Azerbaycan Cumhurbaşkanlığı seçimleri üzerine bir değerlendirme...

Dr. İsmail Safi / İstanbul Milletvekili TBMM Dışişleri Komisyonu Üyesi
19.10.2013

Demokrasi hiç bir ülkede bitmiş ve başarılmış bir hedef değildir, tam tersine yaşayan, gelişen ve aslında sonu gelmeyen bir süreçtir. Azerbaycan örneğinde de yapılması gereken, demokrasi havarisi edasıyla Azerbaycan’ı koşulsuz demokrasiye zorlamak değil, bir taraftan ekonomik ve sosyal istikrarını sağlamlaştırmasına müsaade etmek diğer taraftan demokratikleşmeye teşvik etmektir.


Azerbaycan Cumhurbaşkanlığı seçimleri üzerine bir değerlendirme...

Bu hafta Azerbaycan’da sessiz sedasız bir seçim oldu. Seçimlerin bu kadar sessiz ve heyecansız geçmesinin nedenlerinden biri, belki de en önemlisi, seçimin galibinin aylar öncesinden belli olmasıydı. Türkiye’den 30’dan fazla milletvekili ile gittiğimiz ve benim de üçüncü kez seçim gözlemcisi olarak bulunduğum bu ülkede, Azerbaycan’ın genel sosyo ekonomik durumu, siyasal yapısı ve iktidar muhalefet ilişkileri üzerinde gözlem ve analiz yapma fırsatı buldum.

Baba Haydar Aliyev döneminde içeride devlet otoritesini tesis ederek toplumsal istikrarı yakalayan Azerbaycan, dışarıda da petrol avantajı ve Sovyet diploması tecrübesinden istifade ederek ABD-Avrupa, Rusya, İran ve Türkiye satrancında dengeli bir dış politika gütmüş, uluslararası kurumlara üye olarak buralarda da önem ve ağırlığını giderek hissettirmiştir.

İlham Aliyev’in 10 yıllık iktidarı döneminde Azerbaycan başta ekonomik olmak üzere, sosyal ve siyasal alanlarda önemli başarılara imza atmıştır. Onun döneminde ekonomi en az 3 kat büyümüş, işsizlik yüzde 5’lere kadar düşmüş, enflasyon ise yüzde 1’lerde seyretmiş ve Azerbaycan parası dünyanın en değerli beş parasından biri haline gelmiştir. Bu dönemde eğitim ve sağlığa ise yaklaşık 10 kat harcama yapan Azerbaycan hükümeti başta silah sanayi olmak üzere kendi öz sanayisini kurma gayreti içine girmiş, uydusunu uzaya göndermiş ve fazla veren ticaret dengesi ile de borç veren ülkeler klasmanına yükselmiştir.

Muhalefet nerede yanlış yapıyor?

Aliyev cenahında vaziyet oldukça parlak gözükürken, muhalefet cephesindeki durumun hiç de öyle olmadığını ve neredeyse 20 yıllık dağınıklığından hala kurtulamadığını görmekteyiz. Başta Cumhuriyetin iki köklü partisi Musavat ve Halk Cephesi, maalesef bugüne kadar iktidar karşısında topluma ikna edici somut bir politika, strateji ve proje sunamamışlardır. Sadece seçimden seçime alelacele kurdukları ittifaklar ise beklentileri hep boşa çıkarmıştır. 

Bu bakımdan, son seçimde muhalefet partileri tarafından oluşturulan “Milli Şura”dan da çok şey beklemek gerçekçi değildi. Üstelik bugüne kadar hep Batı’dan medet uman muhalefet cephesinin bugün Rusya vatandaşı Rüstem İbrahimbeyoğlu’nu aday olarak çıkarması hem vatandaşın kafasını karıştırmış, hem de kendi kafa karışıklığının bir göstergesi olarak okunmuştur. 

Azerbaycan’daki demokrasi eksikliğinin sebebi sadece mevcut iktidarın kural ve uygulamalarıyla açıklanamaz, aynı zamanda da muhalefetin tutum ve yöntemlerine de bakmamız lazım. Bugüne kadar hep reaksiyoner ve eleştirel bir muhalefet anlayışı güden muhalefet, maalesef ülke sorunları ile ilgili somut düşünce ve proje ortaya koyamıyor.

Üstelik muhalefet, ülkenin Aliyevler iktidarları dönemindeki kazanımlarını da sürekli görmezlikten geliyor. Böylelikle Azerbaycan yönetimi ile ilgili sadece hep eksik ve kötü bir resim sunma gayretinin ötesine geçemiyor. 

Buna ilaveten kanımca muhalefetin yine en büyük hata ve yanılgısı, kendi toplumunun iç dinamiklerine yaslanmak yerine, başta Avrupa ve ABD olmak üzere, dış bağlantılar üzerinden iktidara gelebilme hesapları içine girmesidir. Fakat unutmamak gerekir ki, Batı’nın Azerbaycan demokrasisine desteği ya da kösteği, sadece ve sadece oradaki çıkarları ile sınırlıdır.

Demokrasiye destek-köstek

Esasen Azerbaycan yönetiminin demokratik olmadığı veya bu konuda çok eksiği olduğunu söylemek ve bunun üzerinden de hükümete baskı kurmaya çalışmak Azerbaycan iktidarına olduğu kadar Azerbaycan halkına da haksızlık olacaktır. Çünkü, sadece 22 yıllık demokrasi tecrübesi olan bir ülkenin kısa sürede ekonomik ve sosyal istikrarını sağlayarak büyük bir inkişaf içerisine girdiğini, aynı zamanda da uluslararası kurum ve kuruluşların gözlem ve denetimini kabul ederek, seçimler geçirdiğine şahit olmaktayız. Bunu söylerken tabii ki Azerbaycan’daki seçimlerin Batı ülkeleri gibi demokratik bir atmosferde geçtiğini iddia etmiyoruz. Aksine demokratik, adil, özgür ve şeffaf bir seçim için oldukça eksikleri var. Fakat Batı yanlısı renkli devrimlerin sahne olduğu komşu ülkelerle kıyasladığımız zaman bile, bu ülkelerin hiçbirinin demokrasi alanında Azerbaycan’dan daha ilerde olduğu söylenemez.

Oysa yapılması gereken, demokrasi havarisi edasıyla Azerbaycan’ı koşulsuz demokrasiye zorlamak yerine, bir taraftan ekonomik ve sosyal istikrarını sağlamlaştırmasına öncelikle müsaade etmeli, diğer taraftan da demokrasiyi geliştirmesi sabırla beklenmeli ve bu yönde teşvik edilmelidir. Çünkü demokrasi hiç bir ülkede bitmiş ve başarılmış bir hedef değil, tam tersine yaşayan, gelişen ve aslında da sonu gelmeyen bir süreçtir. Bugünün çağdaş Batı toplumları bu noktaya ancak uzun mücadeleler ve çabalar sonucu ulaşabilmişlerdir. Azerbaycan’dan bunu bir nefeste alelacele başarmasını istemek, en iyi ihtimalle çok kolaycılık, ama kötü ihtimal ise cehalet ya da ard niyetlilik olacaktır.

[email protected]