Aziz Cumhuriyet 100 yaşında

Prof. Dr. Süleyman Kızıltoprak/ Kütahya Dumlupınar Üniversitesi Rektörü
26.10.2023

922 Dumlupınar Zaferi ile Türk milleti tekrar taarruza geçti ve o tarihten itibaren bir adım dahi geri atmayan Türk ordusu Mehmetçik ile dosta güven düşmana korku vermeye devam ediyor. Cumhuriyetin ilk yüzyılı başarılarla dolu bir süreç oldu. Cumhuriyetin ikinci yüzyılı yani miladi 21. asır da “Türk Asrı” olacaktır.


Aziz Cumhuriyet 100 yaşında

İnsanlık tarihi boyunca birçok medeniyet kurulmuş, birçok medeniyet de tarihin içinde kaybolmuştur. Türkler ise kurdukları medeniyetleri, gittikleri her yere kalıcı değerler ve tarihin sahnelerine izler bırakarak hafızalara kazımışlardır. Orta Asya'da başlayan Türk tarihi serüveni Asya, Afrika ve Avrupa'nın içlerine kadar uzanan önemli hatıralar ve kıymetli tecrübelerle bezenmiştir. Tarihte yer alan önemli medeniyetlerinin öncüsü olan Türkler uzandıkları her coğrafyada edebiyat, sanat, mimari ve kültürel alanlarda kalıcı birçok eser bırakmıştır. Maddi ve manevi eserler üzerinden yükselen bu serüven, insanı önceleyen bilim, kültür ve düşüncenin hâkim kılındığı bölgesel stratejiler ve politikalarla taçlandırmıştır.

Asya ile Avrupa'yı bağlayan bir köprü olmak yanında medeniyetler beşiği hüviyetindeki Türkiye toprakları hem Türk kimliğinin hem de Müslümanlığın dünya üzerindeki temsilcisi konumundadır. Bu yüzden de misyonu ve vizyonu çerçevesinde temsil ettiği değerleri ile Türkiye Cumhuriyeti, geçmişte iz bırakılan gönül coğrafyalarla olan duygusal bağını canlandırma noktasında, kayda değer atılımlar gerçekleştirmiştir. Yapılan bu girişimler Türk kimliği ve medeniyetimizin canlandırılmasını ve tarihi mirasını koruyarak ahlaki ve manevi değerlerin ihyasına gayret göstermektedir

Uzak Asya'dan Akdeniz'e kadim bir milletin tarihi

İnsanlık serüvenine temel dinamikler kazandıran Türk milleti, geniş bir coğrafyada büyük bir medeniyet inşa etmiştir. "Devlet-i ebed müddet" anlayışından hareketle sayısız Türk Devleti bu birikime katkı vermiştir. Büyük Selçuklu hükümdarı Tuğrul Bey zamanında, 1040 Dandanakan Zaferinden sonra Tebriz'i merkez edinerek bir devlet kurmuş ve Anadolu toprakları bu dönemde ilk defa yurt edinilmeye başlanmıştır. 1071 Malazgirt Zaferi, yeni kapılar açarak Türklerin yurdunun büyüdükçe büyümesini sağlamıştır. Osmanlı Devleti, Anadolu'dan Rumeli'ye, Küçük Asya'dan Orta Avrupa'ya Doğu Afrika ve Kuzey Afrika'ya uzanan büyük bir imparatorluk kurmuştur. Altı asırdan fazla varlığını sürdüren bu devletin yerine İstiklal Harbi kazanıldıktan sonra, yepyeni bir anlayışla Cumhuriyete dayalı bir Türk devleti inşa edildi. Türk milletinin kaderini değiştirmeye odaklanan emperyalist güçler İstiklal Mücadelesiyle kesin bir mağlubiyet aldı. Mehmetçik canını feda etmekten kaçınmadı, milletin lideri ve Başkomutanı Gazi Mustafa Kemal Paşa'nın arkasından yürüyerek büyük bir zafer kazandı. Türk milleti, Gazi Mustafa Kemal Paşa etrafında bütünleşerek Dumlupınar Zaferi sonrası Türkiye Cumhuriyeti'ni kurdu. Türklerin tarih sahnesindeki güçlü varlığı, bin yıldır örnek devlet modeli olma şiarında ilerledi.

