BDS Hareketi: İsrail’e boykot, Filistin’e destek

Fadi Zatari / İstanbul Sabahattin Zaim Üniversitesi
6.10.2018

BDS, apartheid devletiyle şiddet dışı yollardan mücadeleye yapıcı bir şekilde girişerek dünya çapındaki ezilen ve kolonize edilen Filistinlilere karşı gerçek bir dayanışma ve sempatiyi sergilemek için bir fırsattır.


BDS Hareketi: İsrail’e boykot, Filistin’e destek

Filistin halkını desteklemenin ve güçlendirmenin bir boyutu, onların düşmanıyla karşı karşıya gelmeyi içerir. İsrail, Filistin halkını ilgilendiren uluslararası hukuk normlarını ihmal ettiği ve tanımayı reddettiği gibi, aynı zamanda başta topraklarından zorla ve gaddar yöntemlerle sürülmüş olanların geri dönüş hakkı olmak üzere Filistinlilerin temel insan haklarını da devamlı olarak ihlal etmekte ve yadsımaktadır.

Bu açıdan, Siyonist hareketin karşısında durmak, yalnızca Filistinliler ve Araplardan değil, aynı zamanda Türkiye, Malezya, Endonezya vs. gibi ülkelerden de devasa çabaların gelmesini gerektirir. Nitekim, adalet ve insanlık kaygısı taşıyan herkes bu çabaların içinde olmalıdır. Bunun yanı sıra, iyi tanımlanmış bir vizyon ve bunu izleyecek, dünya çapında koordine edilmiş bir dayanışma ve işbirliğine dayanan eylemler, Filistinlilerin hakları lehine muazzam bir etki yaratacaktır.

Filistinlilerin öncülüğündeki, kısaca BDS olarak da bilinen “Boykot, Yatırımların Geri Çekilmesi ve Yaptırımlar (“Boycott, Divestment, Sanctions”) hareketi, açık bir vizyona ve dünya çapında koordine edilmiş bir işbirliği ve dayanışma ağına sahip olup, Siyonist apartheid devleti İsrail’in kültürel, ekonomik ve akademik düzeylerde boykot edilmesini hedeflemektedir. BDS, Filistinlilerin özgürlük, adalet ve eşitlik temelli haklarını geri kazanması için şiddet dışı yollardan mücadele eden, etik yönelimli bir harekettir. BDS, Filistin halkının tıpkı insanlığın geri kalanı gibi barış ve güvenlik içinde yaşama hakkının olduğunu savunur. İsrail’in bu haklara yönelik, işgalle yoğunlaşan sürekli ihlalleri, 170 civarında Filistinli halk direniş komitesini, siyasi partiyi, sendikayı, sivil toplum kuruluşunu ve başka kurumları, 2005 yılında bir araya gelerek hareketi kurmaya sevk etmiştir.

Küresel yönelim

BDS hareketi ve stratejisi, Güney Afrika’daki apartheid sistemine karşı yürütülen şiddet dışı mücadelelerin deneyimlerinden güçlü bir şekilde esinlendi. İsrail’e karşı BDS, Güney Afrika’daki ve küresel düzeydeki apartheid karşıtı aktivistlerin benimsediği, barışçıl, ancak Güney Afrika’daki apartheid hükümetinin tecrit edilmesine ve son kertede çökmesine katkı yapmada etkili olan taktikleri tercih etti. Bu model ve taktik şimdi, ırkçı İsrail apartheid rejiminin devrilmesine yönelik sosyal adalet vizyonuyla, Filistin’deki yasadışı İsrail işgalini sonlandırmak amacıyla, İsrail’in ekonomik, kültürel ve siyasi gücüne karşı durmak için kullanılıyor. Benzer şekilde BDS, ABD yurttaşlık hareketinin meydana getirdiği ilerici değişimlerden de esinlendi.

BDS aktivistlerine göre hareket, İsrail devletine karşı boykot, yatırımların geri çekilmesi ve yaptırımların hayata geçirilmesini, İsrail apartheid devletini Filistin toprakları üzerindeki işgalini sonlandırmaya şiddet kullanmadan zorlamanın bir aracı olarak hedefliyor. Bir başka deyişle İsrail için işgalin bir bedeli olmalı, işgal ekonomik, kültürel ve akademik düzeylerde zarar verici ve zorlayıcı olmalıdır. Bu sebeple, küresel yönelimli bir hareket olarak BDS, İsrail’in tecrit edilmesi yoluyla erişilebilecek bir hedef olan, apartheid rejiminin Filistin toprakları üzerindeki kolonizasyonunun son bulması için dünya çapında İsrail devletine basınç uygulamaya çalışıyor.

