Avrupa enerji krizi nereye gidiyor?

Recep Durul / İş Adamı
23.09.2022

Ayak sesleri çok net duyulan krize karşı belli tedbirler alma konusunda çaba göstermeye başlayan G7 ülkeleri Rus petrolüne karşı tavan fiyat uygulaması başlattı. ABD Hazine Bakanı Janet Yellen, bu uygulama ile küresel enerji fiyatlarında aşağı yönlü bir eğilimin sağlanması yanında, petrol gelirleri ile Ukrayna savaşını finanse eden Rusya'nın bu gelirinin azaltılması ile gücünün kırılmasının planlandığını açıkladı.


Avrupa enerji krizi nereye gidiyor?

Winston Churcill, 1936 yılında yaptığı bir konuşmada "bir damla petrol, bir damla kandan daha değerlidir" sözüyle o yıllardan bugüne ışık tutmuştu. Bu söylenmeden sadece 18 yıl önce sona eren I. Dünya Savaşı, birçok tarihçi tarafından I. Paylaşım Savaşı olarak anılır. "Paylaşım" ifadesinden kasıt kimilerine göre toprak, kimilerine göre petrol kuyuları idi...

O gün bugündür enerji kaynakları üzerinde bulunan Ortadoğu, Kafkasya ve Latin Amerika asla rahat yüzü görmedi. Kuyularından fışkıran petrol, üzerinde yaşayan insanların gözlerinden kara damlalar olarak yaş olup aktı. Bütün bu zaman içinde Batı, sahip olmadığı kaynakları sömürerek büyük bir konfor ve zenginleşme yaşadı. Yerel halklar petrol kuyuları üzerinde yüzen topraklarda elektriksiz ve bir bidon benzin için saatlerce kuyruklarda bekleyerek yaşarken, ayaklarının altında döşenmiş olan kuyulardan akan petrol, Avrupalı vatandaşın musluğundan aktı. Öylesine uzun zaman boyunca bu böyle devam etti ki günün birinde Avrupa'da enerji kıtlığı yaşanacağı, insanların kışın soğukta ayazda kalacağı gibi ihtimaller kimsenin aklının ucundan geçmedi. Görünen o ki "kara gözyaşları" Avrupa'nın peşini bırakmayacak.

Avrupa, enerji kaynakları yönünden oldukça yoksul bir kıta. Dünyanın en gelişmiş ülkelerinin büyük bir kısmını barındıran bu coğrafyada bulunan ülkelerin, doğal olarak hem hanehalkının ihtiyacını gidermek hem de devasa ekonomilerinin çarklarını döndürebilmek için çok yüksek düzeyde enerji ihtiyaçları var. 2020 verilerine göre dünyada en fazla doğal gaz tüketen ülkeler sıralamasında ABD, Rusya ve Çin ilk üç ülke olurken, Kanada 5., İngiltere 7., Almanya 8., İtalya 9. Sırada yer alıyor. Elektrik tüketiminde de sıralamada küçük oynamalarla ilk 10 ülke büyük ölçüde aynı.

'Enerji süper gücü'

Yıllar içinde Avrupa enerji ihtiyacını coğrafi olarak kendisine daha yakın ve aktarım maliyetleri yönünden görece ucuz olan Rusya'dan gidermeye devam etti. Sovyet sonrası Rusya için enerji tedarikçisi olmak bir ülke politikası olarak belirlendi ve enerji ihracatı bu ülkenin en büyük gelir kaynağı haline dönüştü. Putin döneminde ise Rusya devlet politikası olarak "enerji süper gücü" konumuna getirilmeye çalışıldı. Bu politika çerçevesinde Rusya dünyanın en önemli doğal gaz ve petrol rezervlerine sahip ülkeler arasında yer almasına rağmen, başta Arktik bölgesi olmak üzere kendisine yeni enerji kaynakları bulmanın çabası içinde.

