Bana kişiliğini söyle sana karantinada ne yaptığını söyleyeyim

Rabia Yavuz / Uzman Klinik Psikolog
6.02.2021

Friedrich Götz ve meslektaşları karantina kurallarına uyma davranışı ve kişilik tipleri arasındaki bağlantıyı araştırmış. Yüz binlerce kişinin bildirimleriyle sonuçlanan araştırma dışadönükler için bu dönemin daha zor olduğunu ortaya koyuyor.


Bana kişiliğini söyle sana karantinada ne yaptığını söyleyeyim

Zor günlerden geçiyoruz. Karantina ile hepimiz tarihi bir döneme şahitlik ediyoruz. "Evde kal" çağrısı ve bu sürecin daha ne kadar süreceğini bilmemenin verdiği belirsizlik ruh sağlığımızı zorlamıyor değil. Evlerimiz yuvamız olmaktan çıkalı çok oldu. Yaşadığımız alan artık hem dinlenme alanı, ofis, restoran, spor salonu, kütüphane, sinema salonu, oyun bahçesi ve daha nicesi. Eskiden kendimizi eve atıp rahatlardık şimdi kendimizi evden dışarı atacağımız günleri düşler olduk. Aynı çatıyı paylaştığımız aile fertlerimizle bile artık aynı havayı paylaşamayacağımız için sosyal izolasyon yaşıyoruz.

Nasıl beş parmağın beşi de bir değilse herkesin karantina deneyimi de farklı farklı. Beş faktörlü kişilik envanteri hepimizin neden farklı davrandığını anlamakta bize yardımcı olabilir. Bu kuram büyük beş kişilik özelliği olarak da bilinir ve beş tane göze çarpan kişilik özelliklerinin toplandığı bir şemsiye altında değerlendirme yapar. Bu genel beş boyutun içerdiği alt kişilik özelliklerinden oluşan bir sıralama yapılır. Böylece bireysel farklılıklar değerlendirilerek kişilik tiplerinin önemli bir sınıflaması yapılmış olur. Bu sınıflandırmayı mümkün kılmak için kullanılan beş faktörlü kişilik envanteri; sorumluluk-dağınıklık, uzlaşabilirlik-hırçınlık, gelişime açıklık-gelişmemişlik, dışadönüklük-içedönüklük ve duygusal tutarlılık-nevrotiklik gibi iki ayrı uçların dağıldığı bir spektrum üzerinden beş kişilik tipini tespit etmek için tasarlanmıştır. Örneğin dışadönüklük; sosyallik, heyecan arayışı ve düşünmeden hareket etme gibi birçok özelliğin birleştiği bir öbekten oluşur.

Tecride uyum zorluğu

Şimdi, ne alakası var bununla karantina döneminde evde kalmak arasında diyorsanız, yanıtı Friedrich Götz ve meslektaşlarından geliyor. Araştırmacılar karantina kurallarına uyma davranışı ve kişilik tipleri arasındaki bağlantıyı araştırmış. Bunu yapabilmek için de 55 ülkede insanların karantinaya karşı tutum ve davranışlarını izleyen bir araştırma projesinden elde edilen verileri kullanmış. Yüz binlerce kişi anketleri doldurmuş, demografik bilgilerini paylaşmış ve evde ne kadar kaldıklarını bildirmiş. Görünen o ki, dışadönükler en çok karantina kurallarına uymakta zorlanan kişilik tipine sahip olanlar. Bu oldukça anlaşılır bir durum, zira tecrit sosyal bağlarımızı çok zayıflattı. Eğer siz de heyecanlı, neşeli, girişken ve çok sosyal biri iseniz ve karantina kurallarına uymakta zorlanıyorsanız bunun sebebi kişilik yapınız olabilir.