Cumhuriyete giden yolda

Osmanlı İmparatorluğu'nun 1877-78 Harbi'nde Rusya'ya karşı ağır bir yenilgi alması, büyük bir türbülansa sebep oldu. II. Abdülhamit yeteneklerini kullanarak devleti 30 yıl daha kendi idaresi altında ayakta tutmayı başardı.1908'de ikinci Meşrutiyetin ilanından sonra Osmanlı Devleti ülke sınırları dahilindeki farklı etnik grupları bir arada tutmakta zorlandı. 1911'de Libya İtalyanlar tarafından işgal edilirken 1912'de başlayan Balkan Harpleri devlet idaresindeki zaafları ortaya çıkardı. İttihat Terakki yönetimindeki devlet kısa sürede çökmeye başladı. Ardından 1914'te başlayan Birinci Dünya Savaşı'na dünyanın büyük devletleri katıldı. Dört yıl süren savaş sonunda Osmanlı Devleti ile müttefik olan devletler yenildi. Savaş sonunda Çanakkale ve Kutü'l-amare'de büyük zaferler kazanan Türkiye de yenik düştü. Anadolu coğrafyası İngilizler, Yunanlılar, Fransızlar, İtalyanlar tarafından paylaşıldı. Anadolu'nun Doğu'sundaki Ermeniler Türklere karşı savaşmaya başladı.

Mustafa Kemal Paşa, milletine inanarak ülkenin istiklalini sağlamak amacıyla 19 Mayıs 1919'da Samsun'a giderek Milli Mücadele'nin ilk adımını attı. Erzurum ve Sivas'ta kongreler düzenledi. Mustafa Kemal Paşa "Vatanı milletin iradesi ve gücü kurtaracaktır" dedikten sonra 23 Nisan 1920 günü Ankara'da Büyük Millet Meclisi'ni açtı. Mustafa Kemal Paşa'nın başkan seçildiği Büyük Millet Meclisi İstiklal Savaşı'nı başlattı. Bir yandan Maraş, Urfa ve Antep gibi şehirlerde düşmana karşı örgütlendi. Karadeniz'de Topal Osman Ağa ve yakınları, Ege'de Efeler, Erzurum'da Dadaşlar, Ankara'da Seğmenler, Maraş'ta Sütçü İmam ve çevresi bulundukları yörede düşmana karşı koydular. Öte yandan düzenli ordular İnönü'de, Sakarya'da, Dumlupınar'da savaşarak büyük zaferlere imza attı. Türkiye Mustafa Kemal Paşa'nın Başkomutanlığı'nda topyekün bir mücadele verdi ve sonunda kazandı.

Yeni bir devrin başlangıcı

Türkiye Cumhuriyeti'nin kuruluşu, Türk devlet geleneğinin yeni bir devrini başlatmıştır. Osmanlı Devleti'nin son devirlerinde yaşanan mağlubiyetlerin sona erdiği bir sürecin başlangıcını Cumhuriyete giden yol oluşturmuştur. 1040'dan 1683'e kadar sürekli olan Türk ilerleyişi bazı istisna olarak görülebilecek fetret devirleri yaşasa da Türkler yaklaşık altı buçuk asır boyunca hep ilimde, sanatta, siyasette başarılı olmuşlardır. Viyana içinden geri çekiliş 1921 Sakarya Zaferi ile son bulmuştur.

Padişah, yenilen düşman kuvvetlerinin başındaki İngiltere'ye sığındı. Türkiye'yi terk etti. 1 Kasım 1922'de saltanat kaldırıldı. 24 Temmuz 1923'de İmzalanan Lozan Barış Antlaşması ile yeni bir devlet doğdu. Antlaşma Türkiye Büyük Millet Meclisi Hükümeti adına imzalandı. Bu doğan devletin yönetim biçimi henüz belirlenmemişti.

13 Ekim 1923'te Ankara başkent olarak kabul edildi. Sınırlar belirlendikten sonra, devletin yönetim biçimi doğal olarak cumhuriyetin ilanını ortaya çıkardı. Mustafa Kemal 28 Ekim 1923 akşamı Meclis'te söz sahibi olan yakın çalışma arkadaşlarını Çankaya'da yemeğe davet etti. Yemek sırasında "Efendiler, yarın Cumhuriyet'i ilan edeceğiz" diyerek ilk açıklamayı yaptı. 29 Ekim 1923 günü milletvekilleri ile görüşerek cumhuriyet önergesini Türkiye Büyük Millet Meclisi'ne verdi. Meclis önergeyi kabul ederek Türkiye'nin yönetim biçimini cumhuriyet olarak ilan etti. Mustafa Kemal Paşa kurulan Türkiye Cumhuriyeti'nin ilk Cumhurbaşkanı oldu.