Ukrayna Savaşı patlayana kadar enerji mevzusu Avrupa'nın gündeminde hiç olmayan bir sorun idi. Hatta Sürdürülebilir Kalkınma Hedefleri kapsamında 2030 ve 2050 stratejileri oluşturulmuş, bu çerçevede sıfır karbon emisyonu hedeflenerek başta kömür olmak üzere çevreye olumsuz etkileri olan enerji kaynaklarının kullanımına son verilmesi planlanmıştı. Hatta Fransa'nın şiddetle karşı çıkmasına karşın İngiltere ve Almanya'nın başını çektiği Batılı ülkeler nükleer santrallerin kademeli olarak işlevlerine son verilmesine ve yeni nükleer santrallerin inşa edilmemesine karar vermişlerdi. İhtiyaç duyulan enerjinin temiz enerji kaynaklarından ve yeşil enerji dediğimiz çevreye dost güneş, rüzgar, jeotermal gibi alternatif enerji kaynaklarından daha etkin şekilde faydalanarak tedarik edilmesinden yana politikalar geliştiriyorlardı. Bu süre içinde sessiz sedasız Rusya'dan doğal gaz tedarik etmeye ve hatta en önemli gaz akım hattı olan Kuzey Akım I yanına Kuzey Akım II hattını inşa etmeye başlamışlardı. Rusya'dan çıkıp Baltık Denizi üzerinden Almanya'ya ulaşan 1.230 km uzunluğundaki bu hattın tamamı deniz içinden aktarıldığından hiçbir ülke toprağı üzerinden geçmiyordu. Kuzey Akım I'in Ukrayna toprakları üzerinden geçiyor olması, Ukrayna'yı Avrupa ve Rusya için önemli bir ülke haline getirirken, bu proje sayesinde Ukrayna ve diğer bölge ülkeleri denklemden çıkarılmış olacaktı. Tüm Avrupa'nın tükettiği doğal gazın yüzde 40'ını ve Almanya'nın gaz tüketiminin yüzde 50'sini karşılayan Rusya, Kuzey Akım II projesi ile Almanya'yı enerji yönünden kendisine daha fazla bağımlı hale getirecekti. Almanya, enerji yönünden Rusya'ya artan bağımlılığını görmesine karşın, karşılıklı bağımlılık ilkesi çerçevesinde bunun kendisi için önemli bir sorun teşkil etmeyeceğini düşündü. Ancak Kuzey Akım II projesi tamamlandığında bölgede Rusya'nın etkisinin artması ve Almanya ile Rusya'nın yakınlaşarak Almanya'nın bölgede güç dengesini kendi lehine çevirmesi ihtimaline karşı ABD bu projenin hayata geçmemesi için çaba sarf etti; başarılı da oldu. Milyarlarca dolar yatırım yapılarak, Baltık Denizi'nde buzlar kırılarak oldukça güç ve masraflı şekilde gerçekleştirilen proje ABD'nin yoğun baskısı ile rafa kaldırıldı.

Tüm bu politik süreçlerin ardından patlayan Ukrayna Savaşı, Avrupa ülkelerini akıllarından geçmeyecek bir krizle karşı karşıya bıraktı. Bu ülkeler arasında Almanya, hem diğer ülkelere göre daha fazla Rus gazına bağımlı olduğundan hem de nükleer santrallerini ve kömür madenlerini büyük ölçüde devre dışı bıraktığından daha büyük bir enerji krizi ile karşı karşıya kaldı. Nükleer santrallerin kapatılması politikasına şiddetle karşı çıkan ve hatta yeni santraller kurma konusunda inatla politikalarına devam eden Fransa, bu politikası sayesinde enerji krizinden en az etkilenen Avrupa ülkesi oldu.

Gelinen noktada Avrupa Rusya'yı tarihte görülmemiş ambargolarla diz çöktürmeye çalışırken Rusya gaz vanalarını kapatarak Avrupa'nın boğazını sıkıyor. Ukrayna krizi, savaşın merkezi olan Ukrayna'yı perişan ederken Avrupa da savaştan nasibini bu kış donarak alacak gibi görünüyor.

Enerji krizinde Avrupa

Rusya'nın enerji aktarım kanallarında yaşanan teknik sorunları gerekçe göstererek vanaları kapatmasının ardından çok kısa bir süre geçmiş olmasına karşın şimdiden Avrupa'da doğalgaz fiyatlarında yüzde 35 oranında artış yaşandı. Hollanda'da doğal gaz fiyatları 290 Euroya yükselirken krizden en fazla etkilenen Almanya, 65 milyar Euro değerinde yardım paketini hızla artan enerji faturalarını ödemekte zorlanan hanehalkına destek olmak amacıyla devreye soktuğunu açıkladı. Enerji fiyatlarındaki devasa artışlardan en fazla etkilenen emekli, öğrenci ve işsizler başta olmak üzere düşük gelirli vatandaşlara daha yüksek oranlarda destekler verileceği belirtildi. Kış boyunca iş yerlerinde ve kamu dairelerinde sıcaklık derecelerinin 19 derecenin üzerine çıkarılmasının yasaklandığı Avrupa'nın birçok ülkesinde, tarihi eser ışıklandırmalarından havuz ısıtmalarına kadar elektrik sarfiyatını artıran her türlü uygulamaya büyük ölçüde kısıtlama getirildi. Almanya ayrıca vatandaşlarını kışı enerji kısıtı olmayan ülkelerde geçirme konunda teşvik edici programlar yayınlamaya başladı. Öte yandan, hızla artan enerji fiyatları enerji dağıtım şirketlerinde olağandışı kar artışları yaşanmasına yol açtı. Bu firmaların ekstra vergilendirilmesi de uygulamaya konan diğer politikalar arasında. Enerji verimliliğini artıran duş başlıklarından, 9 Euroya gün boyu tüm toplu taşıma araçlarını kullanma imkanı verilerek bireysel araçların kullanımını azaltmaya, mağaza vitrinlerinde gece ışıkların kapatılmasından sokak lambalarını söndürmeye kadar uygulamaya konan tüm tedbirler kışa biraz daha fazla enerji stoku ile girebilmek için. Enerji arzını arttırmak için pratik çözüm olarak nükleer santrallerin yeniden çalıştırılması, kömür madenlerinin yeniden faaliyete geçirilmesi gibi destekleyici üretimlere geçildi.

