Başpiskopos neden savunma bakanı gibi konuşuyor?

Züleyha Karaman / Yazar
21.01.2023

Yeni Rum Başpiskopos Yeorgios, "taç" giyerken yaptığı konuşmada, Kıbrıs Rum Kesimi ile Yunanistan'ın, dış ve savunma politikaları ile askeri alanda bütünleşmesini öngören Ortak Savunma Doktrini'nin aktif hale getirilmesi ve savunmanın güçlendirilmesi çağrısında bulundu.


Başpiskopos neden savunma bakanı gibi konuşuyor?

Kıbrıs Türk halkının yıllarca yaşadığı mezalimin baş sorumlularından olan Rum Ortodoks Kilisesi'nin yeni seçilen Başpiskoposu Yeorgios'un, "taç" giymeden önce ve "taç" giyerken yaptığı konuşmalar aslında hiç şaşırtmadı. Onun bu tavrı sadece Rum siyasi elitlerini etkileme gücünü kullanmaya hızlı başladığını gösteriyor. Kıbrıs Rum toplumunu etkileyen kurumların başında gelen Kilise'nin, Rum siyasetinde ve eğitim sisteminde etkili olduğu bilinen bir gerçek. 7 Kasım 2022'de vefat eden Rum Ortodoks Kilisesi Başpiskopos'u 2. Hrisostomos'un yerine seçilen ve 8 Ocak'ta düzenlenen törenle Rum Ortodoks Kilisesi Bapiskoposu olarak "taç" giyen Yeorgios da seçilmesinin ardından verdiği ilk demeçlerinde, Rum siyasilere parmak sallayarak, "Millî davada Kilise'nin sözü dinlenmeli" dedi.

Savunma bakanı gibi

Başpiskopos Yeorgios, "taç" giyer giymez savunma bakanı gibi konuşarak, adeta silahlanma çağrısı yaptı. Başpiskopos, törende yaptığı konuşmada "devlet büyüğü" edasıyla, "devletin bütün kritik konularında söz ve görüş sahibi olmak isteğini" bir kez daha açıkça dillendirdi. Rum Kilisenin geçmişine bakıldığında, bu isteği hiç de şaşırtıcı değildi. Bilindik Rum görüşlerini dillendiren, yani Türkiye'ye "işgalci", Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti'ne "işgal altındaki bölge" iddiasını tekrarlayan yeni Rum Başpiskopos, Rum yönetiminin silahlanmasına kilisesinin aktif katkı koyacağını da söyledi. Yaparlar, geçmişte de yapmışlardı...

Geçmişte Kıbrıs'ı silah deposuna çevirmişler, adayı kana bulamışlar, Kıbrıs Türklerine vahşet dolu yıllar yaşatmışlardı.

Yeorgios'un, "yolundan gideceğini" söylediği Başpiskoposlardan Makarios da, 1950'de Başpiskopos seçildiğinde, Kilisede yemin ederken, Enosis yolunda ölünceye kadar mücadele edeceğini açıklamıştı. Dediğini de yapmıştı...

Vahşetin sorumluları

Rumların, Kıbrıs'ı Yunanistan'a bağlama hedefi olan Enosis'in bayraktarlığını yapan Rum Ortodoks Kilisesi, Kıbrıs Türklerinin 1974'e kadar yaşadığı ve soykırıma dönüşen vahşet dolu yılların da baş sorumlusudur.

Yeni Rum Başpiskopos Yeorgios, 2022'in son günü 31 Aralık 2022'de, haftalık yayımlanan Rum Kathimerini gazetesinde çıkan demecinde, "millî dava" olarak tanımladığı Kıbrıs sorununda Kilise'nin, Rum yönetimine ve halkına "doğru nasihatlerde bulunması gerektiğini" söylemiş, "nasihat, dinlensin diye edilir" diyerek de 5 Şubat'ta yapılacak Rum başkanlık seçimi öncesinde "etki gücünü" hatırlatmıştır.

Yeorgios, gazeteye açıklamasında, Kıbrıs Türklerini azınlık gören ve Türklerin yıllarca ölüm korkusu altında yaşamalarına neden olan Rum politikasının baş mimarlarından eski Başpiskoposlardan övgüyle bahsetmiş, "seleflerinin yaptıklarından daha azını yapmayacağını" söylemiştir. Yeni Başpiskopos Yeorgios, açıklamasına şöyle devam etmiştir:

"Büyük seleflerimin harika çizgisi, hangisini sayayım? Kiporianu'yu mu, Kıbrıs halkına adalet talep etmek için bir yıl İngiltere'de kalan Sofronio'yu mu, İngiliz sömürge yönetimi tarafından kovuşturulan ancak Kiliseyi özgür tutan Kirillus'u ve Leondios'u mu, Makarios'ları, ömrünü millî davamıza adayan 3'üncü Makarios'u mu?"