Götz ve arkadaşları sadece kişilik özelliklerine odaklanmamış. Bu süreci etkileyebilecek güçte olan hükümet politikalarının sıkılığını da denkleme eklemiş ve kısıtlamaların daha sıkı bir şekilde uygulandığı bölgelerde vatandaşların "Evde kal" çağrısına daha çok uydukları görülmüş. Bu iki faktör de evlerimizde kalıp kalmama kararımızın üzerinde aynı derecede etkin. Götz ve arkadaşlarının bulgularından hareketle hükümetler ve vatandaşlar bu farklılıkları dikkate alan tutumlar benimseyebilir. Böylece birlikte uyum içinde yaşayacağımız bir deneyim daha mümkün olabilir.

Tecrübelere açık grup

İlginç bir bulgu ise, gelişime açık bireylerin karantina kurallarına en çok uyan grup olması. Açık olan bireyler analitik düşünmeye daha yatkın oluşları, yaratıcı olmaları, liberal ve geleneksel olmamaları ile karakterize edilir. Ayrıca bu kişiler ilgi alanlarının geniş olması ve yeni fikirlere açık olmaları ile dikkat çekerler. Götz, bu kişilik tipinin daha geniş bir coğrafyaya yayılmış sosyal bir ağa sahip olmaları ve gelişmeleri yakından takip etmeleri yüzünden duruma daha iyi adapte olduklarının altını çiziyor. Üstelik, bu grup kısıtlamalara uymakta zorlansa bile diğer insanların yaşadığı tecrübelere açık olmaları nedeniyle mevcut durumu daha kişisel değerlendirip ona göre davranıyorlar.

Yeni deneyimlere açık olmanın kolaylaştırıcı etkisini çevrenizde siz de gözlemliyor olabilirsiniz. Geçen gün sohbet ettiğim 20 yıldır kendi kuaför dükkanını işleten Kevser Hanım gelişime açık kişilik özelliklerine sahip. Bir gün verdiği karar ile kuaförlük eğitimi almış ve sürekli kendini geliştirmenin önemini erken yaşta fark etmiş. Bu amaç ile hem mesleki alanda hem de bireysel alanda sürekli okuyor ve öğreniyor. Kocaman kitaplığı olan bir kuaför dükkanına sahip. Kevser Hanım iki tane dünya tatlısı kızını çok sevdiği eşiyle birlikte büyütüyor. Kevser Hanım, karantina döneminde özlemini çektiği ailecek geçirilen zamanları şimdi doyasıya yaşadığını söylüyor. Neler yaptıklarını sorduğumda, kızlarıyla beraber mutfağa girdiklerini, hamur açıp kurabiyeler pişirdiklerini sonrasında beraber kitap okuma saatlerinde herkesin kendi kitabını okuduğunu ifade ediyor: "Yapacak hiçbir şey bulamasak koruya gidip tohum ekiyoruz". Bu dönemde çocuklarının en çok arkadaşlarını özlediğini de ekliyor. Kevser Hanım, çocuklar arkadaşlarıyla beraber açık havada oynayabilsin diye komşu çocuklarını da alıp parka gidiyor. Kevser Hanım'ın ilgilerinin geniş olması sayesinde hem kendisi hem ailesi hem de çevresindeki insanlar bu durumdan olumlu olarak etkileniyor.

Bir yabancıyla konuşmak

Gelişime açık olmak farklı bakış açılarına sahip insanlardan yeni şeyler öğrenmemize de yardımcı olur. Bunun için çevremizdeki insanların çeşitliliğini artırabiliriz. Karantina şartları kurduğumuz bağları zayıflatıyor ya da yeni temas kurma fırsatımızı elimizden alıyor olabilir. Fakat yine de çevrimiçi yollarla ilişkilerimizi korumak ya da yeni bağlar kurmak hala mümkün. Bu konuyu araştıran Gillian Sandstrom yabancılarla kurulan çevrimiçi buluşmalar üzerinde çalışıyor: "İnternette bir yabancıyla konuştuktan sonra insanlar kendilerini daha az yalnız hissediyor, başkalarına daha çok güveniyor ve dünya hakkında daha iyi hissediyor". Bu olumlu haber dışadönük olanlar için mevcut duruma adapte olmalarına destek olabilir.

