Camilerde yeniden ezan sesi... Avrupa'da aşılamayan tabu yıkılıyor mu?

Esra Yakupoğlu / YTB Uzmanı
24.04.2020

Avrupa'nın monopolit şehirlerinde kendisine temsil imkânı bulamamış, yabancı olarak algılanan camilerden yükselen bu tınılar, her ne kadar yerel halk tarafından şüpheyle karşılanmış olsa da son dönemde bir toplumsal dayanışma örneği olarak algılanmaya başlanmıştır. Herhangi bir ırk, din, millet ve topluluğa iltimas geçmeden dünya genelinde küresel bir afet haline gelen koranavirüs salgını, insanlığın aslında ne kadar kırılgan olduğunu bizlere bir kez daha hatırlatırken, asırlık önyargıların ve aşılamayan tabuların ebedi olamayacağını kanıtlıyor.


Camilerde yeniden ezan sesi... Avrupa'da aşılamayan tabu yıkılıyor mu?

Ezanın kamusal alanda ne şekilde yer alması gerektiği konusu Avrupa genelinde birçok ülkede İslam’ın görünürlüğü ve temsili ile ilgili en temel tartışmaların başında geliyor. Bu anlamda, ezanın Müslümanlar açısından ibadete çağrı işlevi dışındaki kimliksel ve manevi yönü, sıkça ileri sürüldüğü gibi bir İslamlaşma sinyali olarak algılanıyor ve kimi zaman bu ülkelerde dirençle karşılaşıyor. Ancak tüm bu olumsuz atmosfere rağmen, son dönemlerde Kovid-19 salgını nedeniyle toplu ibadete bir süre ara verilen Avrupa ülkelerinin hüzünlü mabetleri; suskun minareleri, salgınla mücadele ettiğimiz şu günlerde “HayyaalelFelah- Haydi Kurtuluşa” nidaları ile topluma huzur ve sükunet bahşediyor.

Herhangi bir ırk, din, millet ve topluluğa iltimas geçmeden dünya genelinde küresel bir afet haline gelen koranavirüs salgını, insanlığın aslında ne kadar kırılgan olduğunu bizlere bir kez daha hatırlatırken, asırlık önyargıların ve aşılamayan tabuların ebedi olamayacağını da kanıtlıyor. Avrupa’nın monopolit şehirlerinde kendisine temsil imkânı bulamamış, yabancı olarak algılanan camilerden yükselen bu tınılar, her ne kadar yerel halk tarafından şüpheyle karşılanmış olsa da son dönemde bir toplumsal dayanışma örneği olarak algılanmaya başlanmış, birbirlerini tanımayan topluluklar arasında arzu edilen hoşgörü atmosferinin oluşması için umut oluşturmuştur.

Rahmette ve zahmette

İslam’ın şiarı ve sloganı ezan, dini sembollerin bir çatışma unsuru olmadığını, aksine hem rahmette hem de zahmette toplumu bir araya getirme işleviyle, karşılıklı hoşgörü ve bir arada yaşama kültürünün bir nişanesi olduğunu ispatlıyor. Zor zamanlarda olduğu kadar huzurda, barışta ve sağlıkta da birleştirici bir çağrı, “felaha” sığınmak için güvenli bir liman olan ezan, İslam’ın barış ve emniyeti yeryüzünde hâkim kılma amacını taşıyan evrensel mesajını en veciz şekilde ortaya koyuyor.

Son dönemlerde dünyayı pençesine alan Kovid-19 salgını gölgesinde Avrupa şehirlerinde yankılanan ezan sesleri, Avrupalı Müslümanlar için bir teselli kaynağı, salgınla mücadelede göstermiş oldukları takdire şayan dayanışma ruhuna karşılık bir minnet ifadesi olarak tezahür ediyor. Evlerinde el yordamıyla diktikleri maskeleri sağlık kuruluşlarına hibe eden, topladıkları bağışlarla ihtiyaç sahiplerine dost elini uzatan, karantina sürelerini evlerinde geçirenlerin temel ihtiyaçlarını karşılamak için komşuluk hukuku çerçevesinde canla başla çalışan Avrupalı Müslümanlar, yaşadıkları toplumun vazgeçilmez bir unsuru olduklarını bir kez daha kanıtlıyorlar. Bu dayanışma ruhu çerçevesinde ezan ise, toplumsal bir uzlaşma, bir misak anlamı ihtiva ediyor. Zira bu uzlaşmada zor zamanlarda olduğu kadar refah dönemlerinde de selamet, güvenlik, korkudan azade oluş, huzurlu bir gönül asudeliği ve hoşgörü ifade buluyor.