Sürecin kazanımları

Cumhuriyet idaresinde vatandaşlar devlet mekanizmasının ilk basamağından en üst makamına kadar seçme ve seçilme hakkına sahiptir. Saltanata dayalı sistemde ise devletin en üst makamına belli bir soydan gelmek esastır. Cumhuriyet bu sınırı kaldırıp vatandaş olan herkesin en üst makama seçilme imkanını getirmiştir. Cumhuriyet ilan edildikten itibaren 100 yıl geçti. Türkiye her alanda büyüdü ve gelişti. Askeri, siyasi, ekonomik ve kültürel alanda Türkiye büyük atılımlar yaptı. Askeri olarak gerilemesi söz konusu bile olmadı. Mesela 1878'de İngiltere, Kıbrıs'a yerleşti. 1878'den yaklaşık 100 yıl sonra 20 Temmuz 1974'de başlayan Kıbrıs Barış Harekâtı Türkiye'nin askeri güç ve kapasitesinin gelişmesinin de bir kanıtı oldu. Hatta bu harekât 1774'de Kırım'ın kaybına yol açan savaştaki geri çekilmenin durdurulduğu savaşlar dizisinin de bir önemli bir parçasıdır. Kırım'ın kaybından 200 yıl, Kurtuluş Savaşı'ndan yaklaşık 50 yıl sonra, Türk ordusunun mevcut siyasal sınırları dışında kazandığı ilk savaştır. Türklerin yurdu olan Kırım'ın kaybı Osmanlı hafızasında derin yaralar oluşturmuşken Türklerin yaşadığı Kıbrıs adasındaki zafer hem bölgesel hem de küresel dengeleri sarsmıştır.

Türk toprakları üzerinde etnik, dinsel, mezhepsel ve toplumsal çatışmalar ekseninde körüklenen fesat oyunları, birlik ve dirliği bozmayı hedefleyen oyunlar tarihin her döneminde varlığını sürdürmüştür. Türk Milli Mücadelesi, birlik ve beraberlik ruhunun ne kadar güçlü olduğunu kanıtlayan zafer günlerini simgeler. Milli Mücadele, millet olarak büyük zorlukları birlikte aşabilmenin en önemli dönüm noktalarından biridir.

Kökü mazide olan ati olmak

Yaşadığımız olayları ve ülkemizdeki gelişmeleri, tarihimize bakarak sürekli yeniden yorumlamak ve değerlendirmek zorundayız.

Bu bağlamda, Gazi Mustafa Kemal'in şu sözü oldukça anlamlıdır: 'Ben, 1919 yılı Mayıs ayında Samsun'a çıktığım gün, hiçbir maddi güce sahip değildim. Sadece büyük Türk Milleti'nin asaletinden kaynaklanan ve vicdanımı dolduran yüksek ve manevi bir güce sahiptim. İşte bu ulusal güce ve Türk Milleti'ne güvenerek işe başladım.'

Milli Mücadele'de yaşadığımız tarih ve kültür bilincini, Türk milletinin köklü bir üyesi olarak daha geniş bir perspektifle ele almalıyız.

Tarihimiz, aslında 5 bin yıllık Türk tarihidir. "Cumhuriyet Tarihi" veya "Osmanlı Tarihi" değil. Milli Mücadele'nin her günü, gurur duyduğumuz tarihimizin kutlu sayfalarıdır. Bu, "Türk Tarihi"dir. Bu tarihin her sayfasına sahip çıkmak, bizim temel görevimizdir.

Milli Mücadele bir dönüm noktasıdır

Milli Mücadele'yi tam olarak anlayabilmek için, tarihimizin son yüzyılını mercek altına alarak iyi öğrenmeliyiz. Milli Mücadele'nin öncesini ve sonrasını iyi bilmek zorundayız. Türkiye'nin karşılaştığı en temel meselelerden biri de tarih bilinci eksikliğidir. Tarihi tecrübeleri yok sayarak gündelik siyasal kaygılar sebebiyle yaşanan savrulmalar milletimizin ilerlemesine ket vuracak derecede olumsuz gelişmelerin ana kaynağıdır.

Osmanlı İmparatorluğu neden birdenbire çöktü? 1909'da II. Abdülhamit tahttan indirildiğinde, imparatorluğun sınırları 5 milyon kilometrekareydi. Onu tahttan indirenler, Osmanlı İmparatorluğu'nu büyütmek hayalindeydi. Ama daha da küçülttüler. Bu neden oldu? İzmir'i işgal eden güçler kimlerdi? Yunan ordusu, birçok büyük emperyalist gücün (ABD, Fransa, İtalya, İngiltere) desteğini arkasına almış bir ordu değil miydi? Bu devletler emperyalist değil miydi? Bu emperyalistler neden maşa olarak Yunanistan'ı kullandı?

