Batılı ateistler ve bizimkiler

Cemal Aydın / Mütercim
17.12.2022

Béatrice'e Allah'a inanmamanın kendisini huzursuz edip etmediğini sordum, biraz konuştuktan sonra bizim ateistlerden hiç duymadığım ve herhalde hiç duyamayacağım şu sözü söyledi: "Belki ilerde inanırım!"


Batılı ateistler ve bizimkiler

Ben her ne zaman bir ateistle karşılaşsam ister istemez iman etmesi konusunda nazikçe bir şeyler söylemekten kendimi alamam. Son derece nadiren karşılaştığım bizim insanımıza da Fransız veya Fransızca bilen Batılılara da mutlaka iman aşılamaya gayret ederim. Bunu da insan olarak kendilerine değer verdiğim için âhirette cehenneme gitmesinler diye yaparım.

İmana davet edildiklerinde Batılı ateistlerin gösterdikleri tepkiyle bizimkilerin tepkisi hep dikkatimi çekegelmiştir. Arz edeyim.

Kendimi tutamadım

Paris'te bir tanıdık bir ailenin geniş davetli bir toplantısında dünyaca ünlü bir şirketin genel müdürüyle sohbete daldım. Aramızda gerçekten çok hoş bir sohbet oldu ve adama içim ısındı. İçim ısınınca da kendimi tutamadım ve ona "Keşke cennette de sizinle birlikte olabilsek!" dedim. Bizimkilerin bu tür sözlerime nasıl tepki verdiklerini çok iyi bildiğimden bakalım ne diyecek diye merak ettiğim için öyle demiştim. Ne dedi biliyor musunuz? Son derece içtenlikle ve heyecanlı bir dille: "Ama siz inanıyorsunuz! Ama siz inanıyorsunuz!" yani sizin Allah ve âhiret inancınız var benim yok ki şeklinde bir tür üzüntü, bir çeşit hasret, ne bileyim bir tür hayıflanma içindeydi.

Belki siz de karşılaşmışsınızdır, bizim ateistler, siz kendilerine böyle bir şey dediğinizde hemen saldırıya geçer, güya delil ve ispatlarla âhiretin olmadığını iddiaya, dahası sizi aşağılamaya, hor görmeye kalkışırlar. O genel müdür ise bana aynen o sözleri söyledi.

Havari neden Romalı askerin kulağını kopardı?

Kendisine neden ateist olduğunu sordum. Meğer ahmak bir papaz yüzündenmiş. Lisede din derslerine giren papaza şöyle bir soru sormuş: "Sayın Peder, İsa Efendimiz, 'Senin sağ yanağına vururlarsa, sol yanağını da çevir (ona da vursun)!' dediği hâlde o Havari neden Romalı askerin kulağını koparmış? İsa Efendimizin emrine aykırı değil mi bu?" Din dersi hocası o papaz ne cevap vermiş biliyor musunuz? Hemen yanına gelmiş ve cevap yerine elindeki sopayla birkaç kere vurmuş. Kendisine, Hz. İsa'nın hayatını çok iyi bildiğim hâlde bunu bilmiyordum, nasıl olmuş diye sordum. O da bir Havarinin öfkeyle bir Romalı askerin kulağını kopardığını, fakat Hz. İsa'nın hemen o kopan kulağı alıp yerine koyduğunu ve kulağın sanki hiç kopmamış bir hâle geldiğini söyledi. Papazın öyle bir yanlış davranışı, o genel müdürü daha lise çağındayken dininden, imanından etmiş. Ben kendisine İslâm'ı hiç merak edip etmediğini sordum, bir zamanlar merak ettiğini, fakat Müslüman elemanlarının tutum ve davranışlarını görünce o merakının kaybolduğunu söyledi. Ben de kendisine maalesef bazı Müslümanların İslâm'ı iyi temsil edemediklerini, kendisinin düzgün Müslümanlara rastlamayışının şansızlık olduğunu söyledim. Kendisine Prof. Dr. Muhammed Hamidullah'ın "İslâm'a Giriş" kitabını mutlaka okuması gerektiğini söyledim. Okudu mu bilmiyorum, bir daha görüşme fırsatım olmadı.