Kimlerin izinden gitti?

"Büyük seleflerimin harika çizgisi" diyor... Peki "büyük selefleri" Kıbrıs'ta ne yaptı?

Çok uzağa gitmeyelim; Başpiskopos Makarios, Türk-Rum ortaklığında kurulan 1960 Kıbrıs Cumhuriyeti'ni Enosis'e sıçrama aracı olarak kullandı. Ortak Cumhuriyet'te Kıbrıs Türklerinin haklarını ortadan kaldırmak için her oyunu oynadı, Kıbrıs'ı gizli gizli silahlandırırken bir yandan da "garantörlük kalksın" diye uğraştı. Makarios zamanında, Kıbrıs Türklerini yok etmeyi hedefleyen Akritas planı hazırlanarak uygulamaya konuldu, Kıbrıs Türkleri 1963-1974 yılları arasında Ada'nın yüzde üçüne hapsoldu ve 11 yıl süren vahşet dolu yıllar yaşadı...

Yeni Rum Başpiskopos Yeorgios, bunları "harika çizgi" diye anıyor ve bu çizgide devam edeceğini söylüyor.

Kendisinden önceki Başpiskopos 2. Hrisostomos ise "Mücadelenin bitmediğini, Girne'de milli marş söyleyeceklerini" dillendiriyordu...

Rum yönetiminin KKTC'den elektrik almasına karşı çıkarak, "Türk elektriğiyle aydınlanmak yerine fener kullanmayı tercih ederim" demiştir ve Türkiye'den Kıbrıs'a su geldiğinde söylediği de hafızalardadır 2. Hrisostomus'un. "Deli saçması" olarak nitelenen "Türk suyunu içeceğime zehir içmeyi tercih ederim" sözleri, zihniyetinin gerçeğini ve Kıbrıs Türkleri ile hiçbir şeyi paylaşmama düşüncelerini yansıtıyor. Yeni Başpiskopos, bu zihniyetin peşinden gidecekmiş ve onların yaptığından daha azını yapmayacakmış. Daha birkaç ay önce Rum papazlara silah kullanma eğitimi de verilmişti. Ayrıca, Papazlar neden silah kullanma eğitimi alır ki? Yine Kıbrıs'ı kana bulamaya mı hazırlanıyorlar? Rum Başpiskopos Yeorgios, gazeteye yaptığı açıklamasına şöyle devam ediyor:

"Millî davamızı da izleyecek, gereken yerde hükümete ve halka doğru nasihat ve müdahalelerimizi yapacağız. Nasihat, dinlensin diye yapılır. Nasihat, millî meseleyi yönetmekten sorumlu hükümete ve hükümeti seçen halka yapılır. Saçma şeyler de istemiyoruz. Avrupalıların ve özgür insanların yararlandığı insan haklarımızın tesis edilmesini istiyoruz. Diğer bütün Avrupalılar Avrupa'nın bütün ülkelerinde serbest dolaşım hakkı varken bizim kendi ülkemizde serbest dolaşım hakkımız olmasın mı? Onların mülk edinme hakkı varken bizim olmasın mı? Kıbrıs (Rum) halkının haklarının böyle tesis edilmesini istiyoruz."

Türk askerinin sağladığı güven ortamı

Rum Başpiskopos Yeorgios, yine 31 Aralık 2022'de Rum haber ajansına (CNA) açıklamasında da Başpiskopos 2. Hrisostosmso ile "görüşlerinin aynı" olduğunu ve uygulamalarını takip edeceğini belirterek, "Avrupalıların sahip olduğu tüm insan haklarını halkımız için aramalıyız" diyor. Yeni Rum Başpiskopos, demeçlerinde ısrarlı bir şekilde, "Kıbrıs'ta serbest dolaşım, serbest yerleşim" hakkından bahsediyor.

Kendisine tavsiyemiz; komşu devletin vatandaşı olarak, kimliğinizi göstererek sınırdan geçmesi... Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti Devleti'nin topraklarında Türk askerinin sağladığı güven ortamında serbestçe dolaşabilir. Ama Kıbrıs Türklerinin insan haklarını da unutmayın!