Bugün emperyalist güçlerin maşası olmaya aday devletler de tarihi iyi bilmeli ve özellikle Türklerin tarihini iyi anlamalıdır.

Dünya, sosyal, ekonomik ve siyasi açıdan büyük değişimlerin yaşandığı bir dönemde bulunuyor. Yaklaşık yüz yıl boyunca geri adım atmayan Türkiye var. 20. Yüzyıl başladığında artık eskiden var olan imparatorlukların güç ve düşünce yapısının geride kaldığı bir döneme girilmişti. Bu dönem, ulus devletlerin yükseldiği ve ulusal bağımsızlık hareketlerinin öne çıktığı bir çağı işaret ediyordu.

Reformlar ve demokrasi

Mustafa Kemal Atatürk, bu önemli değişim sürecinde Türkiye'nin geleceğini şekillendiren bir liderdi. Cumhuriyet rejimini adım adım tesis ederken siyasi çekişmelerin içinde yer almak yerine, milletinin çıkarlarını gözetmek amacıyla hareket etti. Batı medeniyeti ve Batı kurumları dışında kalmanın Türkiye için en iyi seçenek olmadığını gördü. İngiltere ile savaşmasına rağmen, sürekli bir düşmanlık ilişkisi sürdürmek yerine, pragmatik bir yaklaşım benimseyerek uluslararası ilişkilerde dengeli bir politika izledi.

Atatürk, Türkiye'nin ulusal bağımsızlığını kazanması ve modern bir ulus devlet olması yolunda büyük çaba harcadı. O, ulusal çıkarları öne çıkardı ve Türkiye'nin uluslararası arenada saygın bir aktör olmasını sağladı. Onun liderliği, Türkiye'nin 20. yüzyılda tarihi bir dönüşüm yaşamasını ve uluslararası ilişkilerdeki yerini bulmasını sağladı. Bu dönem, Türk milletinin geleceğini şekillendiren bir dönem olarak tarihe geçti. Türk milleti Cumhuriyet'in 100. Yılını kutlarken her alanda büyük atılımlar yaptı. Askeri ve diplomatik zaferler kazandı. Türk sınırları 1922 sonrasında bir santim küçülmediği gibi Hatay'ın anavatana katılmasıyla büyüdü. Cumhuriyet kurulduktan 51 yıl sonra kendi hukuki sınırları dışında Kıbrıs'ta askeri bir zafer kazandı. Orada katliama tabi tutulan ve soykırıma uğrayan Türklerin imdadına yetişti. Eğer 1974 Zaferi olmasaydı, bugün Filistin'de yaşanan vahşet, Kıbrıs'ta da Türkler aleyhine yaşanacaktı. Irak ve Suriye'deki Türklerin imdadına yetişen Türk ordusu Libya'da, Somali'de, Basra Körfezi'nde Katar'da ve Kafkaslarda Azerbaycan'da dost ve kardeş ülkelerin birlik ve dirliğine katkıda bulunmaya devam ediyor. Azerbaycan'ın 28 yıl boyunca işgal edilen Karabağ topraklarını istiklale kavuşturmasında Türkiye'nin katkısı oldukça önemli ve anlamlıdır. Bu bakımdan Türkiye Cumhuriyeti'nin ilk yüzyılındaki askeri başarılar çok değerlidir. Türkiye'nin güçlü olması Türk devletlerinin de güçlenmesi demektir. Nitekim bu atmosferde kurulan Türk Devletleri Teşkilatı bölgesel ve küresel barışa katkıda bulunmaktadır.

Son yıllarda Türkiye Cumhuriyeti ve Türk milleti için yapılan reformlar çok önemlidir. Bu reformlar Türk demokrasisini geliştirmiştir. Din ve inanç özgürlükleri tam olarak sağlanmıştır. Kültürel ve siyasi çoğulculuk sağlanmıştır. Refah ve yaşam kalitesi artmıştır. Cumhuriyetin bekası ve geleceği bakımından bu reformlar Türkiye için önemli olduğu gibi dost ve kardeş ülkelere de örnek olmuştur. 1922 Dumlupınar Zaferi ile Türk milleti tekrar taarruza geçti ve o tarihten itibaren bir adım dahi geri atmayan Türk ordusu Mehmetçik ile dosta güven düşmana korku vermeye devam ediyor.

Cumhuriyetin ilk yüzyılı başarılarla dolu bir süreç oldu. Cumhuriyetin ikinci yüzyılı yani miladi 21. asır da "Türk Asrı" olacaktır.