Batılı cumhuriyetin kaynağı antik Yunan değil

Murat Güzel / Açık Görüş Kitaplığı
5.09.2020

Batılı akademik çevrelerde üstü örtülen, siyaset felsefesine ilişkin Batılı temel metinlerin okunması ve öğrenilmesindeki temel Avrupamerkezci yaklaşıma pek iştirak etmemeye özen gösteren yanıyla Springborg'un yaklaşımı Türkiye'deki “kültürel savaş”taki tarafları daha iyi kavramak bakımından bize rehberlik ediyor.


Batılı cumhuriyetin kaynağı antik Yunan değil

On dokuzuncu yüzyıldan itibaren birçok alanda birden gelişen çeşitli disiplinler aracılığıyla ortaya çıkan sosyal bilimler geleneğinde çoğu kez sorgulanmadan kabul edilmiş birçok varsayım yer alır. Modernlik olarak özetlenen durumun tarihsel bir açıklamasını içeren hemen her yaklaşımda korunan bu varsayımların büyük bir bölümünde dünya coğrafyasının belirli bir bölgenin, yani Avrupa’nın kayırıldığını (Avrupamerkezcilik), bu bölgenin sağladığı askerî ve siyasi başarılar dolayısıyla diğerlerinden ayırt edildiği, modernliğin ve kapitalizmin ilkin bu bölgede gelişmesine yaslanarak neredeyse bu bölgeyle özdeşleştirildiğini görürüz.

Temelde Doğu-Batı ayrımına dayalı olarak ortaya çıkmış Şarkiyatçı bakış açılarından tarih, siyaset bilimi, felsefesi, sosyoloji, antropoloji ve iktisat gibi disiplinlere sızmış çeşitli Avrupamerkezci perspektiflere kadar birçok varsayımın sorgulanmadan kabulünün neticesinde günümüz Türkiye’sinde de etkinleşen önemli bir kültürel savaşın yaşandığına tanık oluyoruz. Bu kültürel savaşta demokrasi, siyasal özgürlük, vatandaşlık vb. olumlu addedilen kriterler hemence Batı’ya atfedilirken Doğu’nun hissesine de hukuksuzluk, despotluk, otokratiklik düşüyor. Doğrusunu söylemek gerekirse, cumhuriyetçiliğin Batı’ya despotluğun Doğu’ya atfedildiği bu kavramsal rejimde Türkiye’de her iki geleneğin mirasçılığı da farklı kesimlere farklı dolayımlarla bir şekilde inhisar ettiriliyor.

Batı ile Doğu arasındaki ayrımın Reform sonrası Avrupa’sında yapılmaya başlandığını savlayan Patricia Springborg’un Batı Cumhuriyetçiliği ve Şark Hükümdarı adlı eseri sözkonusu kavramsal rejimin siyaset felsefesindeki varsayımlarını tartışmaya açması bakımından bilhassa önemli. Şark hükümdarı olarak Osmanlı sultanının varsayıldığı bu kavramsal rejimin en önemli dayanağı elbette “Batı Avrupa siyasi geleneğinin sürekliliği” olarak özetleyebileceğimiz varsayımdır. Springborg kitabında Batı cumhuriyetçiliği geleneğini Rönesans’tan başlayarak geriye doğru okumayı öneren bakış açılarından ayrılıp şu tezleri ileri sürüyor: Batı Avrupa siyasi geleneğinin sürekliliği bir hayal mahsulüdür ya da en azından bir toplumsal yapıdır. Batı Avrupa’daki toprak merkezli krallıkların Yunanistan’ın klasik cumhuriyetçi geleneklerinin mirasçısı olmasındaki azımsanamayacak ironi bir açıklama gerektirmektedir. Bu açıklama, onların tarihindeki belirli dönemlerin eleştirel bir incelemesi biçimini alabilir.

Tersine söylem

Batı Cumhuriyetçiliğinin antik Yunanistan’daki şehir devletlerinin tarihsel varisi olduğu yönündeki savın sadece bir “kurmaca” değere sahip olduğunu iddia eden Springborg, Yunan şehir devletlerini Batılı cumhuriyeti doğuran bir “beşik” olarak ele almaktansa Doğu’nun bir mahsulü olarak düşünmeye meyyal bir analiz sunuyor eserinde. Batı siyaset tarihinin merkezine antik Yunan’daki şehir devletleri yerine krallığı; antik Yunan ve Roma yerine Helenistik ve Nil merkezli bir perspektifi oturtan Springborg’un yaklaşımı benimsediği “tersine söylem”le de dikkat çekiyor. Batılı akademik çevrelerde üstü örtülen, siyaset felsefesine ilişkin Batılı temel metinlerin okunması ve öğrenilmesindeki temel Avrupamerkezci yaklaşıma pek iştirak etmemeye özen gösteren yanıyla Springborg’un yaklaşımı Türkiye’deki “kültürel savaş”taki tarafları daha iyi kavramak bakımından bize rehberlik ediyor.

@uzakkoku

Avrasya bozkırlarındaki Türklerin tarihi

Türk tarihini genelde Orta Asya’dan başlatıp Anadolu’da sonlandıran bir bakış açısı tarih bölümlerine hakimdir. Avrupa’da kurulan Türk devletleri bu bakış açısınca sürekli göz ardı edilir. Ancak editörlüğünü Osman Karatay ile Serkan Acar’ın birlikte üstlendiği Doğu Avrupa Türk Tarihibu anlayışı yıkıyor. İskit ve Sarmat çağından başlayarak, Hunlar, Bulgarlar, Oğurlar, Avarlar, Hazarlar, Macarlar, Peçenekler, Oğuzlar, Kumanlar, Tatarlar ve Nogaylar gibi toplulukların tarihlerini kitap içeren Doğu Avrupa olarak adlandırabileceğimiz geniş Avrasya bozkırlarında kurulan Türk devletlerinin tarihine dair şimdiye dek yapılmış en dikkate değer çalışma olarak düşünülebilir. Geniş bir hacme sahip kitabın aynı zamanda zengin bir bibliyografya da sahip olduğunu vurgulayalım.

Doğu Avrupa Türk Tarihi, ed. Osman Karatay-Serkan Acar, Kronik, 2020

Maturidilik ve bilgi teorisinin tarihi

Türk halkının kahir ekseriyetinin kendini amelde Hanefi, itikatta Maturidi olarak nitelemesine karşın Maturidiliğin farklı veçheleri hakkında yapılmış müstakil çalışmalar pek azdır. İtikatta Hanefilik olarak bilinen yaklaşımın İmam Maturidi ile Maturidilik şeklinde sistemleştirilmesi süreci bile yeterince vazıh bir biçimde ortaya çıkarılmamıştır. Maturidilik hakkındaki birtakım iddiaları Maturidiliğin ‘bilgi teori’sini Ebu Hanife, Maturidi, Nesefi, Pezdevi ve Sabuni’nin aralarında olduğu önde gelen Hanefî âlimlerin eserlerinden hareketle inceleyerek araştıran Mahmut Nebati, Maturidilikte “bilgi teorisi”nin esaslarını Kur’ân ve sünnetin belirlediğini belirtiyor. Bu arada “Hanefilik” mezhebinin “Maturidilik” olarak isim değiştirmesinin tarihî seyri de irdeleniyor.

Bilgi Teorisi- Maturidilik Düşüncesi 1, Mahmut Nebati, İnsan, 2020