Tanınmış tarihçi ve akademisyen Yates’in “Gülhaç Aydınlanması” isimli çalışması, Batı ezoterik geleneği ve Avrupa Batıniliğinin anlaşılması bakımından fevkalade önem arz ediyor.
Açık Görüş Kitaplığı / MURAT GÜZEL / [email protected]
XVII. yüzyılın başlarında büyü, simya ve Kabala açısından yeni bir çağın başlangıcını haber veren, doğa hakkındaki yüksek seviyedeki bilgi ve kudreti ifşa eden iki manifesto yayımlandı. Yazarı belli olmayan bu belgeler “Gülhaç Kardeşliği” adına yazılmıştı. O zamandan beri bu gizli hareket bitmek tükenmek bilmeyen bir merak konusu ve birçok tartışmanın ilgi odağı oldu.
Tanınmış tarihçi ve akademisyen Frances Yates, bu çalışmasında “Gülhaç Aydınlanması”yla ilgili gerçeği ortaya koymakta ve başta İngiltere olmak üzere tüm Avrupa’nın siyasi ve kültürel tarihine etkisini ayrıntılarıyla gözler önüne seriyor. Çağdaş bilim ve tıbbın şekillenişinde o kültün oynadığı rolü tarikat mensubu olan Descartes, Bacon, Kepler ve Newton gibi önemli isimleri çalışmasının merkezine yerleştirerek anlatan Yates’in çalışması, Batı ezoterik geleneği ve Avrupa Batıniliğinin anlaşılması bakımından fevkalade önem arz ediyor.
Gülhaç aydınlanması
Özellikle modernliğin başarıya kavuşmasında Avrupa batiniliklerinin büyük bir etkisi olduğunu söyleyen ünlü tradisyonalist yazar Rene Guenon ile Guenon’a atıf yaparak modern devlet ile kapitalizm ve liberalizmin bağdaşıklığına ilişkin kayda değer çözümlemeler yapan Cal Schmitt’in çözümlemelerine, değinilerine tarihsel bir vüsat kazandıracak öneme sahip bir kitap Yates’in kitabı.
Yates XVII. yüzyılda Gülhaç manifestoları adı altında yayımlanan dokümanların öncelikle dönemin Alman entelektüel camiasına bir aydınlanma etkisi yarattığını ve çeşitli entelektüellerin gülhaççı unsurları kendi ütopyalarına kattıklarını ifade ediyor.
Rönesans’ın büyücülüğü
Yazar Gülhaç hareketinin iki unsur üzerinde durmaktadır; birincisi bu hareketin Hermesçi felsefeye, Kabalizme ve Rönesans’ın büyü geleneklerine dayandığıdır. İkinci unsur ise XVI. yüzyılın ünlü entelektüellerinden John Dee’nin Gülhaççılık üzerindeki etkisidir. Yates, matematik, numeroloji ve bilim alanında döneminin en önemli uzmanlarından Dee’nin, Almanya, Bohemia ve Prag’ı ziyareti sırasında Gülhaç hareketini etkilediğini öne sürmekte ve Gülhaççıların eserlerinde yer verdikleri bilim ve rasyonaliteyle ilgili görüşlerinin Dee’nin yazılarıyla paralellikler taşıdığını ortaya koymaktadır. Kartezyen felsefe ve Francis Bacon’ın düşünce anlayışlarının da Gülhaççılarla bağlantılı olduğunu ifade eden Yates, Elias Ashmole ve Isaac Newton’ın da Gülhaç aydınlanmasından etkilendiğini ifade etmektedir.
Semiyosfer’i yorumlarken...
Geride bıraktığımız son 100 yılın en önemli “okuma biçimleri”nden birini oluşturdu göstergebilim. Kültür tarihçisi, göstergebilimci ve edebiyat eleştirmeni Yuri Lotman, söz konusu alanları harmanlayan bir kitaba imza atıyor. Gösterge kuramından yol çıkıp sanatsal anlamın üretim koşullarına değiniyor ve yolu kültürel belleğe uzanıyor. Anatomiden tutun da şehirciliğe kadar “anlam”ın nasıl üretildiğini soruştururken, Dostoyevski, Tolstoy, Mandelştam, Puşkin ve pek çok önemli ismin eserlerini örnek olarak çözümlüyor ve okurunu “Düşünen Dünyaların İçinde” düşünmeye çağırıyor. Lotman’dan dil felsefesi, edebiyat eleştirisi, kültür tarihi ve zihin felsefesinin sınırlarında dolaşan, içinde nefes aldığımız “semiyosfer”i anlamak için çetrefil ama önemli bir kitap.
Düşünen Dünyaların İçinde, Yuri Lotman, Çev. Sabri Gürses, Bilgesu, 2012
Tanzimat döneminde iktidar
Hidiv İsmail’in, dedesinden kalan anılara samimi bir itaatle hizmet ederek bağımsızlık ya da en azından İstanbul’un gözetiminden kurtulmak uğruna attığı her adım, Tanzimat boyunca Osmanlı’nın esas aktörü konumuna yükselen Babıâli tarafından yakından izlendi, kontrol edilmeye çalışıldı. Babıâli, Mısır’ı feda etmemek için Avrupa devletleriyle mücadele etmeyi de göze alarak sahip olduğu bütün diplomatik hünerleri sergilemiş ve Hidiv İsmail’in merkezi otoriteye bağlı, sıradan bir vali olduğunu ispat kararlılığından vazgeçmemiştir. Dolayısıyla Babıâli’nin, Hıdiv İsmail ile 1860’lı yıllar boyunca giriştiği mücadele, Osmanlı ıslahat çağının temel esprisini oluşturan merkezileşme refleksini gösterdiği gibi Osmanlı diplomatının siyaset üretebilme yeteneğini de berrak hale getirdi.
Babıâli ve Hıdiv İsmail, H. Pınar, Kitap, 2012