İnsanlık suçu ambargolar altında yaşayan, Kıbrıs adasının sahibi Kıbrıs Türklerinin en temel insan hakları, mensubu olduğunuz "devlet" tarafından engelleniyor. Başpiskopos Yeorgios, hayalden uyanın! "Büyük seleflerinin" geçmişte Enosis hedeflerinin Kıbrıs'ı ne hale getirdiği, Kıbrıs Rum toplumun başına ne işler aştığı, Kıbrıs Türk halkına ne acılar yaşattığı gerçeğinden ders çıkarın! Halkınıza Kıbrıs Adasının gerçeklerini söyleyin. Kıbrıs'ta egemen iki ayrı devlette, yan yana yaşayan iki ayrı halk olduğu gerçeğini kabul edin. Kıbrıs Türk halkı ile iyi komşu olarak yaşayın. Rum halkı ve Rum siyasiler tarafından dinlenmesini istediğiniz o nasihatlarınızı, Kıbrıs'ta iki ayrı devletin iş birliği yapması ve iyi komşuluk ilişkilerinin geliştirilmesi üzerine yapın...

Kilise'nin adayı

Yazının başında, yeni Başpiskoposun Rum siyasi elitlerine, "etki gücünü" seçim öncesi hızlı hatırlattığına değinmiştim.

Yeni Rum Başpiskopos Yeorgios'un, "taç" giyerken yaptığı konuşmada dikkat çekici bir detay da, Kıbrıs Rum Kesimi ile Yunanistan'ın, dış ve savunma politikaları ile askeri alanda bütünleşmesini öngören Ortak Savunma Doktrininin aktif hale getirilmesi ve savunmanın güçlendirilmesi, yani silahlanma çağrısı yapması oldu.

Rum-Yunan Ortak Savuma Doktrininin yeniden canlandırılması fikrini, 5 Şubat'ta yapılacak seçimde Rum yönetimi başkanlığına aday olan eski Dışişleri Bakanı Nikos Hristodulidis, 11 Ekim 2022'de ziyaret ettiği Atina'da gündeme getirmişti. Nikos Hristodulidis, Atina'da Yunanistan Başbakanı Kiriakos Miçotakis ve Dışişleri Bakanı Nikos Dendias ile de görüşmüş ve "Atina ve 'Lefkoşa', operasyonel açıdan mümkünse Ortak Savunma Doktrinini yeniden canlandırmanın olanaklarını samimiyetle görüşmelidir" demişti. Nikos Hristodulidis, Kilise'nin desteğini aldı demektir... Yeni Rum lideri seçilmesi de sürpriz olmaz.

Peki Rum-Yunan Ortak Savunma Doktrini nedir? Kısaca, dönemin Yunanistan Başbakanı Andres Papandreu ile Kıbrıs Rum Yönetimi lideri Glafkos Klerides'in Kasım 1993'te imzaladığı doktrin, Rum tarafında hava ve deniz üssü inşa edilmesini, Rum silahlanmasının artırılmasını, Rum tarafı ile Yunanistan arasında "tek savunma alanı" oluşturulmasını öngörüyordu. Doktrin kapsamında, Baf'da askeri üs, Zigi'de (Terazi) deniz üssü kurulmuş, Rum yönetimi Rusya'dan S-300 füzesi sipariş etmişti. S-300 füzeleri Türkiye'nin ve bazı Batılı ülkelerin baskısı ile Girit'e konuşlandırılmıştı. O yıllarda, Rumlar yine silahlanma çılgınlığına girişmiş, Kıbrıs'ta gerilim dolu yıllar yaşanmıştı. Yeni Rum Başpiskopos, yeniden o yılların çağrısını yapıyor.

Türkiye'nin varlığı

Rum Kilisesinin Kıbrıs adasına yaşattığı kanlı geçmişi bizler iyi biliyoruz. Ama kendileri yaşanılanlardan ders çıkarmıyor, Kıbrıs'ın tamamına sahip olmak istiyorlar, Kıbrıs Türklerini azınlık görüyorlar... Papazlarına atış talimi yaptıran Kilise'nin yeni Başpiskoposunun "taç" giyer giymez, silahlanma çağrısı yapması elbette şaşırtıcı değil. Enosis hayallerinden vazgeçmeyenlere bir kez daha hatırlatmakta fayda var: Kıbrıs'ta egemen eşit iki ayrı devlet, iki ayrı devlette yan yana yaşayan dini, dili, milleti ayrı iki halk var. Enosis saplantılı zihniyetler olduğu sürece, Türkiye'nin güvencesi ve garantörlüğü ile Türk askerinin Kıbrıs'taki varlığının Kıbrıs Türk halkı için hayati önemde olduğu bir kez daha görülüyor.