Camilerde yeniden ezan sesi... Avrupa'da aşılamayan tabu yıkılıyor mu?

 

Bir Avrupa ülkesinde ezan sesinin duyulması, Müslüman toplumu açısından, o ülkede Müslümanların varlığının benimsendiğinin ve toplum nezdinde saygı gördüğünün bir ispatı olarak algılanmaktadır. Ezan, o çevrede yaşayan Müslümanların günlük hayatını ve takvimini dininin gerektirdiği ölçüye göre özgürce tasarlayabildiğinin, Müslümanların yabancı değil, o toplumun tüm diğer unsurları gibi aynı değerde, aynı konumda ve ayrılmaz bir parçası olarak kabul edildiğinin de göstergesidir. Bu anlamda her bir Avrupa ülkesinin ezan konusunda farklı bir refleks geliştirdiği, kimi ülkelerde kısmi bir serbestlik tanınmakla birlikte, kimilerinde asırlardır ezan sesinin işitilmediği, kimilerinde ise tabu olarak değerlendirildiği görülmektedir.

Ülkeler özelinde genel tutum

Batı Avrupa ülkelerinde kamuya açık ezanın engellenmesine yönelik herhangi bir anayasal düzenleme bulunmamakla birlikte, ezan konusundaki kısıtlamalara “negatif din özgürlüğü”, yani bir diğer deyişle herhangi bir dini içeriğe maruz kalmama hakkı temel oluşturuyor. Ayrıca yerel otoritelerin o bölgedeki yasal ses sınırlaması, çevre düzeni ve çevre koruma kanunları çerçevesinde ezanla ilgili çeşitli kısıtlamalara gitmesi mümkün olabiliyor. Bu anlamda, katı bir laiklik sisteminin uygulandığı Fransa hariç tutulmak üzere, diğer Avrupa ülkelerinde ezan ile ilgili konjonktürel kısıtlamalar bulunmakla birlikte, kısmî bir müsamaha tanındığı görülmektedir. Ancak, 6,7 milyona ulaşan Müslüman nüfus ile Avrupa genelinde en fazla Müslümanın yaşadığı ülke olan Fransa’da, herhangi bir anayasal engel olmamasına rağmen, ezan konusu belediyelerce “kamu huzuru” maddesi çerçevesinde değerlendirildiğinden, ülke genelinde 80 tanesi minareli olmak üzere 2 bin 441 caminin hiçbirine ezan için izin verilmiyor. Cami dernekleri ve Fransa Müslüman toplumu dini özgürlükler anlamında daha yapısal sorunlarla karşı karşıya olduğundan, ezan ile ilgili resmi makamlar nezdinde inisiyatif almakta çekimser kalıyor. Fransa, ezana sadece Hint Okyanusu açıklarındaki denizaşırı toprakları Ré ve Mayotte adalarında izin veriyor. Yaklaşık 4,7 milyonluk bir Müslüman nüfus ile Avrupa genelinde ikinci en büyük Müslüman topluluğa ev sahipliği yapan Almanya’da ise, güçlü federal idare sisteminin bir sonucu olarak yerel düzenlemelere ilişkin karar merci konumundaki eyalet yönetimleri, ezan konusunda farklı yaklaşımlar sergileyebiliyor. Ülkede ezan, yerel mercilerin idari yetkisi altında, federal olarak da “Çevre Koruma Kanunu” kapsamında ele alınıyor. 1915 yılında Prusya İmparatorluğu dönemindebir İslam mabediyle ilk kez, I. Dünya Savaşı’nda esir düşen Müslümanların tutulduğu Berlin yakınlarındaki Wünsdorf esir kampında inşa edilen Hilal Camii ile tanışan Almanya’da günümüzde toplam 2 bin 750 cami bulunuyor. Almanya’da ilk ezan, 1984 yılında bugün 75 yaşındaki vatandaşımız Ahmet Kurt’un girişimleri ve gayretleri neticesinde Düren Fatih Camii’nde okunuyor. Ülke geneline bakıldığında ise aralarında Düren Fatih Camii’nin de bulunduğu takribi 35camide ezan okunmasına izin veriliyor. Bu camiler dışında ülkenin geri kalanındaysa kimi camilerde günde üç vakit ezan okunabilirken, kimilerinde her gün sadece öğle ezanının ya da yalnızca cuma günleri öğle ezanının okunmasına müsaade ediliyor. Özellikle yabancı nüfusun yoğun olarak bulunduğu Kuzey Ren-Vestfalya eyaletine bağlı şehirlerdeki camilerde ezan okunması konusunda birkaç olumsuz örnek dışında daha esnek ve müsamahakâr bir yaklaşım izlendiği görülüyor. Eyalete bağlı Düren, Düsseldorf, Essen, Hürth, Herzogenrath, Stolberg, Würselen, Eschweiler, Siegen, Bochum, Bergkamen, Hamm, Dortmund ve Halle gibi şehirlerle birlikte, Aşağı Saksonya eyaletine bağlı Oldenburg şehri ile Schleswig-Holstein eyaletinde bulunan Rendsburg, Neumünster ve Schleswig şehirlerinde ezan okunması konusunda camilere serbestlik tanınıyor.