Bu tür etkileşimler ilginizi çekmiyor olabilir. Hali hazırda mevcut olan iletişimimizi devam ettirmek için WhatsApp gibi uygulamaların kullanıldığı gruplar çok yaygın. Böylece insanlar komşularıyla irtibatta kalabiliyor. Bu sayede hem bilgi paylaşımı yapılırken hem de bağlantıda olmanın verdiği güven kendimizi iyi hissettiriyor. Zoom üzerinden yapılan aylık kitap değerlendirme grupları buna verilebilecek iyi örneklerden biri. Benim katıldığım bir Zoom grubunda yaklaşık 60 kişi bir araya gelip fikirlerini paylaşıyor. Bunu İstanbul gibi bir metropolde her hafta fiziksel olarak gerçekleştirmenin ne kadar güç olduğunu tahmin edersiniz. Yeni şart ve koşullara açık olmanın hayatımızı ve kararlarımızı ne kadar etkilediğinin önemi büyük.

Şüphesiz, herkes sürekli aynı ortamda olmanın sadece olumlu taraflarını deneyimleyemiyor. Örneğin, bir danışanım evinin artık ona dar geldiğinden şikâyet ettiğinde evi onun için nasıl daha farklı hale getirebileceğimizi konuştuk. Sonrasında çalıştığı odanın duvarlarını farklı bir renge boyamaya karar verdi. İlk kez ofisini kendi tasarlayabileceğini fark ettikten sonra yeni bitkiler aldı ve her gün çalışma odası için yeni bir şeyler yapıp alanı nasıl daha keyifli kullanabileceğini keşfetti. Ufak değişikliklerin onda yarattığı heyecanı görünce ben de çalışma odamın şeklini ve ışıklandırmasını değiştirdim. Artık yaşadığım ev bana daha canlı hissettirmeye başladı.

Özel bir ışıkla bakmak

Işıklandırma fikri sadece somut olarak anlaşılmanın ötesinde de bir işleve sahip olabilir. Nasıl kıymetli bir tablo özel bir ışık altında tüm detaylarını görebileceğiniz bir hale kavuşursa bu dönemde evimizi, ailemizi, sevdiklerimizi de özel bir ışık altında görmeyi deneyebiliriz. Sahip olduklarımızın olumlu niteliklerinden oluşan bir ışık baktığımız şeyi daha net ve berrak görmemize yardım edebilir. Evde kalmak kolay değil ama bunu sevdiklerimiz için yapıyor olduğumuzu fark etmek de bu deneyime farklı bir ışık tutabilir. Verdiğimiz bu karar başkalarının iyiliğini ne kadar önemsediğimizin bir göstergesi. Kişiliklerimiz farklı farklı. Ayrı evlerde hatta ayrı odalarda karantinaya uymaya çalışıyoruz. Ayrı yerlerden bu süreci yaşıyor olsak da hepimiz farklı düzeylerde de olsa bu durumun güçlüklerini beraberce yaşıyoruz. Yalnız değiliz.

Bu yüzden evde kal çağrısına yönelik tutumumuz sadece bizi etkilemiyor. Dünyanın başka ucundaki bir insanı da etkiliyor. Birimizin davranışının diğerini bu kadar etkileyebildiğini hissettiğimiz zamanlar çok olmuyor. Bu durum ne kadar derin bağlarla birbirimize bağlı olduğumuzun da bir işareti. Kişiliğimiz, yaşadığımız ülke ve onun politikaları, ekonomik koşullarımız, cinsiyetimiz farklı olsa da ortak olan şey; birbirimize verdiğimiz önem ve özen.

[email protected]