ambargo ve ablukaları bu projenin rafa kaldırılmasına yol açtı.

Rusya-Ukrayna savaşının ortasında Avrupa'nın artan enerji güvenliği sorunu, geçmişte üzerinde çokça durulan ama bahsedilen istikrarsızlıklar sebebiyle rafa kalkan Katar-Irak-Türkiye-Avrupa boru hattının yeniden gündeme gelmesine yol açtı. Çünkü küresel doğalgaz rezervleri ve güzergâhlarına yakından bakıldığında Avrupa'nın enerjide Rusya'ya olan bağımlılığından kurtulmasının tek yolunun Körfez doğalgaz rezervlerinin Batı'ya taşınmasıyla mümkün olacağı açıkça görülecektir.

Bugün Körfez'den Avrupa'ya doğalgaz güzergâhının güvenliğinde İran ve Türkiye iki önemli aktör olarak ön plana çıkmaktadır. İran hem sahip olduğu devasa doğalgaz rezervleri hem de Irak ve Suriye'nin siyasi istikrarının İran olmaksızın mümkün olmadığı gerçeğinden ötürü kilit bir aktördür. Aynı zamanda İran'a yönelik uluslararası yaptırımlar da İran'ın enerji sektörüne yapılacak yatırımların önünde engel olarak durmaktadır. Çünkü nükleer yapıtımlar gereğince İran enerji sektörüne 20 milyon dolardan fazla yatırım yapan her şirket ABD tarafından kara listeye alınmakta ve bu şirketlere yaptırım uygulanmaktadır.

Kilit aktör Türkiye

İkinci olarak Türkiye de tıpkı İran gibi Körfez'den Avrupa'ya uzanacak olan doğalgaz boru hattı hususunda kilit önemdedir. Burada Türkiye'nin Irak ve Suriye'nin siyasi istikrarı açısından önemine ilaveten ülkede Avrupa'ya uzanan çok sayıda boru hattının varlığı Türkiye'yi üretim ve tüketim merkezleri arasında kilit bir aktör haline getirmiştir.

Bugün zengin doğalgaz rezervlerine sahip Kafkasya ve Orta Doğu bölgelerinden Avrupa'ya doğalgazın nakli için kuzey, güney ve orta olmak üzere üç güzergah bulunmaktadır. Karadeniz'in kuzeyinden geçen kuzey hattı Rusya-Ukrayna savaşı ve Rusya'nın enerji tedarikini politik amaçları için bir silah olarak kullanma alışkanlıkları sebebiyle güvenilir bir güzergâh olmaktan çıkmıştır. Doğu Akdeniz'den Türkiye'nin dışlanması suretiyle Avrupa'ya gaz taşınması planlanan East-Med hattı da ABD'nin geçtiğimiz aylarda projeye olan desteğini sonlandırması sebebiyle önemini kaybetmiştir. Yaşanan bu gelişmeler Türkiye'yi Avrupa enerji güvenliğinin yegâne aktörü konumuna yükselmiştir.

Diplomasi trafiği

İşte sayılan gerekçelerle Katar Emiri'nin önce İran daha sonra Türkiye ve Avrupa'ya düzenleyeceği ziyaret dikkatle takip edilecektir. Katar'ın son dönemde hem bölgede hem de küresel ölçekte artan diplomatik gücü Avrupa enerji güvenliğinde oluşan bu düğümün çözülmesine büyük bir katkı sunabilir. Burada Katar'ın Biden yönetimi tarafından geçtiğimiz günlerde "NATO üyesi olmayan önemli müttefik" statüsüne yükseltildiğinin de hatırlatılması gerekmektedir. Katar Emiri Temim bin Hamad Al Sani'nin, ABD, İran, Türkiye ve Avrupa ülkeleri ile kurduğu yakın temas sayesinde Katar-Irak-Türkiye-Avrupa doğalgaz boru hattının önündeki siyasi engellerin aşılmasında önemli bir aktör olduğunu söyleyebiliriz. Bugün Avrupa ülkeleri, eğer enerjide Rusya'ya bağımlılığını sonlandırmak istiyorlarsa başta İran nükleer müzakereleri, Irak ve Suriye'nin siyasi istikrarı ve Türkiye ile ilişikler olmak üzer çok değişik alanlarda radikal adımlar atmak zorundadır. İşte Emir'in bu ziyareti taraflar arasındaki çok boyutlu krizlerin aşılmasında kritik bir önemdedir.

[email protected]