BDS’nin vizyonu, faaliyetlerinde bu ilkeleri tümüyle sahiplenen çok sayıda bireyden, kurumdan, şirketten, kiliseden, hükümetten vs. küresel destek gördü. Örneğin Judith Butler, Rosalind Petchesky ve Susan Buck-Morss gibi çok sayıda akademisyen, İsrail eğitim kurumlarını boykot ettiğini ilan etti. Bu kurumlar, hükümetler ve aktivistler, İsrail’e karşı BDS’yi benimseyerek, İsrail ekonomisi üzerinde dev etkiler meydana getirdikleri gibi, aynı zamanda aktivizmleri sayesinde İsrail apartheid rejiminin ve onun Filistin halkına yönelttiği etik dışı, baskıcı kanun ve politikaların gerçek yüzü de ifşa oldu.

Siyasi tsunami

Dahası, İsrail BDS hareketini ciddi bir diplomatik tehdit olarak görüyor; öyle ki, İsrailli liderlerden Ehud Barak, bu hareketi İsrail’i vurabilecek bir “siyasi tsunami” olarak tanımlamıştı. Hareketin İsrail üzerindeki etkisini ve başarısını ifade etmek için, 2006 yılında İsrail’in kurduğu Stratejik İşler Bakanlığı’nın temel hedeflerinden birinin BDS’ye karşı mücadele etmek ve lobi faaliyeti yürütmek, hükümetleri BDS hareketini yasaklamaya teşvik etmek için devlet düzeyinde basınç oluşturmak olduğunu söylemek yerinde olacaktır. 

Türkiye ve Türk halkı, adalet için ve ezilen halkları onları ezenlere karşı desteklemek için ayağa kalkma örnekleriyle dolu eşsiz bir tarihe sahiptir. Özel olarak Türkiye ve Türk halkı, Filistin’e destek için pek çok kez ayağa kalkmıştır. Türkiye’nin Filistinlilere karşı dev bir dayanışma ve sempatisinin olduğu açıktır. Türkiye’deki bu dayanışma, bütün partileri ve grupları birleştiriyor. Ancak bu desteğin, daha büyük ve daha etkili bir dayanışmaya dönüştürülmesi gerekir; bu ise barışçıl bir şekilde, BDS hareketini sahiplenmek yoluyla yapılabilir. Türkiye ve Türk halkı, BDS hareketini desteklemek için üç düzeyde eyleme geçebilir.

Birinci olarak, bireysel düzeyde, kişiler BDS hareketini tüm boyutları ve ilkeleriyle sahiplenebilir. Bu, İsrail’e kültürel, ekonomik ve akademik boykot uygulanmasını içerir.

İkinci olarak, sivil toplum düzeyinde, STK’lar Türk halkını BDS ve onun Türkiye’deki içerimleriyle tanıştırma ve bu konuda bilgilendirmede önemli bir rol oynayabilir. Son olarak, hükümet düzeyinde, STK’ların kolektif ve koordineli çabaları üzerinden hükümet bu açıdan etkilenebilir. Türkiye bu düzeyde pek çok şey yapabilir, örneğin İslam İşbirliği Teşkilatı (İİT) üyesi devletlerin BDS hareketini güçlendirmesi çabalarını koordine etmede merkezi bir rol oynayabilir; yahut işgal altındaki topraklarda, ya da yerleşimlerde, ya da Filistinlilere gaddarca muamelede bulunan güvenlik sektöründe çalıştığı tanımlanan İsrail şirketleriyle hiçbir hükümet sözleşmesi yapılmayabilir. 

BDS hareketinin desteklenmesi, Filistinlilere, insanların kendileri ve içinde bulundukları durum için kaygı duyduğu izlenimini vermektedir, zira BDS hareketi gerçekten de, İsrail apartheid rejimine karşı mücadeleye çok pratik bir katkı meydana getirmektedir. Yine, İsrail’in hareketi durdurmak için mümkün olan bütün yöntemleri denemesinin ve onu rejimine karşı gerçek bir tehdit olarak görmesinin sebeplerinden biri budur. Ancak İsrail’le ilişkilerin normalleştirilmesi, Filistinlilere ve onların haklarına doğrudan ve dolaylı yollardan zarar vermekte ve özgür bir halk olarak bir geleceğe sahip olmalarını tehlikeye atmaktadır. Son olarak BDS, apartheid devletiyle şiddet dışı yollardan mücadeleye yapıcı bir şekilde girişmek yoluyla, dünya çapındaki ezilen ve kolonize edilen Filistinlilere karşı gerçek bir dayanışma ve sempatiyi sergilemek için bir fırsattır.

[email protected]