Batı için İslam ülkeleri: Güçlenmemesi gereken müşteri

Umur Tugay Yücel / Siyaset Bilimci
12.12.2020

İslam ülkeleri ve yükselen güçler arasında savunma sanayii, bilgi güvenliği, teknoloji, arz güvenliği gibi alanlarda iş birliği hızlandırılmalıdır. Batı dışındaki alternatifler çoğaltılmadır. Çünkü Batı için islam ülkeleri güçlenmemesi gereken müşteridir.


Batı için İslam ülkeleri: Güçlenmemesi gereken müşteri

Uluslararası güç mücadelesinde ülkelerin siyasi ve ekonomik alandaki gücünü belirleyen unsurlardan birisi savunma sanayiidir. Ülke savunması gibi stratejik bir konuyla doğrudan ilgisi ve uluslararası güç mücadelesindeki belirleyici rolü, savunma sanayii sektörünü diğer piyasalardan daha özel kılıyor. 2000’li yıllar ile uluslararası siyasette yaşanan gelişmeler, yeni ortaklıklar ve dünya siyasetinde yaşanan çekişmeler ile büyük terör olayları sonucu savunma sanayii hızlı bir ilerleme gösterdi. Savunma sanayiinin ülkeler için hayati derecede önemli olmasının başlıca sebeplerinden biri de dışa bağımlılığı azaltan stratejik bir sektör olmasıdır. Çünkü bu sektörde uygulanan ambargolar ülkelerin iç ve dış politikalarına oldukça zarar verebilir. Bu yüzden ülkelerin savunma sanayilerini güçlendirmesi bir zorunluluktur. İslam ülkeleri de savunma sanayi stratejilerini dikkatle belirlemelidir. Bu konuda takip edilecek bir strateji konsepti çizilmelidir.

Dünyanın en gelişmiş ülkelerinin bulunduğu Batı dünyası savunma sanayiinde oldukça ileri seviyededir.

Soğuk Savaş sona ermesine rağmen Batılı güçlerin savunma harcamaları hep arttı. Demokrasi, insan hakları, özgürlük ve barış söylemlerini ağzından düşürmeyen Batılı ülkelerin savunma harcamaları oldukça dikkat çekicidir. Bunun yanında günümüzün yükselen güçleri olarak tanımlanan Çin, Hindistan, Rusya ve Brezilya’nın son 20 yılda savunma harcamalarına yaptıkları artış dikkate değerdir. Yükselen güçler savunma sanayiinde dünyadaki yeni yükselen üreticilerdir.

Ortak hedefler

İslam ülkeleri ve yükselen güçler dünyadaki gelişmekte olan ülkeler arasında yer alıyor. Uzun yıllar Batı tarafından böl-parçala-yönet politikaları ile geri bırakılan bu ülkelerin ortak noktaları çoktur. Özellikle son 20 yıldır Çin, Hindistan, Rusya ve Brezilya gibi kıtasal ülkelerin gelişimi diğer dünyalar için umut oldu. Bu ülkelerin ekonomik kalkınmada, askeri modernizasyonda, teknolojik ilerlemede, kültürel etkide gelişimleri dünyanın gündeminden düşmüyor. Şu bir gerçek ki İslam ülkeleri de büyük potansiyellere sahip olmasına rağmen bu atılımı daha gösterememiştir. İşte İslam dünyasının hem tarihsel tecrübelerden hem de çağımızın bu yükselen güçlerinden ders alacağı çok şey vardır. Çünkü farklı coğrafyaları, farklı kültürleri, farklı dinleri, farklı ulusları barındırmalarına rağmen bu ülkeler ortak amaç ve hedeflerde buluşmayı başardı. Oysa İslam dünyası çok daha fazla ortak noktaya ve tarihi birikime rağmen bunu başaramadı.

Ekonomik kalkınma

Hem Batı dünyası hem yükselen güçlerin perspektifinden baktığımızda onları ilk birleştiren şeyin ekonomik kalkınma olduğunu görürüz. Ekonomik kalkınma için de önce birbirine hava, kara, deniz ve alt yapısal şekilde entegre bir oluşumun temel alındığını söyleyebiliriz. Bu temeller atıldığında, ekonomik birleşme hızlandığında ortak savunma ve güvenlik çalışmaları gündeme gelmiştir. İşte bize Batı’nın ve yükselen güçlerin söylediği şey ekonomi ile başlayan sürecin savunma ile noktalanmasıdır. Öncelikle hedef Orta Doğu - Kuzey Afrika - Orta Asya bölgelerinin bütünleşmesi sağlanmalıdır. Özellikle demiryolu ve karayolu bağlantıları artırılmalıdır. Dünyaya yeni bir vizyon sunan Çin’in İpek Yolu projesi burada öne çıkmaktadır. Yapılan kara ve demiryolları ile limanlar dünyadaki etkileşimi ve alışverişi hızlandırdı. Bu koşullarda İslam ülkelerinin bu projeye entegre olması bölgesel bütünleşmeyi hızlandırmaya yarayacaktır. Kısacası yolun ulaştığı yere medeniyette gelecektir. Dünyanın üretim üssü Çin ile ekonomik alanda ilerleme, islam ülkelerine Batı dışında opsiyonlar sunmaktadır. Dünyanın en önemli enerji aktörlerinden olan Rusya’nın İslam ülkeleri ile işbirliği yapması Batı dışında enerjide hakim bir yeni blok oluşturabilir. Hindistan gibi dünyanın bilişim ve yazılım teknolojilerinde önde olan bir ülke ile hem ekonomik hem teknolojik işbirliği şansı mevcuttur ki İsrail bu konuda Hindistan ile yüksek derecede işbirliği yapmaya çalışmaktadır.

