Batı dediğin Zeus’un Europa’ya aşkı mı?

0
5.01.2013

Russ, Antik çağlardan günümüze, Avrupa ve Avrupa bilincinde yaşanan gelişmeleri, ilerlemeleri, gerileyişleri, bunalımları, altüst oluş ve yeniden doğuşları tasvir etmeye çalışıyor.


Batı dediğin Zeus’un Europa’ya aşkı mı?

Mitolojiye göre Europa adlı kız varmış. Sevimliliğinin çevresindekileri etkileyip, boş yere ümit vermemesi için erkeklerle arasına kabul edilebilir ölçüde mesafe koyarak kendi dostları arasında mutlu bir şekilde yaşarmış. Zeus bu sevimli kıza gönlünü kaptırmış. Gelin görün ki, Europa Zeus’a yüz vermezmiş. Mitolojide çareler tükenmez. Zeus kendini herkesin seveceği uysal bir boğa şekline sokmuş ve Europa’nın önünde yere çökmüş. Europa’nın sırtına binmesiyle denizleri aşarak karaya çıkmış. Grek mitolojisinde kıtaya ismini veren “sevimli Europa”nın Zeus tarafından kaçırılışı böyle anlatılıyor.

Peki küçük kent devletleri (Polis) ve “mitoloji”den günümüzün “Avrupa düşüncesi”ne giden uzun tarihsel birikim hangi özelliklerle karakterize edilebilir? Latin-Yunan ve Yahudi-Hıristiyan uygarlıklarının bir sentezi olan Avrupa felsefi, sanatsal, dinsel, bilimsel ve toplumsal atılımları, ‘Ortaçağ Aydınlığı’nı, Rönesans’ı, Aydınlanma Çağı’nı, Hümanizmi, devrimler yüzyılını ve daha birçok bileşeni içine alan uzun bir sürecin vardığı sonuçtur. Filozoflar, din adamları, bilim insanları, sanatçılar, politikacılar, iktidar sahipleri ve halk kitleleri Avrupa’yı yaratma yolunda yaşanan büyük maceranın aktörleri arasında sayılabilir. Bu yolculuk içinde Avrupa’nın Grekleşmesi, Latinleşmesi, Romalılaşması, Germenleşmesi, Hıristiyanlaşması ve son kertede modernleşmesi, bir “modern Batı düşüncesi” üretmesi ayrı süreçler, ayrı etkileşimlerdir.

Elbette, Platon, Aristoteles, Machiavelli, Hobbes, Descartes, Spinoza, Vico, Montesquieu, Rousseau, Kant ve Hegel gibi düşünürler bu düşünce serüveni içinde ‘olmazsa olmaz’ bir paye kazanmışlardır. Jacquline Russ, kitabında Avrupa’yı ve Avrupalılığı yaratan düşüncelerin bir özetini sunmaya çalışıyor. Jacquline Russ, Avrupa’nın soy kütüğünden hareketle, bilhassa her yüzyılın taşıdığı kendine özgü atmosfer üzerinde durmaya çalışıyor. Pek tabii, yüzyılların zihnimizde belirli bir resmi canlanmazsa kavramlar da içi boş kelimelere dönüşecektir. Bu senkrenizasyon kaygısından hareketle kitabın yazarı, Antik çağlardan günümüze, Avrupa’da ve Avrupa bilincinde yaşanan gelişmeleri, ilerlemeleri, gerileyişleri, bunalımları, altüst oluşları ve yeniden doğuşları tasvir etmeye çalışıyor.

Avrupa Düşüncesinin Serüveni, Jacqueline Russ, Çev. Özcan doğan, Doğu-Batı, 2011

Siyasi kavramları kavramak

Siyasî kavramlar, siyasetin yapı taşlarıdır. Siyaset dünyası özetle, kavramlarımızın bize anlattığı dünyadır. Esasen, siyasî tartışma genellikle siyasî terimlerin doğru kullanımı üzerine yapılan tartışmadır.  Heywood’un kitabı, siyasî analizde sıkça karşılaşılan temel kavramlar hakkında kolayca erişilebilir ve kapsayıcı bir rehber olma amacını taşıyor. Her bir kavramın tanımı, sarih ve tam bir şekilde veriliyor, ayrıca kavramın siyaset tartışmaları ve güncel siyasetteki önemi inceleniyor. Kavramların giriş kısmında, bu siyasî kavramın nasıl kullanıldığı ve neden sıkça istismar edildiği de açıklanmaya çalışılıyor. 

Siyasetin Temel Kavramları, Andrew Heywood , Çev: Hayrettin Özler, Liberte, 2012

Gelenekselci ekolün büyük ismi

Seyyid Hüseyin Nasr’ın ilk yazılarının büyük bölümü, özellikle de Müslüman felsefeci ve sûfîlerin öğretileriyle alakalıdır. İslâm kozmolojisi, bilimi, psikolojisi ve maneviyâtıyla alâkalı azametli çalışmaları akademik çevrelerde daha önce görülmemiş yeni bir duruş örneği sunar.  William Chittick Nasr’ın günümüz din anlayışı için geleneksel perspektifin öneminin değerlendirilişini, onun gelenekselci perspektifi İslâm’a tatbik edişini ve bu yaklaşımın İslâmî yaklaşımın manevî ve entelektüel hayata mükemmel bir şekilde uyumunu gözler önüne seriyor.

S. Hüseyin Nasr’ın Temel Düşünceleri, Haz. William Chittick, Çev. Nurullah Koltaş, İnsan, 2012

[email protected]