Sektörlerde daralma riski

Ancak Federal Network Agency Başkanı Klaus Mueller, Avrupa'nın doğal gaz stoklarının yüzde 95 düzeyinde olsa da mevcut stokların Rusya'nın gaz akışını tamamen kesmesinin ardından en fazla 2,5 ay yeterli olacağını öngörmüştü. Üstelik yaklaşan kışla birlikte artacak olan enerji ihtiyacı Avrupa'yı zor geçecek soğuk bir kışın beklediğini işaret ediyor. Öte yandan, artan enerji fiyatları sadece hanehalkının günlük yaşam kalitesini düşürmekle kalmayıp, birçok sektörde üretimde önemli daralmalara yol açacağı da muhtemel. Örneğin Hollanda şimdiden elektrik fiyatlarında yaşanan sert artışlar nedeniyle kimi fabrikalarda üretimin büyük ölçüde düşürüldüğünü açıkladı. Gerçekten de en temel üretim girdilerinden olan enerji fiyatlarında yaşanan bu beklenmedik artışlar üretim maliyetleri üzerinde devasa artışlara neden olurken, maliyet artışlarının ürün fiyatlarına yansıtılmasının çok mümkün görünmemesi beklenen karlılık oranlarının düşmesine ve üretim daralmasına yol açacak. Hülasa Avrupa önümüzdeki aylarda hem hanehalkının yaşam kalitesi hem de güçlü ekonomilerinin döndürülemeyen çarkları ile ağır bir imtihan verecek gibi görünüyor.

Ayak sesleri çok net duyulan bu krize karşı belli tedbirler alma konusunda çaba göstermeye başlayan G7 ülkeleri Rus petrolüne karşı tavan fiyat uygulaması başlattılar. ABD Hazine Bakanı Janet Yellen, bu uygulama ile küresel enerji fiyatlarında aşağı yönlü bir eğilimin sağlanması yanında, petrol gelirleri ile Ukrayna savaşını finanse eden Rusya'nın bu gelirinin belli bir kısmının azaltılması sayesinde Rusya'nın savaş konusunda gücünün kırılmasının planlandığını açıkladı. AB Komisyonu Başkanı Ursula von der Leyen, benzer bir politikanın borularla Avrupa'ya taşınan Rus doğal gazı için de başlatılacağını belirtti.

Tehdit fırsata dönüşür mü?

Enerji fiyatlarında düşüşü hedefleyen bu tedbirler yanında, alternatif enerji kaynaklarının oluşturulması konusunda tüm Avrupalı yetkililer büyük bir telaş içinde çaba sarf ediyorlar. Geçtiğimiz günlerde Avrupa Konseyi Başkanı Charles Michel'in Katar'a bir ziyaret yaparak Katar gazının Avrupa için alternatif bir tedarik kaynağı olabilmesi üzerinde görüşmeler yapacağını açıkladı. Kısa vadede gemilerle aktarım ile Avrupa'nın gaz ihtiyacının belli bir ölçüde giderilmesi hedeflenirken, krizin doğurduğu fırsatlar da bir kez daha masaya yatırılabilir. Bu çerçevede önceki dönemlerde üzerinde tartışılan ancak rafa kaldırılan Katar-Irak-Türkiye-Avrupa boru hattı projesinin gündeme getirilmesi önemli bir girişim olabilir. Zira Avrupa'nın Rusya'ya olan enerji bağımlılığını azaltmaya yönelik en kestirme ve en güvenli alternatif yolun Körfez bölgesindeki doğal gazın Avrupa'ya borularla sürekli şekilde aktarılması olduğu birçok çevrelerce kabul ediliyor. Böyle bir projenin hayata geçirilmesinde Türkiye kuşkusuz kilit öneme sahip bir ülke durumunda. Hem Irak başta olmak üzere bölgedeki siyasi istikrarın sağlanarak, yapılacak bir boru hattı yatırımının güvenli bölgelerden geçirilmesi konusunda hem de güzergahın en kısa ve etkin şekilde tesis edilmesinde Türkiye kritik bir rol üstlenebilir. Bu projenin hayata geçmesinde Avrupa açısından kazanç güvenli ve makul fiyatlı doğal gazın kesintisiz olarak kendilerine ulaştırılması olurken Katar açısından Avrupa gibi güçlü bir alıcıyla partner olmak, Türkiye için de gazın kaynaktan kullanıcıya ulaşması konusunda önemli finansal ve politik avantajlara sahip olmaktır. Üstelik böyle bir projenin tarafları olmak hem Katar hem de Türkiye için diğer politik ve uluslararası ilişkilerde önemli avantajlar ve ayrıcalıklar sağlayacaktır.

Görünen o ki bir Şubat sabahı patlayan Ukrayna savaşı, başta Avrupa olmak üzere tüm dünyada hem güç dengelerini hem de politik ve ekonomik işbirliklerini kökten değiştirecek. Türkiye bu fırsatı iyi değerlendirerek var olan ekonomik ve politik gücünü bu işbirlikleri ile geliştirebilir.