55 desibel sınırı

Hollanda’da ezan, ülkede temsil edilen tüm dinlerin, ibadet ve dini ritüellerde kendi inançlarının gerektirdiği şekilde çağrı yapmasına izin veren 1980 tarihli yasal düzenleme kapsamında ele alınıyor. Bunun yanı sıra, 1987 yılında Hollanda Meclisi, kilise çanıyla ezanı eşit statüde konumlandıran bir yasal düzenlemeye de imza atmış bulunuyor. Ülkede ezanla ilgili genel bir vakit ve ses sınırı kısıtlamasına gidilmemekle birlikte, konu ile ilgili yetkili merci yerel makamlar olduğundan bir takım uygulama farklılıkları oluşabiliyor; örneğin Amsterdam’da sadece cuma günleri ezan okunmasına müsaade ediliyor.

Belçika’da ise ezan okunması konusunda kanuni ses sınırı olan 55 desibelin altında kalmak şartıyla yasal bir serbestlik sağlanıyor. Ancak bu genel düzenlemeye rağmen fiiliyatta ülkede bulunan 210 caminin çok azında ezan okunabiliyor. Ülkede açık ezan okunmasına izin verilen sınırlı sayıda cami arasında yer alan Genk şehrinde bulunan dört camiden yaklaşık çeyrek asırdan berigünde üç defa ezan sesi duyuluyor.Benzer şekilde Visé Mimar Sinan Camii’nde de 1981 yılından itibaren kesintisiz olarak her gün üç vakit ezan okunabiliyor. Birleşik Krallık‘ta ezan ancak, Müslümanların yoğun olduğu semtlerde yerel halkın müsaadesi olduğu takdirde izne tabii olarak okunabiliyor. Örneğin Doğu Londra’da günde iki kez ezan okuyan bir camin, bunu bölgedeki Anglikan Kilisesi’nin desteğiyle gerçekleştirebildiği biliniyor.

İskandinav ülkeleri arasında ise, 300 bin Müslüman’ın yaşadığı ve 170 camiye ev sahipliği yapan Danimarka’da, herhangi bir yasal kısıtlama olmamasına rağmen ezan okunmasına izin verilmediği görülüyor. 2018 yılında Roskilde şehrinde açılışı gerçekleştirilen Ayasofya Camii ile birlikte ezan konusu da ciddi şekilde tartışılmaya başlanmış, Danimarka Çevre İdaresi (Miljøstyrelsen) ezanın kamusal alanda temsili ile ilgili herhangi bir sakınca olmadığını dilegetirse de yerel halkın ciddi vetosu neticesinde Müslüman toplumu bu konuda adım atmakta çekimser kalmıştı. Norveç’teyse 60 desibele kadar ve haftada yalnızca bir kere ezan okunmasına izin veriliyor. Ayrıca 2018 yılında Norveç’te ezanın tamamen yasaklanması yönünde meclise bir önerge sunulmuş ancak kabul edilmemişti.

Emin hissetmeleri için

Son aylarda yeni tip koranavirüsle (Kovid-19) mücadelede zorlu bir dönemden geçen Avrupa ülkeleri, uzun karantina günlerini evlerinde geçirmek zorunda kalan yerel halkın, bu kitlesel afete karşı mücadele için moral bulabilmesi adına birtakım düzenlemelere imza attı. Salgının kontrol altına alınabilmesi için sosyal etkileşimin kısıtlanması yönündeki önlemlerden biri de toplu ibadet mekanlarının kapatılması olmuştu. Bu anlamda bazı şehirlerde, toplu ibadetin kısıtlanmasıyla birlikte yerel halkın bu zor zamanlarda moral bulabilmesi ve kendilerini evlerinde emin hissetmelerini teminen camilerden ezan okunmasına müsaade edilmeye başlanmıştır.