Bağımlılık değil tercih

Ekonomik ve teknolojik tercihin çoğalması İslam ülkeleri için tarihi bir fırsat olarak gelişim ve dönüşüm yaratabilir.

Şu unutulmasın ki uluslararası ilişkilerde her şey ulusal menfaatler üzerine kurulmuştur. Bunun yanında vermeden almak olmayacağına göre bu ülkeler ile yapılacak işbirlikleri Batı gibi yeni bağımlılıklara değil çoklu bir tercihe odaklanmalıdır. Yükselen güçler, İslam ülkeleri için yakıt görevindedir. Önemli olan İslam ülkelerinin ekonomik bir yapı ile bunu taçlandırması. İşte bu yüzden ekonomik bütünleşme sonrası savunma alanında bir birleşme gerekmektedir. Savunma sanayi alanında Batı bağımlısı bir İslam dünyası vardır. Bazı ülkeler Türkiye, İran, Mısır, Suudi Arabistan gibi yeni yeni bu alanda ilerleme gösteriyor. Oysa savunma sanayii Batı dünyasının can damarlarından biridir. O yüzden bu sektörde başkalarına göz açtırmamaktadır. Son yıllarda yükselen güçler savunma sanayii alanında hızlı yol aldılar. 2019 Eylül ayında Brezilya’da Hava Kuvvetleri için Embraer tarafından ilk askeri nakliye uçağı geliştirildi. Bu çift jet motorlu KC-390 nakliye uçağı 80 asker ve 64 tam teçhizatlı komanda taşıyabiliyor. İlk sipariş Portekiz gibi NATO üyesi bir ülkeden geldi. Arjantin, Çekya, Şili gibi ülkeler ile sipariş görüşmeleri sürüyor. Dünyanın en iyi hava savunma sistemlerinden biri olan Rus yapımı S-400 ise tüm dünyanın ilgisini çekiyor. NATO üyesi olarak sipariş veren Türkiye dışında Belarus ve Çin’de S-400 hava savunma sistemine sahip. Ayrıca Hindistan S-400 siparişinde ilk ödemesini yaptı. Bu ülkelerin yanında başta Suudi Arabistan olmak üzere Vietnam, Katar, Mısır, Cezayir dâhil 20’ye yakın ülke S-400 için görüşmeler yapıyor. Ayrıca çalışmaları devam eden S-500 hava savunma sistemi ise uyduları vuracak şekilde yeni bir silah gücü olarak çıkmayı bekliyor.

Bağımsız savunma

Çin, dünyanın iki numaralı ekonomik gücü olarak savunma harcamalarında da Amerika’dan sonra yine ikinci geliyor. Özellikle füze ve roket ile askeri gemi alanında müthiş bir ilerleme kaydedildiği biliniyor. Hindistan, son dönemlerde hız verdiği savunma sanayi ve silah alımları ile her geçen gün kapasitesini ve üretimini artırıyor. Türkiye askeri İHA ve SİHA alanında dünyanın önde gelen ülkeleri arasında. Türkiye’de üretilen İHA ve SİHA’lar, Dağlık Karabağ’da yaşanan çatışmalar ile tekrar dünyanın dikkatini çekti. Küresel sistemde ülkelerin bağımsızlık ve güvenliğinin en önemli aşamalarından biri, güçlü ve bağımsız bir savunma sanayii ile gerçekleşiyor.

İslam ülkeleri ve yükselen güçler arasında bilgi güvenliği, araştırma ve teknoloji, arz güvenliği, ihracat hükümleri, yasal çerçeve, askeri ihtiyaçların uyumlaştırılması ve teknik bilgilerin ele alınması konusunda iş birliği hızlandırılmalıdır. İslam ülkeleri için savunma sanayii gelecek dönemde en önemli sektör olmaya adaydır. Çünkü savunma alanında en büyük pazarlardan biri İslam ülkeleridir. Hem pazar konumundan hem de Batı tekelinden bir an önce kurtulmak gerekiyor. İslam ülkelerinin de savunma sanayii alanında kendinden daha ileri seviyedeki Batı dışı dünyalar ile işbirliği sağlaması şarttır. Ortak projeler için teknik üniversitelerin kurulması önemli bir hedeftir. Ayrıca seçili ülkelerde savunma sanayii bölgeleri kurulmalı ve bu bölgelerde yükselen güçlere kolaylıklar sağlanmalıdır. Bu aşamalardan sonra ortak bir savunma paktı geliştirilmelidir. İslam coğrafyasındaki Batılı askeri üsler yükselen güçler ile dengelenme politikası üzerine kurgulanmalıdır. Çünkü İslam ülkeleri Batı için hiçbir zaman ortak görülmedi. Tam tersi güçlenmemesi gereken –tarihsel düşman- müşteriydi.

@UmurTugay