Cennet rehberi Béatrice

Paris'te Fransız doktor arkadaşımın evine üniversiteden sınıf arkadaşı bir hanım ziyaretine gelmişti, tanıştık. Çeşitli konularda sohbetten sonra, ilk tanışma veya tanıştırma sırasında söylenen isimleri her nedense pek aklımda tutamadığım için af dileyerek tekrar sordum, adının Béatrice/Beatris olduğunu söyleyince, hemen ben işi din konusuna çevirdim ve kendisine şöyle dedim: "Ooo! Ne güzel isminiz var böyle! Siz İlâhî Komedya kitabında Dante'ye cennette rehberlik edip cennetin katlarını gezdiren o meleğin adını taşıyorsunuz! Sağlam bir imanınız var demektir." Bana cevap olarak çok nazik bir şekilde kendisinin ateist olduğunu, Allah'a inanmadığını ifade etti, ben de ona Allah'a inanmamanın kendisini huzursuz edip etmediğini sordum, biraz konuştuktan sonra bizim ateistlerden hiç duymadığım ve herhalde hiç duyamayacağım şu sözü söyledi: "Belki ilerde inanırım!" Ben diğer Avrupa ülkelerini pek bilmem, fakat Avrupa'nın en katı ve laikliği din gibi gören Fransa'da hiçbir ateist entelektüelin dine karşı saldırgan bir tavır takınanına ne sohbetlerimde rastladım, ne de kitaplarında. Fransa'da bir sürü tarikat vardır. Hiçbir ateist görmedim ki bizimkiler gibi "Bu tarikatlar kapatılsın!" demiş veya yazmış olsun. Tam aksine onların ateistlerinin şahıslarında ve kitaplarında dine, dindara ve tarikatlara saygı vardır. Hiç unutmam, diğer pek çok Fransız ateisti gibi bir Fransız profesör de kitabında aynen şöyle yazıyordu: "Ben ateistim, fakat çan kulesinin olmadığı bir köyü Fransız köyü olarak kabul etmem!" Laikliğin beşiği olan, bizim de oradan kopya ederek, taklit ederek aldığımız laik Fransa'da ateistler neden öyle de, bizimkiler böyle saldırgan? Çünkü onlar has ateistler, bizimkilerse onları taklit eden taklitçi ateistler. Elbette has olanla taklit olan bir olmaz.

Batılı ateistlerin insan gibi insan, adam gibi adam olduklarını gösteren ve Fransa'da yaşanmış en çarpıcı bir misalini vereyim, bizim laikçilerin ve ateistlerin akıl ve havsalalarının asla ve kat'â almayacağı son derece önemli bir numune sunayım: Jean Daniélou (Jan Danielu) adında bir yazar vardı, güçlü bir fikir adamıydı. Kendisi bir kardinaldi. Cizvit tarikatındandı. Galiba Fransız Akademisi üyesiydi de. Biliyorsunuz kardinaller, rütbe bakımından papanın hemen altında yer alan din adamlarıdır ve papa kardinaller arasından seçilir.