Bu uygulamanın en anlamlı örneklerinden biri, 500 senedir ezan sesinin duyulmadığı, yaklaşık 2 milyonluk Müslüman nüfusa sahip İspanya’da yaşandı. Endülüs bölgesi başta olmak üzere Madrid ve Ceuda şehirlerinde karantina sürelerini evlerinde geçiren Müslümanlar, salgınla mücadeleye destek ve sağlık çalışanlarına teşekkür amacıyla balkon ve pencerelere çıkarak ezan okudu. Kovid-19 ile mücadelenin “bayrağı, dini ve kültürü olmadığına” vurgu yapan İspanyalı Müslümanlar, her cuma günü saat 19.30’da balkon, teras veya pencerelerine çıkarak okudukları ezanlarla desteklerini sürdüreceklerini belirtti. Almanya’da 2008 yılında açılan Duisburg Merkez Camii minarelerinden 12 yılın ardından ilk defa şehre ezan sesi yayıldı. Duisburg’taki kiliselerin girişimiyle okunan ezanın arka planı ise bir dayanışma örneği olarak dikkat çekiyor. Almanya genelinde salgına karşı önlem tedbirleri kapsamında tüm ibadethaneler kapalı olduğundan, virüsle mücadeleye destek için sembolik bir mesaj vermekisteyen kiliseler, her akşam 19’da kilise çanlarını çalmaya başladılar. Bu kapsamda, Duisburg Merkez Camii’ne komşu kilise, Müslüman toplumuyla bir araya gelerek, Müslüman cemaate moral, güç ve teselli vermek amacıyla camiden ezan okunmasına yönelik girişimler için desteklerini iletti.Benzer şekilde bu vesileyle Köln Merkez Camii’nden de ilk kez ezan sesi duyuldu.

Ezan konusunda oldukça katı bir yaklaşım sergileyen Fransa’da, kriz anında nasıl bir dayanışma örneği sergilenebileceğinin bir göstergesi olarak benzer şekilde Müslümanlar evlerinden ve camilerden okudukları ezanlar ile virüsle mücadeleye hem destek oluyorlar hem de teşekkür ediyorlar. Ezanın kamusal alandaki temsilinin ciddi şekilde kısıtlandığı ülkede, bu uygulama Müslüman toplum açısından oldukça umut vadeden bir gelişme olarak değerlendiriliyor. Hollandave Belçika’da da, yeni tip koronavirüs salgını nedeniyle tedirgin olan Müslümanlara moral vermek amacıyla belirli camilerde, bazı vakitler hoparlörden ezan okunmasına izin verildi. İngiltere’de ise ezan seslerine evde kalın çağrıları eşlik ediyor.

Avrupa toplumlarına son yıllarda hâkim olan İslam karşıtı akımların da etkisiyle yerel halkın zihninde, İslam’ı politik hevesleri ve dünyevi ihtiraslarına alet eden bir din istismarcısının savaş tamtamları imgesiyle yer edinmiş “Allahu Ekber” nidalarının, aslında yeryüzünde bir birlik, kardeşlik, adalet ve ahenk arayışının çağrısı olduğunun nişanesi olarak camilerden yankılanan ezan sesleri, toplumsal güven hissini pekiştiriyor. Bir kurtuluş müjdecisi olarak, sosyal dayanışma ve kaynaşmanın, birlik ve bütünlük ruhunun canlı kalmasını sağlayan ezan, Avrupa ülkelerinde yaşayan Müslümanlar ile yerel halk arasında karşılıklı hoşgörü iklimi çerçevesinde daha samimi ve sıcak duyguların oluşması için bir anahtar rolü üstleniyor. İnananların yanı sıra inanmayanları da irşat eden; efradını cami, ağyarını mâni kılan bu kutlu çağrı; ibaresi, üslubu ve manasıyla, son dönemlerde yeniden filizlenen dayanışma ruhunun, birlik ve beraberliğin kalıcı olmasının teminatı vasfını taşıyor. Böylelikle her doğan güneşi karşılayan ve batan günü selamlayan ezan,günümüz insanına hangi mesajı iletiyor sorusu da cevap buluyor.

[email protected]