Kardinalin sonu

Bu kardinal çok önemli kültür kitapları kaleme almıştır. Bir kitabını iki kere okumuş, tercüme etmeyi de düşünmüştüm, fırsat olmadı. Her neyse ileride papa bile olabilecek bu çok önemli kişi maalesef bir fahişenin evinde kalp krizinden 69 yaşında öldü. Hiçbir Fransız gazetesi bunu birinci sayfadan manşet yapmadı. Kardinallere, papazlara saldırı başlatılmadı. Fransız ateistler fırsat bu fırsat deyip "İşte kardinal rütbeli din adamı bir genel kadının evinde öldü!" benzeri yaygaraya girişmedi. Kendisinin bağlı olduğu Cizvit tarikatı için de "Tarikatlar kapatılsın!" şamatası yapılmadı. O hadise karşısında Fransa'nın en azılı ateistleri bile efendiliklerini bozmadılar. "İnsanî zaaftır" deyip geçtiler. Adamı yerden yere vurma yoluna ne ateistler gitti, ne de ateistlerin ellerindeki yayın organları. Ateist olmayan Fransızlarsa, "Kadıncağız belki kendisinden yardım istemiştir ve ona yardımcı olmak için gitmiştir" diyerek hayra yordular. İşte sağ ve sol, dinli ve dinsiz tarafından adı kirletilmediği ve şanı şöhreti çöpe ve çöplüğe atılmadığı için hâlâ kitapları basılıyor ve satılıyor. Allah korusun bizde böyle bir şey olsa, yani onun gibi din adamı ve entelektüel biri öyle bir yerde vefat etse, nasıl kampanyalar düzenlenir, gazeteler çarşaf çarşaf nasıl yayın yapar, bir düşünün! Bizdeki ateistlerin, İslâm düşmanlarının bu saldırganlığında hocaları, hacıları kötüleyen, onları sahtekâr gösteren ve yakın zamanlara kadar devam ettirilen o iğrenç filmlerin de elbette büyük rolü var. 1950'den bu yana neredeyse hep sağ iktidarlar baştayken Kültür Bakanlığı veya sinema filmlerini denetleyen kurum, hocaları ve hacıları aşağılayan filmlere nasıl müsaade etti anlamıyor ve kahroluyorum. Onca Batılı film seyrettik, seyrediyoruz, onlarda papazların kötülendiği hiç görüldü mü, gördünüz mü? Papazlardan sayısız denecek kadar çok sübyancı çıkmıştır. Kendilerine emanet edilen neredeyse bebek yaşta çocukları istismar eden sayısız papaz vardır. O iğrenç sübyancılar aleyhinde tek bir film olsun yoktur. Sapkın, şehvetine düşkün onca papazın bulunduğu Batı dünyasında, onları yeren tek bir film yapılmamıştır, yapılmaz.

Dini kötü göstermezler

Neden yapılmaz? Çünkü Batı dünyası, Avrupa'sı ve Amerika'sı ile kendilerini üstün görür ve kendi dinini de, kendisi inanmasa ve ateist ola bile, diğer dinlerin çok üstünde ve tek hak din kabul eder. Diğer milletleri, diğer halkları kendi hayat anlayışına ve kendi dinine tâbi kılmak ister. O yüzden bütün Batı devletlerinin politikasında Hıristiyan dinini kötü gösterecek ve Hıristiyan din adamlarını gözden düşürecek filmlere asla izin verilmez. Tam aksine din adamları bütün filmlerde ve bütün dizilerde en seçkin, en dürüst, en yol gösterici ve en bilge insanlar olarak takdim edilir. Batı dünyası, sömürmek istediği kendi dışındaki dünyaya kendini en mükemmel göstererek, imrendirerek, başka halklarda aşağılık kompleksi oluşturmak ve kendisine hayran etmek ister. Batı bunda fevkalâde başarılı da olmuştur ve hâlâ da oluyor. Bizim laikçilere ve ateistlerin pek çoğuna göre Hıristiyan din adamları dünyanın en güvenilir insanlarıdır. Bizim din adamlarımız ise onlara göre son derece değersiz ve gerici kimselerdir. Batı'nın ateistlerinin kendi dinî ve millî değerlerine verdikleri önem kadar bir önemi acaba bizim ateistlerimiz ve laikçilerimiz kendi dinî ve millî değerlerimize ne zaman verecekler? Batı'nın ateistleri kadar şuurlu ve uyanık olmaları ve kendi milletlerini, dinlerini ve din adamlarını savunmaları gerekmez mi? Batı'yı, Batı değerlerini, Batı'nın din adamlarını göklere çıkarmakla onların ekmeğine, yani onların sömürüsüne ve emperyalizmine yağ sürmüyorlar mı? Hele bir düşünsünler.

[email protected]